İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Maraş Katliamı’nın iki tanığı anlattı: ‘Alevileri öldüren cennete gider’ diye bağırıyorlardı

Kenan Atiz ve Ali Ardıç’ın katliama ilişkin tanıklıkları. Maraş Katliamı’nın üzerinden 36 yıl geçti. 1978 yılında “Nüfus sayımı” ve “Mektupların kaybolmasını engellemek” gerekçeleri ile evleri kırmızıya boyanan Alevi yurttaşlardan resmi rakamlara göre 150’si vahşice katledildi, binlerce kişi de yaralandı. Katliam saldırısında 552 ev 289 işyeri yakılıp yıkılırken, Kürt Alevi yurttaşların yüzde 80’i ise zorla göç ettirildi.

Katliama tanıklık edenler, hafızalarında halen taze olan katliamı DİHA’ya anlattı. Kenan Atiz ve Ali Ardıç’ın katliama ilişkin anlatıları şöyle:
‘KADIN, YAŞLI ÇOCUK DEMEDEN ÖLDÜRDÜLER’
Katliamın tanıklarından Kenan Atiz, o dönemde 14 yaşında olduğu bilgisini vererek, katliamın planlı yapıldığına dikkat çekti. 19 Aralık akşamı Çiçek Pasaj’ında toplanan ülkücü grupların, hesapta olan bir bombanın patlatılmasıyla kendilerine yönelik saldırıya geçtiğini belirterek, ilk olarak katledilen Gıjgın Dede’nin cenazesine katıldığını aktardı. Kalabalık bir kitle tarafından sahiplenen Gıjgın Dede cenazesin toprağa verilmesinin ardından saldırıların devam ettiğini dile getiren Atiz, toplanan grupların ellerindeki silahlarla 21 Aralık’ın sabahında mahallelerine doğru saldırıya geçtiğini ifade etti. Kahvaltı yaptıkları sırada silah ve tekbir sesleri duyduğunu dile getiren Atiz, tanıklığını şöyle anlattı:
“Mahalleye doğru gelirken ‘Alevi öldüren cennete gider’ diye bağırıyorlardı. Mahallenin içine tam giremediler çünkü direniş vardı ama girdikleri evdeki insanları kadın, yaşlı çocuk demeden öldürdüler. Evleri, işyerlerini yaktılar. Şuan bende yaşamıyor olabilirdim. Çocukluk arkadaşlarım da katledildi, cenazelerini gördüm.”
‘POLİS, JANDARMA HİÇBİR ŞEKİLDE MÜDAHALE ETMEDİ’
Saldırıların 24 Aralık’a kadar sürdüğünü aktaran Atiz, devletin herhangi bir müdahalede bulunmadığına vurgu yaparak, “Ellerinde silah ve bıçaklarla saldırıyorlardı. Kadın çocuk demeden savunmasız insanları öldürdüler. Evlerini, iş yerlerini yaktılar, yağmaladılar. O sırada emniyet, polis yada askerin herhangi bir müdahalesi olmadı. Seyirci kaldılar. Biz tamamen savunmasız kaldık. Katliamın ardından Kayseri’nden başka bölgelerden asker geldi ve sıkıyönetim ilan edildi. Maraş’ın polisi, jandarması hiçbir şekilde müdahale etmedi” diye konuştu.
Katledilen insanların cenazelerinin bile sokakta kaldığını ve saldırılardan dolayı alınamadığını söyleyen Atiz, “Katledilenlerin cenazeleri sokakta kaldı, alamadık. Birçok kişinin cenazesi daha sonradan morglardan soğuk hava depolarından çıktı” diye belirtti.
Tanıklık ettiği katliamın kendisinde derin bir iz bıraktığını ifade eden Atiz, “Ben16 yaşındayken saçlarım beyazlamaya başladı. 36 yıl geçmiş ama unutamıyorum o anları ve unutamayacağım da” dedi.
‘SENARYO İKİ ÖĞRETMENİN ÖLDÜRÜLMESİYLE DEVAM ETTİ’
Katliamın diğer bir tanığı Ali Ardıç ise aynı zamanda saldırılarda yaralananlardan. Silahlı saldırıda katledilen öğretmen Çolak ve Yüzbaşıoğlu’nun cenaze töreninde sıkılan saçmaların boynuna isabet etmesiyle yaralanan Ardıç, “Maraş’ta solun acayip güçlendiği bir dönemdi. Sivil faşistlerin giremediği mahalleler vardı. Bunu sindiremeyen güçler bu durumu nasıl ortadan kaldırabiliriz hesabına girdiler. Ve ilk olarak Gıjgın Dede katledildi” dedi.
O dönem Yurtsever Devrimci Gençlik üyesi olduğunu belirten Ardıç, iki öğretmenin cenaze töreni sırasında mahallere yöneldiklerinin altını çizerek, “Senaryo iki öğretmenin silahla vurularak öldürülmesiyle devam etti. Cenazelerle Ulu Cami’ye doğru gidiyorduk. Daha varmadan saldırdılar, cenazeler yerde kaldı. silahlarla, taşlarla mahalleye doğru saldırıya geçtiler. Yaşlı, çocuk herkesi katlettiler” diye konuştu.
Öldürüleceği korkusuyla yaralandığını anlatmadı! Kendisini en çok etkileyen olayın, katliamdan kurtulmak için mahalleden çıkmayı başaran ancak mahalle dışında boş bir arazide çocuklarının gözü önünde öldürülen Alevi bir yurttaşın katledilmesi olayı olduğunu hatırlatan Ardıç, “Yine başka bir eve saldıranlar, orada çocukların babasını öldürürken çocuklarına ‘Cenazeye sahip çıkarsanız sizi de öldürürüz’ diye tehdit etmişlerdi ve çocuklar, babalarının cenazesine bile bakamadan oradan çıkmışlardı” ifadelerini kullandı.
Katliamın yapıldığı sırada yaralandığını, ancak “Öldürüleceği” yada “tutuklanacağı” korkusuyla anlatmadığını söyleyen Ardıç, “Atılan saçmalarla bende yaralandım ve korkumdan yaralandığımı söylemedim. Tutuklanırım ya da öldürülebilirim diye anlatmadım. Hatta daha sonra ifade verirken katliama tanık olmadığımı söyledim. Çünkü katliama tanık olduğumu bilmeleri halinde öldürebilirlerdi. Bu korkuyla yaşadık” şeklinde konuştu.
Kaynak: bestanuçe

Yorumlar kapatıldı.