İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermenistan Meclisi’nde ‘soykırımsız bir dünya’ konuşuldu

Hrant Kasparyan / Demokrat Haber

Soykırım Konvansiyonu’nun BM’de kabul edilmesinin 66’ıncı yıldönümünde, Ermenistan Meclisi’nde Holokost ve Ermeni Soykırımı’nın siyasi bakımdan örtüşen yönleri konuşuldu…
Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nin, 9 Aralık 1948’de Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kabul edilmesinin yıldönümünde, Ermenistan Meclisi’nde soykırımların hukuksal boyutlarının ele alındığı uluslararası bir oturum düzenlendi… Yaklaşık olarak yirmi farklı ülkeden gelen Yahudi temsilcilerin katıldığı oturumda, 1915 Ermeni Soykırımı ile Holokost arasındaki, tarihsel ve siyasi bakımdan örtüşen noktalar ele alındı. Oturumda, Ermeni Soykırımı konusunda Türkiye’nin hukuki sorumluluğu ve bu bağlamda mevcut uluslararası yasaların uygulanabilirliği hakkında sunumlar yapıldı.

****
Soykırım Konvansiyonu’nun BM’de kabul edilmesinin 66’ıncı yıldönümünde, Ermenistan Meclisi’nde Holokost ve Ermeni Soykırımı’nın siyasi bakımdan örtüşen yönleri konuşuldu…
Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nin, 9 Aralık 1948’de Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kabul edilmesinin yıldönümünde, Ermenistan Meclisi’nde soykırımların hukuksal boyutlarının ele alındığı uluslararası bir oturum düzenlendi.
Ermenistan Meclisi Dış İlişkiler Daimi Komisyonu tarafından, “Soykırımsız bir dünya” başlığıyla düzenlenen oturuma, Uruguay Devlet Başkan Yardımcısı Danilo Astori, Avrupa Yahudi Parlamentosu Eşbaşkanı Vadim Rabinoviç, Dünya Ermenileri Kongresi Başkanı Ara Aprahamyan, Batı Ermenileri Ulusal Kongresi Genel Sekreteri Sevak Artsruni, uluslararası hukuk alanında görev yapan uzman hukukçular, akademisyenler, öğretim görevlileri, Diaspora’daki Ermeni siyasi partilerinin temsilcileri ve Ermenistanlı milletvekilleri katıldı. 
Yaklaşık olarak yirmi farklı ülkeden gelen Yahudi temsilcilerin katıldığı oturumda, 1915 Ermeni Soykırımı ile Holokost arasındaki, tarihsel ve siyasi bakımdan örtüşen noktalar ele alındı. Oturumda, Ermeni Soykırımı konusunda Türkiye’nin hukuki sorumluluğu ve bu bağlamda mevcut uluslararası yasaların uygulanabilirliği hakkında sunumlar yapıldı.

URUGUAY’DAN İNKÂRLA MÜCADELEYE DESTEK
Ermenistan’ın başkenti Yerevan merkezli Armenpress Ajansı’nın haberine göre, Meclis’teki açılış konuşmasını yapan Uruguay Devlet Başkan Yardımcısı Astori, Uruguay’ın 1915 Ermeni Soykırımı’nı resmen tanıyan ilk ülkelerden biri olduğunu hatırlattığı konuşmasında soykırımların tekrarlanmaması için inkârla mücadele alanında yürütülen çalışmaların önemine dikkat çekti. “Geçmiş ve hafıza belleği olmaksızın gelecek de olamaz” diyen Astori, insanlığa karşı işlenen suçların unutturulmaması gerektiğini ve ülkesinin bu konuda her zaman destek sağlayacağını vurguladı.
İSRAİL’E TANIMA ÇAĞRISI
Ermenistan Diaspora Bakanı Hranuş Hagopyan, oturumda yaptığı konuşmada, İsrail Parlamentosu Knesset’e çağrıda bulunarak, benzer oturumların Knesset’te de yapılması gerektiğini söyledi. İsrail devletini Ermeni Soykırımı’nı resmen tanımaya davet eden Hagopyan, “Ümit ediyorum ki İsrail, Ermeni Soykırımı gerçeğini tanıyan ülkeler arasındaki yerini alır” dedi.
PONTUS, RUM, ASURİ-SÜRYANİ SOYKIRIMLARINA İLİŞKİN TASARI
Ermenistan Meclis Başkan Yardımcısı Edward Şarmazanov, soykırımların sadece bölgesel değil, tüm insanlığa karşı işlenmiş suçlar olduğu bilincini artırmak için 2015 yılında dünyanın dört bir yanındaki çalışmalara destek vereceklerini söyledi. İnkârın, soykırım suçu işlemek kadar büyük bir suç teşkil ettiğine dikkat çeken Şarmazanov, “Türkiye hükümeti bilinçli ve maksatlı bir şekilde inkâr politikası yürütüyor” dedi. Şarmazanov, Pontus ve Küçük Asya Rumları ile Asuri-Süryanilerin maruz kaldığı soykırımların resmen tanındığı ve yaşanan insanlık suçunun kınandığı bir tasarının da Haziran 2015 tarihine dek Ermenistan Parlamentosu’nda kabul edileceğini ve bu yöndeki çalışmaların devam ettiğini duyurdu.
“TÜRKİYE AHLÂKİ SORUMLULUKLARINI ÜSTLENMELİ”
Ermeni Devrimci Federasyonu (Taşnaktsuyun) Uluslararası Sekreteri Giro Manoyan, oturumda yaptığı konuşmada, 1948’de BM tarafından kabul edilen Soykırım Sözleşmesi’nde devletlerin soykırım konusundaki sorumluluğuna dair önemli noktalar bulunduğuna dikkat çekerek Türkiye’nin bu bağlamda sorumluluk bilincine davet edilmesi gerektiğini söyledi. Türkiye’nin Ermeni Soykırımı’nı resmen tanıması ve özür dilemesi gerektiğini ifade eden Manoyan, bunun ardından kimin ne yaptığı ve bundan kimlerin mağdur olduğunun gerçekçi bir yaklaşımla net bir şekilde ortaya konması ve günümüz Türkiye’sinin Ermeniler konusundaki sorumluluğu gibi konuların da netleştirilmesi gerektiğini belirtti.
Sorumluluklar kapsamında, Türkiye’nin yurtiçi ve yurtdışında Ermeni Soykırımı’nın anlatıldığı eğitim programları düzenlemesi, bu bağlamda kamusal eğitime katkı sunacak müze ve anıtlar inşa etmesi gerektiğini belirten Manoyan, Ermeni yerleşim birimlerine eski ve orijinal adlarının geri verilmesi gerektiğini söyledi. Maddi tazminatın yanı sıra, Türkiye’nin ahlâki sorumluluklarını da üstlenmesi gerektiğini kaydeden Manoyan, Türk olmayan unsurlara saygı konusunda Türkiye’nin taahhütte bulunması ve tüm enstitülerden Ermeni karşıtı ve soykırım zihniyetini yansıtan izlerin silinmesi gerektiğini ifade etti.
1915’le birlikte Ermenilerin el konulan mülklerinin iade edilmesini gerektiğini ifade eden Manoyan, taşınmaz ve diğer tüm mülklerin kullanımının haksız bir şekilde el değiştirmesinden ötürü, manevi tazminat ödenmesi gerektiğini de söyledi.
BATI ERMENİLERİNİN VATANSIZLAŞTIRILMA SÜRECİ
Oturumda konuşan Batı Ermenileri Ulusal Kongresi Genel Sekreteri Sevak Artsruni, Batı Ermenilerinin maruz kaldığı vatansızlaştırma sürecinin 16’ıncı yüzyıla dayandığını, Osmanlı-İran savaşlarıyla başlayan Yakındoğu’nun Ermenisizleştirilme politikalarının 20’inci yüzyıla dek sürdüğünü ifade etti. Yaklaşık olarak 400 yıl devam eden sürecin 1915-1917 tarihlerinde doruk noktasına ulaştığını kaydeden Artsruni, Sultan Abdülhamit daha sonra İttihat ve Terakki hükümeti ve nihayet İstiklal Savaşı’nın ardından Cumhuriyet’in kurulmasıyla Kemalist dönemin de, bu sürecin ana safhaları olarak tarihe geçtiğini söyledi.
Batı Ermenilerinin, Osmanlı vatandaşı olduğunu hatırlatan Artsruni, Osmanlı yönetiminin kendi vatandaşlarına reva gördüğü yok etme, toplu katliam ve etnik temizlik politikalarına ilişkin olarak bizatihi Osmanlı arşivlerinde yer alan kayıt ve belgelerin yanı sıra, Almanya, İngiltere, Rusya ve Fransa arşivlerindeki verilerin Batı Ermenilerinin önceden planlanarak ve sistematik bir şekilde yok edilmeleri gerçeğini doğruladığını söyledi.
Ermeni Soykırımı’nın inkârıyla sürecin siyasi olarak devam ettirildiğine dikkat çeken Artsruni, “Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın internet sitesinde yer alan ifadeler, Türk Tarih Kurumu’nun yayımladığı kitaplar, zaman zaman yapılan kamusal açıklamalar, Batı Ermenilerinin sürekliliği olan bir yok etme politikasıyla karşı karşıya olduğunu kanıtlamaktadır” dedi.  
“DÜNYA ERMENİ SOYKIRIMI GERÇEĞİNİ TANIYOR”
Türkiye’nin yürüttüğü inkâr politikasının günden günde işlevselliğini kaybettiğini ve bilimsel bir dayanağı olmadığının uluslararası kamuoyu tarafından da anlaşıldığını kaydeden Artsruni şöyle konuştu: “Tarihsel anlamda, ispatlamak zorunda olduğumuz bir durum yok, gerçeğin galip gelmesi durumu söz konusu zaten. Uluslararası kamuoyu birçok kere, Batı Ermenilerinin önceden planlanarak yok edilmesi gerçeğini kabul etmiş ve Ermeni Soykırımı’nı resmen tanımıştır. Bu doğrultuda yapılacak fazla bir şey yok. Ermeni Soykırımı zaten tanınmaktadır. Türkiye’nin yürüttüğü inkâr politikası günden günde işlevselliğini yitirdiği gibi, anlamsızdır ve bilimsel bir dayanağa değil, siyasi güce dayanmaktadır.”
“BATI ERMENİLERİ MEŞRU HAKLARININ İADESİNİ İSTİYOR”
Batı Ermenileri Ulusal Kongresi olarak, soykırım sorununu hukuki talepler alanına taşıdıklarını açıklayan Artsruni şunları söyledi: “Batı Ermenileri Ulusal Kongresi kurucu üyeleri 2006 yılında yaptıkları açıklamada, Batı Ermenilerinin meşru hak ve hukuksal taleplerinin uluslararası kuruluşlara sunulacağını, Türkiyeli yetkililer ile ilgili taraflarla bu konuda müzakereler yürütüleceğini duyurmuştur.”
Artsruni, işlenen cürümden kaynaklanan mağduriyet ve zararların telafi edilmesi konusuna odaklanılması gerektiğini belirterek şöyle konuştu: “Batı Ermenileri, soykırım sonucunda yüz yıla yakın bir süredir mülteci topluluk konumuna dönüşmüştür. Bugün mülteci konumunda olanlar, Osmanlı vatandaşı olan atalarının gasp edilen tüm haklarının gerçek varisleridir. Batı Ermenisi, müşteki, yani davacı olan birey anlamına gelmektedir. Batı Ermenileri ise, müşteki bir topluluk anlamına gelmektedir. Bizim hukuksal talebimiz belli; arzu edenlerin yurtlarına geri dönebilmeleri, evlerimizde, köylerimizde yeniden bir arada yaşayabilmektir. Telafi veya tazmin edilerek, gasp edilen haklarımızın iade edilmesidir. Bu sadece bireysel değil, kolektif bir yaklaşımla olmalıdır.”
BATI ERMENİLERİ DÖRDÜNCÜ ULUSAL KONGRESİ’NE DAVET
2015 yılında Batı Ermenileri Dördüncü Ulusal Kongresi’nin toplanacağını duyuran Artsruni, hukuki taleplerin kaydedildiği bir talepnamenin gündeme geleceğini belirterek şunları söyledi: “Soykırımın hukuksal boyutlarının ele alınarak incelenmesi ve Batı Ermenilerinin gasp edilen meşru haklarının iade ve telafi edilmesi talebi, Türkiye ve Türkiye’de yaşayanları ‘cezalandırma’ gibi bencil ve duygusal bir algılama öne sürülerek geçiştirilemez. Batı Ermenileri, ölü kategorisinde değildir, bir anı da değildir. Müşteki olarak bir taraftır. Her şeye rağmen fiziksel varlığını sürdüren bir gerçekliktir. Batı Ermenileri vardır ve gasp edilen hakları konusunda daimi bir bilince sahiptir. Bu yüzden, hepinizi, 28-29 Mart 2015 tarihinde toplanacak olan ve hukuki taleplerin belgeleneceği Batı Ermenileri Dördüncü Ulusal Kongresi’ne katılmaya davet ediyorum.”
Diyalog seçeneğini göz ardı etmediklerini kaydeden Artsruni, “Soykırımın hukuksal yönlerinin ele alınması iki yolla olabilir. İlki, Türkiyeli yetkililerle müzakere, ikincisi ise Türkiye veya uluslararası mahkemelere başvurmak. Müzakere yolunu da göz ardı etmek istemiyoruz” dedi.

Yorumlar kapatıldı.