İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

İlk Türk romanını Ermeni bir vatandaşımız yazdı.

Hüseyin Su, Öykümüzün Hikâyesi seminerinin ikinci bölümünde Modern Türk Öykücülüğünün Kuruluş Dönemi’ni anlattı… Hüseyin Su’nun modern edebiyatın ilk yıllarında Batı edebiyatının romanlarının alınıp; yer, mekan ve isimleri değiştirerek Türkçe yazıldığını ifade ettikten sonra, en sağlıklı Batılılaşma düşüncesinin Tanpınar’a ait olduğunu söyledi ve dinleyicileriyle Türk edebiyatının perspektifini değiştirecek bir iddiasını paylaştı: “İlk Türk romanı Vartan Paşa’nın Akabi Hikayesi’dir.” “Modernleşmeyle birlikte ilk Türk romanından bahsedilir. İlk Türk romanı derken, bundan romanın ilk kez Türkçe yazılmasını anlıyorsak bu roman Şemsettin Sami’nin yazdığı Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat değil, ondan yedi-sekiz yıl önce Ermeni bir vatandaşımız olan Vartan Paşa’nın yazdığı Akabi Hikayesi’dir. Nedense bu görmezden gelinir.”  

***
Hüseyin Su, Öykümüzün Hikâyesi seminerinin ikinci bölümünde Modern Türk Öykücülüğünün Kuruluş Dönemi’ni anlattı.
Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi’nde coğrafyamızda 1850’lerde başlayan modernleşme ve batılılaşma süreciyle birlikte edebiyatımızın da modernleşmesine zemin hazırlayan hadiseleri anlatan Su; halkın zihniyetini değiştirmek için edebiyatın önemli bir etken olarak kullanıldığını belirtti. Seminere Türk edebiyatının modernleşme sürecinin başlangıcı sayılan Yirmisekiz Mehmet Çelebi’nin  Fransa’ya yaptığı ziyaretle başlayan Hüseyin Su, onun dönüşte sunduğu raporla ülkemizde her alanda başlayan Fransız hayranlığının altını çizdi ve sonrasında modernleşme sürecini hızlandıran kurumsal çabalardan bahsetti.  “Yirmisekiz Çelebi Mehmet’in Fransa ziyareti Türkiye’nin Batı’ya açılan ilk kapısıdır. Ardından Tercüme heyeti ve matbaa kurulmuştur. Bu iki hamle edebiyatımızın temel belirleyenleri olmuştur. Bütün bunlar olurken Tanzimat Fermanı dönemi başlar. O dönem edebiyatımız Tanzimat Edebiyatı olarak adlandırılır. Türkiye’nin Batılı anlamda bir hayata ve düzene ihtiyacı olduğu düşüncesiyle harekete geçilir, fakat bir taraftan da halktan tepki alma endişesiyle bütün çalışmaların İslam’ın canlanması için yapıldığı söylenir. Modernleşme sürecini hızlandıran Meclis-i Maarif-i Umumiye, Encümen-i Daniş, Dal-ü Muallimin, Mekteb-i Mülkiye kurumları kurularak Fransız müfredatından esinlenilerek müfredat oluşturulmuş, öğretmen yetiştirilmiş ve bugün edebiyatımızda hala etkisini sürdüren bürokratlar ve memurlar yetiştirilmiştir. Bu kurumsal çabalarla Fransızca aydınlar arasında yaygınlaştırılmış, sadece Fransızca eğitim veren Mekteb-i Sultani kurulmuştur.”   Hüseyin Su, dönemin edebiyatçılarının modernleşme sürecinde gazetecilik yapmaya başladığını hatırlattı ve bugün bu geleneğin hala sürmesinden duyduğu şaşkınlığı da dile getirdi.   “Gazeteci-Şair yazılınca şair daha mı değerli?”   “Modernleşmeyi hızlandıran iki gazete kuruluyor. Takvim-i Vakaiye ve Ceride-i Havadis. Bu gazeteleri dönemin edebiyatçılarının çıkardığını görüyoruz. Bugün de hala edebiyatçılarımızın gazetecilik yaptığını görüyoruz. Zaman zaman TV’de görüyorum. Şair yanına tire ile gazeteci yazıyor. Tanzimat yıllarından beri genlerimizde böyle bir şey olduğu için bugün bu hala sürüyor. Hâlbuki gazetecilik başlı başına bir iştir. Öykücü yanına veya şair yanına ya da yazar yanına gazeteci yazınca acaba daha fazla mı değer kazanıyor?”   Edebiyatımızdaki modernleşme sürecinde özellikle tiyatronun öne çıkarılarak, Batılılaşmanın çok da kötü bir şey olmadığını halka anlatılmaya çalışıldığının altını çizen Hüseyin Su, bugünkü İslamcılık düşüncesinin şekillenişinde etkin isimleri Mehmet Akif ve Nurettin Topçu’nun   Divan Edebiyatı’na ise  tamamen yabancı bir perspektiften baktıklarını söyledi. “Bugün İslamcılık düşüncesinin önemli isimleri olan Mehmet Akif, Nurettin Topçu gibi isimler divan edebiyatına tümüyle yabancılar. Divan edebiyatı için “şarap edebiyatı” nitelemesi yapıyorlar. Hâlbuki divan edebiyatındaki mecazı anlayacak kültür kodlarına sahipler. Fakat yanlış notalara bastıklarını düşünmüyorlar.” Hüseyin Su’nun modern edebiyatın ilk yıllarında Batı edebiyatının romanlarının alınıp; yer, mekan ve isimleri değiştirerek Türkçe yazıldığını ifade ettikten sonra, en sağlıklı Batılılaşma düşüncesinin Tanpınar’a ait olduğunu söyledi ve dinleyicileriyle Türk edebiyatının perspektifini değiştirecek bir iddiasını paylaştı: “İlk Türk romanı Vartan Paşa’nın Akabi Hikayesi’dir.” “Modernleşmeyle birlikte ilk Türk romanından bahsedilir. İlk Türk romanı derken, bundan romanın ilk kez Türkçe yazılmasını anlıyorsak bu roman Şemsettin Sami’nin yazdığı Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat değil, ondan yedi-sekiz yıl önce Ermeni bir vatandaşımız olan Vartan Paşa’nın yazdığı Akabi Hikayesi’dir. Nedense bu görmezden gelinir.” Hüseyin Su, 26 Aralık Cuma günü Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi’nde gerçekleşecek seminerinin 3. bölümünde 20.yy’da Türk öykücülüğünün sınırlarını belirleyen öykücüleri anlatacak.

Yorumlar kapatıldı.