İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Aydın Akyüz yazdı: 100 yıl geçse de…

Sarıkamış’ta 90 bin askerin donarak ölmesi üzerine anma etkinlikleri devam ediyor. Aydın Akyüz, Sarıkamış ve Çanakkale savaşlarının kahramanlaştırılmasıyla, 2015’te 100. yılına giren Ermeni soykırımını üzerinin örtülmesinin amaçlandığını kaydetti. Akyüz yazısında “Ne Sarıkamış faciasından kahramanlık destanı çıkarma, ne de Çanakkale’den vatan/yurt savunması çıkarma çabası, bu halkların Ermeni soykırımıyla yüzleşmesini engelleyemeyecektir” dedi.

AYDIN AKYÜZ- Devletin yükselişe geçen devrimci demokrat yurtsever mücadelesine karşı geliştirdiği kirli savaş yöntemlerinden biri de, ırkçılık ve şovenizmi körüklemek amacıyla tarihten hayaletler çağırmasıydı. Zaten yeterince yalan ve çarpıtmayla süslenmiş resmi tarih anlayışı yeni yalan ve çarpıtmalarla güncellenmeye çalışıldı. Şaşalı 29 Ekim, 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos, 18 Mart Çanakkale Savaşı yıl dönümü etkinliklerine son yıllarda Sarıkamış’ı da eklediler. 100. yıl dönümünde Sarıkamış etkinlikleri iki haftadır devam ediyor. 2015’te ise Çanakkale etkinliklerini bütün yıla yayarak yeni bir şovenist dalga yaratmak istiyorlar. Bunun talimatını Çanakkale Valisi doğrudan büyük “reis” Tayyip Erdoğan’dan almış. Zaten suni tartışmalar ve gündemler ondan sorulur. Nazar değmesin rolünü de iyi oynuyor. Diğer hedeflerinin yanı sıra bu seferki asıl amaç Ermeni soykırımını anma etkinliklerini ve tartışmalarını perdeleyerek ırkçı ve milliyetçi bilinç ve ruh halinde kırılmayı engellemektir. Başarabildikleri oranda da bu ve benzeri suni gündemlerle kamuoyunu meşgul etmektir.
2015 sadece Sarıkamış ve Çanakkale savaşlarının 100. yıl dönümü değildir aynı zamanda Ermeni soykırımının yaşandığı ve en yoğun ve vahşi biçimde yaşanmasının üzerinden de yüz yıl geçti. 1915 yılı deyince dünyada akla ilk gelen Ermeni soykırımıdır. Bu algıda bir terslik de yoktur. Ermeni soykırımı sadece 1915’in değil tartışmasız biçimde 20. yüzyılın en önemli trajedilerinden biridir. Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın bir cephesi olan Çanakkale Savaşı’ndan “antiemperyalist” ve “yurt/vatan savunması” palavraları çıkarmak bu gerçeği karartmaya yetmez.
2015 Ermeni soykırımı ile yüzleşme ve onu yaratan kişi ve kurumlarla ve zihniyetle hesaplaşma yıl olmalıdır. Ancak bu yolla toplumun damarlarındaki ırkçı-şovenist zehir boşaltılabilir. Ancak yüzleşme ve hesaplaşma yoluyla Roboskî’ye kadar uzanan katliamcı devlet geleneğine son verilebilinir. Bu perspektifle, Ermeni soykırımını farklı yönleriyle işlemeye ve onunla yüzleşmeye çalışacağız. Şimdilik kendimizi soykırımı perdeleme çabalarından biri olan Çanakkale savaşı etrafında oluşturulan ırkçı-şovenist yalan ve çarpıtmaları deşifre etmeyle sınırlıyoruz.
ÇANAKKALE SAVAŞI VATAN SAVUNMASI MIDIR?
Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı, emperyalist güçlerin dünyayı aralarında pay etmek için giriştikleri sömürgeci yağmacı ve gerici bir savaştır. Osmanlı Devleti’nin iktisadi ve askeri açıdan emperyalist bir güç olmaması onun yayılmacı ve yağma siyasetinde diğerlerinden geri olduğu anlamına gelmiyor. İktidardaki İttihat ve Terakki Partisi bu savaşa, kaybettiği Mısır, Kıbrıs, Batı Trakya’yı geri almayı ve İran Azerbaycan’ı, Orta Asya Türki halklarının yaşadığı ülkeleri ilhak etmek amacı edinerek girdi. Oluşmakta olan Türk kapitalizmin temsilcileri ittihatçılar ve onların çekirdek kadroları Enver Talat ve Cemal paşalar Balkan savaşlarının yenilgisinden sonra emperyalist bir güçle savaşa girmeden bu amaçlarına ulaşamayacaklarını düşünüyorlardı. Emperyalist savaş başladığında Osmanlı Devleti’ni doğrudan ilgilendiren bir melese yoktu ortada. Savaşın dışında kalmasına elverişli bir konjonktür de vardı. Ancak ittihatçı iktidarın aç gözlü yayılmacı emelleri buna engeldi. Alman emperyalizminin doğu siyaseti ile ittihatçıların amaçları örtüşüyordu. Alman generalleri ittihatçıların yayılmacı emellerini kışkırtıyorlardı da. Osmanlı İmparatorluğu’nun genişlemesi yarı sömürgesi olduğu Alman emperyalizminin çıkarınaydı. Özellikle Turancılık siyasetinin oluşturulmasında Alman generallerin katkısı küçümsenemez.
Balkan yenilgisinde çözülmenin eşiğine gelen Osmanlı ordusu modernize edilerek ayağa kaldırılması için bütün önemli ordu komutanlıklarına Alman generaller getirildi. Çanakkale Savaşı’nda Osmanlı kuvvetlerinin başkomutanı Alman general Otto Liman Von Sanders’tir. Bu durum hep gözden kaçırılır resmi tarihçilerce. Mustafa Kemal’in “kahramanlıklarını” anlatmaktan buna sıra bir türlü gelmez.
Emperyalist savaşta Osmanlı sadece Çanakkale’de savaşmıyordu. Galiçya, Kafkasya, Yemen, Irak vb. cephelere de savaşıyorlardı. Bu cephelerin çoğu Türklerin yoğunlukla yaşadığı ülkeler değildi. Hatta yer yer yerli halka karşı yürütülüyordu savaş. Açıkça, başkaca halkları boyunduruk altında tutma ya da boyunduruk altına alma savaşlarıydı.
Çanakkale’ye ihtilaf devletlerinin saldırısının amacı Türklerin yoğunlukta olduğu Batı ve Orta Anadolu’yu işgal etmek değildi. “Çanakkale’ye ihtilaf emperyalistlerin saldırısının özgün nedeni, savaş güçlerinin strateji ve taktikleriydi. Savaşın yoğunlaştığı Avrupa’da Rus ordusunun yoğun güçleri karşısında Prusya ve Galiçya’da zor duruma düşen Almanya güçlerini avantajlı duruma getirmek için Rus ordularının bir bölümünü Kafkasya cephesine çekip bölmek stratejisiyle Osmanlı ordusunu savaşa soktu. İngiliz ve Fransız emperyalist savaş kurmayı da Rusya’nın Kafkas cephesindeki Sarıkamış’a değil ilerleyişini korumak amacıyla batıdan Osmanlı’ya saldırması talebini karşılamak dahası Osmanlı güçlerini savaş dışı bırakarak, Rusya’nın Avrupa’da Alman ve Avusturya Macaristan güçlerine karşı yoğunlaşması ve Boğazlar ve İstanbul’a girerek Alman güçlerinin Bulgaristan ve Türkiye’den tecridini sağlamak istiyordu. Böylece, Rusya’nın Kafkas cephesi güçlerini rahatlatmanın yanı sıra Alman güçlerini Türkiye ve Bulgaristan’dan tecrit edip savaşın yoğun olduğu bölgelerden biri olan Sırbistan’ın ve güneydoğusunu tehlike dışında tutarak Avrupa’da yoğunlaşmış savaşı erken bir zaferle bitirmeyi hedefliyordu.”*
“Bu bakımdan, Çanakkale Savaşı’nın arka planındaki gerçek güçler bakımından bir İngiliz- Alman savaşı olduğu söylenebilir!”**
Çanakkale Savaşı emperyalist savaşın bir cephesiydi. Hiçbir biçimde “vatan savunması” karakterini taşımadı. Ancak, Türkler ve Kürtler başta olmak üzere Osmanlı’daki Müslüman halklar sürmekte olan savaşın emperyalist karakterinden habersiz, gerek egemen propagandanın etkisiyle gerekse bilinç geriliği ve çarpıklığının bir sonucu olarak Çanakkale’yi bir vatan savunması olarak algılamış, bu uğurda büyük bedeller ödemiştir. Dönemin ittihatçı iktidarı 250 bin insanımızı Alman emperyalizminin çıkarı için Çanakkale’de kurban etmiştir.
İttihatçılardan AKP’ye, emperyalizmin işbirlikçiliğinde ve onların çıkarları için insanlarımız kurban edilmeye devam ediliyor. Bayar-Menderes iktidarı emperyalizmin çıkarı için Kore’ye binlerce halk evladını yollayarak kurban etmedi mi? Yakın geçmişte Bosna ve Somali’ye asker gönderen aynı devlet değil mi? Emperyalist ABD’nin çıkarlarını korumak için AKP Afganistan’da hala asker bulundurmuyor mu? Türk devleti Kuzey Kürdistan’da kime karşı kimin vatanını savunuyor? Bunlar, ırkçı şovenist histeriler körükleyerek yapılıyor. Sarıkamış faciasından kahramanlık destanı çıkartma saçmalığı, Çanakkale anma ve kutlama etkinlikleri bu politikalara toplumsal dayanarak oluşturulmak için yapılıyor. Bu histerinin faturasını dün de, bugün de hep ötekileştirilen halklar ödemiştir.
KATLİAMLAR VE SOYKIRIMLAR “KAHRAMANLIK” HİKAYELERİYLE PERDELENEMEZ
Ermeni soykırımı, bu iktidar anlayışının ve bu ırkçı-şoven zihniyetin haklarımıza ödettiği en ağır bedellerden biridir. AKP iktidarı ve devlet, Ermeni soykırımı ile yüzleşmekten, özür dilemekten ve diğer gereklerini yerine getirmekten kaçıyor. Aksine, Ermeni düşmanlığını dillerinden düşürmüyorlar. AKP, ittihatçıların ve Kemalistlerin katliamcı zihniyetini sürdürüyor. Ne zaman Ermenistan devletiyle polemiğe girse Erdoğan yüz bin Ermeni’yi sürmekle tehdit ediyor.
Osmanlı’dan günümüze devlet yöneticileri için aslolan egemenliktir, iktidardır. Sarıkamış’ta 90 bin askerin donarak ölüme terk edilmesi emperyalist savaşta milyonlarca insanın ölümü ve yaralanması on milyonlarcasının izledikleri politikadan dolayı açlığa yokluğa ve sefalete sürüklenmesi umurlarında olmaz. Dehşet verici bir soğukkanlılıkla bu coğrafyanın kadim haklarından Ermeniler için tehcir ve soykırım kararı alıp uygulayabildiler. Onlar için Türk’ü Kürt’ü ve Ermeni’sinin birbirinden farkı yoktur. Ermeni ve Süryani halkları sürgün eden soykırıma uğratma zihniyet çok geçmeden aynı politikaları Rumlara Kürtlere ve Ezidîlere yaptılar. Yine aynı zihniyettir Maraş’ta, 19 Aralık’ta ve Roboskî’de katliam yapan.
Ne Sarıkamış faciasından kahramanlık destanı çıkarma, ne de Çanakkale’den vatan/yurt savunması çıkarma çabası, bu halkların Ermeni soykırımıyla yüzleşmesini engelleyemeyecektir. Hrant Dink’i yüz binlerce yüreğimize basarak sonsuzluğa uğurladığımız gün bunun en görkemli tanığıdır.
DİPNOT
* “Çanakkale: Hangi vatan? Kimin İçin Savaş”, Teoride Doğrultu Sayı 30, sayfa 114
** age, sayfa 114

Yorumlar kapatıldı.