İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

1915-22 yılları arasında New York Times gazetesinde yayınlanan haberlerin derlemesi III-IV-V

Çeviren Ayşe Günaysu

Ermeni Kadınlar Açık Artırmayla Satılıyor – 29 Eylül 1915
Bernstorff Şimdi de Kabahati Ermenilere Buluyor – 28 Eylül 1915
Ermenilere Yapılan Korkunç Muamele Doğrulandı – 27 Eylül 1915
Misyon Heyeti Çağrı Yapıyor – 25 Eylül 1915
Ermenistan Yok Olma Tehdidi Altında – 25 Eylül 1915
500.000 Ermeni’nin Yok Edildiği Bildiriliyor – 23 Eylül 1915
Bryce Ermenistan’a Yardım Etmemizi İstiyor – 21 Eylül 1915
Misyonlar Heyetine Türklerin Yaptığı Vahşet Aktarıldı – 17 Eylül 1915
Ermenistan Can Veriyor – 17 Eylül 1915
Morgenthau’a Cevap Olarak Ermenileri Astılar – 16 Eylül 1915

Bölüm I | Bölüm II | Bölüm III | Bölüm IV | Bölüm V
ERMENİ KADINLAR AÇIK ARTIRMAYLA SATILIYOR
Bir Sığınmacı Türklerin Egemenliği Altındaki İnsanların Akibetini Anlatıyor
VON BERNSTROFF’A CEVAP VERİLECEK
Alman Büyükelçisi’nin Katliam Haberlerinin “Tamamen Uydurma” Olduğunu İddia Eden Mektubu İnfial Uyandırdı
229 Eylül 1915
Alman Büyükelçisi Kont von Berntorff’un Boston’dan Miran Sevasly’ya yazdığı veTürklerin Ermenilere yaptıkları zalimliklere ilişkin bilgilerin “tamamen uydurma” olduğunu iddia ettiği mektuba, Türkiye’deki durum hakkında bilgi sahibi olan bir grup tanınmış Amerikalı cevap verecek. Söz konusu kişilerin tümüyle güvenilir kanıtlar ve belgelere dayalı bilgiler sunacakları ve bu kişilerden birinin, “Ermenistan katliamlarla baştan başa kan içinde” şeklinde konuştuğu bildiriliyor.
Alman Büyükelçi’nin Mr. Sevasly’ya yazdığı mektup dünkü The Times gazetesinde yayınlanmıştı. Kont von Bernstorff’un mektupta kullandığı ifadeler, Ermenilerin durumunu hayati bir sorun olarak gören misyonerler ve diğer çevrelerde büyük bir infial uyandırdı. 
Ermeni Katliamları Komitesi Sekreteri Samuel T. Dutton bu konuda şunları söyledi: “Şu an Büyükelçi’nin sözleri ile ilgili olarak söyleyebileceğim tek şey, kendisinin çok kötü bir şekilde yanıltılmış olduğudur. Kendisinin, Komitemizin elinde bulunan, Ermenilere yapılanlarla ilgili, tümüyle belgelere dayalı somut bilgileri görünce çok şaşıracağından eminim.”    
Geçen Pazar günü yayınlanan ön beyanatında Komite, katliamların devam etmesi halinde, Almanya ve Avusturya’nın Türkiye üzerindeki nüfusu bilindiğinden, Cermen müttefikleri yapılanlardan “ahlâken sorumlu” tutacağını açıklamıştı.
Elindeki somut bilgilere dayanarak konuşan Prof. Dutton, Enver Paşa’nın liderliğindeki Jön Türk kadrosu tarafından yürütülen, bütün bir insan soyunu imhaya yönelik böylesine planlı ve sistemli bir harekatın bir benzerinin geçmiş yüzyıllarda görülmediğine inandığını söyledi. Plan, bütünüyle Ermenileri yok etmeyi amaçlamakta.    
Prof. Dutton, birkaç gün önce 18 Ağustos’ta Türkiye’den ayrılan bir genç kızın kendisini görmeye geldiğini anlattı. Genç kız kendisine, Anadolu’daki bir misyon okulunun öğrencisi olan 100 kızın başına gelenleri aktarmış. Tabii ki Ermeni olan bu kızlar gruplara ayrılmışlar ve Türk subaylar bunların içinden en güzellerini kendilerine ayırmış. Daha az güzel olanlar askerlere verilmiş, en az güzel olanlar en yüksek fiyatı verenlere satılmış.     
Uzun yıllar Türkiye’de bulunan bazı Amerikalılar son birkaç gün içinde Amerika’ya döndüler. Bunların hepsi, Ermenilere yapılanlara ilişkin Türkiye’den gelen haberleri doğruluyor, ancak hepsi de, söylediklerinin Türkiye’ye ulaşması durumunda arkada bıraktıkları dostları ya da akrabalarının Türkler tarfından cezalandırılacağından korktukları için isimlerinin belirtilmemesini önemle rica ediyorlar.
Ermenilerin durumuna yakından tanık olan bir kişi tarafından The Times gazetesine dün verilen iki mektupta, Ermenilere yapılanlar anlatılıyor.
Bu mektuplardan biri, verdiği başka bilgilerin yanı sıra, şunları da belirtiyor:
“Urtab, Tukh ve göl üzerindeki yaklaşık 20 Ermeni köyünde yaşayanların hepsi Türkler tarafından katledildi. Bu köylerde uluyan köpekler dışında tek bir canlı kalmadı. Cesetlerin büyük bir bölümü sular tarafından göle ve nehirlere sürüklendi.
“Hepsi de erkeklere ait olan bu cesetler, korkunç şekilde parçalanmışlardı. Kadın ve çocuklara ne olduğunu kimse bilmiyor. 20 Temmuz günü gün batımında Ermeniler Kerkur dağına çıktılar. Zirveye ulaştıklarında büyük bir kederle Bitlis’in alevler içinde olduğunu gördüler ve en kötü şeyin olduğunu anladılar. Türk kuşatmasını aşmayı başaran bazı kadın sığınmacılar, şehirde yapılan canavarca katliamları, kadın ve çocukların topluca tehcir edildiğini anlattılar.”
Türkiye’den gelen Ermeni Kilisesi’nin tanınmış bir din adamına, esrarengiz bir yeraltı kanalıyla ulaşan ve “hiç kuşkuya yer bırakmayacak kadar güvenilir” bir kişiden gelen bir mektupta da şöyle deniyor:
“Ermenisiz bir Ermenistan – Osmanlı Hükümeti’nin planı bu. Ermenilerin evlerine ve arazilerine şimdiden Müslüman aileler yerleştirilmekte. Hükümetin, tehcir edilenlerin yanlarına hiçbir şey almalarına izin vermediğini söylemeye gerek yok. Ayrıca her şey askeriyeye tahsis edildiğinden, ulaşım aracı da yok. Bu yüzden insanlar, onlara mezar olacak çöllük bölgenin bir köşesine doğru iki – üç ay sürecek yolculuğa yürüyerek çıkmak zorunda bırakıldılar.”
BERNSTORFF ŞİMDİ DE KABAHATİ ERMENİLERE BULUYOR
“Türkiye’ye Karşı Ayaklanma Örgütlemeye Çalışarak Cezalandırılmalarına Kendileri Neden Oldu”
28 Eylül 1915
THE NEW YORK TIMES özel haberi.
WASHINGTON, 28 Eylül.  Kont von Bernstorff’un Boston’dan Miran Sevasly’ya gönderdiği ve “en son Büyükelçiliğimize gelen ve Amerikan hükümetine ilettiğimiz resmi, güvenilir raporlar, Osmanlı İmparatorluğu’nda mezalim iddialarının tamamen uydurma olduğunu gösteriyor”  sözlerini içeren  mektup  [ABD] Dışişleri Bakanlığı tarafından şaşkınlıkla karşılandı.
Alman Büyükelçi bugün Dışişleri Bakanlığı’na bir mesaj göndererek Türklerin Ermenilere yönelik mezaliminin “çok büyük ölçüde abartıldığı”nı belirtti ve işin içinde kışkırtma olduğunu iddia ederek Türklerin yaptığını kısmen savunmuş oldu.
Büyükelçi’nin mektubu bir yandan Türklerin Ermenilere yönelik cezalandırıcı uygulamaların aşırıya kaçtığını inkâr etmiyor, ama bir yandan da [Ermenilerin] ayaklanma ve isyan  hazırlıklarının, ihanet anlamına gelecek faaliyetlerinin [Osmanlı’nın] “Ermeni politikası”nı,  savaş zamanında alınması zaruri bir önlem haline getirdiğini iddia ediyor. 
Dışişleri Bakanı bugün Trabzon’daki Amerikan Konsolosundan, bu büyük Ermeni vilayetinin Ermeni nüfusunun tehcir edildiğini bildiren bir rapor aldı. Sürülen Ermenilerin mallarına, söz konusu malların tehcir edilen sahiplerine yönelik alacak taleplerini karara bağlama yetkisini üstlenen Türk hükümetinin memurları tarafından el konuluyor. Konsolos raporunda Trabzon’da yaşayan ve komisyonla çalışan birçok Ermeni tüccarın Avrupalılarla hesaplarının olduğunu belirtiyor.  Konsolos, Trabzon vilayetinde bu durumdan zarar gören az sayıda Amerikalı olduğunu düşünüyor. Ancak eğer bir Amerikalı’nın Trabzon’daki bir Ermeniden alacağı olması durumunda, söz konusu kişi Konsolos’a Türk konsolosluğundan ve noter onaylı yeminli bir ifade göndererek  borcunu tahsil edebilir.
Türkiye, Ermeni politikasına hiçbir yabancı müdahaleyi kabul etmeyeceğini bildirdiği için, Amerika Birleşik Devletleri [Ermeni meselesiyle ilgili olarak resmi bir protesto notası göndermekten ], Amerikan yurttaşları  durumdan  etkilenmediği sürece, büyük bir ihtimalle kaçınacak.  
ERMENİLERE YAPILAN KORKUNÇ MUAMELE DOĞRULANDI
Ermeni Katliamları Komitesi, kurbanların şimdiden 500.000’e ulaştığını bildiriyor
ULUSAL ÇAPTA PROTESTOYA DAVET
Ermenilere yapılan mezalimden Almanya ve Avusturya’nın Sorumlu Tutulması Öneriliyor.
27 Eylül 1915
 Ermeni Katliamları Komitesi Sekreteri Profesör Samuel Train Dutton, Ermenilerin içinde bulunduğu korkunç duruma ilişkin sürdürdükleri araştırmanın sonuçlarını özetleyen, Komite’nin ön açıklamasını dün yaptı. Açıklamada, yaptıkları inceleme sonucunda her yaştan Ermenilere yönelik çok sayıda katliam, işkence ve diğer kötü muamele haberlerinin doğrulandığı belirtildi.      
Komitede Prof. Dutton’ın yanı sıra Cleveland H. Dodge, Arthur Curtis James, Haham  Stephen S. Wise, John R. Mott, Frank Mason North, James L. Barton, William Sloane, D. Stuart Dodge ve diğerleri de yer alıyor.
Komite’nin dün yaptığı açıklama şöyle:
“Görevlendirilen alt-komite kanıtları titizlikle incelemiş ve komitenin tamamına bir rapor sunmuştur. Raporda, Viscount Bryce’ın, yaşlı erkek, kadın, çocuklar dahil masum ve savunmasız Ermenilerin hapse atıldığına, işkence gördüğüne, öldürüldüğüne, katliama uğradığına ve Kuzey Arabistan çöllerine sürüldüğüne, zorla Müslümanlaştırıldıklarına ilişkin beyanatının en ince ayrıntısına kadar doğru olduğu belirtilmiştir.”   
“Adları Komite’de saklı olan ancak şu anda kamuoyuna bilinen nedenlerle açıklanamayan görgü tanıklarının yazılı anlatımları büyük bir titizlikle incelenmiştir. Söz konusu olan yüzlerce sayfalık tanıklıklardır. Tanıklıklar, bunları yazanların kimlikleri, konumları ve anlatımlarındaki kesinlik nedeniyle kuşkuya yer bırakmayacak kadar inandırıcıdır.”
“İncelenen anlatımların yazarları Ermeni, Rum, Bulgar, İtalyan,  Alman, Türk, İngiliz, Amerikalı, işadamı, seyahat halindeki yolcular ve çok çeşitli kademelerden memurlardır. Hiçbir tanıklık, anlatılanların doğruluğuna ilişkin kuşku bırakmamaktadır. Bunların hepsi, batıdaki Smyrna’dan İran’a, Karadeniz’den Arabistan’a kadar gayrımüslimlerin imhasına yönelik bir propagandanın sürmekte olduğu, söz konusu imha harekâtının, katliamlarla dolu uzun yönetimi sırasında Abdülhamit’in yaptıklarını zalimlik ve yaygınlık açısından geride bıraktığı noktasında birleşmektedir.”      
“İncelenen ve birçoğu halen Komite’nin elinde bulunan tanıklıklar yüzlerce kasaba ve şehri kapsıyor. Bunların çoğunda Ermeniler hemen orada, çoğu kez korkunç işkencelerden sonra öldürülüyor, ya da açlıktan ölmek üzere dehşet verici bir sürgüne çıkarılıyor. Mezopotamya’ya tehcir görüntüsü altında yapılan, çoğu zaman,  açlıktan can çekişen, çaresiz,  birçoğu çıplak erkek, kadın ve çocukların, bazı durumlarda bu imha harekatında memnuniyetle işbirliği yapan Kürtler tarafından da,  tecavüz ve katledilmek üzere dağlara sürülmesinden ibarettir.”
Bu sürgünler ve kurbanlar arasında Amerikan okulları ve kolejlerinin öğrencileri, mezunları, öğretmenleri ve Amerikan ve Avrupa üniversitelerinden mezun profesyonel görevlileri, bir ya da daha da fazla kuşak boyunca ülkenin beyni ve girişimci ruhunu temsil eden kadın ve erkekleri yer alıyor.”
“Ülkenin bütün bölgelerinde aynı şekilde yürüyen uygulamanın Anadolu’dan tüm gayrımüslim halkların yok edilmesini amaçladığı anlaşılıyor ve Ermeniler açısından bu amacın yerine getirilmesi yönünde büyük yol alınmış durumda.” 
“Bazı yerlerde Amerikan mülklerine el konuluyor, Amerikalılar aramaya tabi tutuluyor, sınır dışı ediliyor, mektupları ve telgrafları, hatta Amerikan konsolosluk ofislerinden gönderilenler dahil, engelleniyor, can güvenlikleri tehdit altında. Ne var ki bu yapılanlar, Ermenilere yönelik imha harekâtının yanında önemsiz kalıyor.”
“Eldeki kanıtlar görünüşe göre muhtemelen 1.500.000 Ermeninin daha şimdiden öldürüldüğü ya da bir an önce yardım gönderilmezse onları ölümün beklediği çöle doğru yola çıkarıldığını gösteriyor. Bütün bunlar Mart ayında başladı ve şu anda son hızıyla sürmekte.”
“Komite, Amerikan basınının, elindeki tüm imkanlarla durumu protesto etmesi ve insanlığa karşı işlenmekte olan bu suça son vermesi ve hâlâ yaşıyor olabilecek sürgünlerin evlerine dönmesini sağlaması yönünde Türk Hükümeti’ne çağrıda bulunması durumunda  sonuç alınabileceğine inanıyor.”
“Almanya ve Avusturya’nın, müttefiki olan Osmanlı devleti üzerindeki güçlü nüfusu dikkate alındığında, eğer bu katliamlar devam ederse Amerikan halkı yapılanlardan ahlaken bu iki ülkeyi sorumlu tutacaktır.” 
MİSYON HEYETİ ÇAĞRI YAPIYOR
Türklerin Ermeni Kurbanlarına Yardım İçin Amerikalılardan Para Toplanacak
25 Eylül
WASHINGTON, 24 Eylül –  Amerikan Yabancı Misyonlar Heyeti önümüzdeki günlerde, Türkiye’ye düşmanca hareketlerde bulundukları gerekçesiyle ülkenin uzak bölgelerine sürülen Ermenilere yardım etmek üzere Amerikan halkına parasal yardımda bulunma çağrısı yayınlayacak. Çağrı, Büyükelçi Morgenthau’nun Heyet’e sunduğu rapora dayanıyor.
Heyet temsilcileri Ermenilere yardım planı için Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle görüştü. Ancak Türkiye’nin uyguladığı politikaya herhangi bir yabancı devletin müdahale etmesine izin vermeyeceği bilindiğinden Amerikan Hükümeti planda resmen yer almayacak.
Amerikan Hükümeti’nin, Büyükelçi Morgenthau aracılığıyla Türk hükümetine verdiği, Ermenilere yapıldığı iddia edilen kötü muameleye ilişkin protesto notası karşısında ancak çok küçük tavizler verildi. Ama Amerikan Hükümeti bunun dışında bir adım atmadı. Türk yetkililer, Ermenilere karşı izlenen politikanın isyanları ve Hükümete karşı bir tertibi engellemek için savaş zamanına özgü zorunlu bir tedbir olduğunu belirttiler. Dışişleri Bakanlığı yetkilileri Türklerin Amerikan protestosuna verdiği cevabın üzerine yeni bir adım atmayacaklarını belirtiyorlar.  Cevap henüz kamuoyu ile paylaşılmadı.
Büyükelçi Morgenthau’ya bugün, Türklerin Ermenilere karşı son askeri operasyonlarında Amerikan misyonerlerinin öldürüldüğüne ilişkin söylentileri araştırma talimatı verildi.
 ALMAN MİSYONER YARDIM EDİYOR
Misyoner Ermeni Sürgünlerle İlgileniyor ve Çektikleri Eziyetleri Anlatıyor
Bir Alman misyoner gazetesi olan, Deutscher Hülfsbund für christliches Liebeswerk im Orient kuruluşunun yayını Sonnenaufgang (Gün Doğumu) 14 Temmuz tarihli sayısında, misyoner olduğu anlaşılan Alman bir kadının mektubunu yayınladı. Bu kadın Küçük Asya’da sürgün edilen sayısız Ermeni kafileleri ile karşılaşmış. Mektuptan bazı bölümler şöyle:
“Bu dağlı insanlar için çöl iklimi korkunç. Dün büyük bir Ermeni kampına ulaştım. Burada Kürtlere özgü keçi kılından çadırlar kurulmuş olmasına rağmen, çoğunluk kavurucu güneş altında savunmasız halde yakıcı kumlara yayılmıştı. Çok sayıda hasta olduğundan Türkler bir günlük mola vermişler. [Kamptakilerin] giysilerinden önceden varlık içinde yaşamış insanlar oldukları anlaşılıyordu. Bunlar rahipleriyle birlikte tehcir edilmiş,  Zeytun yakınındaki bir başka köy olan Geben halkıydı. Rahip bana, her gün çocuklar ve hastalar arasından beş-altı ölüm olayı yaşandığını söyledi. Bugün de yaklaşık dokuz yaşındaki bir kızın annesini gömmüşler ve kız dünyada tek başına kalmış. Bana çocuğu beraberimde götürmem için yalvardılar.”
“Ertesi gün Zeytun’dan sürülenlerin bulunduğu bir başka kampa gittim ve sözcüklerle anlatılamayacak sefalete dair aynı öyküleri dinledim: ‘Bizi neden hemen öldürmüyorlar?  Gün boyu çocuklara verecek hiç suyumuz yok, susuzluktan ağlıyorlar. Geceleri Araplar yataklarımızı ve elbiselerimizi çalmaya geliyorlar. Kızları götürüyorlar, kadınlara tecavüz ediyorlar. Artık yürüyemediğimizde, zaptiyeler dövüyor. Bazı kadınlar tecavüzden kurtulmak için kucaklarında çocuklarıyla kendilerini suya attılar.’”
Aynı yolcu Van’da gördüklerini de şöyle anlatıyor:
“Komşu köylerde kiliseler ve okullar, bazı evler de dahil, yerle bir edildiler. İstisnasız her şey yağmalandı.”
Maraş’tan da şunları yazıyor:
“Biraz önce on beş bebek getirdiler. Üçü ölmüştü. Dehşet verici şekilde zayıf ve hastalıklıydılar. Ah! Gördüğümüz her şeyi yazabilseydik!”
“ERMENİSTAN YOK OLMA TEHDİDİ ALTINDA”
Dr. Gabriel, en son katliamlarda 450.000’den fazla Ermeninin öldürüldüğünü bildiriyor.
600.000 KİŞİ SÜRGÜNE ÇIKARILDI
Nubar Paşa,” tarafsız devletlerin müdahalesinin artık bir yararı kalmadı, neredeyse bütün bir halk ölüme mahkum edilmiş durumda” diyor.
25 EYLÜL 1915  –  Birleşik Devletler’deki Genel İlerici Ermeniler Derneği Başkanı Dr. M. Simbad Gabriel TIMES muhabirine dün gece yaptığı açıklamada hiçbir Amerikalı’nın Türklerin Hıristiyan Ermenilere yaptığı zalimliğin derecesini hayal bile edemeyeceğini söyledi.  Dr. Gabriel, Ermeni kilisesinin başı olan Katolikos’un Paris’teki diplomatik temsilcisi Nubar Paşa’dan aldığı mesaja göre öldürülen Ermenilerin sayısının 450.000’den fazla olduğunu, 600.000 kişinin de evlerinden sökülüp atılarak Küçük Asya köyleri arasında süründürülmek üzere tehcir edildiğini, bu durumda toplam rakamın 1.500.000’e ulaştığını bildirdi.
Dr. Gabriel şöyle konuştu: “Biz burada Amerika’dakiler hüküm sürmekte olan dehşetin boyutlarını kavramaya başlayamadık bile. Çünkü Türkiye’deki Ermenilerin Türklerin elinde neler yaşadıklarını yazma, hatta kendi aralarında bile konuşmaya izinleri yok. Nubar Paşa, Katolikos’un ve Konstantinopolis’teki önde gelen Ermenilerin, adlarını kimseye açıklamaması için yemin verdirmek suretiyle Müslümanların Ermenilere yaptığı korkunç muameleleri kendisine anlattıklarını aktarıyor.”  
Dr. Gabriel sözlerine şöyle devam ediyor: “Birkaç gün önce, üç çocuğuyla birlikte Konstantinopolis’ten gelen bir Ermeni kadınla görüştüm. Kadının kocası şu an hâlâ Konstantinopolis’te ve bana, ondan intikam alırlar endişesiyle adını vermemem için yalvararak anlattığı korkunç şeyler kanımı dondurdu. Bir sabah yirmi arkadaşı, sadece Türk davasına dostane yaklaşmadıkları kuşkusuyla Türkler tarafından götürülmüş ve oracıkta asılarak idam edilmişler.  Bu, Türkiye’de sürgüne gönderilmeyen Ermenilerin nasıl her sabah korkuyla uyandıklarına ilişkin sadece bir örnek.” 
Doktor, tamah, din ve siyaset faktörlerinin bir araya gelerek Türkleri,  Ermenileri katletmeye sevkettiğini söylüyor. Her katliamın arkasında hükümet olduğunu ve insanların hükümetin emri altında hareket ettiklerini belirtiyor.
“Sabah boru sesi duyuluyor,” diye anlatıyor, “ve Türkler bu sesi duyar duymaz yataklarından fırlayıp Hıristiyanları öldürme ve varlarını yoklarını yağlama işine koyuluyorlar. Boru akşam, ya da bir – iki gün sonra sustuğunda, silahla ve keserek katletme nasıl başladıysa, aynen öyle bir anda sona eriyor. Halk hükümetin emirlerine asker gibi uyuyor.”  
“Ölenler en şanslılar. Yaşayanlar evlerinden zorla koparılıp, bilmedikleri topraklarda düşman bir nüfusun içine doğru yola çıkarılıyor. Hükümet onlara yiyecek olarak günde yalnızca adam başına 250 gram tahıl veriyor. Genç ve güçlü erkekler askere alınıyorlar, ama savaşmak için değil. Onlara silah verilmiyor, sadece hendek kazdırılıyor ve ordunun taşıma işlerini yapıyorlar. Bu durumda Türklerin davasına sempati duymanız mümkün olur muydu?”
Kendisine verilen bilgileri Dr. Gabriel’e aktaran Nubar Paşa, 300.000 Ermeninin öldürüldüğü Sultan Abdülhamit’in 1895 katliamlarının  1915’te yapılan kırımın yanında hiç kaldığını belirtiyor.
“Kilikya ve Ermenistan’da son birkaç ayda yaşananlar inanılmayacak kadar korkunç. Bu, tüm bir halkın imhasından başka bir şey değil,” diyor Nubar Paşa. 
Konstantinopolis’ten gelen bir mektupta Kilikya’daki bütün şehir ve köylerdeki Ermenilerin Halep’in güneyindeki çöllük bölgeye sürüldüğü yazılıyor. Mektuba göre, bu insanlara yanlarına eşyalarını almalarına bile izin verilmemiş. Boş arazi ve evlere Müslümanlar yerleşmiş. Genç erkekler askere alınmış, yalnızca zayıf ve yaşlılar sürgüne çıkarılmış.”  
Başka bir mektupta da şöyle yazıyor: “Her yerde askeri mahkemeler faaliyette. Çok sayıda Ermeni asıldı, bazıları on ya da on beş yıllık hapis cezalarına çarptırıldı. Kurk köyünün papazı da dahil olmak üzere birçoğu dövülerek öldürüldü. Kiliseler ve manastırlar yağmalandı, tahrip edildi, neredeyse bütün episkoposlar tutuklandı ve askeri mahkemelere sevk edildi.” 
“Van ve Bitlis vilayetlerinin köyleri yağmalandı ve buralarda yaşayanlar kılıçtan geçirildi. Bizler Konstantinopolis’te bir kaleye hapsedilmiş gibi tecrit edilmiş durumdayız, ne posta, ne telegrafla haberleşme imkanımız var. Hıristiyanların şehadeti, tarihin hiçbir döneminde bu boyutlarda gerçekleşmemişti. Eğer tarafsız devletler, özellikle Amerika Birleşik Devletleri müdahale etmezse Türk imparatorluğunda yaşayan bir buçuk milyon Ermeniden pek azı hayatta kalmış olacak.”   
Dr. Gabriel, Genel İlerici Ermeniler Derneği’nin Jön Türkler’in 1909’da Kilikya’da 30.000 Ermeniyi katletmelerinden sonra kurulduğunu belirtiyor.  “İlk başta derneğin amacı iki halk arasında daha iyi ilişkilerin geliştirilmesiydi, ama artık bu yöndeki çabaların yararsız olduğuna inanıyorum,” diyor. Dr. Gabriel’in anlattığına göre daha önce, Balkan Savaşlarından sonra Katolikos Mısır’da yaşamakta olan Nubar Paşa’dan,  Avrupalı devletler arasında Ermenilerin haklarını korumaya yönelik bir anlaşmaya varılması için çaba harcamasını istemiş.
500.000 ERMENİNİN YOK EDİLDİĞİ BİLDİRİLİYOR
Washington, Hıristiyanların Türkler ve Kürtler Tarafından Katlinin Durdurulmasını  İstedi
The New York Times Özel Haber
WASHINGTON, 23 Eylül 1915 – Konstantinopolis’teki Robert Kolej direktörlerinden Chicago’dan Charles R. Crane ile Amerikan Yabancı Misyonlar Heyeti’nin Dış İlişkiler Sekreteri James L. Burton, bugün Dışişleri Bakanlığı’ını ziyaret ederek, Küçük Asya’da Ermenilerin Türkler ve Kürtler tarafından hunharca katledilmesi konusunda Dışişleri Bakan Vekili Polk ve diğer yetkililer ile görüştüler. Her ikisi, önümüzdeki birkaç gün içinde New York’ta yapılacak bir toplantıya katılacaklar. Toplantıda mümkün olan en çok sayıda bahtsız Ermeniye yardım ve para toplama konusunda Amerikan halkına çağrıda bulunmaya yönelik bir plan üzerinde çalışılacak.
Bugün burada yapılan toplantılarda, Büyükelçi Morgenthau tarafından Osmanlı Hükümetine defalarca Ermenilere insanca davranılması talebinde bulunulduğu, ancak bu başvurulara rağmen Ermeni katliamlarının devam ettiği öğrenildi.
Dışişleri Bakanlığı kayıtları, Küçük Asya’daki Amerikan konsolosluk görevlilerinden gelen ve Hıristiyan Ermenilerin Türkler ve Kürtler tarafından korkunç muamelelere tabi tutulduğunu anlatan ayrıntılı raporlarla dolmuş durumda. Bu raporlar kamuoyu ile paylaşılmadı. Ancak raporlar Türklerin, Ermenilere, özellikle de Ermenilerin yaklaşık %90’ını oluşturan Gregoryen mezhebine mensup olanlara karşı bir imha savaşı yürüttüklerini ortaya koyuyor.  Türk hükümeti ilk önce bütün Ermenilerin tehciri doğrultusunda talimat yayınlamıştı. Ancak bir süre önce, büyükelçi Morgenthau tarafından yapılan başvuru sonucunda Osmanlı hükümeti, emirde değişiklik yapılacağına ve Katolik ve Protestan Ermenilerin tehcirden muaf tutulacağına dair teminat vermişti.
Washington’a ulaşan raporlar, 500.000 Ermeninin öldürüldüğünü, ya da tehcir emri ve imha harekatı sonucunda hayatlarını kaybettiğini belirtiyor. Türk yetkililer Gregoryen Ermenileri evlerinden sökerek çıkarıp, ancak engin çöller aşılarak varılabilecek Bağdat yönündeki uzak yerlere sürgüne gönderdiler. Çöl boyunca uzun yolculukta Ermeniler Kürtlerin baskınına uğradılar ve katledildiler, ayrıca çok sayıda Ermeni kadın ve kız kaçırıldı, köle yapıldı. Dışişleri Bakanlığı’nın Küçük Asya’daki görevlilerinden alınan raporlar, İngiltere’nin ABD’deki eski büyükelçisi Vikont Bryce’ın Ermeni katliamlarını durdurması için ülkemize yaptığı başvuruda yer alan bütün bu olayları doğruluyor.  Vikont Bryce, Ermenilerin yaşadığı dehşet verici mezalimin modern çağlarda bir benzerinin olmadığını belirtiyor.
BRYCE ERMENİSTAN’A YARDIM ETMEMİZİ İSTİYOR
Trabzon’daki bütün Hıristiyanların, yani 10.000 kişinin
denizde boğdurulduğunu anlatıyor.
KADINLAR HAREMLERE KAPATILMAK ÜZERE KAÇIRILIYOR
Katliamları Durduracak Tek Güç Almanya ve Biz Onu Harekete Geçmeye İkna Edebiliriz.
21 Eylül 1915
Londra, 20 Eylül – İngiltere’nin ABD’deki eski büyükelçisi Vikont Bryce Associated Press’e Amerika’dan, Ermenilerin katledilmesini durdurmaya çalışmasını talep eden bir çağrı gönderdi.  Çağrısında Bryce şunları yazıyor:
“Uygar dünya, özellikle Amerikalılar, son birkaç aydır Asya Türkiye’sinde sürmekte olan vahşeti bilmelidirler; çünkü Türk hükümetinin tahrip edici elini durduracak olan tek şey, tarafsız ülkelerin görüşlerini, özellikle insancıl Amerika’nın yapılanlara ilişkin yargısını dile getirmesidir.”
“Türkiye ile Müttefikler arasında savaşın patlak vermesinden kısa bir süre sonra Türk hükümeti, Ermeni soyundan Hıristiyanları öldürerek Hıristiyanlığın kökünü kazımayı amaçlayan bir plan hazırladı ve o zamandan bu yana bu planı sonsuz bir zalimlikle yürütmekte. Farklı kaynaklardan gelen tanıklıklar Küçük Asya’nın bütün Doğu ve Kuzey bölgelerinde Hıristiyan halkın kasıtlı olarak imhaya tabi tutulduğu, askerlik çağındaki erkeklerin öldürüldüğü, genç kadınların kaçırılarak Türk haremlerine kapatıldığı, Müslümanlaşmaya zorlandıkları ve çocuklarıyla gerçek bir esaret koşullarında tutuldukları noktasında birleşiyor. Diğer halk, yaşlı kadın, erkek ve çocuklar kafileler halinde Türk askerlerinin eşliğinde Küçük Asya’nın sağlıksız bölgelerine, bazıları Suriye ile Fırat nehri arasındaki çöllere sürülüyorlar.  Birçoğu yolda ölüyor ya da öldürülüyor ve en sonunda hepsi yok olacak.”   
“10.00 kadar Ermeninin yaşadığı Trabzon şehrine Konstantinopolis’ten bütün Ermenilerin toplanması emri geldi. Askerler Ermenileri önlerine katarak kıyıya sürdüler, teknelere bindirip, kadın, erkek ve çocuk demeden hepsini denize döktüler. Bu yaşananı İtalyan konsolos gördü ve anlattı.”
“Ülkede bazı Ermeniler İslam’ı kabul ederek canlarını kurtardı. 250 bin kadarı Rus sınırından kaçtı, tahminen 500.000’i katledildi ya da sürüldü. Sürülenler kötü muamele, hastalıklar ya da açlıktan hızla can vermekteler. Yollar, dağ yamaçları masum köylülerin cesetleriyle kaplı.”
“Şu an Rus topraklarında bulunan perişan haldeki sığınmacılara yardım göndermek için çaba harcayabiliriz, ama katliamları ne durdurabilir? Türkiye ile savaş halindeki müttefik devletler bunu yapamaz. Bu yönde harekete geçebilecek tek bir güç vardır. O da Almanya’dır. Amerikan kamuoyunun, tarafsız devletlerin vicdani kanaatini dile getirmesi yoluyla Almanya’nın Türk hükümetine mani olması sağlanamaz mı?”  
MİSYONLAR HEYETİNE TÜRKLERİN YAPTIĞI VAHŞET AKTARILDI
Bilgi Gönderen Kaynaklar Ermenilerin İmha Edilmekte Olduğu Haberlerini Doğruluyor
İMPARATORLUĞUN DÖRT BİR YANINA DAĞILMIŞ DURUMDALAR
Artık Hıristiyan Şehirler Yok ve Halkları Evlerinden Çok Uzaklara Sürülüyorlar
17 Eylül 1915
 Amerikan Yabancı Misyon Temsilcileri Heyeti, “En Karanlık Türkiye’de” başlıklı raporunda, “ellerinde çok sayıda ve doğruluğu inkâr edilemeyecek nitelikteki kanıtın”,  Osmanlı İmparatorluğu’nun Hıristiyan uyruklarına uygulanan zulme ilişkin gazetelerde yer alan haberleri doğruladığını bildiriyor. 
Heyet, bu kanıtların “misyonerlerin gönderdikleri mektuplarda yer almadığını, misyonerlerin mektuplarında çok kısa ve sadece kendi çalışmalarıyla ilgili bilgiler verdiklerini, politik konularda bir söz söylemekten kaçındıklarını, çatışma ortamında tarafsız tutumlarını muhafaza etmek istediklerini” belirtiyor. 
Rapor şöyle devam ediyor: “Ancak Türkiye’nin birçok bölgesinde mümkün olduğunca dolaylı bir dille anlatılan ama kesinlikle güvenilir başka kaynaklardan inanılmayacak kadar dehşet verici olayların yaşandığına ilişkin tanıklıklar geliyor. Bu tanıklıklar, Türkiye’nin yöneticilerinin Ermenileri yok etmek üzere sistematik, resmi ve kararlı bir harekatın yürütülmekte olduğunu göstermekte.”
Anlaşıldığı kadarıyla Türkler, ülkenin her yerinde Ermenilere karşı genel bir saldırıya geçmek için, Van’da Ermeni devrimcilerin ayaklanması sonucunda Rusların herhangi bir direnişle karşılaşmadan şehri işgal etmesini bahane olarak kullandılar. Kimi yerlerde katliamlarla, daha çok işkence ve sürgünle Ermeniler bu topraklardan siliniyorlar ve artık kimsenin onlar için bir şey yapmasına gerek kalmayacak yerlere gönderiliyolar.     
Bu vahşi, zalimane imha hareketi, İran sınırına doğru Rus ordularının güzergahı boyunca, Van’dan Muş ve Bitlis’e, Diyarbekir, Harput ve Mardin gibi Batı Ermenistan şehirlerinde, Orta Anadolu ve güneye kadar uzanan geniş bir alanda sürmekte.
KONSTANTİNOPOLİS’TE  İKAMET EDEN BİR İNGİLİZ’İN ANLATIMI 
Konstantinopolis’te ikamet eden, ancak şehri terkederek geçici bir süre için kaldığı ve sansürün uzanamadığı bir Akdeniz limanından aşağıdaki satırları yazıyor: 
“Muhtemelen gazetelerden Ermenilerin üzücü durumları hakkında bilginiz vardır. Ama bu zavallı insanların ne kadar çaresiz bir durumda olduklarını bütün gerçekliğiyle hiçbir şey anlatamaz.  
Zeytun’un bir Ermeni şehri olarak artık var olmadığını duymuş olmalısınız. Zeytunlular dört bir yana dağıtıldılar. Şehir Türkler tarafından işgal edildi ve ismi değiştirildi.  Aynı şey Hacin için de geçerli, yalnız bilebildiğim kadarıyla oranın ismi değiştirilmedi. Erzurum, Bitlis ve Erzincan’da Ermeniler işkence altında Müslümanlaştırıldılar. Mardin’den ise, 1895’teki (ünlü katliamların yapıldığı yıl) koşulların yaşanmakta olduğu haberleri geliyor. Anlatılanlar akıl almayacak kadar korkunç.
Bu yakınlarda Hacin’den gelen binden fazla aile Halep’e ulaştı. Sefaletin son haddindeydiler. Buna rağmen daha da uzaklara sevk edilmeleri hedefleniyor. Kocalar zorla karılarından ayrılıyorlar ve uzak yerlere gönderiliyorlar. Çocuklar da aynı şekilde anne-babalarından koparılıyorlar.”
Heyet, ayrıca misyoner çevrelerinden olmayan, ancak güvenilirliğinden şüphe edilmeyecek kaynaklardan gelen aşağıdaki bilgileri aktardı:
“Hükümetin emriyle Zeytun’dan 4.300, Maraş’tan 4.500 aile, yani 24.000 kişi hiç bilmedikleri ve bilhassa Hıristiyanların yaşamadığı uzak bölgelere sürüldü. Binlercesi zaten kuzeybatı yönüne, Konya, Kayseri, Kastamonu gibi illere gönderildi. Diğerleri güneydoğu yönüne,  Bağdat yakınlarında olduğu zöylenen Der Zor gibi çok uzak bir bölgeye sürüldü. Bu insanların yaşadığı sefalet akla hayâle sığmayacak kadar korkunç.  Ayrıntılara girmek gereksiz bir zaman israfı olur, çünkü böylesine büyük bir toplum bu koşullar altında akla gelebilecek her türlü eziyete maruz kalmakta.  
Önde gelen aile reislerinden oluşan 300 kadar kişi Maraş’ta hapiste tutuluyor. Bunların yaklaşık 50 kadarı Zeytun’dan. 2000 kişi Maraş’a, oradan da Antep’te sürüldü. Bunların, Meskene’ye gönderilmek üzere 15 Mayıs civarında Halep’e ulaşması bekleniyor. 250 ya da daha fazla sayıda aile 20 Mayıs’ta Halep’e gelecek ve Halep Valisi’nin yönetimine girecek. Bu ikinci grup daha şanslı çünkü bu şehirdeki hükümet yetkililerinin farklı görüşlere sahip olduğu biliniyor. 71 aile 25 Nisan civarında Konya’ya gönderildi.”   
ERMENİSTAN CAN VERİYOR
Ülkesi Tarumar Edildi, Halkından Kurtulan Çok Az Kişi de Sürgün Edildi
17 Eylül 1915
THE NEW YORK TIMES Yazı İşleri’ne
İçinde bulunduğumuz yirminci yüzyılda bir ulus kasıtlı olarak katlediliyor. Türkiye şu anda Ermenistan’ı öldürmekte ve giriştiği işi neredeyse tamamlamış durumda.
Türkiye’nin hiçbir yerinde artık eli ayağı tutan Ermeni erkeği kalmadı.  Ya zorla götürüldükleri Türk Ordusu saflarında yok oldular ya da hapishanelerde ve darağaçlarında can verdiler. Bu sonuncular Ermeni toplumunun en ileri gelenleriydi. Ermeni halkının geri kalanı, kadın, çocuk ve yaşlı erkekler, evlerinden koparıldılar, kasaba ve şehirler Ermeni halkından tümüyle arındırıldılar. Çoğu kez sayıları binlere ulaşıyordu. Yaya olarak iki aylık bir yolculuğa çıkarıldılar ve nereye gideceklerini bile bilmiyorlardı, tek bilinen,  Arabistan’a doğru yola çıkarıldıklarıydı. Bu insanların üçte ikisi yolda can verdi; ya tümüyle doğa koşullarına açık olduklarından korunamadılar, ya da  yağmacı ve tecavüzcü Müslümanların saldırıları sonucunda hayatlarını kaybettiler. Bu haberleri misyonerlerden, Konsoloslardan ve çeşitli milletlerden Kızılhaç hemşirelerinden aldık.   
Bu durum Türk Hükümeti’nin açıkça ilan ettiği politika doğrultusunda izlenen doğal yoldur. Bunun karşısında ne yapılabilir? İnsanlık bile bile işlenen, hem de bu ölçekteki bir cinayete seyirci kalacak mıdır?
Büyükelçi Morgenthau’un bu olayları engellemek için elinden gelen her şeyi yaptığı, ancak sonuç alamadığı bildiriliyor. Ve eğer Amerika yardım elini uzatmazsa şu anda kimse bunu yapamaz.
Bir ulus olarak Ermenistan şu anda ölüyor. Yurdu tarumar edilmiştir. Sadece hayatta kalan tek tük kadın ve çocuklar kurtarılabilir. Kurtarmanın tek yolu da bu insanları Amerika’ya ya da başka bir ülkeye götürmektir. Çeşitli Amerikan çevreleri yardım çalışmaları yürütüyor, ancak bunlar hiçbir şekilde yeterli değil.  Sadece bu insanların bir kısmının bulundukları yerden alınması bile o kadar büyük çaplı bir iş ki, ancak Amerika gibi güçlü bir ülkenin çabası ve hükümetin aktif işbirliğiyle gerçekleştirilebilir. Büyükelçi Morgenthau’un en az bir milyon dolar, belki de daha fazlasına ihtiyaç olduğunu söylediği bildiriliyor.  Peki ama, neden bu parayı vermeyelim? Böyle bir iş için neden gerekli gücü ve emeği harcamayalım? Şu anda önümüze gelen yardım fırsatı bir ulusun tarihinde ancak bir kez eline geçer.     
VINCENT YARDUM.
New York, 15 Eylül 1915.
MORGENTHAU’A CEVAP OLARAK ERMENİLERİ ASTILAR
BÜYÜKELÇİ HALEN SÜRMEKTE OLAN İMHA SAVAŞINI PROTESTO ETTİ
The New York Times’a Özel Telgrafla Bildirilmiştir.
16 Eylül 1915
 Londra  — Bu yakınlarda Selanik’te bulunan bir Times muhabiri Türkiye’den gelen bütün haberlerin Türklerin Ermenilere yaptığı mezalimin dehşeti konusunda birleştiğini bildiriyor.  Hükümetin resmi amacının 800.000 ile 1.000.000 arasında insanın öldürülmesiyle sonuçlanacak bir imha kampanyası olduğuna inanılıyor.  Hıristiyanlar, Müslümanlaşarak canlarını kurtarabiliyorlar. Bu durumda da İslam’a geçen kişinin ailesindeki evlilik çağındaki kadın bireyler – eş, kızkardeş ya da çocuk Türk ailelere dağıtılıyor ve böylece ilerde Hıristiyanlığa geri dönmelerine fiilen imkan tanınmamış oluyor.  
Konstantinopolis’teki Amerikan elçisinin Amerikan misyonerlerinin de can güvenliğinin ortadan kaldırılması tehlikesini barındıran katliamlara karşı bir protesto notası verdiği bildiriliyor.  Bu protesto notasını Türk hükümeti ertesi gün Konstantinopolis caddelerinde 20 Ermeniyi  asarak  cevap verdi.
1915-22 yılları arasında New York Times gazetesinde yayınlanan haberlerin derlemesi IV
Çeviren Ayşe Günaysu
Otokratik Üçlü İktidar – 14 Eylül 1915
Bir Buçuk Milyon Ermeni Açlıktan Ölüyor – 14 Eylül 1915
Türkler Ermenistan’daki Yerleşimleri Boşaltıyorlar – 24 Ağustos 1915
Ermeniler Hapsedildikleri Kamplarda Ölüyor – 21 Ağustos 1915
60.000 Ermeni Türklerden Kaçtı – 11 Ağustos 1915
Türkler yerli hıristiyanları yerlerinden ediyorlar – 12  Temmuz 1915
Müttefikler Cinayet İşleyen Türkleri Cezalandıracak – 24 Mayıs 1915
Bozguna Uğrayan Türk Ordusunu Ruslar Kovalıyor – 6 Mayıs 1915
Türklerin Katliamlara Yardımcı Olduğu Bildiriliyor – 29 Nisan 1915
Katliamları Durdurması İçin Türkiye’ye Protesto Notası Verildi – 28 Nisan 1915
Bölüm I | Bölüm II |  Bölüm III| bölüm IV | Bölüm V
OTOKRATİK ÜÇLÜ İKTİDAR
 Salı, 14 Eylül 1915
Elde edilen bilgilere göre, Türkiye’de yönetim otokratik yetkilerle donatılmış olan ve Harbiye Nazırı Enver Paşa, Dahiliye Nazırı Talat Bey ve Konstantinopolis Polis Müdürü Bedri Bey’den oluşan üçlü iktidarın elinde bulunuyor. Müslümanların da durumdan hoşnut olmadığı, Şeyhülislam’ın Ermenilere karşı alınan önlemleri onaylamadığı bildiriliyor. Pratikte İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin üçlü iktidarın sözünden çıkmayan gizli bir komitenin yönetimi altına girdiği düşünülüyor.  
Amerikalı bir tanık, Ermenilerin yaya olarak ya da kağnılarla farklı yerlerde bulunan toplama kamplarına sevk edildiklerini aktarıyor.  Bu kişiye göre Küçük Asya’da yaşanan daha önceki katliamlar şu anda tekrarlanıyor ve sürgüne çıkarılan Ermenilerin görece küçük bir kısmı toplama kamplarına canlı olarak ulaşabiliyor.  Konstantinopolis’teki Amerikan büyükelçisi Henry Morgenthau’ın Ermenileri korumak için elinden gelen her şeyi yaptığı ama başarılı olamadığı bildiriliyor. Alınan haberlere göre çocuklara sahip çıkmak için Ermeni sürgünlerin peşinden gitmek isteyen Amerikalı kadınlara engel olunmuş  ve Konstantinopolis’teki Amerikan kolejinde okuyan bazı Ermeni kızlar Türklerin eline geçmiş.   
BİR BUÇUK MİLYON ERMENİ AÇLIKTAN ÖLÜYOR
Yardım Komitesi Türk Talimatnamelerinin Kurbanları İçin Yardım Çağrısı Yaptı
5 Eylül 1915
Konstantinopolis’ten gönderilen ve Türkiye’deki Hıristiyan Ermenilerin maruz kaldığı zulmü anlatan iki mektup Amerikan Ermeni Yardım Fonu Komitesi’ne ulaştı. 15 Haziran tarihli mektuptan bazı bölümler şöyle:
“Türk hükümeti, Avrupa devletlerinin içinde bulunduğu kriz durumundan ve Almanya ile Avusturya’nın göz yummasından yararlanarak Ermeni vilayetlerindeki Ermenileri çeşitli yerlere dağıtma planını bugün uygulamaya koydu.”
“Bu insanlar, yanlarına hiçbir eşya ve mal almalarına izin verilmeden, üstelik bünyelerine hiç uygun olmayan bir iklimin hüküm sürdüğü yerlere gönderiliyor. Başlarının üstünde onları koruyacak hiçbir şey yok, yiyecek yok, giysi yok. Kendi askerlerini bile doyuramayacak durumda olan hükümetin önlerine atacakları birer somun ekmeğe muhtaç haldeler.”
Bu tehcir öykülerinin en sıradan ayrıntısını bile gözyaşı dökmeden okumak ya da dinlemek imkânsız.  Aİlelerin büyük bir bölümü yolu yaya yürüyorlar. Yaşlı erkek ve çocuklar yolda ölüyor, doğum yapan kadınlar dağ geçitlerinde terk ediliyor, sürgün yerindeki kurbanlar dahil günde en az 19 kişinin açlık ve hastalıktan öldükleri kayıtlara geçiyor. Şükranla anılan Amerikan Büyükelçisinin Ermenilere yardım etmek için gösterdiği en insani ve özverili çabalara rağmen, Hükümet engel olduğu için henüz Sultaniye’ye yardım gönderilemedi.”
12 Haziran tarihli ikinci mektupta da şöyle yazılmış: “Son mektubumdan bu yana Ermenilerin durumları çok daha kötüleşti. Topluca çöllere tehcir edilen ve sürülen yalnızca Kilikya’nın Ermeni nüfusu değil. Erzurum, Trabzon, Sivas, Harput, Bitlis, Van ve Diyarbekir’den, Samsun, Kayseri ve Urfa’dan Ermeniler, toplamda 1 buçuk milyon Ermeni bugün zorla Mezopotamya’nın uzak bölgelerine doğru, vahşi Arap ve Kürt aşiretleri arasında yaşamak üzere yollara düşmüş durumda.  Varış yerine çok azı ulaşabilecek. Ulaşanlar da derhal yardım gönderilemezse açlıktan ölecek.”    
“Açlıktan ölmekte olan bu 1 buçuk milyon insana yardım için Amerika’nın hayırsever insanlarına acilen çağrı yapılmalı.”
Ermeni Yardım Fonu Komitesi, acilen yardım gönderilmesi gerektiğini, bundan sonra yapılanların hiçbir yararının olmayacağını bildiriyor. Komitenin Saymanı Brown Brothers Co.’nun adresi 59 Wall Street.
TÜRKLER ERMENİSTAN’DAKİ YERLEŞİMLERİ BOŞALTIYORLAR
Bir Yolcu Çok Büyük Bir Alanda Hıristiyanların Sürgüne Gönderildiğini Anlatıyor
600.000 KİŞİ YOLLARDA AÇLIKTAN ÖLÜYOR
Aynı kişi 100.000’den fazla Rumun da Akdeniz Sahillerinden
tehcir edildiğini bildirdi
24 Ağustos 1915
——————————————————————————–
Uzun süre yaşadığı Türkiye’den New York’a yeni dönen bir yolcu The Times’a dün Konstantinopolis’teki durumu ve Asya Türkiyesi’nin iç kısımlarından Ermenilerin topluca tehcir edildiklerini anlattı. Anlaşılır nedenlerle bu kişi adının yayınlanmasını istemiyor, ancak The Times gazetesi olarak özellikle bahsi geçen Ermeni şehrindeki durum konusunda bir gözlemci olarak bu tanığın güvenilirliğine kefil oluyoruz.
Bir süre yaşadığı Sivas’ı terkettikten sonra bu kişi önce Konstantinopolis’e, oradan da Atina’ya geçmiş. Atina limanından da gemiyle New York’a gelmiş. Anlattığına göre, dört hafta önce Konstantinopolis’i terk ettiğinde şehirde durum çok gerginmiş. Hükümet çevrelerinde Türkler açısından her şeyin yolunda gittiği söyleniyormuş ama birçok kişinin durumdan hoşnutsuzmuş. Bu kişiler Almanya’nın Türkiye’yi yardım etme nedenlerine hiç de iyi gözle bakmıyorlarmış. Hatta bazıları Enver Paşa’yı Almanlara para karşılığından satılmakla suçluyormuş.   
Alman doktor ve hemşireler söz konusu kişiye, düşmanca ilişkiler başlamadan çok önce Almanların   Romanya üzerinden cerrah ve Kızıl Haç çalışanı kılığına bürünmüş 2.000 subayı Türkiye’ye soktuğunu anlatmış.  Almanlar gizli bölmeleri kullandıklarını, askeri muhimmat sandıklarının üzerine başka malzemelerin etiketlerini yapıştırdıklarını, bu şekilde çevirdikleri dolapları övünerek anlatıyorlarmış.   Konstantinopolis’teki gözlemlerinden ve oradan ayrıldıktan sonra kendisine ulaşan haberlerden, bu kişi, Müttefiklerin harekâtın Gelibolu aşamasını kazanmak üzere olduklarını ve Türkleri Avrupa kıtasından kovmaya kararlı olduklarını anlatıyor. İstanbul’un boşaltılması zorunlu hale gelirse yeni başkentin Konya olacağı ve anlaşıldığı kadarıyla bazı kayıtların şimdiden buraya taşındığı konuşuluyormuş.   
Söz konusu tanık şöyle konuşuyor: “İç kısımlarda Ermeniler Musul yönüne tehcire çıkarıldılar. Sivas’ı terk ettiğimde şehirdeki Ermenilerin üçte ikisi buradan gönderilmişti. Bunlara bütün Protestanlar, öğretmen ve öğrenciler dahil. Bilebildiğim ve anlayabildiğim kadarıyla, Ermeni askerler ve mahkumlar, bunun yanı sıra hükümete gerekli olan az sayıda kişi hariç Sivas’taki bütün Ermeniler gittiler. Güvenilir kaynaklara göre, Erzurum’dan Kayseri yakınlarındaki Gemerek’e, Samsun’dan Harput’a kadar bütün Ermeni nüfus tehcir edildi. Orta Anadolu’da da bir hareket var. Şimdilik genel bir mahiyet kazanmadı ama, hiç kuşkusuz bu hareket de genele yayılacak. Marmara ve Akdeniz sahilinden 100.000 Rum tehcir edildi.”  
“Çok sayıda katliam söylentileri duyuyoruz, ama elimde kanıt yok. Bilebildiğim kadarıyla Sivas köylerinde genel bir katliam olmadı. Ama çok sayıda kişi şu ya da bu şekilde öldürüldü.” 
“Ermenilere karşı bu genel harekât, aylar önce devrimci faaliyet iddiaları ve silah ve bomba araması bahanesiyle tutuklamalarla başlamıştı.”
“Binlerce insanın yollara düştüğünü gördükten sonra, beni herhangi bir katliamdan on kez daha fazla sarsan bu korkunç suçu önlemenin tek yolunun  Konstantinopolis’ten geçtiği sonucuna vardım. Konstantinopolis’te bütün bu tehcir planının Merkezi Hükümet tarafından planlandığını ve büyükelçiliklerden gelen hiçbir baskının bu yapılanı durduramadığını gördüm.”
“Sivas, Erzurum ve Harput köylerinden sayılarının 600.000 olduğunu tahmin ettiğim bu insanların çoğunun yollarda açlıktan ölmesinin son derece yakın bir tehlike olduğuna inanıyorum.  Yanlarına birkaç günlük yiyecek aldılar, ama para almaya cesaret edemediler çünkü alacak olsalar bu parayı koruyamayacaklarını biliyorlar. Büyükelçimiz elinden geleni yapacağına söz verdi ve bende yardım için Harput’a kısa sürede bir miktar para gönderilebileceği umudunu doğurdu. Yardım ulaştırılmasına izin verilip verilmeyeceği de belli değil ama her şeye rağmen çaba harcamak gerekiyor.”  
“Türkiye’den bir adres ya da üzerine herhangi bir şey yazılmış  bir kağıt parçasını çıkarmak mümkün değil. Ben yanıma boş bir muhasebe defteri aldım ve sınırı geçtikten sonra yeni bir seyahat harcamaları hesabı tutmaya başladım.  
“Yolda Talas yakınlarında iki köyün halkına rastladım. Yaya yürüyolardı. Bir aileye bir eşek bile düşmüyordu, yiyecekleri yoktu, şilte ya da yorganları yoktu, hemen hemen hiç erkek görünmüyordu. Kadınların çoğu çıplak ayaklıydı ve kucaklarında çocuklarını taşıyordu. Sivas’ta, kocası aylardır askeri hastabakıcı olarak çalışan bir kadın vardı. Tifüse yakalanmış ve hastaneye getirilmişti. 60-70 yaşlarındaki annesi hasta yatağından kalkıp kızının, en büyüğü 12 yaşında olan yedi çocuğuna bakmaya çalışıyordu. Tehcire çıkarılmadan birkaç gün önce koca hapse atılmış ve sorgusuz sualsiz, hiçbir suçu olmadan sürgün edilmişti. Yaşadıkları mahalle halkı yola çıkarıldığında iki kadın da hastaneden alınıp çocukları ile birlikte kağnıya bindirildiler, yola düştüler.”
ERMENİLER HAPSEDİLDİKLERİ KAMPLARDA ÖLÜYOR
Sığınmacılara Yardım Fonu Sekreteri’nin bildirdiğine göre Ermenilerin yüz binlercesinin de hayatı Türklerin elinde hâlâ tehlikede
ALMANLAR MÜDAHALE ETMEYECEK
Peder Harold Buxton 1.000.000 kişinin tehcir edildiğini, 500.000 kişinin katledildiğini bildiriyor
21 Ağustos 1915
THE NEW YORK TIMES’a telgrafla bildirilen özel haber:
LONDRA, 21 Ağustos Pazar:  Ermeni Sığınmacılara Yardım Fonu Sekreteri Peder Harold Buxton 3 ay boyunca yerle bir edilmiş köylerde yardım çalışması yürüttükten sonra daha yeni İngiltere’ye döndü. Kendisiyle yapılan bir röportajda Peder Buxton, birkaç ay önce Lordlar Kamarası’nda Lord Bryce’ın yaptığı konuşmada anlattığı vahim duruma ilişkin ayrıntılı bilgi verdi. Ermenilerin sürgününde Almanların rolüne ilişkin bir soruya Peder Buxton şöyle cevap verdi:
“Söyleyebileceğim tek şey, Alman hükümetinin katliamları durdurmak için hiçbir şey yapmadığıdır. Bütün bu süreçte Konstantinopolis’te Alman etkisi egemendi ve Küçük Asya’nın bütün önde gelen merkezlerinde Alman Konsoloslar görev yapmaktaydı. Ayrıca tehcir, kendi başlarına bırakıldıklarında ani öfke ataklarıyla hareket eden Türklerden beklenmeyecek bir sistematiklik içinde gerçekleştirildi.     
“Bir Amerikan misyonerinden elde ettiğim bilgiye göre bazı Alman Konsoloslar Ermenilere yardım etmek için ellerinden geleni yapmışlar. Örneğin Erzurum’daki Alman Konsolosu, Konstantinopolis’teki Büyükelçisine telgraf çekerek tehcirin yapılma şeklini şiddetle protesto etmiş ve ‘Türkiye’nin iç işlerine karışamayız’ cevabını almış.   
“İngiltere’de yayınlanan bilgilerde verilen kayıp sayısında bir abartı olduğunu sanmıyorum.  Ermeni nüfusu 4 milyonun üzerinde. Bunun 2 milyonu Türkiye Ermenileri. Bunların da 1 milyondan fazlası tehcir edildi ve 500.000’i katledildi. Sadece 200.000’i dağlara çıktı ve oradan Rusya’ya geçmeyi başardı. Şu anda Halep ile Musul arasında ve Mezopotamya’nın komşu bölgelerinde hâlâ yüzbinlerce Ermeni toplama kamplarında tutuluyor ve kaderleri hâlâ Türkiye’nin elinde.
“Bu insanlara hiçbir şekilde ulaşamıyoruz ve hayatları hâlâ tehlikede. Elimize ulaşan bilgiler,  çoğunun hastalık, açlık, mağduriyet, tecavüz ve katliamlar yüzünden perişan durumda olduğunu, bütün bunlar sonucundan kurbanlar arasında ölüm oranın çok yüksek olduğunu gösteriyor.”
60.000 ERMENİ TÜRKLERDEN KAÇTI
Sadece Van vilayetinden sürülenlerin sayısının 100.000 olduğu tahmin ediliyor.
KATİAMLAR BİR KEZ DAHA TEKRARLANMAKTA
Kürtlerin 10.000 kişiyi öldürüp cesetlerini Fırat ve Dicle nehirlerine attıkları söyleniyor.
11 Ağustos 1915
TİFLİS, Transkafkasya, 10 Ağustos (Petrograd ve Londra üzerinden) – Ermeni Episkopos’a 60.000 Ermeni sığınmacının Van vilayetinin ana çıkış kapısı olan Iğdır’a ulaştığı bildirildi. Sadece Van’dan 100.000 kişinin sürüleceği bildiriliyor.
Hıristiyanların İran’dan da benzer bir sürgüne uğramasından korkuluyor.
Bitlis vilayetinde Kürtlerin 10.000 Ermeniyi katlettiği ve cesetlerini Fırat ve Dicle nehirlerine attığı bildiriliyor.
Bu cephede savaş, Rusların Sarıkamış zaferinden hemen önceki dönem dışında şu ana kadar görülmemiş bir yoğunluğa ulaşmış durumda.
Ermeni Sosyal Demokrat Partisi Komite üyesi B. Varazdate’nin Paris’te yayınlanan L’Humanité’ye gönderdiği yazıda, Türklerin Bitlis bölgesinde bütün erkekleri katlettikten sonra 9.000 kadın ve çocuğu Dicle kıyısına sürdüğünü, orada öldürüp cesetlerini nehre attıkları bilgisinin komiteye ulaştırıldığı belirtiyor.
Son dört ayda çeşitli yerlerde Ermenilerin katledildiklerine ilişkin haberler alınıyor. Mayıs ayında Van’da 6.000 Ermeninin öldürüldüğü haberi geldi. Van’daki Amerikan misyonerleri Türk ve Kürt saldırılarına karşı Ermenileri korumak için yoğun çaba harcadılar.
 TÜRKLER YERLİ HIRİSTİYANLARI YERLERİNDEN EDİYORLAR
Amerikalılar, Rumlar ve Ermenilerin yurtlarından kovulup kılıç zoruyla Müslümanlaştırıldıklarını bildiriyorlar.
12 Temmuz 1915
THE NEW YORK TIMES’a telgrafla gelen özel haber   
ATİNA, 11 Temmuz  (London Morning Post üzerinden) – Türkiye’den gelen Amerikalı yolcuların görgü tanıklıkları, Osmanlı İmparatorluğu’nda Hıristiyanların, Bizans İmparatorluğu’nun Türkler tarafından fethedildiği günden bu yana görülmemiş bir baskı ve tehlike altında olduklarına ilişkin yerli kaynaklardan alınan haberleri yüzde yüz doğruluyor. 
Türkiye’nin iki yerli Hıristiyan halkı olan Ermeniler ve Rumlar sistematik bir şekilde kitleler halinde evlerinden sökülüp çıkarılıyor,  uzak yerlere sürgün edilerek buralarda Türk köyleri arasına dağıtılıyor. Burada da önlerine iki seçenek konuluyor: Ya derhal Müslümanlığı benimseyecekler, ya da katledilecek, aksi takdirde açlıktan ölecekler. Bu arada evleri ve mallarına Makedonya’dan gelen muhacirler tarafından hemen el konuluyor.  
Erzurum, Van, Bitlis, Diyarbekir, Harput, Sivas ve Adana vilayetlerinden on binlerce Ermeni hiç acımadan yerlerinden edilerek Konya yakınlarında ya da Kuzey Mezopotamya’da ya da İberya’daki çöllerde ölüme gönderiliyor. Bu sayılara Kürtler tarafından katledilen binlercesi, ya da Ermenistan’ın dört bir yanında Türk yetkililer tarafından idam edilenler dahil değil.    
Rumların durumu biraz daha iyi, çünkü katliama uğramıyorlar.  Geçen yıl Trakya ve Smyrna’dan [İzmir] sürgün edilen 180.000 Rumun ardından, Türkiye’nin savaşa girmesiyle birlikte Trakya ve Küçük Asya’nın her yerinden daha da çok sayıda Rum sırtlarında taşıyabilecekleri giysileri dışında hiçbir şeylerini yanlarına almalarına izin verilmeden sadece Türklerin yaşadığı yerlere sürgün edildiler. Böylece Gelibolu Yarımadası’ndan ve Çanakkale boğazının her iki yakasından 56.000, Marmara denizindeki Prenses Adalarından 15.000, İstanbul banliyölerine kadar uzanan Trakya bölgesinden 42.000, İzmit şehrinden 19.000, Bursa vilayetinden 60.000 Rum sürgün edildi. Yerli halkın bu şekilde toplu tehciri gerek ölçek, gerekse uygulanan yöntemlerin zalimliği bakımından giderek artmakta.  
Sağlığı yerinde erkekler Türk ordusuna alınıyor. Halkın geri kalanı küçük gruplar halinde Küçük Asya’nın Türk köylerine dağıtılıyor. Aile bireylerini birbirinden koparmaya, kadın ve kızları akraba ve arkadaşlarından ayırmaya özel bir özen gösteriliyor. Yollara düşmüş perişan haldeki sürgünlerin çocukları kaçırılarak Müslümanlaştırılıyor, kızlar güya evlendirilmek üzere Türk köylülerine veriliyor.
Geri kalan yetişkinler ölümle din değiştirme arasında tercih yapmak zorundalar. 
Türkiye süratle yenilgiye uğratılmazsa, Osmanlı İmparatorluğunda artık hiç Hıristiyan kalmayacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. 
MÜTTEFİKLER CİNAYET İŞLEYEN TÜRKLERİ CEZALANDIRACAK
Babıali’ye, Devletin Başındakilerden Ermeni Katliamlarının Hesabının Sorulacağı Bildirildi
24 Mayis 1915
 Londra – Bu gece yayınlanan Büyük Britanya, Fransa ve Rusya ortak açıklamasında şu görüşlere yer verildi:
“Son aylarda Ermenistan’ın Kürt ve Türk nüfusu Osmanlı yetkililerin göz yumması ve desteğiyle Ermenilere yönelik katliamlarda yer almaktalar.  Katliamlar Erzurum, Derjan, Muş, Zeytun ve Kilikya’nın tamamında Nisan ortalarında başladı.   
“Van yakınlarındaki yaklaşık yüz köyün halkı katledildi. Van şehrinde Ermeni mahallesi Kürtler tarafından kuşatıldı. Aynı zamanlarda Konstantinopolis’te Osmanlı hükümeti, barışçıl Ermeni halkına karşı harekete geçti.
“Türkiye’nin işlemekte olduğu yeni suçlar karşısında müttefik devletler hükümetleri Babıali’ye hükümetin tüm üyelerini ve bu suça karışan görevlilerini, söz konusu katliamlardan kişisel olarak sorumlu tutacağını alenen ilan ederler.!  
TOPLU KATLİAMLAR
Türkler ve Kürtler Savaş Başladığından Bu Yana Binlerce [Ermeniyi] Öldürdüler
Avrupa’da savaşın Doğu’da ateşlediği ilk kıvılcım, Asya Türkiyesi ve İran’ndaki Ermeni Hıristiyanlar ile  Müslüman Kürt ve Türkler arasındaki eskiye dayanan nefret oldu.
Şubat ortalarında Ermenilere yönelik katliamlar Amerika’ya ulaştığında Ermeni Hıristiyanların hayatının sürekli tehlikede olduğu 1895-96 katliamları hatırlandı. 
BOZGUNA UĞRAYAN TÜRK ORDUSUNU RUSLAR KOVALIYOR
Ermeniler Van’ı Türk ve Kürtlere karşı savunmaya devam ediyor -Köylülere yönelik katliamlar sürüyor
6 Mayis 1915
TİFLİS, Transkafkasya, 5 Mayıs —  Tiflis’e güvenilir kaynaklardan ulaşan haberlere göre, Kafkasya’da Hori-Dilman bölgesinde yenilen Halil Bey komutasındaki Türk ordusunun Ruslar önünde geri çekilmesi devam ediyor. 
Türklerin ağır kayıplar verdiği savaş Urmiye yakınlarındaki Hantahta’da 29 Nisan’da başlamıştı. Rusya ilk başta Türkler karşısında direnmiş, ancak destek Türk birliklerinin gelmesi sonucunda 39 Ağustos’ta Rus birlikleri Dilman’dan çekilmişler, Khor yolundaki ilk köy olan Magonzio’da mevzilenmişlerdi. Rus destek birlikleri gelinceye kadar da bu mevzilerden Türkleri ağır top ateşi altından tutmayı başarmışlardı.  
Dilman’dan üç yüz sığınmacı Rus sınırının hemen ötesindeki Julfa’ya ulaşmış durumda. 1.200 kişinin de yolda olduğu bildiriliyor. Buradaki Rus Konsolosu Urmiye ve Dilman’dan mültecilerin Kafkaslara girmesini engellemek üzere önlemler almakta.
Tiflis’e gelen İran’ın Tebriz şehrinden episkopos Nersus Van’daki durumun korkunç olduğu bilgisini verdi. Van’da sekiz yüz Türk ve çok sayıda Kürt Ermeni köylerini yakıp yıkmakta. Raşva köyünün 300 kişilik halkından yalnızca üçü sağ kalabildi. Episkopos, Ermenilerin hâlâ Amerikalıların ve İtalyanların diplomatik yollarla müdahale edebileceği umudunu taşıdığını söylüyor.  
Bir ay kadar önce Ermenilerin barikatlar ardında savunmaya çekilmek zorunda kaldığı Van’da, Türklere ve Kürtlere karşı direniş bir haftadır sürüyor. Topçu birliği dahil dört Türk alayı Erzincan’dan Van’a doğru ilerliyor. Vanlı Ermeniler ayrıca İran sınırındaki jandarma birliklerinin de saldırısı altında.  
1895-96 yıllarında yaşananların tekrarlanmasından korkuluyor.
(O yıllarda Türkiye’nin bir dizi zulmü sonucunda Ermenistan için reformlar talep edilmişti. Avrupa devletlerinin taleplerine karşılık Ermenilere yönelik Eylül 1895’te başlayan ve 1896 ortalarına kadar süren korkunç katliamlar yapılmıştı.
Ermenistan’da Jön Türklerin, 1905’teki Abdülhamid’in Ermenileri imha planını uygulamaya koyduğu ilan edilmiş durumda.
Mevcut terör koşullarında tarımsal üretim de durmuş olduğundan kıtlık bekleniyor. Erzurum’dan 300 tifüs vakası bildiriliyor.
TÜRKLERİN KATLİAMLARA YARDIMCI OLDUĞU BİLDİRİLİYOR
Amerikalı misyonerlerin raporlarında Türk birliklerin Kürtlerin yüzlerce Ermeniyi katletmesine izin verdiği yazılıyor.
TEK UMUT RUSYA
Bir Misyoner İran’ın işgalinin tek kurtuluş olduğunu yazıyor
29 Nisan 1915
Presbiteryen Yabancı Misyonler Heyeti’nin dün bildirdiğine göre  İran’ın Urmiye kentinde Kürtler 800 yerli Ermeniyi katlettiler ve 2000 Ermeni de hastalıktan öldü. Türk askerler katliamlara yardım etmek ya da göz yummakla suçlanıyor. Amerikan konsolos tarafından yardım komitesinin başkanlığına atanan Tebriz’deki Presbiteryen Misyon Hastanesi’nde görevli Dr. W.S. Vanneman’dan iki mektup elimize ulaşmış durumda. Çok sıkı sansür nedeniyle Dr. Vanneman Heyet’in kendisine yazmaktansa, N.J. Salem’de yaşayan eşine yazmış.  Mrs. Vanneman her iki mektubu da Heyet’e iletti. 14 Mart tarihli mektubunda Dr. Vanneman şöyle yazıyor:
“10 gün kadar önce Salmas’taki Kürtler, Türk birliklerinin izniyle bu kentte bulunan 800 kadar olduğu bildirilen bütün Nasturi ve Ermeni erkekleri topladılar. Bunlardan 400’ü kendilerine ekmek verileceği bahanesiyle  Hosrova’ya, diğer 400’ü de Haft Dewan’a gönderildi.  Tümü de birkaç gün buralarda tutulduktan sonra işkencelerle öldürüldü.  Çocuk ve kadınların bir çoğu kaçırıldı ve kötü muameleye tabi tutuldu. Bunlar ilerlemekte olan Rus ordusunun Salmas’ı ele geçirmesinden bir ya da iki gün önce meydana geldi. 
Marietta, Ohio’dan Dr. Peder W.A. Shedd de bir ulakla 1 Mart tarihli mektubunda şunları yazıyor: “Urmiye konusunda çok endişeliyiz. Durum gittikçe kötüleşiyor. Şimdiye kadar Kürtlere karşı bir harekette bulunmadıkları için onlar tarafından rahatsız edilmeyen Gülbasan da yakıldı, yıkıldı, yağmalandı.  Sanırım bu, ayakta kalan tek köydü. Köyün ileri gelen 51 erkeği gece evlerinden alınarak mezarlığa götürüldü ve vurularak öldürüldü. Kaçamayan kızlara ve kadınlara tecavüz edildi. Bunu yapan Türk askerleriydi.       
“Urmiye kentindeki Roma Katolik Misyonundan kırk kadar erkek alındı, birkaç gün hapiste tutulduktan sonra gece kentin iki mil dışına çıkarılarak vuruldu. 
“Dr. Shedd  Tebriz’deki Amerikan konsolosundan Urmiye’ye gelmesini istedi.  Ancak üç başka konsolosla yapılan görüşmeler sonucunda oraya gidilemeyeceğine karar verildi. Mr. Paddock yardım isteyebileceği her yere telgraflar çekti. Daha fazla yapabilceğimiz hiçbir şey yok. 
“Urmiye’deki misyondan sığınmacılar için fidye olarak 40.000 dolar istendiğini duyduk, ama doğru olup olmadığını bilmiyoruz.  Haberin doğru olmasından korkuyoruz.  Dr. SHedd en az 800 kişinin Urmiye’de öldürüldüğünü, 2000 kişinin de hastalıktan öldüğünü yazıyor. Bu yalnızca Hıristiyanları kapsıyor. Bu çok yüksek bir oran. Çünkü Hıristiyanların yarısından fazlası zaten Rusya’ya kaçmıştı.”
21 Mart tarihli mektubunda ise Dr. Vanneman aşağıdaki bilgileri veriyor
“Urmiye hakkında daha önce hiç olmadığı kadar endişeliyiz. Ayın 17’sinde Türk birlikleri misyonumuza ve Roma Katolik Misyonu’na saldırdı. Bizim misyonumuzdan 5 Rus rahibini götürdüler ve çok kötü şeyler yaptılar. Öldürülüp öldürülmediklerini halen bilmilyoruz. Mr. Allen’e de kötü davranıldı, çünkü üç ulak göndermişti. Katolik misyonunun kapıları yakıldı. İçerdekilerin hepsinin hayatı büyük tehlikede. Büyükelçi Morgenthau’dan, Hıristiyanların korumaya alınması için emir gönderildiği haberi geldi ama artık çok geç. Şimdi Urmiye’de kalan Hıristiyanları oradan çıkarmaya çalışıyoruz.
“Bazı yerli Hıristiyan rahipler çarmıha gerildi, bazıları yakıldı. Ancak bunlar diğer mezheplerdendi
“Ruslar yeniden geri çekilirlerse Hıristiyanların tamamının Tebriz’i terk etmesi gerekiyor.  6.000 dolar yardım parası geldi ama şimdiye kadar 15.000 dolar harcadık. Eğer insanlar Urmiye’den çıkarılacak ve karınları doyurulacaksa bunun için ne kadar para gerektiğini siz tahmin edin.
“Buradaki durumun Amerika’da tam olarak anlaşıldığını hiç sanmıyorum.  Süryaniler (Nasturiler) sözcüğün tam anlamıyla imha ediliyor. Ermenilerin durumu da çok kötü. Tek umut Rus işgali.” 
KATLİAMLARI DURDURMASI İÇİN TÜRKİYE’YE PROTESTO NOTASI VERİLDİ
BÜYÜKELÇİ MORGENTHAU’A RUSYA’NIN TALEBİ ÜZERİNE PROTESTO NOTASI TALİMATI VERİLDİ
28 Nisan 1915
WASHINGTON, 27 Nisan – Katliamlara ve zalimliklerin artma tehlikesine ilişkin haberler üzerine Amerika Birleşik Devletleri Türk Hükümeti’nden, Türkiye’nin Hıristiyan Ermeni halkının kurtarılmasını tale petti.
Büyükelçi Bakhmeteff tarafından iletilen Rus hükümetinin çağrısı üzerine  Dışişleri Bakanı Bryan Konstantinopolis’teki Amerikan büyükelçisi Morgenthau’a telgraf çekerek Türk yetkililere bir nota verilmesi,  tehlike altındaki Ermenilerin korunması ve din kaynaklı kitlesel saldırıların tekrarının önlenmesi için tedbirler alınmasının talep edilmesi talimatını verdi. 
[Rus] Büyükelçisi Bakhmeteff bugün Dışişleri Bakanlığına gelerek hükümetinin bir notunu iletti. Bu not ile Kafkaslar’da Eçmiyadzin Ermeni Kilisesi Katolikosluğu tarafından Rus hükümetine iletilen yardım talebi Amerika Birleşik Devletleri Başkanı’na aktırıldı.
Dışişleri Bakanı Bryan şöyle konuştu: “Ermeni Kilisesi’nin başı tarafından Rus Büyükelçisi aracılığıyla iletilen talep, bakanlığımıza ulaşan Ermeni katliamlarına ilişkin ilk resmi bildirimdir. Attığımız adım insani bir girişimdir.”
Rus Büyükelçiliği bugün Dışişleri Bakanı’nın Duma’da yaptığı, İran’da Rus birliklerinin varlığının nedenlerini açıklayan konuşmanın çevirisini Amerikan Dışişleri Bakanlığı’na sundu.  Dışişleri Bakanı konuşmasında şu görüşlere yer verdi:
“Birliklerimizin İran topraklarındaki varlığı İran’ın tarafsızlığını ihlal edecek bir hareket değildir. Birliklerimiz birkaç yıl önce sınırımızla komşu olan ve ülkemiz için ekonomik açıdan büyük öneme sahip bölgelerde düzeni sağlamak ve korumak, aynı zamanda buraların, özellikle Kafkaslara karşı askeri harekat için çok uygun olan Urmiye’de üs elde etmek için girişimlerde bulunmuş olan Türkler tarafından ilhakının önüne geçmek üzere gönderilmişti. Tarafsızlığını koruyacak fiili güçten yoksun olan İran Hükümeti Türklerin bundan önceki sınır ihlallerine protesto ile karşılık vermiş ama hiçbir sonuç elde edememiştir.” 
1915-22 yılları arasında New York Times gazetesinde yayınlanan haberlerin derlemesi V
Çeviren Ayşe Günaysu
Kürtlerin Katlettiği Ermeni Sayısı artıyor – 26 Nisan 1915
Türkiye Kızıl Haçı Yasakladı – 29 Nisan 1915
Türkiye Bir Kez Daha Söz Verdi – 30 Mart 1915
Türkler Kafkas Kentlerinde Katliam Yapıyor – 23 Şubat 1915
Talat Bey Türkiye’de Yalnızca Türklere Yer Olduğunu Açıkça Söyledi – 13 Ocak 1915
Türklerin Hıristiyanlara Kaçmalarını Tavsiye Ettikleri Bildiriliyor – 11 Ocak 1915
Ermeniler Sokaklarda Asılarak İdam Ediliyor – 14 Aralık 1915
Türkiye’de Ermeniler Silahlı İsyanda – 12 Kasım 1914
Erzurum’da Fanatikler Hıristiyanları Öldürüyor – 28 Kasım 1914
Ermenilerin Acil Yardıma İhtiyacı Var – 14 Mart 1913
Bölüm I| Bölüm II |  Bölüm III | Bölüm IV | Bölüm V
KÜRTLERİN KATLETTİĞİ ERMENİ SAYISI ARTIYOR
Van yakınlarındaki 10 köyde yaşayan herkesin öldürüldüğü söyleniyor
Kilisenin lideri, boşaltılan yerleşimlerde hunharca katliamların izlerinin bulunduğunu bildiriyor
BÜYÜK TEHCİRİN ÖYKÜSÜ
Kılıçtan Geçirilmekten Kurtulmak İçin İran’dan Kaçan Binlerce Kişi Sefalet İçinde
26 Nisan 1915
TIFLIS, Transkafkasya, 24 Nisan (23 Nisan tarihinde Petrograd ve Londra Üzerinden): Rusya’ya ulaşan sığınmacılar Ermenilerin Müslümanlar tarafından uğradığı katliamların daha da geniş ölçekte devam ettiğini anlatıyorlar. Asya Türkiye’sindeki Ermenistan’da, Van yakınlarındaki 10 köyün halkının tamamının öldürüldüğünü bildirdiler.  
Erzurum, Berjan ve Zeytun’daki katliamları ve Van’daki durumu haber alan Yerevan yakınlarındaki Eçmiadzin’de bulunan Ermeni Kilisesi’nin başı Katolikos, Başkan Wilson’a telgraf çekerek Amerika Birleşik Devletleri halkını Ermenilere yardım etmeye çağırdı.
İran’ın Urmiye kentindeki bir Amerikan misyoneri olan Robert M. Labaree, sığınmacıların yerleştirildikleri Sırp köylerini ziyaret ettiğini, burada yaşayanların olanaklarının tüm darlığına rağmen insanlıklarının sonsuz olduğunu, köy yönetimleri ve yardım komitelerinin altı hafta içinde her sığınmacıya 3 buçuk kilo un dağıttığını anlatıyor.
Associated Press ajansına Urza’da 800 köylünün, Salmas’ta 720 köylünün katledildiği haberi geldi. Urza’da kalan 15 bin kişinin akıbetinin belirsiz olduğu, Salmas’tan gelen bir yolcu tarafından da teyid edildi.  Katliamların izlerini silmeye üç hafta yetmemiş. Haftevan’da katliamlardan kalan kan göllerinin halen durduğu bildiriliyor. Kerpiç bir duvarın altında kalmış 6 ceset görünüyormuş. Haçadur adlı bir genç öldürülen otuz altı kişinin cesedinin atıldığı bir kuyudan nasıl kurtulduğunu anlatmış. Genç adam öldürülen diğerleri ile birlikte bir kuyuya atılmış, ama karanlık çökünce üzerindeki cesetleri iterek kuyudan çıkmayı başarmış.  
Hıristiyanların arasında kendilerini korumaya cesaret edenler de varmış. Hosrova’da, kırk sekiz kişi öldürüldükten sonra kimsenin kalmadığı Katolik misyonunda Elizabeth Marcara adlı Ermeni bir genç kız, genç David İşmu ile birlikte Kürtlere karşı dövüştüğünü anlatıyor. Anlattıkları sonradan başkaları tarafından da doğrulanmıştır.
“Kürtler köy kapılarını kırıp girdiklerinde,” diye anlatıyor Miss Marcara, “tüfeklerimizi alıp çatıya tırmandık. Ben sekiz el ateş ettim. Kürtler köy duvarının dışına çıkmak zorunda kaldılar. David ile birlikte ikişer kişiyi vurduk.  Daha sonra dört kişiyi daha öldürdük. Bunlardan birisi reisleriydi. Kürtler giriştikleri yağmayı yarıda bırakarak, ölülerini alıp gittiler.”  
“Çatışma üç saat sürdü. Reislerinin ölümü üzerine Kürtler kaçtılar. Çatıdan aşağı inip Kürtlerin arkalarında bıraktıkları eşyaları topladık. Gücümü yeniden kazandım ve akrabalarımla kaçtım. Haftevan’ın Kürtler tarafından yağmalanmakta olduğunu gördük, üzerlerine ateş ettik ama çaldıkları değerli eşyalarla birlikte kaçıp kurtuldular.” 
“Güneş batarken on beş Kürdün saldırısına uğradık. Birini ben öldürdüm. Rusların Khol yakınlarında Kürtlerle Türkleri geri püskürtmesinden sonra bir asker İranlı Vali’ye benden bahsetmiş. Vali beni yanına çağırdı ve Ruslarla savaşacak olursam bana bir Türk birliğinin komutasını vereceğini söyledi.”
TÜRKİYE KIZIL HAÇI YASAKLADI
Amerika’nın Sefalet İçindeki Ermenilere Yardım Etmesine Türkiye İzin Vermeyecek
29 Nisan 1915
Türk hükümeti Washington’daki Dışişleri Bakanlığı’na Kızıl Haç’ın Türkiye İmparatorluğu’ndaki Ermenilere yardım amacıyla cerrah ve hemşire göndermesine izin vermeyeceğini bildirdi. Türkiye yalnızca Kızılhaç’ın değil, diğer tarafsız yabancı ülkelerin cerrah, hemşire ve çalışanlarının da Türkiye’ye girmesini yasakladı.  
İçişleri Bakanlığı, Amerikan Kızıl Haçı yöneticilerinden Ernest T. Bicknell ile Miss Mabel Boardman’e Türkiye’nin kararını bildirince Miss Boardman bu bilgiyi West Yirmi Üçüncü Cadde No.410 New York adresinde ikamet eden Amerika’daki Genel İlerici Ermeni Derneği başkanı Dr. M. Simbad Gabriel’e  iletti. 
Birkaç hafta önce Dr. Gabriel, Miss Boardman’e bir mektup yazarak Türklerin Ermenilere yaptığı mezalimi anlatmış Türkiye’ye Ermenilere yardım için doktor ve hemşire göndermesini istemişti. Mektubunda Dr. Gabriel şu sözlere yer vermişti:  
“Yüz Amerikalı Kızıl Haç hemşiresi ve doktoru, yalnızca getirecekleri ekmek ve ilaçla değil, bizzat orada olmakla mucizeler yaratabilir. Amerikalılar Kızıl Haç’ın masrafları için 50.000 dolarlık bir yardım toplayabilirler.”  
16 Ekim’de Washington’dan Dr. Gabriel’e yazdığı mektupta Kızılhaç’ın bu yardımda bulunamayacağını bildiren Miss Boardman mektubunda şu satırlara yer verdi:   
“21 Eylül tarihli mektubunuz benim Washington’da bulunmadığım bir sırada ulaştı. Döndüğümde Amerika’nın mali yardım sağlaması halinde Amerikan Kızıl Haç’ının Ermenilere yardım için cerrah ve hemşire gönderip gönderemeyeceği konusunu araştırdım.  Mr. Bicknell konuyu Dışişleri Bakanlığı’na iletti. Sonrasında öğrendiğimize göre Türk hükümeti hiçbir yabancı ülkenin bu şekilde bir yardımını kabul etmeyeceğini beyan etmiş. Söz konusu parayı toplayabilsek bile doktor ve hemşire gönderemeyeceğimizi büyük bir üzüntüyle bildiririm. 
“Şu anda Türkiye’ye erzak göndermenin de çok zor, hatta imkansız olduğunu görmekteyiz. Avrupa’daki durum çok korkunç. Ermenilere yardım için bağışta bulunmak isteyenlere, toplanan parayı Konstantinopolis’teki Amerikan Büyükelçiliği’ne iletebileceğimizi bildirdik. Şu anda Ermenilere yardım göndermenin tek yolu bu görünüyor. Bu durumun çok geçmeden sona ermesini dilemekten başka bir şey elimizden gelmiyor. Her gün durum o kadar kötüye gidiyor ki, bunun daha fazla süremeyeceğini düşünüyoruz.”  
Dr. Gabriel dün şöyle konuştu: “Miss Boardman’in mektubu her şeyi anlatıyor.  Ve umuyorum ki bu mektup, Ermenilere yönelik zulüm, cinayet ve işkenceye ilişkin Türkiye’den gelen korkunç haberlerin doğru olduğunu, en önyargılı kişilere bile gösterecektir. Belki de Amerikan Kızıl Haçı’nın, tarihin gördüğü en büyük ve en sistematik katliamlara maruz kalanlara merhamet göstermesine izin vermesi için Konstantinopolis’teki yetkililere Amerikan Devlet Başkanı şahsen ricada bulunabilir.
TÜRKİYE BİR KEZ DAHA SÖZ VERDİ
İran’daki Urmiye şehri halkı koruma altına alınacak
31 Mart 1915
Washington, 30 Mart 1915 – Amerikalılara, diğer yabancılara ve yerli Hıristiyanlara saldırı haberlerinin geldiği, İran’daki Urmiye şehri halkının korunacağına dair Türk hükümeti Konstantinopolis’teki Büyükelçi Morgenthau’ya bir kez daha söz verdi.
Bugün Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği mesajda Mr. Morgenthau, Türk yetkililerin sadece yabancıların değil, yerli [Hıristiyan] halkın da geçen Cumartesi Urmiye’ye giren Türk düzenli birlikleri tarafından korunacağına ilişkin verdiği teminatı tekrarladığını bildirdi.
Görülebildiği kadarıyla Türk birliklerinin şehre girmesinden sonra Konstantinopolis’e hiçbir bilgi ulaşmamış durumda; çünkü birliklerin şehre girdiğinden bahsedilmiyor.
Dışişleri Bakanı Bryan İran’dan gelen haberler hakkında beyanat verirken çocukların dedikodu oyununu hatırlattı. Haber getirenlerin anlattığı hikayelerin, ilk gelen haberi, çocukların oyunundaki gibi tamamen çarpıttığının kesin olduğunu söyledi. Diğer yetkililer de, Urmiye’ye ilişkin anlatılanların abartı olduğuna inanma eğiliminde.
URMİYELİ DOKTOR [NEW YORK’A] GELDİ
Dr. Yuseff Şehirden Kaçışta Yaşanan Dehşeti anlatıyor
Urmiye’deki Amerikan Misyonunda doktor olarak çalışan ve şu anda New York’ta bulunan Dr. A.D. Yuseff dün Müslümanların Cihat ilanından sonra ve dağlardan inen Kürtlerin akınlarının başlamasının ardından yaşananları aktardı.
Dr. Yuseff’in anlattığına göre dağlardan inen Kürt aşiretleri ilk kez Ekim ayında Urmiye’nin güneyine akın ettiler. Komşu köylerin halkı şehir surlarının içine sığındı. Surların içinde 3 yıldır Rus işgali altındaki şehirde  3 bin Kazağın görev yaptığı bir garnizon bulunuyor.
İlk saldırıdan önce en güçlü Kürt aşiretinin lideri şehre birkaç kez Müslüman bir kadın kılığında girip çıkmış ve garnizonda kaç askerin bulunduğu ve zayıf noktalarının nereleri olduğuna ilişkin bilgi toplamış.
3 bin kişilik atlı, ellerinde balta ve uzun kılıçlarla haydutlar Ekim sonlarına doğru dağlardan inmişler.
Saldırı iki gün iki gece sürmüş. Kentin güvenliği yalnızca yüksek binaların ve surların üzerinde mevzilenmiş insanların ellerindeki az sayıda Rus tüfeğine kalmış. Çatışma sırasında Kürtler surların üç mil kadar yakınına gelebilmişler. Çevredeki altı büyük köy yerle bir edilmiş. Köy halkından kaçıp Urmiye’ye sığınamayanlar katledilmiş.
Kürtler geri püskürtüldükten sonra Dr. Yuseff şehrin önde gelen bazı Müslümanların cesetlerini görmüş. Bunlar çatışma sırasında Kürtlere yardım eden kişilermiş ve düşmandan bazı kişilerin onlara yardım ettiğini gizlemek için Kürtlerin, bu kişilerin cesetlerini alelacele gömdüklerini fark etmiş. Oysa saldırgan Kürtlerin cesetleri öldükleri yerde öylece bırakılmış.
Çatışma sırasında Dr. Yuseff, Müslümanların en önde cihat bayrağını taşıdıklarını görmüş. Bayrak, yeşil zemin üzerinde kırmızı bir elden oluşuyormuş. Kırmızı gücün iktidarını, yeşil ise inancın gücünü simgeliyormuş.
2 Ocak günü saat gece 11:30’da Rusya’ya dönme emri alan Kazaklar Urmiye halkını uyandırmışlar, kaçmaları gerektiğini, bunun için kendileri ile birlikte, onların koruması altında kuzeye doğru yola çıkmalarını söylemişler.  
Tek bir ata binip yanlarına evde bulabildikleri kadar ekmek alan Dr. Yuseff ve eşi, canlarını kurtarmak için 5 bin kişilik bir Hıristiyan kafileyle yola çıkmışlar. Kar ve dondurucu soğuk nedeniyle Rus şehri Julfa’ya on günde varabilmişler.
Birçok çocuk ve yaşlı yolda ölmüş. Diğerleri soğuk ve açlık nedeniyle akıl almaz zorluklarla yolculuğu tamamlayabilmişler. Günlerce yalnızca tuzlu su içebilmişler. Yol boyunca Kürtlerin zalimliğine kurban gitmiş insanların cesetlerini görmüşler. Bir köyde öldürülüp yol kenarına atılmış küçük çocukların cesetleriyle karşılaşmışlar.
Ancak Urmiye halkının büyük bir bölümü, aralarında Amerikan Misyon personelinin çoğunluğu da olmak üzere şehirde kalmayı tercih etmiş. Burada bizlerin tüm endişesi, Amerikan Misyon bayrağının koruyuculuğuna sığınan bu halkın can güvenliğidir. Dr. Yuseff, Urmiye’den kaçış sırasında Kürt aşiret reisinin Amerikan Misyonu’nun her ne pahasına olursa olsun zarar görmesine izin vermeyeceklerini halk arasında yaydığını anlatıyor.
Sığınmacıların Urmiye’yi terk etmesinden iki gün sonra Kürtler kenti basmışlar. İlk yaptıkları savaş eylemi, başta Episkopos olmak üzere yetmiş beş Hıristiyanı asmak olmuş.
Dr. ve Mrs. Yuseff İran, Khoi’deki Rus Konsolosun onlara sağladığı acil durum pasaportu sayesinde Rusya üzerinden New York’a gelebilmişler.
TÜRKLER KAFKAS KENTLERİNDE KATLİAM YAPIYOR
Ermeniler Evlerinden Çıkarılıp Vuruluyor ya da Suda Boğduruluyor – Eski Dostları Bile Kayırmıyorlar
Özel Telgrafla THE NEW YORK TIMES’a Ulaştırılan Haber
23 Şubat 1915
Petrograd, 22 Şubat [1915] (The London Times’an alınan haber) – Türklerin Transkafkasya’da Ermenistan sınırına yakın Ardanuten şehrinin işgali sırasında yaptıkları vahşetin bilgisi ancak şimdi elimize ulaşıyor.
Russkoe Slovo’nun Tiflis muhabirinin verdiği bilgilere göre Türkler ilk önce yalnızca yağmayla uğraşmışlar ve sadece on beş sivili öldürmüşler; ancak 30 Aralık’ta [1914], Rusların Ardahan’ı  işgal ettiği haberini aldıktan sonra yerel Müslüman halk maskelerini çıkarıp atarak sistematik bir katliama girişmişler.
Yüz elli Ermeni evlerinden sokağa çıkarılıp vurulmuş ya da boğazları kesilmiş. Yıllardır Ermenilerle dost olarak yaşayan şehrin Türk sakinleri eski dostlarını soğuk kanlılıkla katletmişler ve tüm ailenin yok edilip edilmediğini anlamak için cesetleri bile dikkatle saymışlar. Cezaevinden çıkarılan elli Ermeni çırılçıplak soyulmuş,  “Şeytan Çukuru” denilen Cenemdere uçurumundan aşağı atılmışlar. En son kurbanlardan birisi bir Türkü de taşıyarak beraberinde getirmiş ve o da vurularak öldürülmüş.
Tamvot şehrinde iki yüz elli Ermeni katledilmiş, kadınları kaçırılmış.
Türkler cesetlerin gömülmesine izin vermeyince, Ruslar gelinceye kadar cesetleri köpekler yemiş. 
The New York Times tarafından 23 Şubat 1915 tarihinden yayınlanmıştır.
HIRİSTİYANLARIN HAYATI BÜYÜK TEHLİKEDE
TALAT BEY TÜRKİYE’DE YALNIZCA TÜRKLERE YER OLDUĞUNU AÇIKÇA SÖYLEDİ
Özel Telgrafla The New York Times’a ulaştırılan haber
13 Ocak 1915
Atina, 12 Ocak [1915] (London Morning Post’a ulaştırılan haber) – Güvenilir kaynakların bildirdiğine göre Türkler şu an için Mısır’a doğru ilerlemelerini durdurdular.
İstanbul’da [Müttefikler tarafından] Çanakkale’de bir harekata girişilmesi ihtimaline ilişkin endişeler devam ediyor.
Hıristiyanların durumlarının, büyük kentlerde bile son derece güvensiz olduğu açıkça görülüyor. Dahiliye Nazırı Talat Bey Rum Patrikhanesi Meclis Üyesi’ne Türkiye’de bundan böyle yalnızca Türklere yer olacağını bildirdi. Her ne kadar kendisi Rumlara yapılan mezalime son verileceğine ilişkin bol bol güvence vermiş olsa da durumda sahici bir iyileşme görülmüyor.
Türkler Çatalca’daki hatlarını tekrar tahkim etmeye başladılar.
TÜRKLERİN HIRİSTİYANLARA KAÇMALARINI TAVSİYE ETTİKLERİ BİLDİRİLİYOR
Müttefiklerin Çanakkale Boğazı’ndan Geçmesi Halinde
Genel Bir Katliamdan Korkuluyor
 THE NEW YORK TIMES’A TELGRAFLA BİLDİRİLEN ÖZEL HABER
11 Ocak 1915
 Atina, 9 Ocak (The London Daily Telegraph’ın haberi)   — İstanbul’dan gelen ve iyi haber kaynaklarına sahip olduğu bilinen bir kişi, Türk başkentinde mevcut durum hakkında geniş bilgiler verdi. Anlattıklarına göre Türk hükümeti uluslararası bir devrim endişesini taşımıyor ve Jön Türk Komitesi’nin düşmanlarına karşı alınan önlemler o kadar sıkı ve sert ki kendilerine karşı örgütlü bir hareket mümkün görünmüyor. 
Hükümetin tüm dikkati ve endişesi Müttefik filosunun Çanakkale boğazını zorlama ihtimali üzerinde yoğunlaşmış durumda. Görülebildiği kadarıyla [Türklerin] akıl hocası Almanlar da aynı endişeyi paylaşmakta. Çünkü Alman Büyükelçisi Baron Von Wangenheim’ın Konstantinopolis’te bulunan bir Balkan devletinin elçisini uyardığı ve eğer müttefik donanması boğazları zorlayacak olursa Türklerin gözlerinin dönebileceğini ve Hıristiyan halka karşı katliama girişebileceklerini söylediği bildiriliyor. Konstantinopolis’te Bakanlar artık Hıristiyan uyruklarına karşı duygularını saklamak için çaba bile harcamıyorlar.   
Bakanlığına bağlı birimler tarafından uygulanan aşırılıkları şikayet etmek üzere Talat Paşa’ya başvuran Rum Patriğine Paşa hiç çekinmeden, artık Türkiye’de Hıristiyanlara yer olmadığı  ve cemaati için Patriğin yapacağı en doğru hareketin, Müslüman muhacirlere yer açmak üzere  onlara memleketi terk etmelerini söylemesi olacağı cevabını vermiş. 
ERMENİLER SOKAKLARDA ASILARAK İDAM EDİLİYOR
Erzurum’da Ermeniler Ağır Tehlike Altında
14 Aralık 1915
 LONDRA, 14 Aralık 1915, Pazartesi – THE TIMES’a gelen haber  şöyle:
“Erzurum’da cepheden gelen haberlere göre, Ruslara duydukları yakınlık nedeniyle 20.000 Hıristiyanın hayatı tehlikede.
Üç yüz bin kişilik Türk birlikleri Erzurum’da toplanmış durumda. Yüzlerce Ermeni hapse atıldı, birçoğu da  diğerlerine örnek olsun diye, yargılanmadan sokaklarda asılarak idam edildi.”
TÜRKİYE’DE ERMENİLER SİLAHLI İSYANDA
Eğitim görmüş ve silahlanmış Ermeniler Rus işgalcilere katılmaya hazır
KURTULUŞ GÜNÜ BEKLENİYOR
Ermenice gazete her türlü fedekârlığa hazır olduklarını,
Türk ordusuna katılmayı reddetiklerini yazıyor
12 Kasım 1914
PETROGRAD, 12 Kasım – Türk sınırından Rus başkentine ulaşan haberler Ermenilerin Rus-Türk savaşında Ermenilerin oynadığı rolün öneminin giderek arttığını gösteriyor.
Rusların işgali altındaki birkaç şehirde Ermeni öğrenciler, Rusların gelmesi için hazırlıklı olduklarını, bunun için sürekli talim yaptıklarını ve gizlice silahlandıklarını anlattılar. Gelen haberlere göre Rus birliklerinin ilerleyişi sırasında  Ermeni köylüler Rusları sevinçle karşılıyor ve karşılıksız yiyecek veriyorlar.
Bir Ermeni gazete Ermenistan tarihinde yaşanan bu kriz durumuna ilişkin şunları yazıyor:
“Türkiye’deki Ermenilerin uzun zamandır bekledikleri kurtuluş günü geliyor. Ermeniler üzerlerine düşen görevi yerine getirmek için her türlü fedakârlığa hazırlar.”
Petrograd’a, Ermenilerin Türk ordusuna katılmayı ve silahlarını teslim etmeyi reddetmesi üzerine silahlı çatışmaların çıktığı haberleri geliyor.
Önem taşıyan bir şehir olan Van’ın bugün çok sayıda Ermeni gerilla tarafından kuşatıldığı söylentileri dolaşmakta. Feitun’da isyancıların sayısının 20.000’i aştığı ve üzerlerine gönderilen bütün Türk birliklerini geri püskürttükleri ve Türklere ağır kayıplar verdirdikleri söyleniyor.
ERZURUM’DA FANATİKLER HIRİSTİYANLARI ÖLDÜRÜYOR
Cihad İlanının Ardından Ermenilere Ait Binalar Tahrip Ediliyor
KAFKASYA’DA ŞİDDETLİ ÇARPIŞMALAR
İzzet Paşa’nın 76 bin kişilik ordusuyla Süveyş Kanalı’na yürüdüğü bildiriliyor. Enver de Mısır’a yöneldi.
 PETROGRAD. 28 KASIM – Odessa’dan aldığımız bir telgrafta Erzurum’da fanatik grupların ayaklandığı anlatılıyor. Türk şehri Erzurum’dan Odessa’ya, Müslümanların kutsal savaşı anlamına gelen Cihad ilanının ardından Ermenilerin lokalleri, kiliseleri ve okullarının kalabalık bir grup  tarafından tahrip edildiği haberi ulaştı.  Habere göre, biri kadın dört Ermeni sokak ortasından öldürüldü.  
ERMENİLERİN ACİL YARDIMA İHTİYACI VAR
Lady Frederick Cavendish  Ermeniler İçin Yardım Çağrısında Bulundu
The New York Times Yazı İşleri Müdürüne:
Yüzyıllarca keder dolu tarihlerinde hiç şu an kadar büyük bir sıkıntı yaşamamış olan bir halka yardım çağrımıza sütunlarınızda yer vermenizi rica ediyoruz.  Bu halk Osmanlı uyruğundaki Ermenilerdir. Türkiye ve ittifak halindeki Balkan Devletleri arasındaki savaş yüzünden, bu halkın kadınlarının kocaları ve babaları, kendilerine kardeş bildikleri insanlara karşı savaşmak üzere alınıp götürülmüşler, Trakya’daki savaş alanlarında ya da kolera yüzünden can vermişlerdir. Bu yüzden zaten yardımla yaşayan bu insanların arasında dulların ve yetimlerin sayıları çok artmıştır. Hizmet bedellerinden muaf tutulmak için 10 Sterlin ödemeleri gerekirken, bu insanların 40 penileri bile yok. İçlerinde arabaları ve büyük baş hayvanları olanlar vardır, ama bunlara da savaş nedeniyle devlet el koymuştur.
İtalya ile savaş, Akdeniz limanlarındaki ticarete son vermiş ve çekirgeler bu yılın mahsulünü yok etmiş durumda. Halk, imparatorluğun bazı bölgelerinde büyükbaş hayvanların %95’inin telef olduğu, meyve bahçelerinin tümüyle harap olduğu 1910-11 kışının korkunç sonuçlarının etkilerini hâlâ yaşamakta. Gıda maddelerinin fiyatları görüşmemiş boyutlarda arttı. Halk perişan halde. Bursa’dan, şehir yakınlarından bir köyde her gün beş ya da altı kişinin açlıktan ölmekte olduğu haberleri geliyor.
Misyonerler yürekleri kan ağlayarak en azından küçük çocukların, içinde bulundukları, eğitim ve manevi gelişim şansının bulunmadığı  sefalet koşullarından kurtarılması için yalvarıyorlar.
İyi eğitilmiş, iyi öğrenim görmüş, iyi beslenmiş çocukların bir ülkenin en kıymetli varlığı olduğunu biliyoruz. Kurtarılanlar, iyi gıda, bakım ve eğitim aldıklarında hızla bedensel, ruhsal ve moral olarak iyileşiyorlar. Bu insanlar ülkenin Hıristiyan nüfusunun geleceğini temsil etmekteler.
Amerika’nın varlıklı ve cömert insanları bu hak edilmemiş eziyetlere kulak vermeyecek ve kendi misyonerlerinin kutsal yardım çalışmalarına katkıda bulunmayacaklar mı?
Bağışlar, Beacon Street, Boston adresindeki, Amerikan Yabancı Misyonlar Heyeti’nden  Peder Dr. Barton’a ya da  47 Victoria Street, Londra, S.W., İngiltere adresindeki “Ermen Dostları” kuruluşuna gönderilebilir. Gönderilecek yardımlar şükran duygularıyla kabul edilecek ve alındığı teyid edilecektir.
LUCY F. CAVENDISH,
Ermeni Dostları Başkanı
EDITH FRASER,
Başkan Yardımcısı 
E.W. BROOKS,
Onursal Sayman
RADSTOCK,
J. HEREFORDS,
BASIL WILBERFORCE,
F.B. MEYER,
RENDELL HARRIS,
MARY HICKSON, Onursal Sekreter
Westminster, S.W., İngiltere, 14 Mart 1913

Yorumlar kapatıldı.