İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Bu Maral’ı dünya görmeli..

Hıncal Uluç
Maral’ın yaptığı o.. İstanbul’daki 65 bin kişilik cemaate kendi kültürünü yaşatmak..
Bir cemaat var.. Ama yüzlerce yıl, Anadolu’yu paylaşmak da var..
Bunca asır, bir arada yaşamış insanların birbirlerinden etkilenmemeleri mümkün mü?.
Bir bakıyorum, kıyafetlerinden, melodilerine, adımlarına, bizimkiler..
Kafkaslar.. Bir bakıyorum, Karadeniz’e inmişler.. Horonlar.. Daha içerleri..
Barlar.. Daha da Güney.. Halaylar, Lorkeler..
Müzikleri, giyimleri, dansları, lezzetleri ortak insanlarız biz..
“Biziz” işte.. Ötesi var mı?.

***

80’li yıllar..
Gazeteler o zaman Bab-ı Ali’de.. Başa güreşen gazetelerden biri Günaydın’ın istihbarat şefi, mesleğe yeni başlamış çaylak muhabiri yanına çağırıyor.
“Oğlum, bu gece Şan Sineması’nda sizin cemaatin kurduğu bir topluluk sahne alıyormuş.
Bu haberi derle topla.
Yarın fotoğraflarıyla masamda olsun” diyor.
..Ve ertesi sabah, haber birbirinden güzel fotoğraflarla şefin masasında.. Daha ertesi gün de birinci sayfada..
O zamanlar bir çaylağın haberinin ve fotoğraflarının birinci sayfada çıkması dünya olayı.. Çünkü sadece gazeteler arası değil, gazete içinde de müthiş bir rekabet var.. Hey gidi gazetecilik günleri..
Şef, Ahmet Vardar.. Nur içinde yatsın..
Sevgili arkadaşımız.. Sabah’ta yıllarca omuz omuza savaştık.
“Sizin cemaat” dediği, İstanbul Ermenileri..
Şov, Benon Kuzubaş’ın, Ermeni kültürünü genç kuşaklara aktarmak için kurduğu Maral müzik ve dans gurubunun gösterileri..
Çaylak gazeteci de Aram Kuran..
O Aram Kuran işte bu defa, pazar akşamı beni İstanbul Kongre Sarayı’na davet etti.
Maral’ın 35’inci yılı, özel ve özenli bir gece ile kutlanacakmış..
Devasa bir salon.. Tıklım tıklım dolu.. İnsanlar en güzel kıyafetleriyle gelmişler..
Az sonra perde açıldı ve akıllara seza bir güzellikler gecesi başladı..
Güzellikler!..
Geçen gün, ulusların, hele dünyaya yayılmak zorunda kalan ulusların kimliklerini koruma yolunda en büyük yardımcılarının müzik ve dans olduğunu yazmıştım, Flamenco ve İspanyol Çiganlarından söz ederken..
Maral’ın yaptığı o.. İstanbul’daki 65 bin kişilik cemaate kendi kültürünü yaşatmak..
Bir cemaat var.. Ama yüzlerce yıl, Anadolu’yu paylaşmak da var..
Bunca asır, bir arada yaşamış insanların birbirlerinden etkilenmemeleri mümkün mü?.
Bir bakıyorum, kıyafetlerinden, melodilerine, adımlarına, bizimkiler..
Kafkaslar.. Bir bakıyorum, Karadeniz’e inmişler.. Horonlar.. Daha içerleri..
Barlar.. Daha da Güney.. Halaylar, Lorkeler..
Müzikleri, giyimleri, dansları, lezzetleri ortak insanlarız biz..
“Biziz” işte.. Ötesi var mı?.
Şimdi bu ortak güzellikleri yaşamak, o ortak güzelliklerle kucaklaşmak varken, geçmişin yaralarını yeniden kaşımak, kanatmakla uğraşmanın kime yararı var.
Bunları görsek, bunları yazsak ya..
Hani nerde meslektaşlarım?..
Dans edenler dört kuşak.. Çocuklar..
Bıyıkları yeni terleyenler.. Gençler ve veteranlar. Maral’ın ilk dansçıları yani..
Hepsinin güzelliği ayrı..
Geceye nasıl emek harcanmış belli..
Devlet Folklor Balesi güzelliğinde ve düzeyinde her şey.. Bu haftalar boyu çok ciddi bir çalışma demek.. Öyleymiş de zaten, Aram anlattı.. Haftada üç gün, saatler boyu Garbis Çapkan ve eşi İris gurubun yönetmenleri olarak çalışmaların başındaymışlar.
35’inci yıl sürprizi, müzik gurubu Ermenistan’dan gelmiş. Olağanüstü çaldılar..
Duduk ustası Sevada İritsyan bir Sarı Gelin üfledi ki.. Ve de Gomidas’ın Hov Arek’ini nasıl yüreklere akıttılar.
Finalde bütün guruplar bir araya geldi..
Haçaduryan’ın dünyaca ünlü Kılıç Dansı’nın müziği, salonu da sahneyi de oldurdu.
Unutulmaz gece böyle biterdi ancak..
***
Etrafta Kültür Bakanlığı’ndan kimse görmedim.
Keşke olsaydı birileri..
2015, durmadan kaşınan yaranın 100’üncü yılı.. Böyle bir yılda, bu gösterinin dünyanın en önemli merkezlerinde, New York’ta, Paris’te, Londra, Berlin, Roma’da mesela sergilendiğini düşünün..
Biri düşünmeli..
Bu muhteşem Maral, Dünya Turu’na çıkmalı, Kültür Bakanlığımızın desteğiyle..

Yorumlar kapatıldı.