İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Kilikya Ermeni Krallığı’nın Doğuşu

Kevork Galloşyan
Kilikya, Ortaçağ boyunca ve özellikle 11. yüzyıldan itibaren Ermeni coğrafyası haline gelmişti. Asıl Ermenistan’daki son Ermeni devleti Bagratuni Hanedanlığı’nın çöküşünden (1045) sonra başlayan göç dalgası ile Ermeniler Kilikya bölgesindeki çoğunluk haline geldi. 10. yüzyılın sonlarında Ermenistan’ı kendisine bağlamak isteyen Bizans İmparatoru doğrudan savaş açmasa bile bu yöndeki politikaları ile Ermeni Bagratuni Krallığı’nı zayıflatmaya çalışıyordu. Ermeniler ve Bizans arasındaki mezhep farkı da Bizans’ın hiçbir zaman görmek istemediği bir gerçekti. Ermenilere mezhep farklılığı üzerinden de baskı yapan Bizans, Ermenileri kendi mezhebine dahil edip böylece onların üzerindeki siyasî etkisini de güçlendirmeye çalışmıştı.

***
Kilikya Ermeni Krallığı, Ermeni tarihinin önemli bir parçasıdır. Dönemin siyasî şartları göz önünde bulundurulduğu zaman Kilikya Ermeni Krallığı’nın yaklaşık üç yüzyıl boyunca varlığını sürdürmesi ve bölgenin en önemli devletlerinden biri olması krallığın anlam ve önemini güçlendirecektir.
Peki, Ermeniler, Kilikya bölgesinde (şimdiki Çukurova ve çevresi) ne zamandan beri vardı ve devletlerini nasıl kurdular? Kilikya Ermeni tarihinin incelenmesine yönelik makalemize bu sorunun cevabıyla başlayalım. Kilikya olarak adlandırılan bu bölge coğrafî açıdan ikiye ayrılır: Dağlık Kilikya ve Ovalık Kilikya. M.Ö. 95-55 yıllarından önceki dönemlerde bölgede Ermeni nüfusu az olsa da bu tarihten itibaren hüküm süren Ermeni İmparatoru Büyük Tigran’ın bölgeyi ele geçirmesiyle birlikte Ermeni nüfusu da çoğalmaya başlamıştır.
Kilikya, Ortaçağ boyunca ve özellikle 11. yüzyıldan itibaren Ermeni coğrafyası haline gelmişti. Asıl Ermenistan’daki son Ermeni devleti Bagratuni Hanedanlığı’nın çöküşünden (1045) sonra başlayan göç dalgası ile Ermeniler Kilikya bölgesindeki çoğunluk haline geldi. 10. yüzyılın sonlarında Ermenistan’ı kendisine bağlamak isteyen Bizans İmparatoru doğrudan savaş açmasa bile bu yöndeki politikaları ile Ermeni Bagratuni Krallığı’nı zayıflatmaya çalışıyordu. Ermeniler ve Bizans arasındaki mezhep farkı da Bizans’ın hiçbir zaman görmek istemediği bir gerçekti. Ermenilere mezhep farklılığı üzerinden de baskı yapan Bizans, Ermenileri kendi mezhebine dahil edip böylece onların üzerindeki siyasî etkisini de güçlendirmeye çalışmıştı.
Bizans İmparatorluğu’nda 867-1056 yılları arasında Ermeni asıllı imparatorlar iktidara geçmişti. Bu Ermeni hanedan üyelerinin ilki I.Basileios, Ermenistan’dan (Anadolu’dan) Makedonya’ya göç etmiş bir Ermeni ailenin çocuğuydu. Edirne’de (Adrianoupolis) dünyaya gelen, çeşitli devlet hizmetlerinde bulunan ve cesaretiyle İmparatorun sevgisini kazanan I. Basileios en sonunda iktidarı ele geçirmeyi başarmış, III. Mikhail’i devirip tahta çıkmıştı. Dönemin bazı tarihçileri I. Basileios’un ana dilinin Ermenice olduğunu ve hayatının sonuna kadar Ermenice bir vurgu ve aksanla Rumca konuştuğunu aktarmaktadırlar.
Ermeni aksanıyla Rumca konuşan bu hükümdar döneminde Doğu Roma İmparatorluğu en parlak dönemini yaşamış, sınırları genişlemiş ve kültürel anlamda rönesans yaşamıştır.
I.Basileios’un tahta çıktığı dönem asıl Ermenistan’da Bagratuni ailesinin yükseliş dönemine denk gelmektedir. 885 yılında XV. Abbasi halifesi Mutemid (Ebu Abbas Mutemid billah Ahmed bin Cafer Mütevekkil) Bizans ile Ermenistan’ın yakınlaşmasını engellemek ve Bagratuniler’in sevgisini kazanmak için Aşot Bagratuni’ye taç göndererek onu Ermenistan’ın kralı olarak tanıyan ilk hükümdar olmuştur. Onun ardından I. Basileios da Aşot’a taç göndermiş ve böylece Ermenistan Bagratuni Krallığı uluslararası arenada resmen tanınmıştır. Bagratuni sülalesi Ermeni Arşakuni Krallığı döneminde (66-428) kralları taçlandırma görevini yapan şövalye sülalesi olarak bilinmekteydi. Bazı tarihçiler onların Yahudi kökenli olduklarını ve sonradan Ermenileştiklerini öne sürseler de bunu net bir şekilde ispatlayan tarihî bir veri ya da belge bulunmamaktadır. Tarihçilerin büyük çoğunluğu da onların Yahudi kökenli olduğunu reddetmektedir.
Bizans İmparatoru I. Basileios Ermeni kralı Aşot Bagratuni’ye taç gönderdikten sonra ilginç ve dikkat çekici bir jest yapmıştır. I. Basileios, Ermeni olduğunun altını çizdikten sonra sıradan bir aileden değil Ermeni Arşakuni Hanedanı’nın soyundan olduğunu dile getirmiş ve Ermeni Bagratuni Kralı Aşot’tan kendisini taçlandırmasını istemiştir. Çünkü Arşakuni Krallar döneminde Bagratuniler’in görevi onları taçlandırmaktı. Aşot İmparatorun bu ricasını reddetmemiş ve böylece bir Bizans imparatoru Ermeni kralı tarafından taçlandırılmıştı. Bu adım Ermenistan’ın uluslararası şöhretine sembolik de olsa büyük katkı sağlamıştı.
I.Basileios’tan sonra tahta çıkan Ermeni kökenli Bizans imparatorları Ermeniliğe I. Basileios kadar bağlı olmamıştır. Hatta çoğu zaman Bizans’ın menfaatini savunarak Ermenistan’a baskı yapmışlardır. Bizans’ın Ermenistan’ı kendi topraklarına dahil etme politikası en çok onların döneminde uygulanmıştır. Bunun psikolojik altyapısı belki de onların Ermeni kökenli olmalarında yatmaktadır. Zira köklerinin Ermeni olması Ermenistan’ı da kendi hakimiyetleri altında görmek istemeleri için bir neden olabilir. Ancak bu sadece bir yorumdur. Ortada olan gerçek şu ki bu dönemde Ermenistan’ın iyice yıpratılmış olduğuydu. Hem Bizanslılar hem de Abbasiler asil Ermeni aileleri birbirine düşürmekle meşguldü. Bazı Ermeni beyler yarı bağımsız beylikler kurup Bagratuniler’in hakimiyetini reddetmişlerdi. Bagratuniler çoğu zaman onların isyanlarını bastırmakla uğraştıkları için ülkenin gelişmesine yönelik faaliyetler aksamıştı. Ermeni asilzadelerin bir kısmı iç anlaşmazlıklardan dolayı kendilerine sadık olan halkla beraber Bizans’ın doğu eyaletlerine ve daha yoğun olarak Kilikya’ya yerleşmeye başladılar. Bu dönemde Ermeniler, Bizans ordusunda ve devletin diğer kademelerinde çok yüksek makamlara ve ünvanlara sahip oldular. Bizans İmparatorluğu’nda Ermeniler’in katkısı ve rolü, Osmanlı İmparatorluğunda olduğu gibi çok geniş bir konudur. Ünlü tarihçi F.N. Busell «The Roman Empire from 81 to 1081» isimli kitabında bu dönemi «Ermeni Devri» olarak adlandırır. Fakat bu makalede bundan çok ayrıntılı bahsetmeden asıl konumuz olan Kilikya Ermeni Krallığı’na geçeceğiz.
11. yüzyılın başında Bizans İmparatorluğu’nun doğu eyaletlerinde Ermeniler daha da etkili olmaya başladılar. Asıl Ermenistan’da ise, 1045 yılında son Ermeni Bagratuni Hanedanlığı’nın çökmesiyle birlikte toprakları da Bizans İmparatorluğu’na dahil oldu. Başkenti Ani olan (şimdiki Anı harabeleri) Ermeni Krallığı’nın çöküşünden sonra Ermeniler’in göçü yoğunlaşarak devam etti. Bizans’ın himayesine girdikten sonra, Ermeniler’in bir kısmı Rum- Ortodoks Kilisesi’ne katıldı ve böylece «Hayhurum» kavramı ortaya çıktı. Ermeni ve Rum manasına gelen bu kavram Ermeni Apostolik (Havari) Kilisesi’nden ayrılıp Rum Ortodoksluğu’nu kabul eden Ermeniler için kullanılmaktadır. Bu dönemde Hayhurumlar’ın sayısı artmış ve bazı bölgelerde Hayhurum asilzade Ermeniler beylikler kurmuştur. Daha sonra Kilikya Ermeni Krallığı’nın oluşmasına da katkı sağlayan bu beyliklerden birini de Hayhurum Pilartos Varajnuni kurmuştur. 1068 yılında Bizans İmparatoru IV. Romen Diyojen, Pilartos Varajnuni’yi Fırat Nehri çevresinde bulunan topraklarda Bizans ordusunun komutanı olarak görevlendirmiştir. Fakat 1071 yılında Selçuklu hükümdarı Alparslan’ın IV. Romen Diyojen’i mağlup etmesinden sonra Pilartos Varajnuni Bizans hakimiyetinden çıktı ve egemenliğini Antiock (Antakya), Malatya, Urfa (Edessia) bölgelerinde pekiştirdi. 1071-1086 yıllar arasında varlığını sürdüren ve resmî olarak tanınmayan bu devletin başkentliğini Maraş (Germanike) yapmıştır. 1082-1112 yılları arasında ise biraz daha kuzeyde Ermenice adı Kesun olan bölgede (Şimdiki Harput-Elazığ bölgesi) Ermeni Goğ Vasil (Hırsız Vasil) önderliğinde bir beylik ortaya çıkmıştır. Bu iki beylik-devletler uluslararası arenada etkili olup tanınmasa da Kilikya Ermeni Krallığı’nın oluşumuna büyük katkı sağlamışlardı.
Ermeni Bagratuni Devleti’nin son kralı II. Gagik’in (1042-1045) suikaste uğramasından sonra komutanı Ruben Bey adamlarıyla Kilikya’ya yerleşmiş ve buradaki Ermeniler’in başına geçerek 1080 yılında kendi beyliğini kurmuştur. Bu beylik ilk dönemlerde Bizans’a karşı savaşarak varlığını sürdürmüş ve Bizans hakimiyetini reddetmiştir. Tabii Ermeni Bagratuni Krallığı’nı kendisine bağlarken, Ermeniler’in Bizans topraklarında bağımsız bir beylik kurması, Bizans için çok ağır bir darbe olmuştu. I. Ruben Bey’in büyük oğlu I. Kostandin bazı kaleleri ve bölgeleri Bizans’tan almıştı. 1098 yılında ele geçirdiği Vahka (Feke) kalesini imar edip beyliğin başkenti yaptı. Hem I. Ruben Bey’in hem de I. Kostandin Bey’in iktidarı döneminde bölgede oluşan Haçlı devletleriyle iyi ilişkiler kurulmuş ve bu ilişkiler evlilik bağlarıyla pekiştirilmişti. I. Kostandin’den sonra iktidara geçen büyük oğlu I. Toros Bey 1104 yılında Ovalık Kilikya’yı, Sis (şimdiki Kozan) ve Anavarza kalesini Bizans’tan aldı. Bu dönemde bu coğrafyada ilerleyen Selçuklularla da çatışma kaçınılmazdı. Hırsız Vasil’in verdiği destekle Toros Bey 1107 yılında Selçukluları yenilgiye uğratıp onların ilerlemesini engelledi. 1111 yılında Rumlardan birkaç kale daha ele geçirildi. Bizans İmparatoru I. Aleksios, Toros Bey’in hakimiyetini mecburen tanımış ve özerk bir bölge olarak Kilikya’yı kabul etmiştir. Toros Bey’in iki oğlu da daha kendisi hayattayken vefat ettikleri için ölümünden sonra iktidar küçük kardeşi I. Levon Bey’e geçmiştir. İktidarının ilk dönemlerinde ülkenin kuzey ve doğu sınırlarını korumak için hem Haçlılar’ın hem de Selçuklular’ın saldırılarına karşı başarılı bir mücadele verdikten sonra I.Levon Bey Bizans’a yönelmiş ve 1132 yılında onları yenilgiye uğratıp Ovalık Kilikya’yı tamamen kendi hakimiyeti altına almıştır. Büyük Selçuklu Devleti’nin Musul ve Halep Atabeyi ve Zengi hanedanının kurucusu Ak Sunguroğlu İmadeddin Zengi’nin verdiği destekle I. Levon Bey Antioch (Antakya) Dükü ve Yeruşalim (Kudüs) Haçlı Krallığı’nı yenilgiye uğratarak beyliğin sınırlarını güney doğuda genişletmiş oldu. 1137 yılında Bizans Kilikya’ya tekrar saldırdı ve 35 gün süren direnişten sonra I. Levon ailesiyle beraber esir düşmüştü. Kostandinoupolis’e (İstanbul) getirilen I. Levon Bey ve oğlu Ruben öldürülmüş ancak diğer oğlu II. Toros Bey kaçmayı başarmış ve Kilikya’ya dönüp kardeşleri Stepane ve Mleh’in yardımıyla beyliği tekrar güçlendirmişti. Bizans Kilikya’yı kaybetmek istemese de Toros Bey’in hakimiyetini tanımak zorunda kaldı ve Kilikya Bağımsız Ermeni Beyliği’ni tanıdı. Toros Bey düzenli bir ordu oluşturdu ve ülkeyi her alanda geliştirmeye başladı. Sınırlar genişledi, imar faaliyetlerinin çoğalması ile yeni kiliseler, kaleler ve binalar inşa edildi. II. Toros Bey’den sonra kardeşi Mıleh Bey iktidara geçti. Mıleh Bey’in dış politikası sayesinde Kilikya Ermeni Beyliği güçlendi. Mıleh Bey Halep amirası Nureddin Zengi’nin en sevdiği arkadaşı ve aynı zamanda silah arkadaşıydı. Hıristyan bir devletin önderi olmasına rağmen Mıleh Bey Nureddin Zengi’ye Haçlılara karşı destek vermiş, bu sayede hem kendi devletini Haçlılardan korumuş hem de komşu müslüman devletle çok iyi ilişkiler kurmayı başarmıştı. Bazı Ermeni din adamları onu kötülemiş, müslümanlaştığını iddia edip kınamışlardır. Mıleh Bey’in Kilikya Ermeni Devleti’nin oluşmasındaki rolü çok büyüktür. Bazı iddialara göre kendisi hiç bir zaman müslüman olmamış sadece müslüman komşu devletleriyle çok sıcak ve iyi ilişkiler kurarak Kilikya Ermeni Beyliği’ni yok olmaktan kurtarmıştır. Mıleh Bey 1114 yılında depremden hasar görmüş Sis (şimdiki Kozan) şehrini 1173 yılında yeniden imar etmiş ve beyliğin başkenti yapmıştı. Kendi siyasî çizgisine karşı çıkanlara, özellikle latin yanlısı olan Ermeniler’e zulmettiği için Müslüman düşmanı Latin yanlısı Ermeniler tarafından öldürülmüştür. Mıleh Bey’in faaliyetleri Kilikya’da Ermeni devleti oluşmasının yolunu açmıştır. Mıleh Bey belki de Kilikya’nın Haçlılar ve Latinler tarafından işgal edilmesini engellemiş ve bu bölgede bir Ermeni devleti kurulmasını sağlamıştı. Ölümünden sonra yerine geçen yeğeni III. Ruben Bey Ermeni ordusunun baş komutanı ve kardeşi Levon Paşa’nın önderliğinde Aleksandret’ten(İskenderun) Silifke’ye kadar uzanan bölgede Kilikya Ermeni Beyliği’nin hakimiyetini güçlendirmişti. III.Ruben Bey’den sonra tahta çıkan II.Levon Bey dönemi Kilikya Ermeni Beyliği’nin zirveye ulaştığı dönemdir. 1187 yılında Ravin Ovası Muharebesi’nde Anadolu Selçuklu Devleti topraklarından Kilikya’ya girmiş Türkmen çetelerini yenilgiye uğratan II. Levon Bey Kilikya’ya saldıran Şam ve Halep Sultanını da yenmiş ve egemenliğini kabul ettirmiştir. Mısır Sultanı ve Şam Emiri Selahaddin Eyyubi de Kilikya Ermeni Beyliği için tehdit haline gelmişti. Fakat II.Levon Bey’in siyaseti neticesinde bu tehlike de etkisiz hale getirildi. II. Levon Bey siyasî adımlarını akıllıca atarak Kilikya Ermeni Krallığı’nın ilan edilmesini sağladı. Böylece 6 Ocak 1198 tarihinde Tarsus’taki (Tarson) Ana katedralde II. Levon Bey Kral I. Levon olarak taçlandırıldı.
http://www.haber10.com/makale/39915/#.VEj08aBUnCN
__._,_.___
________________________________________

Posted by: Simon DARONYAN <taron49@hotmail.de>

Yorumlar kapatıldı.