İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermenistan’la ilişkilerin güncel parametreleri

Prof. Dr. Çağrı Erhan / cagrierhan@yahoo.com
Konunun uzmanlarının çeşitli platformlarda sürdürdükleri tartışmalara göre, 2015’te Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde şu gelişmelerin yaşanması muhtemeldir:
1-2009’da imzalanan fakat yürürlüğe girmeyen protokollerin güncellenerek uygulamaya konulabilmesi için yeni bir diplomasi trafiği başlatılması.
2-Ortak Tarih Komisyonu’nun kurulması.
3-Türkiye’nin, geçen yıl 23 Nisan’da yaptığı açıklamaya benzer bir açıklama yaparak, 1915 olaylarından üzüntü duyduğunu teyid etmesi.
4-Türkiye-Ermenistan sınır kapısının açılması.

***
Siyasette bir adım atılmaya karar verildiğinde fayda/maliyet hesabı yapılır. İç siyasette yeni bir uygulamayı yürürlüğe sokmak isteyen veya bir açılım yapmayı planlayan iktidarlar evvela bunun kısa, orta ve uzun vadeli bilançosunu hesaplarlar. Modern siyasette algı yönetimi teknikleri ne kadar gelişmiş olursa olsun, saptırma ve maniplasyon tekniklerinin de güçlü oluşu sebebiyle, kamuoyunun herhangi bir “inşa edilmiş algıya” uzun müddet itibar etmesi beklenmez. Bu sebeple, somut faydanın çok iyi tanımlanması, sürdürülebilir kamu diplomasisi araçlarıyla söz konusu faydanın geniş kesimler tarafından uzun soluklu olarak hissedilmesinin sağlanması ve vatandaşların ödemek zorunda kalabileceği maliyetin de asgariye indirgenmesi hedeflenir.
Dış siyasette atılacak yeni adımlar için de benzeri bir fayda/maliyet hesabıyla yola çıkılır. İçten farklı olarak, dış konuların büyük bölümü “devlet siyaseti” ve/veya “milli menfaati ilgilendiren hususlar” olduğundan, bu alanda bir işe girişilirken dikkate alınması gereken değişkenlerin sayısı çok daha fazladır. İç siyasette bir hesap hatası yapılırsa, bundan fayda değil zarar gördüğünü hisseden kesimler, bu hesap hatasını yapanlara verdikleri siyasi desteği azaltırlar. Aynı hesap hatası dış siyasette yapıldığında ise ortaya çıkan maliyeti ülkenin tamamı öder. Dolayısıyla birçok demokratik ülkede, içeride cesur adımlar atmalarına alışık olunan çok sayıda hükümet, dışarıda daha temkinli bir hareket tarzı benimser. Dış siyasette risk almaya karar vermek, iç siyasettekinden çok daha zordur.
Bu senenin 1915 olaylarının 100. yılı olması sebebiyle, Türkiye’nin Ermenistan’la ilişkilerinde “yeni bir sayfa” açmak için teşebbüste bulanacağı hatta radikal bir paradigma değişikliği yapabileceği beklentisinin arttığını müşahede ediyoruz. Ben Ankara’nın bu hususta “radikal bir adım” atacağı kanaatini taşımıyorum. Yukarıda sunduğum, dış siyasetin tabiatıyla ilgili özet bilgi göz önünde bulundurulduğunda, Ermenistan’la ilişkilerini yumuşatmak adına atacağı adımları planlarken Türkiye’nin dikkatli ve temkinli şekilde hareket etmesinin sebebi daha iyi anlaşılabilir.
Konunun uzmanlarının çeşitli platformlarda sürdürdükleri tartışmalara göre, 2015’te Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde şu gelişmelerin yaşanması muhtemeldir:
1- 2009’da imzalanan fakat yürürlüğe girmeyen protokollerin güncellenerek uygulamaya konulabilmesi için yeni bir diplomasi trafiği başlatılması. Evvela çok taraflı zirvelerde, ardından da tarafsız bir mekânda iki ülke liderlerinin bir araya gelmesi. Bunun sonucunda iki devlet arasında diplomatik ilişkilerin kurulması.
2- Protokollerden bağımsız olarak, iki ülkenin bilimsel kurumları arasında geliştirilebilecek iş birliği çerçevesinde, 1915 olaylarının objektif bir gözle incelenmesini sağlayacak Ortak Tarih Komisyonu’nun kurulması. Resmî olmayan ama hükümetlerin bilgisi dahilinde bir çalışma yürütülmesi.
3- Türkiye’nin, geçen yıl 23 Nisan’da yaptığı açıklamaya benzer bir açıklama yaparak, 1915 olaylarından üzüntü duyduğunu teyid etmesi. Bunu yaparken de bir iyi niyet göstergesi olarak, her ne sebeple olursa olsun Osmanlı ülkesinden çıkmak zorunda kalan Ermenilerin torunlarından istekli olanlara Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının verilmesi.
4- Türkiye-Ermenistan sınır kapısının açılması.
Bunların gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz. Şayet bu maddelerden herhangi biri için bir hazırlık yapılmaktaysa söz konusu çalışmaların, 2009 protokollerinin akıbeti dikkate alınarak, ince elenip sık dokunarak sürdürüldüğünü tahmin etmek güç değil. Fayda/maliyet hesabı yapılırken de, topraklarının %20’si halen Ermenistan’ın işgali altında bulunan Azerbaycan’ın muhtemel tepkisinin çok iyi analiz edildiğini düşünüyorum. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in Ankara ziyareti esnasında, Türkiye’nin Karabağ konusundaki hassasiyetinden duyduğu memnuniyeti dile getirmesi, Ankara-Bakü diplomasi hattının çok iyi çalıştığını gösteriyor.
Türkiye’nin 2015’te Ermenistan’a yönelik siyasetinin seyrini etkileyebilecek çok önemli bir gelişme ise 28 Ocak’ta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi’nde görülecek olan, İsviçre yasalarına göre 1915’in soykırım olmadığını söylemenin suç sayılmasıyla ilgili dava. Mahkemenin kararını verirken 1915 olaylarının “soykırım” olduğu şeklinde bir yorum yapması durumunda, ilk kez bir uluslararası yargı organının bu ifadeyi kullanması söz konusu olacak. Bu durum da, ister istemez Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin geleceğini etkileyecek. Aksi vuku bulursa, Türkiye Ermenistan’a karşı daha rahat bir yaklaşım benimseyebilecek.
Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ın, kendisini Çanakkale Savaşlarının 100. Yılı anma törenlerine davet eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a -2015’in “soykırımı anma yılı” olduğunu ifade ederek- olumsuz bir cevap vermesi, yukarıda sıralanan maddelerin gerçekleşme ihtimalini zayıflatan bir unsur olarak not edilmeli.
18.1.2015

Yorumlar kapatıldı.