İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

2009 Yılında İmzalanan Ermeni-Türk Protokolleri ve Bu Protokollere Olan Diaspora Etkisi

Protokoller Ermeni Diasporası tarafında sert tepkiler almıştır. Örnek vermek gerekirse Erivan’da bulunan Arminfo Haber Ajansına göre İsveç’teki Ermeni Federasyonu Başkanı protokollerin imzalanmasıyla Ermenistan ile Ermeni Diasporasının ilişkilerinin parçalandığını söylemiştir. Bunun sonucu olarak da Ermenistan’a olan finansal yardımın durduğunu açıklamıştır. Diğer bir tepki Amerika Ermeni Ulusal Komitesi Başkanından gelmiştir. Başkan, yaptığı açıklamada protokollerin tek taraflı ve Türklerin zaferi olduğunu savunmuştur. Ayrıca Amerika’da bulunan Ermeni Diasporasının mücadelesini sürdüreceğini söylemiştir. Son olarak milliyetçi kuruluşlardan olan Hot Day benzer şekilde Diasporanın susmayacağını ve 24 Nisan, 10 Ekim tarihlerini yas günü ilan edeceklerini açıklamıştır. Görülmektedir ki Ermenistan içinde bulunan Ermenilerden daha çok, Ermeni dış politikasına Ermeni Diasporasının etkisi bulunmaktadır. Dışarıdan alınan tepkiler sonucu protokoller imzalanmış olmasına rağmen yürürlüğe iki ülke tarafından da girilmemiştir. Diaspora etkisine ek olarak iki ülke arasındaki uyuşmazlık karşılıklı yanlış anlaşılmalar ve Türkiye-Azerbaycan ilişkileri ve mevcut Karabağ sorununa dayanmaktadır. Sonuç olarak protokollerin onaylanmaması ve bu süreçte geçen zaman uzlaşma ilişkilerini tehlikeye atmaktadır [7].

***
Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca pek çok ülkeyle sorun yaşamıştır ancak sınırlarını Ermenistan ile olduğu gibi uzun süreli hiçbir komşuya kapatmamıştır. Bu tutumdan Ermenistan’ın Türk dış politikası üzerinde ne kadar önemli bir etki yarattığını anlayabiliriz. Türkiye ile Ermenistan sorunlarını ele aldığımızda, sorunların sebeplerinin sınırların değiştirilmeye çalışılması, Ermenistan’ın Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tanımaması ve soykırım kampanyalarının oluşturulması olduğunu söyleyebiliriz.
Bu kampanyalar özellikle Ermeni Diasporası tarafından gerçekleştirilmiş, Türkiye’nin siyasi ve ekonomik çıkarlarına zarar veren kampanyalar olmuşlardır[1]. Ermeni Sorunu özellikle Soğuk Savaş dönemi sonrasında Türk Dış Politikasında etkisini arttırmış ve ciddi anlamda Türkiye’yi sıkıştıracak güce ulaşmıştır. Birçok ülkeyle dış politikada etkisini gösteren soykırım iddiaları özellikle Türkiye-Amerikan ilişkilerinde yaşanan birçok sorun sırasında ele alınan bir konu ve odak noktası olmuştur[2].
Genel olarak Ermeni sorunu, Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıflaması ve Çarlık Rusya’sının Ermenilere odaklanması sonucu ortaya çıkmıştır. Rusya’nın buradaki amacı Ermeniler ile olan dinsel ve mezhepsel benzerliklerinden faydalanarak Türkler ve Ermenileri karşı karşıya getirip bu süreçte de olabildiğince toprak işgal etmektir. Rusya bu amacı doğrultusunda Ermenilere gerekli olan silah ve teknik konularda yardımlarda bulunmuştur. Doğu sorunu olarak adlandırılan bu olaylar sırasında Osmanlı İmparatorluğu’nda istikrarsız bir politika ortaya çıkmış ve ulusçu-bölücü akımlar teşvik edilerek azınlıklar kışkırtılmıştır. Bu karışıklıkların artmasıyla 1915 yılında tehcir kararı alınmış ve I.Dünya Savaşı ile Kurtuluş Savaşı sırasında Müslümanlar ve Ermeniler arasında yaşanan etnik çatışmalardan dolayı Ermeniler göçe tabi tutulmuştur. Ermeniler tehcir kararından sonra 2. , 3. ve hatta 4. ülkelerine göç etmek zorunda kalmışlardır. Göç eden Ermeniler çoğunlukla Avrupa, özellikle Fransa ve Amerika’ya yerleşmişlerdir. Bu göçler sonunda büyük ve etkili bir Ermeni Diasporası oluşmuştur.
Uzun yıllar yaşanan gerginlikler ve çözülemeyen olaylar sonrasında 1991 yılında Sovyetlerin çöküp Ermenistan’ın bağımsız olmasıyla birlikte Türkiye bu sorunları doğrudan çözebilecek bir muhatap bulmuş ve çözüme doğru umutlar yeşermiştir [3]. Türkiye ile Ermenistan arasında yaşanan gerginliklerin arasında en önemli olan 1990’dan sonra Ermenistan’ın Karabağ topraklarını işgal etmesiyle ve sınırların kapatılmasıyla gerçekleşmiştir. Ermenistan Devlet Başkanı Petrosyan olaylar karşısında zor durumda kalmış, sorunun çözülmesini istemiş ancak Taşnaklar ve Ruslar buna izin vermemişlerdir. Petrosyan’dan sonra yerine Koçeryan geçmiştir ve bu dönemde de iki ülke arasında uzlaşma gerçekleştirilememiştir. Koçeryan’dan sonra yerine gelen Sarkisyan Türkiye ile yapılacak bir anlaşmanın Ermenistan’a fayda sağlayacağı düşünülmüş ve Sarkisyan daha önceden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından önerilen tarih komisyonu teklifine olumlu yanıt vermiştir [4].
Tarih komisyonu kararıyla beraber Türkiye Cumhuriyeti ile Ermenistan Cumhurbaşkanı ilişkilerin geliştirilmesine dair protokollere olumlu bakmış ve görüşmelere başlamışlardır. Protokollerde yer verilen konuları ele alırsak iki ülke ilişkilerini karşılıklı çıkarlara saygı ve güven temelinde geliştirme çalışılması ve bu çıkarları siyasi, ekonomik, enerji, ulaştırma, bilimsel, teknik, kültürel ve diğer alanlarda geliştirme çalışmalarının başlatılması olarak sıralayabiliriz. Ayrıca uluslararası ve bölgesel işbirliği kurulması, iki devletin, bölgedeki demokratik ve sürdürülebilir gelişmeyi sağlaması çalışmalarının yapılması, bölgedeki veya uluslararası uyuşmazlıkların uluslararası hukuk ilkeleri temelinde barışçıl yollarla çözümlenmesi, terörizm ve sınırı aşan örgütlü suçlar, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı gibi güvenlik tehditleri konusunda uluslararası toplumun eylemlerini desteklemeye hazır olmalarıdır. Bu protokolün yürürlüğe girmesinden sonra iki ay içerisinde ortak sınırın açılması konusunda anlaşılmıştır. Ayrıca Türk, Ermeni ve İsviçre temsilcilerinin yer aldığı tarihsel sorunları inceleyen bir alt komite kurulacaktır [5]. Protokollerin Ermenistan için en önemli olan unsuru sınırların açılması olmuştur. Ermenistan’ın Türkiye dışında İran ve Gürcistan ile de sınırı bulunmaktadır fakat İran sınırının dağlık bölgede olması ve Gürcistan ile olan istikrarsız politikaları sebebi ile risk taşıdığı için en uygun olan ticaret güzergâhı Türkiye’dir.
Protokoller 10 Ekim 2009 tarihinde Zürih’te yapılan toplantı sonucu Türkçe, Ermenice ve İngilizce olarak imzalanmıştır. Protokollerin imzalanmasından önce beklenen bazı krizler yaşanmıştır. Bu krizlerin kaynağı ise Ermeni Diasporasının protokollere olan tepkisi ve Türk Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun konuşmasında Karabağ’dan bahsetmesi olmuştur.
Sonuç olarak yaşanan krizler sonrasında tarafların konuşmalarını yapmadan protokolleri imzalamalarına karar verilmiştir [6].
Protokollerin hazırlama aşamalarındaki zorluklardan sonra güçlükle imzalanmasına rağmen yürürlüğe girmesi mümkün olmamıştır. Ermenistan Anayasa Mahkemesinin protokollerin özüne sadık kalmadığı görülmüştür. Ermenistan’ın yasalaşma sürecine göre antlaşma ve yasa önerileri meclis kararından sonra değil önce Anayasa Mahkemesine gelir ve Anayasaya uygun olup olmadığı incelenir. Buna bağlı olarak 10 Ekim 2009 yılında imzalanan protokollere ilişkin karar Anayasa Mahkemesi tarafından 12 Ocak 2012 yılında verilmiştir. Karara göre mahkeme başkanı protokolleri uygun bulurken, yürürlüğe girmesini soykırım iddialarının tanınmasına bağlamıştır. Kararda ayrıca Bağımsızlık Bildirgesine atıfta bulunulmuş ve Karabağ meselesinde Ermenistan’ın herhangi bir sorumluluğu olmadığı söylenmiştir.
Mahkemenin bu kararı Ankara tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Gösterilen sert tepkilerin sebebi mahkemenin Bağımsızlık Bildirgesine atıfta bulunulmuş olması ve Ermeni iddialarının tanınmasını ön koşul olarak sunuyor olmasıdır. Türk Dış İşlerinin karar sonrasında yaptığı açıklamada “Söz konusu kararda, protokollerin ruhuna aykırı önkoşullar ve kısıtlayıcı hükümlerin zikredildiği tespit edilmiştir. Bu yaklaşım tarafımızca kabul edilemez” şeklinde açıklama yapılmıştır. Bununla birlikte Ahmet Davutoğlu Dış İşleri Bakanı Nalbantyan’ı protokollere uyulması konusunda uyarmıştır. Bunun yanında tepkisini gösteren diğer bir isim Başbakan Erdoğan olmuştur. Erdoğan yaptığı açıklamada mahkemenin kararının değiştirmediği sürece, uzlaşma sürecinin tıkanacağının altını çizmiştir.
Protokoller Ermeni Diasporası tarafında sert tepkiler almıştır. Özellikle Taşnaklar mahkeme kararına karşı çıkmış ve soykırım iddialarının Türkiye tarafından tanınmasının yanında, birde tazminat ödenmesini istemişlerdir. Ayrıca Taşnaklara göre mahkemenin amacı Büyük Ermeni Devletini yeniden kurmaktı fakat protokoller bu amaca ihanet demekti. Diğer Ermeni Diasporalarının da sert tepkileri olmuştur. Örnek vermek gerekirse Erivan’da bulunan Arminfo Haber Ajansına göre İsveç’teki Ermeni Federasyonu Başkanı protokollerin imzalanmasıyla Ermenistan ile Ermeni Diasporasının ilişkilerinin parçalandığını söylemiştir. Bunun sonucu olarak da Ermenistan’a olan finansal yardımın durduğunu açıklamıştır. Diğer bir tepki Amerika Ermeni Ulusal Komitesi Başkanından gelmiştir. Başkan, yaptığı açıklamada protokollerin tek taraflı ve Türklerin zaferi olduğunu savunmuştur. Ayrıca Amerika’da bulunan Ermeni Diasporasının mücadelesini sürdüreceğini söylemiştir. Son olarak milliyetçi kuruluşlardan olan Hot Day benzer şekilde Diasporanın susmayacağını ve 24 Nisan, 10 Ekim tarihlerini yas günü ilan edeceklerini açıklamıştır.
Görülmektedir ki Ermenistan içinde bulunan Ermenilerden daha çok, Ermeni dış politikasına Ermeni Diasporasının etkisi bulunmaktadır. Dışarıdan alınan tepkiler sonucu protokoller imzalanmış olmasına rağmen yürürlüğe iki ülke tarafından da girilmemiştir. Diaspora etkisine ek olarak iki ülke arasındaki uyuşmazlık karşılıklı yanlış anlaşılmalar ve Türkiye-Azerbaycan ilişkileri ve mevcut Karabağ sorununa dayanmaktadır. Sonuç olarak protokollerin onaylanmaması ve bu süreçte geçen zaman uzlaşma ilişkilerini tehlikeye atmaktadır [7].
Nur Helvalı
TUİÇ Stajyeri
Kaynakça
1) Çiçek, K. (2003, Ekim 16-17). Türkiye- ABD ilişkilerinde Ermeni Diasporasının Rolü. Haziran 23, 2014 tarihinde ermenisorunu.gen.tr: http://www.ermenisorunu.gen.tr/turkce/makaleler/makale63.html adresinden alındı
2) Doğan, S. (2011, Şubat 11). Ermenistan Anayasa Mahkemesi’nin Gerekçeli kararı sonrası Protokoller. Haziran 2014, 28 tarihinde turksam.org: http://www.turksam.org/tr/makale-detay/151-ermenistan-anayasa-mahkemesi-nin-%C5%93gerekceli-karari-sonrasi-protokoller-ve-turkiye-ermenistan-iliskileri adresinden alındı
3) Kantarcı, Ş. (2007, Ekim 11). Ermeni tasarısı ABD Kongersi Dış İşleri Komitesi’nde kabul edildi: Bundan sonra ne olacak? Haziran 28, 2014 tarihinde turksam.org: http://www.turksam.org/tr/makale-detay/759-ermeni-tasarisi-abd-kongresi-dis-iliskiler-komitesi-nde-kabul-edildi-bundan-sonra-ne-olacak adresinden alındı
4) Kavuncu, S. (2006). Ermeni Araştırmaları Ensititüsü. Temmuz 4, 2014 tarihinde eraren.org: http://www.eraren.org/index.php?Lisan=tr&Page=DergiIcerik&IcerikNo=480 adresinden alındı
5) Laçiner, S. (2008). Ermeni Sorunu, Diaspora ve Türk Dış Politikası. Ankara: USAK Yayınları.
6) Laçiner, S. (2011). Hangi Ermeni Sorunu? Ankara: USAK Yayınları.
7) Parlak, E. (tarih yok). Türkiye- Ermenistan Protokolleri. Haziran 2014, 24 tarihinde Academia.edu: http://www.academia.edu/245816/Turkiye-Ermenistan_Protokolleri adresinden alındı
[1] Sedat Laçiner, Hangi Ermeni Sorunu? , USAK Yayınları, 2011, sayfa 155
[2] Sedat Laçiner, Ermeni Sorunu, Diaspora ve Türk Dış Politikası, USAK Yayınları,2008, sayfa 4
[3] Sedat Laçiner, Ermeni Sorunu, Diaspora ve Türk Dış Politikası, USAK Yayınları, 2008, sayfa 105
[4] Sedat Laçiner, Hangi Ermeni Sorunu? , USAK Yayınları, 2011, sayfa 108
[5] Erişim tarihi 25 Haziran 2014, http://www.mfa.gov.tr/data/DISPOLITIKA/t%C3%BCrkiye-ermenistan-turkce.pdf,
[6] Erişim Tarihi: 23 Haziran 2014 http://www.academia.edu/245816/Turkiye-Ermenistan_Protokolleri
[7] Sedat Laçiner, Hangi Ermeni Sorunu? , USAK Yayınları, 2011, sayfa 107-114

Yorumlar kapatıldı.