İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Nasyonal Sosyalist Rejimde Yahudi Olan ve Yahudi Olmayan Almanlar 1915-1916 Soykırımı Hakkında Ne Biliyorlardı?

Wolf Gruner*

Politikacılar ve tarihçiler,-sadece Almanya’dakiler değil-,Hitler’in müstakbel soykırımlarla ilgili uyarı saydıkları bir cümlesine atıfta bulunmayı severler.(1) 22 Ağustos 1939’da,Polonya ulusuna dönük radikal bir kırımı planlamaktayken,generallerinin dikkat çektiği olası tereddütlere şu lakonik karşılığı verdiği söylenir:”Bugün Ermenilerin yok edilişinden söz eden kimse var mı?”(2) Dikkatle bakıldığında,bu sözler sadece Almanya’da artık kimsenin Ermenilerden söz etmediği anlamına gelir,onların başına gelenin unutulmuş olduğu anlamına değil. Bu nedenle,bu makalede bu yaygın kabulün aksini göstermekle kalmayacak,(3) Birinci Dünya Savaşı’ndaki Soykırımın,Nasyonal Sosyalist devletin takibatına uğrayan Alman Yahudileri için bir uyarı işlevi görmüş olmasını ve bu işlevi nasıl görmüş olduğunu tahlil edeceğim.
Victor Klemperer’in bugün şöhret kazanmış olan günlüğüne bir göz attığınızda,buna işaret eden bir notu gündeme taşıyabilirsiniz.Latin dilleri profesörü,NSDAP’nin örgütlediği Yahudi karşıtı boykotun arifesi akşamı,şunu yazar: “Her gün,biraz daha ümitsiz.Yarın boykot başlıyor.Sarı tabelalar,nöbet tutanlar,Hristiyan memurlara çift maaş ödeme,Yahudileri işten çıkarma dayatması.Yahudilerin Cumhurbaşkanına ve hükümete yolladıkları sarsıcı mektuba cevap yok.Soğukkanlılıkla veya ‘sürüncemeye bırakarak’ öldürüyorlar.’Saçının bir teline dokunmuyor’,yalnızca açlığa terkediyorlar.” Bu bölüm şu şaşırtıcı cümleyle sona erer:”Almanya yerine gelecekte Ermenya denebilir.Sesli harfler fazla ve Ermenistan’ı çağrıştırıyor.”(4) Dresden’de bir Yahudi olarak “karışık evlilik” yapmış olan akademisyen Klemperer,anlaşılan 1933’te Ermenilerin Osmanlı İmparatorluğu’ndaki kaderi hakkında yeterince bilgi sahibi bulunuyordu ki,başlamakta olan Yahudi takibatına bu etkili mecazı yakıştırabiliyordu.Peki o bir istisna mıydı?Halkın çoğunluğu ne biliyordu? 1933 Öncesinde Ermeni Soykırımı ve Alman Kamuoyu Ermeni Soykırımı,devlet eliyle kitlesel öldürmelerin tarihine ilişkin mukayeseli çalışmalar yapan birçok araştırmacı için,yirminci yüzyıl jenositlerinin prototipini oluşturur.(5) İlk kuş bakışı araştırmaların ardından,(6) yeni bir uluslararası tarihçi kuşağı,Genç Türkler denen Enver Paşa (1881-1922),Cemal Paşa (1872-1922) ve Talat Paşa (1874-1921) tarafından yönetilen 1915-1916 takibatının değişik veçhelerini araştırmıştır.Bu paşaların üyesi olduğu iktidar partisi İttihat ve Terakki Komitesi,etnik ve dinsel olarak homojen bir millet yaratma
emelini güdüyordu.(7) Türkiye 1914 sonlarından itibaren Almanların yanında İtilaf kuvvetlerine karşı savaşmaktaydı.Türkler isyan veya Rusya’yla işbirliği tehlikesinden söz ederek 1915 Nisan’ına kadar Ermenilerin çoğunu silahsızlandırmışlardı.24-25 Nisan’da hükümet Konstantinopel ve başka yerlerdeki yüzlerce tanınmış Ermeni’yi tutuklattı,Mayıs ile Temmuz arasında da Ermenileri ilkin kendi bölgelerinden ülkenin içlerine tehcir etti.1915 Ağustos’undan 1916 Temmuz’una kadar,bu yok etme siyaseti bütün diğer eyaletlere yayıldı.Erkeklerin tecridinden ve katledilmesinden sonra jandarmalar kadınları,çocukları ve yaşlıları,çoğunun açlık ve hastalıktan öleceği çöllere sürdüler.Sayısız kadın ve çocuk kaçırıldı,Müslüman olmaya zorlandı veya yurtlarda ya da aileler yanında Türkleştirildi.Mülklerine devlet el koydu ya da halk yağmaladı.(8) 1919’da Mustafa Kemal hükümeti 800 bin ölü sayısını resmen kabul etmişti.Bugün yapılan kestirimlere göre kurban sayısı bir buçuk milyona varmaktadır.(9) Tutuklamalar,cinayetler ve tehcirle ilgili havadisler Türkiye’deki konsolosluklar üzerinden hızla Alman Büyükelçiliğine,oradan da Berlin’e ulaştı.Alman hükümeti,bu dramatik bilgileri önce yerel aşırılıklar veya isyanların gaddarca bastırılmasının sonucu olarak yorumladı.Yine de 7 Temmuz 1915’te Büyükelçi Hans von Wangenheim,Şansölye Theobald von Bethmann Hollweg’e,yanlış anlaşılmayacak bir açıklıkla,”tehcirin yürütülme tarzının”,”hükümetin sahiden Türk imparatorluğu içindeki Ermeni ırkını yok etme emelini güdüyor olduğunu” gösterdiğini yazmıştı.(10) Wangenheim’ın halefi Büyükelçi Wolff Metternich,Babıali’ye yararsız başvurulardan,Enver ve Cemal paşalarla görüşmelerden sonra en nihayet Bethmann Hollweg’e “Ermeni Kıyımının” Alman basınında kınanmasını teklif etti.Şansölye,çok eleştirilen cevabında,bunun “bir müttefiki sorgulamak” anlamına geleceğini söyleyerek bu teklifi reddetti.Türkiye’yi “savaşın sonuna dek yanımızda tutmak” gerekiyordu,”bu arada Ermeniler yerin dibine de batsa,bir ehemmiyeti yoktu.”(11) Savaş döneminin sıkı sansürüne rağmen Almanya’ya havadisler sızıyordu.Türkiye’den dönen askerler ve yabancı basın,caniyane olaylara dair haberler aktarıyor,politik eylemciler konuşmalar yapıyorlardı.(12) 11 Ocak 1916 tarihindeki meclis oturumunda sol sosyalist Karl Liebknecht,itham eder bir dille,Şansölye’nin yüzbinlerce Ermeni’nin yok edilmesinden haberdar olup olmadığını sordu.Lepsius’un “neredeyse köklerinin kurutulduğundan” söz ettiğine atıfta bulundu.(13) Protestan misyoneri ve ilahiyatçı Johannes Lepsius (1858-1926) 1915 Temmuz’unda Türkiye’ye gitmiş,Savaş Bakanı [Harbiye Nazırı] Enver Paşa’yla başlayan soykırım hakkında konuşmuş ancak ülkenin içlerine seyahat etmesine izin verilmemişti.Lepsius görgü tanıklarının anlatımlarını topladı,ABD Büyükelçisi Henry Morgenthau’dan konsolosluk raporlarını aldı.(14) Bu belgelere dayanarak üçyüz sayfalık çarpıcı bir “Türkiye’deki Ermeni Halkının Durumuna Dair Rapor” hazırladı.Raporun 20 bin nüshasını misyonlara ve papazlık makamlarına,Berlin’deki politikacı ve gazetecilere yolladı;o zaman için şaşırtıcı derecede yüksek bir rakamdı bu.Böylece raporun Almanya’da birçok insan tarafından tartışılması mümkün oldu.(15) Türk büyükelçisi daha 9 Eylül 1916’da bu “rezilane” broşürü Alman Dışişleri nezdinde protesto etmişti.(16) Ermeni yanlısı haberlerin yasak olduğu savaş dönemi sırasında İçişleri Bakanı Talat Paşa,Mayıs’ta Berliner Tageblatt’ta “Ermenilerin [Türkiye’nin] doğu bölgelerinden uzaklaştırılmasının” sözde askeri nedenlere dayandığını kamuoyu önünde savunma imkânına sahip olmuştu.(17) Daha savaş sırasında,İtilaf kuvvetlerinin zaferi halinde,Ermenilerin müzakerelerin bir konusunu oluşturacağı belli olmuştu,zira ABD Başkanı Wilson 1918 Ocak’ındaki barış programında “Türk egemenliği altındaki milliyetlerin özerk gelişimlerinin sağlanacağı” teminatını vermişti -bunu söylerken hadiselerin farkındaydı.(18) Bir yıl sonra,Paris müzakereleri arifesinde yazar Armin T. Wegner (1886-1978)(19) Wilson’a bir açık mektup yazdı.Askerliği sırasında bizzat görgü tanığı olduğundan,Başkanı Rus ve Türk toprakları üzerinde bir Ermeni devleti kurulmasının zorunluluğuna ikna etmek için çarpıcı sözlere başvurdu.Ermeniler “jandarmalar tarafından soyulmuş,vurulmuş,asılmış,zehirlenmiş,hançerlenmiş,boğazlanmış,salgınlara yakalanmaları sağlanmış,donmalarına,boğulmalarına sebebiyet verilmiş,susuzluk ve açlıktan ölmüş,cesetleri çürümüş,çakallar tarafından parçalanmıştı.” Kimse Türkiye’nin,iki milyon Ermeni’yi bu dünyadan yok etmeye dönük emsali görülmemiş planını uygulamasını engellememişti.Mektubun 1919 Şubat’ında Berliner Tageblatt’ta yayımlanmasıyla okuyucular,sadece Kemah Boğazı’nda onbinlerce insanın hayatını kaybetmiş olduğunu öğrendiler.(20) Wegner bu metni aynı yıl broşür olarak da çıkardı,(21) ayrıca Türkiye’deki tecrübelerini ve
Ermeni trajedisini tasvir eden mektupları içeren bir kitap yayımladı.(22) Konu çağdaş sanatta da çabucak bir yer edindi.Der Brenner dergisi 1919’da Anton Santer’in(23) Türkiye üzerine bir dizi şiirini yayımladı.Bunlardan birisinde şöyle deniyordu:”Ağır bulutlar sıcacık,yumuşacık sarıyor,saklıyorlar boş dağları dünyanın gözlerinden.On çiftlik sayıyorum çevresinde,hepsi birbirine ve başka yerdekilere benziyor,kefensiz Ermenilere mezar hepsi,bu sessiz imparatorluğa uygun,yeterince sessiz şimdi.”(24) Savaş dönemine mahsus sansürün sona ermesinin ardından Lepsius raporunu ifade gücü daha yüksek bir başıkla,”Ermeni Halkının Ölüme Yürüyüşü” adıyla yeniden yayımladı.Misyoner,1919’da yazdığı önsözde,1915 yazında Enver Paşa’yla yaptığı hayal kırıklığına yol açan görüşmeyi artık açık açık anlatıyordu.Ayrıca Alman belgelerinden alıntılar yapıyordu.Zira Dışişleri Bakanlığı’nın görevlendirmesiyle “Almanya ve Ermenistan”(25) üzerine bir resmi belge dökümü hazırlamıştı.(26) Almanya böylelikle Paris görüşmelerine giderken İtilaf devletlerinin suç ortaklığı ithamını çürütmeye çalışıyordu.Beşyüz sayfalık “Diplomatik Belgeler Dökümü” basında genellikle olumlu bir yankı buldu,çünkü,Türklerin gazetelerde kullanılan ifadeyle “rezilliklerini” tasvir ediyor ve Almanların Ermenileri korumaya dönük çabalarını ortaya koyuyordu.(27) Buna rağmen Berliner Tageblatt,Viyana ve Berlin’i,bir milyon Ermeni kelimelerin anlatmaya yetmeyeceği bir şekilde katledilirken müdahale etmemiş olmalarından ötürü suçladı.(28) New York ve Londra’da,Lepsius’un da Almanya’yı ithamlardan kurtaramayacağı söylenmekteydi.(29) Soykırıma dair bilginin yaygınlaşması üzerine,tıpkı Enver ve Talat paşalar gibi bu arada savaş sonrası kurulan Türk hükümetinin bir savaş suçları mahkemesi kurması üzerine Almanya’ya kaçmış,bu nedenle gıyabında ölüme mahkûm edilmiş bulunan Cemal Paşa,Frankfurter Zeitung’ta bu iddialara karşı koymaya girişti.(30) 3 Eylül 1919’da,”Ermeni Kıyımı meselesinde” Talat ve Enver paşaların suçsuzluklarını kanıtlayabileceklerini ileri sürdü.Kendisi,”tehcir edilenlerin bahtsızlığını hafifletmek için” elinden geleni yapmıştı.(31) Aksi görüşlerin de yayımlanmasıyla,tartışma 1920’ye kadar sürdü.Örneğin Essener Volkszeitung okurları,Kemah Boğazı’nda sadece dört gün içinde çoğu kadın ve çocuk 20 bin ila 25 bin insanın katliama uğratıldığını öğrendiler.(32) Bir yıl sonra bir siyasi cinayet,başkent Berlin’i sarstı:Soghomon Tehlirian (Soromon Teilirian) adlı Ermeni,Talat Paşa’yı öldürdü.Eski Türk içişleri bakanına yönelik bu suikast ve bunu izleyen dava süreci konuyu yeniden manşetlere taşıdı.1921 Haziran’ında kasıtlı cinayet suçlamasıyla açılan mahkemede avukatlar savunmalarını sanığın travmaya maruz kalmış olması nedeniyle beraati talebi üzerine kurdular.Mahkeme ve basın,özellikle sağ kalanlardan Christine Tersibaschian’ın kadınlarla çocukların ölüm yürüyüşünü anlatışından etkilenmiş görünüyorlardı.3 Haziran 1921’de yargıçların Tehlirian’ı yaşayarak tanık olduğu kitlesel kıyımdan ötürü travmaya maruz kaldığı gerekçesiyle beraat ettirmesi,medyada yine büyük bir yankı yarattı.(33) Sağcı gazeteler,sol basını alçakça cinayet işleyen birisini yüceltmekle eleştirdiler.Genel olarak,Alman-Türk savaş ittifakına duyulan sadakat ağır basıyordu.Talat Paşa’nın çok şey va’deden bir devlet adamı olduğu konusunda her eğilimden gazeteciler hemfikirdi.(34) Onun itibarını müdafaa eden kitaplar da yayımlandı.Berlin’de yaşayan Mısır milliyetçisi hekim Mansur Rifad (1883-1926) kısa süre içinde Berlin mahkemesinin kararına karşı çıkan iki kitap çıkarttı.(35) Buna mukabil Armin T. Wegner aynı yıl içinde mahkeme tutanaklarını kitaplaştırdı ve yazdığı duygusal girişte Türkiye’yi soykırımla itham etti.Bir yıl sonra “Der Schrei vom Ararat [Ağrı’nın Çığlığı]” kitabıyla yeniden Ermenilerin haklarını savunan bir çıkış yaptı.Ayrıca Ermenilerin yok edilişi üzerine fotoğraf gösterimlerinin de yer aldığı konuşmalar yapıyordu.(36) 1922 yılında Berlin’de Uhland Caddesi’nde Ermenilerin yok edilmesinde dahli olan iki Jön Türk daha,Bahaeddin Şakir ve Cemal Azmi Bey,öldürüldüler fakat katiller yakalanamadı.Alman basını bunun üzerine neredeyse histerik bir tepki gösterdi.(37) Dinmek bilmeyen tartışmalara,Cemal Paşa bir kitapla müdahale etti.600 bin Ermeni’nin öldürüldüğünü kabul etti fakat bunun emrini Talat ve Enver paşaların verdiğini söyleyerek,suçu o sırada ölmüş bulunan bu iki kişiye yükledi.(38) İzleyen yıllarda Dünya Savaşı’yla ilgili yayımlanan çok sayıda hatıratta Ermeni Kıyımı’ndan söz ediliyordu,bunlar arasında Ludendorff ve Hindenburg’unkiler de vardı.(39) Lepsius bu sırada öncelikle hayatta
kalanlara yardım misyonunun donatımı için para toplamakla meşguldü.Kamuoyuna dönük konuşmalar,ayrıca tüyler ürpertici balıklarla yayımlanarak Protestan papazlarına yollanan düzinelerce bildiri,bunun için uygun araçlardı.(40) Lepsius,”Die Christliche Welt [Hristiyan Dünyası]”in yayıncısı Martin Rade,ayrıca Ewald Stier ve Adolf Harnack gibi ilahiyatçı ve Şarkiyatçıların desteğini elde etti.(41) Bu arada basında ve dergilerde “Ermeni meselesi” denen konu bir başka açıdan,takibata uğrayanların bağımsız devlet talebi açısından tartışılmaya başlamıştı.Mustafa Kemal Paşa 1920’de Sévres’de imzalanan,Ermenilere korunma ve milli yurt güvencesi sağlayan barış antlaşmasını reddetmişti.İkisi de sınırlarındaki bir bağımsız Ermenistan’ı tehdit olarak algılayan Türkiye ve Sovyetler Birliği,bunun için öngörülen bölgeyi aralarında paylaştılar;Alman okurları örneğin Weltbühne vasıtasıyla bundan haberdar oldular.(42) Bir makalede Ermenilere yönelik kitlesel kırıma dikkat çekerek 1920’de eski düşmanlarıyla gizlice temas kuran Enver Paşa’nın bir Bolşevike “Ne sandınız!(…) Bunları eğlence olsun diye mi kestik?” dediğini aktarıyordu.(43) Fiili durum karşısında teslimiyet gösteren Milletler Cemiyeti,1923’te Ermenilerin ve onların bir devlete olan haklarının sözünün bile edilmediği yeni Lausanne Antlaşması’nı akdetti.(44) Uluslararası diplomasinin fiyaskosu eleştiricileri susturmadı -tam tersi oldu.(45) Sonu gelmeyen tartışmaların sonucu,Türklerin Ermenilere uyguladığı kitlesel kırımın herkesçe malum sayılan bir bilgi haline gelmesi oldu.Ansiklopedilere bir göz atmak,bunu görmek için yeterlidir.Bu tür almanaklar,kamuoyunun kamusal ve ulusal bilgi varlığına erişim için ihtiyaç duyduğu kaynaklardı.(46) El kitabı hüviyetindeki halk ansiklopedileri birçok hanede bulunuyordu.Kendini bilginin el kitabı olarak takdim eden dört ciltlik Kleine Brockhaus’un 1923’ten 1925’e kadar basılan nüshalarında,”Ermeni” başlığı altında,teferruata girmeden,”Ermeni Hristiyanların” son yüzyıllarda birçok kere” Osmanlıların “acımasız takibatına uğradığı” yazıyordu.”Talat Paşa” dipnotunda,onun “Ermeni takibatının müellifi” sayıldığı belirtiliyordu.(47) Yayıncıların bunu daha ayrıntılı açıklama gereği duymamaları manidardı.Geniş okur kesiminin bu katliamlara ilişkin göndermeleri anlamaya yetecek kadar malumatının olduğunu varsayıyorlardı.Brockhaus’un rakibi olan Meyers Lexikon 1924’teki yeni basımında Ermeni meselesine ilişkin bir maddede cinayetleri teferruatıyla tasvir etmiş ve “Ermeni Kıyımı” tanımını kullanmıştı.(48) Aslında “Türk kıyımı” dense daha isabetli olacak olan bu terim,II. Abdülhamid döneminde 1895-1896’da Ermenilere yönelik ilk büyük katliamlardan sonra Almanya’daki tartışmalarda genel kullanıma girmişti.(49) 1915’te Şansölye’ye gönderdiği yukarıda andığımız mektupta Büyükelçi Wolff-Metternich,(50) keza 1921’de Tehlirian davasında bir avukat,bu terimi kullanmışlardı.(51) Yirmili yılların sonuna kadar Almanya’da “Ermeni Kıyımı” üzerine ard arda kitaplar yayımlandı,bunlar genellikle basında da yoğun tartışmalara yol açtı.(52) Milletler Cemiyeti’nin mülteciler siyasetiyle ilgili yüksek komiseri Fridtjof Nansen (1861-1930),1928’de “Aldatılan Halk” adlı eserinde Milletler Cemiyeti’nin Soykırım’dan sonra Ermenistan’ı korumadığı iddialarını geri çevirerek,Ermenistan Sovyet Cumhuriyeti’ne dönük bir iskan planı hazırlanmasını savundu.(53) Lepsius’un “Şark Misyonu”,velisinin ölümünden sonra da broşürler yayımlayarak sağ kalanlara destek vermeyi sürdürdü.(54) Magnus Hirschfeld’in 1930’da çıkan “Sittengeschichte des Weltkrieges [Dünya Savaşı’nın Ahlaki Tarihi]” kitabında Ermenilerin kökünün kurutulması,1,2 milyon kurban sayısıyla,bu savaştaki en büyük cinayet ve dünya tarihinde emsalsiz bir olay olarak anılıyordu.(55) Berlin’de bir yayınevi birçok tiyatroya bu katliam hakkında “Mezbaha” adlı bir oyunu sahneye koyma teklifi götürdüyse de oyun hiçbir zaman sahne ışıklarını göremedi.(56) 1930’da konunun kamuoyunda konuşulmaya devam etmesine tepki gösteren Hitler,çok uzun zamandır “Almanların sempatisinin veya daha doğrusu kurgulanan kamuoyunun sempatisinin Ermenilere” müteveccih olduğundan yakındı:”Durmadan her yerde ‘Ermeni Kıyımı’ aşağı,’Ermeni Kıyımı’ yukarı.”(57) Birkaç yıl önce parti için bir toplantıdaki konuşmasında Ermenileri Yahudilerle bir tutmuş olmasına rağmen,(58) başka bir yerde,onların yok edilmesini güya Alman halkının karşı karşıya bulunduğu tehdide benzeterek istismar etmekten geri kalmadı;Almanya da her sene,”sahip olabilecekken feda ettiği” 600 bin insan kaybediyordu.Bu böyle devam edecek olursa,”Alman milletinin istikbali,yavaş yavaş Ermeni halkına benzemek” olacaktı.(59)
1930’da birkaç eleştirel kitap birden yayımlandı,(60) bunların arasında Lepsius’un “Todesgang [Ölüme Yürüyüş]”ının bu arada 28 bin baskı sayısına ulaşan dördüncü baskısı(61) ve Türkiye’de General von Sanders’in çevirmenliğini yapmış olan sendikacı Heinrich Vierbücher’in (1893-1939) “medeni bir halkın Türkler tarafından katledilmesi” başlığını taşıyan metni de bulunuyordu.(62) Bu kitap dergi ve gazetelerde hemen değerlendirmelere konu oldu.(63) Nitekim Berlin’de yaşayan bir Ermeni olan Melkon Krischtschian 1930 Eylül’ünde “Deutschland und die Ausrottung der Armenier in der Türkei [Almanya ve Türkiye’deki Ermenilerin Kökünün Kurutuluşu]” adlı kitabının girişinde,rahatlıkla “bugün Alman halkının büyük bölümünün onların hatırasını duygudaş bir sadakatle kalbinde sakladığını” söyleyebiliyordu.(64) 1933’ten Sonra Alman Yahudilerine Bir Uyarı Olarak Ermenilerin Kaderi Bu vakıalara bir resmigeçit yaptıracak olursak,başta aktardığımız,Klemperer’in Almanya’nın adını “Ermenya”ya çevirişini başka bir ışık altında görebiliriz.Bu Soykırıma ilişkin bilgi,kamusal bilinçte sağlam bir yer edinmişti.Başka türlüsü zaten şaşırtıcı olurdu,zira 1933’te o tüyler ürpertici hadiselerin üzerinden henüz 17 yıl geçmişti.Savaştaki yenilgi,devrim,hiper enflasyon,1920’li altın yıllar ve iktisadi kriz Almanları bir sürü başka şeye kafa yormak zorunda bırakmış olsa bile,nihayetinde ancak bizim için Ruanda jenosidinden bugüne akan kadar su akmıştı köprülerin altından. Bu nedenle 1933’te Nasyonal Sosyalistlerin Yahudi karşıtı politikasından ötürü bu benzerliği kuranlar,Almanya dışında da çıkıyordu.New York Times 30 Mart 1933’te,insanlar yine öyle bir takibata uğradığında dünyanın bir defa daha seyirci kalamayacağı uyarısını yaptı.Ermenilere duyulan sempatinin onların itikadıyla ilgisi yoktu gazeteye göre,mesele onların dehşet verici şartlara tabi bırakılmış çaresiz insanlar olmalarıydı,bugün de karşı karşıya olunan durum aynısıydı.(65) O zamanlar Almanya’da hâlâ bayilerde ve kitapçılarda satılabilen İngiliz gazeteleri de belirgin benzerlikler görüyorlardı.(66) Franz Werfel’in “Musa Dağ’da Kırk Gün” kitabının yayımlanması,hem ulusal hem uluslararası düzeyde iyice tozu dumana kattı.(67) Dünyaca ünlü yazar,romanında -dramatik akışın içine yedirerek- önce Türklerin takibata dönük düzenlemelerini,sonra Ermenilerin pasaportlarına el konuşunu,silahsızlandırılmalarını,işyerlerinin kapatılışını en sonunda da tehcirleri ve aleni infazları tasvir ediyordu.Bütün bunlar,kitabın Viyana,Frankfurt ve Paris’te yayımlandığı 1933 Ekim’inde,(68) her ne kadar Werfel Yahudi takibatına fazlaca açık göndermelerden kaçınsa da,Almanya’da olacak olanlara bir işaret gibi okunabilirdi.Lepsius’un Enver Paşa’yla görüşmesiyle ilgili,neredeyse kelimesi kelimesine onun 1919’daki “Ölüme Yürüyüş”ünün önsözüne dayanıyordu.(69) Özgün metinde bulunmayan sadece birkaç cümle vardı.Bunların bazıları kulağa Nazi propagandası gibi geliyordu -söz gelimi Enver,Werfel’deki anlatımında şöyle dediğinde:”İnsanla veba mikrobu arasında barış olmaz.”(70) Herbert Friedenthal (1909-2003) Der Morgen dergisinde Alman Yahudisi okurlar için yaptığı değerlendirmede yazarı “tebessüm eden savaş tanrısı” ile görüşmesini tasvir edişindeki ustalıktan ötürü alkışladı.(71) Werfel romanının sonu için neredeyse kâhince bir öngörüyle,6 bin Ermeni’nin kırk günlük direnişin ardından mucizevi biçimde ama hakikaten kurtulmalarını seçmişti.(72) Nazi rejiminin takibatına uğrayan ve bu arada Batı’ya veya Filistin’e iltica etmiş olan birçok Yahudi,Werfel’in çizdiği Ermeni portreleriyle kendi durumları arasında koşutluk kuruyorlardı.(73) Kitap Almanya’da 1934 Şubat’ından itibaren yasaklanmış olsa da yine (gizli) okurlarını buldu.(74) Breslau’dan lise öğretmeni tarihçi Willy Cohn 17 Ağustos 1934’te karanlık bir önseziyle şunları yazıyordu: “Şu aralar Werfel’in bir kitabını okuyorum.’Musa Dağ’da Kırk Gün’:Bu büyük roman Ermenilerin Dünya Savaşı’ndaki kaderini ele alıyor.Yahudilerin kaderiyle ne kadar ortaklığı var bunun?Fakat neticede dünyada hiç kimse Ermenilere yardım etmedi ve halk yok olup gitti.”(75) Almanca konuşan mültecilerin kurduğu “Pariser Tageblatt [Günlük Paris Gazetesi]”,”Ermeni Kıyımı üzerine yeni romanı” başlığıyla okurlarına Werfel’le yapılmış bir söyleşi sundu.(76) Gazete ne bir yılın rakamını ne bir yerin adını veriyor,herkesin ne kastedildiğini bildiğini varsayıyordu. Aşağı-yukarı aynı sıralarda Paris’te Yiddiş dilinde “Algemeyne Entsiklopedye”nin ilk ciltleri
yayımlandı,yayıncıları 1933’te Berlin’den kaçmışlardı.1937’de yayımlanan Ermeniler maddesi,Türklerin bütün Ermenileri Rusya’nın ajanı olarak gördüklerini,bu nedenle Ermeni halkını sistematik olarak yok etmiş veya savaş bölgelerinden tehcir etmiş olduklarını anlatıyordu;1915’te Rusların Yahudilerine yaptığı muameleye benzetiyorlardı,fakat onun çok daha gaddarıydı.Ansiklopedi,Mezopotamya’ya tahliye sırasında tahminen 300 bin insanın öldürüldüğü,bir 300 bin’inin de açlık ve hastalıktan öldüğünü,ayrıca 200 bin’inin Rusya’ya kaçtığını ve 400 bin’inin İslam’a ihtida ederek hayatta kalabildiğini aktarıyordu.Artık Türkiye’de hiç Ermeni bulunmuyordu.(77) Bazı tarihçiler,Almanya’da 1933’ten itibaren Ermeni Soykırımı’nın gerçi kamuoyu önünde artık anılmadığını,fakat Ermenilerin “ırksal mensubiyeti” üzerine konuşulduğunu kabul ediyorlar.(78) Ancak küçük Brockhaus Ansiklopedisi’nin Nasyonal Sosyalizm dönemindeki ilk basımı,1938’de çıkan Neue Brockhaus,yine okurlarına bu insanların kökünün kurutuluşunun kanlı bir tasvirini sunar.Yayıncılar Ermenistan maddesinde güvenilir kaynaklar olarak başkalarının yanı sıra Lepsius’un “Ölüme Yürüyüş”üne ve Nansen’in “Aldatılan Halk”ına atıfta bulunurlar.(79) 1941’de tehcir edilirken bile ansiklopedisini yanına almak isteyen Yahudi gazeteci Hermann Samter’in bir mektubu,bu bilgi verici el kitaplarının okunmakla kalmayıp zorunlu ihtiyaç maddesi addedilerek değer verildiğini kanıtlar.(80) Meyers Lexikon,ilk cildi 1936’da çıkan tamamen gözden geçirilerek genişletilmiş basımında,Brockhaus’tan biraz daha farklı bir üslup tutturmuştu.Burada da hep “Ermeni Kıyımı’ndan” bahsedilmekle beraber,yayıncılar Türklerin gaddarlıklarının sebebini,savaş sırasında isyana kalkışmakla devleti tahrik ettikleri söylenen Ermenilere yıkıyorlardı.(81) Daha sonra,İkinci Dünya Savaşı’nda Nasyonal Sosyalistler propaganda broşürlerinde askerleri ve memurları Sovyetler Birliği’nde planladıkları kolonizasyon misyonuna hazırlayacak tarihsel gerekçeler sunmak üzere benzer argümanlara başvurdular.Oluşumuna Türklerin baskısının yol açtığı milliyetçiliklerinden ötürü Ermenileri eleştirdiler.”Völker des Ostraumes [Doğu Sahası Halkları]” broşürünü kaleme alan yazar,Türkiye’deki Ermenilerin “ağır bedel ödemek” zorunda kalmalarının sebebinin,”Büyük Ermenistan”la ilgili planlar olduğunu ileri sürer.Okurları hadiselerle ilgili aydınlatmak için burada da başka ayrıntı vermeye gerek görülmemiştir.(82) 1933’ten sonra Avrupa’daki Almanca konuşan kamuoyunda Ermenilere dönük Soykırım konusu,tırmanan Yahudi takibatından ötürü yeniden önem kazandı.1936 Şubat’ında David Frankfurter,NSDAP Dış Ülkeler Örgütlenmesi’nin İsviçre’deki şefi Wilhelm Gustloff’u vurarak öldürdü.1936 Aralık’ında,”tiranı öldürene” karşı açılan dava büyük ilgi uyandırdı,çünkü davanın görüldüğü Chur kenti mahkemesinde,Nazi devletinin Yahudilere dönük ayrımcılığı teferruatlı bir şekilde,belgelere dayanarak ve yeminli ifadelerle tasvir ediliyordu.(83) Almanca mülteci basını,avukat Eugen Curti’nin son duruşmadaki savunmasında başvurduğu argümantasyonun altını çizdi;avukat,müvekkilini bu eyleme sevkeden nedenin,Almanya’da uğradığı baskılar ve bunun yol açtığı travmatizasyon olduğunu ileri sürmüştü.Avukat emsal kararlara,bilhassa Talat Paşa cinayetine atıfta bulunmuş;o zaman bir Alman mahkemesinin,”Frankfurter’den farklı olarak cinayeti planlayarak haftalarca hazırlık yapan” Tehlirian’ı beraat ettirdiğini söylemişti.”Rahip Lepsius ve General Liman von Sanders gibi bilirkişiler,onun,bugün Yahudi kıyımında bir benzeri yaşanan Ermeni Kıyımı nedeniyle intikam almak istemesini bir hak olarak tanırlardı.”(84) İsviçreliler 1921’deki kararı emsal alarak tarihe not düşebilirlerdi fakat muhtemelen Almanya’nın politik ve diplomatik baskısı altında Frankfurter’i 18 yıl hapse mahkûm ettiler.(85) O sırada hiç kimse Alman Yahudilerini daha beterinin beklediğini bilmiyordu:1938 Kasım pogromu,tehcirler ve kırım.O zamanın tanıkları için bütün bu cinayetlerin mukayese edileceği en açık örnek Ermeni vak’asıydı.Prag’da Almanca yayımlanan Jüdische Revue 1936’da Britanya parlamentosunda Yahudilerin Arap Filistin’ine göç etmesini savunan Komünist bir milletvekiline yazılan bir açık mektubu yayımladı.Yazar Türkler tarafından kırımdan geçirilen talihsiz Ermenilerle Nasyonal Sosyalistlerin takibatı altında sığınacak yer arayan Yahudiler arasındaki paralelliğe dikkat çekiyordu.(86) 1933’e dek Düsseldorfer Lokalzeitung’u çıkarmış olan Siegfried Thalheimer (1899-1981) tarafından Paris’te yayımlanan bir başka Alman-Yahudi dergisi,Almanya’nın 1938 Nisan’ında Yahudi mal varlıklarına el koymasını eleştiriyordu.Dergi,Yunanlar ve Ermeniler gibi baskı altındaki azınlıkları koruduğu propagandasını yapan uluslararası güçlere de bugünkü kayıtsızlıklarından ötürü çatıyordu.(87) Özellikle 1938 Kasım’ındaki pogrom,kıyaslamaları davet etti.Nitekim Berlin’deki Fransa
Büyükelçiliği “Türklerin Ermenilere dönük kıyımı”nı hatırlatmaktaydı.(88) Sosyal demokrat mültecilerin çıkardığı haftalık Neue Vorwärts [Yeni İleri]”,”Zillet.Mücadele aracı olarak kitlesel cinnet” başlıklı bir baş makalesinde bu pogromla ilgili şunu yazdı:”Sistemin adamları hâlâ Almanya’da kalan Yahudileri yok etmeye karar verdiler.” Yahudilere gerçekten neler yapıldığına dair “kesin bir tasavvurda bulunmaya Almanya dışında da henüz kimse cesaret edemez”di,”çünkü hakikate yakın bir tasavvuru kimsenin yüreği kaldırmaz”dı.”Zamanında kelimenin tam anlamıyla kökleri kurutulan talihsiz Ermenilere de kimse yardım etmemiş” idi.Bugün de genel eğilim,”güncel kıyımları gelip geçecek bir infilak olarak görmek”ti,zira Alman Yahudilerinin çoğu bu hadiselerden sonra yine hayatta olacaktı. “Evet,doğrudan öldürmeyeceklerdir onları.Onlar Ermeniler ve Habeşler gibi kırılıp geçirilmeyecekler,onları bıçaklar ve tüfekler ve bombalarla kitleler halinde kırmayacaklar,yalnızca orada burada bazılarını pek de tantana çıkarmadan öldürecekler.Hayatta kalmalarını sağlayan imkânları parça parça ellerinden alacak,boyunlarına dolanan ipi kendilerinin çekmelerini bekleyecek;böylece cesetlerini kaldırmakla ilgili tertibatın masrafından da kurtulacaklar.”(89) Alman sosyal demokrat mülteciler tarafından 1939 Şubat’ında Paris’te yayımlanan bir aylık raporda,Nazilerin Yahudilere dönük baskılarıyla ilgili bölüm,yine Almanya’da cinayet,soygun ve açlıkla bir azınlığın yok edilmek üzere olduğuna dair rahatsız edici bir yorumla başlar.Savaş sırasında Türkiye’deki Ermenilerin başına geleni şimdi III. Reich gerçekleştirmeye koyulmuştur,yalnız biraz daha yavaş ve planlı yürütüyordur bunu.(90) Savaşın başlamasından itibaren Nazi devleti Yahudiler üzerindeki baskılarını artırdı.İltica örgütlenmesi,sınırların kapatılmış olmasından ötürü takibat altında olanların ancak pek azı için mümkün olabildiğinden,yüzbinlerce yoksullaşmış Yahudi’nin Almanya’da kalacağı öngörülebiliyordu.İlaveten işgal edilen Polonya topraklarındaki milyonlarca Yahudi de Almanya’nın eline geçti.Filistin Yahudi Ajansı’nın Berlin doğumlu temsilcisi Richard Lichtheim,1939 Ekim’inde İsviçre’den yazdığı bir mektupta,Polonya’daki Yahudilerin durumuna ilişkin şöyle uyarıda bulunuyordu:”Alman egemenliği altındaki iki milyon Yahudi’nin,tıpkı son savaşta bir milyon Ermeni’nin Türkler tarafından yok edildiği gibi gaddarca,belki daha da gaddarca yok edileceğini hesaba katmalıyız.”(91) Lichtheim neden bahsettiğini iyi biliyordu,Birinci Dünya Savaşı’nda Konstantinopel’deki Yahudi Ajansı’nda çalışmıştı. Hitler ve Himmler daha 1939 sonbaharında bütün Yahudileri işgal altındaki Polonya’ya tehcir etmeye karar verdiler.Himmler Avusturya,Bohemya ve Moravya’daki,keza Yukarı Silezya’daki ilk tehcirleri lojistik sorunlar nedeniyle önce durdurtmuştu fakat bunlar izleyen yıl başında tekrar başlatıldılar.(92) 1940 Şubat’ında Pomeranya’daki Alman Yahudilerinin tabi tutulduğu ve üçte birinin yolda öldüğü ilk tehcire tepki gösteren mülteci edebiyat profesörü Alfred Wiener,Amsterdam’da kurulmuş bulunan Jewish Central Information Office’e(93) bir uyarı mesajı gönderdi: “Savaş meydanlarındaki hadiseler ve uluslararası politikanın ağır meseleleri,tüm medeni dünyanın azami dikkatini gerektiren bir olayın arka plana itilmesine yol açtılar.12 Şubat’ı 13’üne bağlayan gece Nazi makamları Stettin’deki bütün Yahudileri kaçırdılar.Yalnızca daha evvel Avusturya veya Moravya’nın Yahudi cemaatlerinin başına geldiği gibi olgun yaştaki erkekleri değil,kadınları,yaşlıları ve çocukları da kaçırdılar.Üzerlerinde taşıdıkları dahil her şeyleri gaspedilen bu insanların nereye götürüldüğünü şimdiye kadar kimse bilmiyor.Zamanında Ermenileri yurtlarından sürükleyip attıkları sırada,binlercesi,onbinlercesi bu korkunç yürüyüşte hayatını kaybederken,Alman konsoloslarından birisi,Johannes Lepsius’un ‘Almanya ve Ermenistan 1914-1918’ adlı diplomatik belgeler derlemesinde anlattığına göre,hiçliğe doğru bir yürüyüşten bahsetmişti.Yine Lepsius’ta tehcir üzerine şu satırları okuduğumuzda,kendimizi bugünde hissetmiyor muyuz:’Sınırdışı kararı genellikle birkaç gün hatta birkaç saat önce tebliğ ediliyordu.Sınırdışı edilenler tüm varlıklarını,evlerini,tarlalarını,hayvanlarını,ev eşyalarını,aletlerini bırakmak zorundaydılar.Tehcir aynı zamanda Ermeni milli servetinin toptan müsaderesi anlamına geliyordu.Araba veya yük hayvanlarını almaya izin verilen durumlarda,bunlara yolda mültecilere refakat eden jandarmalarca el konuyor,ellerindeki para,mücevher ve başka ne varsa onları da alıyorlardı.Erkekler kadınlarla çocuklardan ayrılıyor,bir kenara götürülüp öldürülüyor,genç kadınlar ve kızlar,çocuklar da,Türklerin haremlerine veya Kürt köylerine satılıyor veya zorla götürülüyordu.Aylar süren yürüyüşün sonunda belirlenen hedefe,yani Arap çölünün kıyılarına
ulaşabilenler,paçavralara sarılı,aç-biilaç,yok-yoksul bir öbek insandan ibaretti,çoğu da ihtiyar adamlar,ihtiyar kadınlar ve çocuklardı bunların.”(94) Wiener,mektubunu suçlayıcı bir dille bitirirken,bugünün aksine,o zamanlar “Alman makamlarının tehcire ve toplama kamplarına” karşı bir mücadele verdiğini söylüyordu. Potansiyel kitlesel kırımın artçı etkileri dahi,Ermeni örneğine bakarak kestirilebiliyordu savaş sırasında.Nitekim 1940’ta,Almanya’dan Shanghai’a kaçmayı başarmış Alman Yahudileri,onlara hitaben yayımlanan Die Tribuene dergisinde Alphons’un Romanya’daki Suczawa kasabasındaki Ermeni yetimlerden bahseden “Çocuk Trajedisi” anlatısını okuyorlardı.”Zamanın Jön Türk İçişleri Bakanı Talat Paşa’nın emriyle Erzurum’da 10 bin Ermeni’nin katledildiği” ve binlerce çocuğun ebeveynini kaybettiği anlatılıyordu burada.Suczawa’daki küçük Ermeni cemaati Konstantinopel’deki Ermeni Patriği’nin aracılığıyla “korkunç bir tecrübenin” travmatize ettiği on oğlanı himayesine almıştı.Yedi yaşında bile olmamalarına rağmen,”vahşileşmiş Türklerin kılıçlar ve bıçaklarla annelerini,babalarını ve büyük kardeşlerini kestiğini” izlemek zorunda kalmışlardı.Sonraları,bu arada biraz büyümüş olan yetimlerden birisi “kılıçtan geçirilen ebeveyn ve kardeşlerinin hatırasıyla” baş edememiş ve kendi çocukları olmasına rağmen intihar etmişti.(95) Bu hikâye,bir jenositten hayatta kalanların,özellikle çocukların yaşadığı travmayı işleyen ilk edebi ürünlerden biridir.Ermenilerin kaderinin İkinci Dünya Savaşı sırasında Yahudiler için taşıdığı anlamı bir defa daha kanıtlayan bir örnektir bu. Çin’de yayımlanmasına rağmen,bu anlatı da “Musa Dağ’da Kırk Gün”de anılıyordu.1933’ten beri,takibata uğrayan birçok Yahudi,Werfel’in baş kahramanı olan,Fransa’da Ermeni olarak yetişmiş ve romanda kimliğini arayan Bagradian gibi hissediyordu kendisini.(96) Ermeni direnişi,İkinci Dünya Savaşı sırasında bütün Avrupa’daki Yahudilere emsal teşkil etti.Roma kolonizasyonu sırasında Yahudilerin kolektif olarak intihar ettikleri Masada’dan çok daha etkili bir emsaldi bu,çünkü “Musa Dağ” ümit va’deden bir mücadeleyi,bir kurtuluşu simgeliyordu.İster Bialystok’ta olsun ister Sosnowitz’te ister Kowno’da,getto sakinleri Werfel’in romanını Yiddiş,Lehçe veya Almancasından okuyor,onu elden ele paylaşıyorlardı.(97) Bagradian’ın Ermenileri utanç verici bir yok oluştansa kendilerini savunmaya çağıran konuşması,kuşkusuz baskı ve takibat altındakileri motive ediyordu.(98) Sonuç Birinci Dünya Savaşı’nın bitmesinden itibaren Almanya’da Osmanlı İmparatorluğu’ndaki sistematik kitlesel kırım hakkında yaygınlaşan malumat,”Ermeni Kıyımı” teriminin kullanımında yansımasını bulur.Bu kavram Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra kaybolmuştur.Fakat akşamdan sabaha ve her yerde kullanımdan kalkmış da değildir.Her ne kadar 1953’te Batı Almanya’da basılan dört ciltlik Bertelsmann Lexikon Ermenilerden hiç bahsetmese de Talat Paşa’yla ilgili bir madde içeriyor,bu maddede “Ermeni Kıyımı” tanımı kullanılıyor,ancak olup bitenler Türklerin isyan eden Ermenilere tepkisi olarak yorumlanıyordu.(99) 1974’te yüzbinlerce kitap kulübü üyesine gönderilen Lexikon der Büchergilde’nin yirmi cildinde bu olay ufacık bir değinmeden ileri gitmiyordu.(100) Buna karşılık 1967’de Demokratik Alman Cumhuriyeti’nde basılan üç ciltlik Meyers Lexikon açıkça 1895-1896 ve 1915-1916 “Ermeni kıyımları”ndaki Soykırım’dan söz eder.(101) Alman tarih bilimciliğinde seksenli yıllara dek ne Doğu’da(102) ne Batı’da bu konuya eğilen müstakil çalışmalar yapıldı.Nazilerin Yahudi takibatında olduğu gibi bu konunun da araştırılmasında önemli itkileri,kendilerini adayarak bireysel olarak mücadele edenlere borçluyuz.(103) İki Alman devletinin yeniden birleşmesinden birkaç yıl sonra Meyers Neues Lexikon,hem 1895 ve 1909 “Ermeni Kıyımı’na” hem de 1915-1916’da neredeyse tam bir tenkile varan cinayetlere dair tasvirler içeriyordu.(104) Kavramın 1989’dan sonra,bugüne dek hâlâ eski konumunun değerini kazanamadan tekrar kullanılmaya başlaması,herhalde hafıza politikasının coğrafyasının değişmesiyle,Meyer’in Doğu’daki ve Batı’daki yazı işlerinin birleşmesiyle,bunların yanı sıra tarihsel hadiseleri yeniden kamusal bilince taşıyan jenosit araştırmalarının gelişmesiyle(105) yakından ilgilidir.Alman tarihine dair “usta anlatılarını” bu on yıl içinde yayımlayan tarihçiler Thomas Nipperdey,Heinrich August Winkler ve Hans-Ulrich Wehler ise bu konuyu tamamen görmezden geldiler.Oysa konu,Ermenilere dönük kitlesel cinayetlerin sorumluluğuna Alman
Kaiser’inin hükümetinin de ortak olup olmadığı sorusuyla sıkı sıkıya bağlantılıydı ve keza Alman tarihinin temel bir sorunu olan ahlak-politika ilişkisi bu vesileyle de teşrih masasına yatırılabilirdi.(106) Bugün konuyla ilgili araştırmalar etrafındaki tartışmalarda ortaya konan soru ve argümanların birçoğu,Birinci Dünya Savaşı sırasındaki ve sonrasındaki kamusal tartışmalarda bulunabilir.Kaiser İmparatorluğu’nun sona ermesiyle beraber medyada Türkiye’deki cinayetler ve bunların ahlaki,politik,dinsel ve etik veçheleri üzerine,çoğunlukla kutuplaşan ve duygusal bir tartışma başlamıştı.Özellikle Lepsius’un kitapları konunun hem Almanya’daki hem ülke dışındaki alımlanmasına damgasını vurmuştu.Başlarda esas mesele savaştaki müttefik Türkiye’nin suçu-suçsuzluğu ve Almanya’nın rolü iken,1921 Berlin davasından sonra Ermenilerin kaderi daha büyük rol oynamaya başladı -bu kendisini anılarda ve edebi eserlerde de gösterdi.Yazarlar,gazeteciler,politikacılar ve ilahiyatçılar,1933’e dek ayrıca hayatta kalanlara yardım,Milletler Cemiyeti’nin rolü ve bu takibata uğrayanların kendi devletlerinin bir geleceği olup olmayacağı üzerine de tartıştılar. Yalnızca bir sahada,uluslararası politikada ise bu tartışma 1923’te ansızın bitivermişti.O sıra,tıpkı 1939 sonbaharında Hitler ve Stalin’in Polonya devletini aralarında bölüştükleri gibi,Türkiye ve Sovyetler Birliği bir Ermeni devleti için öngörülen toprakları işgal etmişlerdi.Lausanne Antlaşması’ndan sonra artık kimse Ermenilerin uğradığı takibattan ve Milletler Cemiyeti’nin onlara sözünü verdiği devletten bahsetmiyordu. Hitler’in Polonya’ya saldırısından önce söylediği,yazının başında aktardığımız sözü,ancak diplomatik sahadaki bu suskunlukla alakalı olmuş olabilir.Çünkü Almanya’daki ve başka ülkelerdeki kamusal tartışmalar,Ermenilerin kaderinin kültürel hafızaya sıkıca demir atmasını sağlamıştı.Birçok Alman bu konuda bilgiye erişebilirdi,”Ermeni Kıyımı” basında da sözlüklerde de izahtan varesteydi.1933’ten beri boykota,pogroma ve tehcire maruz kalan Alman Yahudiler,Ermenilerin kaderiyle aralarında açık-seçik paralellikler kuruyorlardı.Günlüklerde,mektuplarda olsun,mültecilerin çıkardığı dergilerde olsun,parti raporlarında veya Yahudi örgütlerinin bültenlerinde olsun:”Ermeni Kıyımı” daima Nazilerin baskılarına dair ilk ikaz işlevini görüyordu. Ne var ki İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminden sonra Avrupa Yahudilerine yönelik soykırım hakkında çoğalan bilgiler,giderek,Türkiye’deki Soykırım’la ilgili otuz yıllık bilgiyi gölgeledi.Heinrich Vierbücher 1930’da Ermenilere dönük cinayetlerin emsalsizliği hakkında şunları yazabilmişti: “Bütün bir halkın kökünün kurutulması,kadınların ve çocukların bilinçli olarak katledilmesi -barbar geçmişimiz herhalde bu ilerlemeyi kaydedecek kadar ‘olgun’ değildi:1915’te Kemah’ta olanları biraz olsun sezebilmek için,Pizarro’nun Peru’daki cürümlerini,beyaz ırkın kırmızı ırkın kökünü kurutmaya dönük savaşını,’Hristiyan’ İngilizlerin Tasmanya’daki,Yeni Zelanda’daki insan avlarını,onların Boer savaşlarındaki gayri-insaniliklerini,Almanların Hereroları susuzluktan ölmeye sürükleyişini hatırlamak gerekir.Öldürme hazzı,soygun hırsı,dinsel nefret,egemenlik iptilası ve aptallık gibi etkenleri devreye sokan bütün yorumlama çabalarına rağmen,kavranamaz olana ait daha çok şey kalıyor geriye,öyle ki 1915 trajedisi bize tarihin en kanlı ve en tekinsiz bulmacası olarak görünmelidir.Ebediyete kadar,alışıldık açıklama ve bilgeliklerin yetmediği ve tahammülü imkânsız bir bakiye kalacaktır geriye.”(107) İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra,böylesi bir değerlendirme,geniş kamuoyunda yalnızca milyonlarca Yahudi’nin öldürülmesine atıfla anlaşılır hale geldi.”Ermeni Kıyımı” kavramı kamusal bilinçten kayboldu.1980’li yıllardan sonra “Holocaust” yavaş yavaş bugünkü konumunu edindi ve yirminci yüzyılda bir devletin bir halka dönük kitlesel kırımının sembolü olarak Auschwitz’teki “endüstriyel gazla ölüm” mefhumu,Kemah Boğazı’ndaki katliamın yerini aldı… Not:Okuduğunuz makale,Holocaust und Völkermorde,Campus Verlag,Frankfurt a.m. 2012,içinde yer almıştır.Yazara Türkçe yayım izni için teşekkür ederiz -e.n. ***
1-Bu metin şu makalemin güncelleştirilip genişletilmiş biçimidir:”‘Peregrinations into the Void?’ German Jews and their Knowledge about the Armenian Genocide during the Third Reich”,Central European History 45 (2012) içinde,s.1-26.Bu Hitler alıntısının akademik kullanımlarıyla ilgili bkz. Wolfgang Gust,”Die Verdrängung des Völkermords an den Armeniern-ein Signal fir die Shoah”,Hans-Lukas Kieser,Dominik J. Schaller (ed.),Der Völkermord an den Armeniern und die Shoah içinde,Zürih 2003,s.463-480,hier s. 476 f. 2-Akten zur Deutschen Auswärtigen Politik 1918-1945.Alman Dışişleri Bakanlığı Arşivi,Serie D (1937-1945),Bd. VII,Baden-Baden 1956,s.171-172,Anm.1. Karş. Winfried Baumgart,”Zur Ansprache Hitlers vor den Führern der Wehrmacht am 22. August 1939.Eine quellenkritische Untersuchung”,Vierteljahrshefte für Zeitgeschichte,Jg. 16 (1968),H. 2,s.120-149. 3-Alman kamuoyunda 1920’li yıllara kadar uzanan tartışmaya,ilkin şu kaynakta dikkat çekilmişti:Dominik J. Schaller,”Die Rezeption des Völkermordes an den Armeniern in Deutschland,1915-1945″,Kieser,Schaller (ed.),Völkermord içinde,s.517-555;son olarak Margaret Lavinia Anderson da bunu ele aldı:”Who Still Talked about the Extermination of the Armenians?Imperial Germany and the Armenian Genocide”,German Historical Institute Bulletin 49 (Herbst 2011) içinde,s.9-29;karş. Aynı yazarın,”Who Still Talked about the Extermination of the Armenians?German Talk and German Silences”,Norman Naimark v.d. (ed.),A Question of Genocide:Armenians and Turks at the End of the Ottoman Empire içinde,Oxford,New York 2011,s.199-220. 4-[Almancası:Arminien-Armenien -ç.n.] Victor Klemperer,Ich will Zeugnis ablegen bis zum letzten.Tagebücher 1933-1945,yayına hazırlayan Walter Nowojski (Hadwig Klemperer’in katkısıyla),Bd. 1933-1941,Berlin,1995,s.16 f. 5-Karş. Richard G. Hovannisian,The Armenian Genocide:Cultural and Ethical Legacies,Piscataway 2007,s.14-15;Yves Ternon,Der verbrecherische Staat.Völkermord im 20.Jahrhundert,Hamburg 1996,s.139. 6-Vahakn N. Dadrian,The History of the Armenian Genocide:Ethnic Conflict from the Balkans to Anatolia to the Caucasus,Oxford 1995;Richard G. Hovannisian (ed.),Remembrance and Denial:The Case of the Armenian Genocide,Detroit 1998. 7-Bkz. öncelikle Donald Bloxham,The Great Game of Genocide:Imperialism,Nationalism,and the Destruction of the Ottoman Armenians,Oxford 2005;Uğur Ümit Üngör,The Making of Modern Turkey:Nation and State in Eastern Anatolia,1913-1950,Oxford 2011.Tessa Hofmann v.d. (ed.),The Genocide of the Ottoman Greeks:Studies on the State-Sponsored Campaign of Extermination of the Christians of Asia Minor (1912-1922) and its Aftermath:History,Law,Memory,Atina 2012. 8-Karş. Donald Bloxham,Game;Üngör,Turkey;Uğur Ümit Üngör,Mehmet Polatel,Confiscation and Destruction:The Young Turk Seizure of Armenian Property,Londra v.d. 2011. 9-Karş. Richard G. Hovannisian,Remembrance,s.15;Bloxham,Game,s.1.Lepsius savaş sırasında ölü sayısını bir milyon olarak tahmin ediyordu,sonra bunu 1,1 diye tashih etti:Johannes Lepsius,Der Todesgang des Armenischen Volkes:Bericht über das Schicksal des Armenischen Volkes in der Türkei während des Weltkrieges,Potsdam 1930,s.313.Karş. Taner Akçam,”Another History on Sévres and Lausanne”,Kieser,Schaller (ed.),Völkermord içinde,s.281-299,burada s.293. 10-Wangenheim an Bethmann Hollweg,7 Temmuz 1915,www.armenocide.net,Politisches Archiv des Auswärtigen Amtes (PA AA,R 14086) 11-Bethmann Hollweg’in muhtemelen 17 Aralık 1915 tarihinde,Büyükelçi Wolff-Metternich’in 7 Aralık 1915 tarihli mektubuna düşülmüş notu,www.armenocide.net (PA AA,R 14089) 12-Uwe Feigel,Das evangelische Deutschland und Armenien:Die Armenierhilfe deutscher evangelischer Christen seit dem Ende des 19. Jahrhunderts im Kontext der deutsch-türkischen Beziehungen,Göttingen 1989,s.230-237;Schaller,”Rezeption”,s.526 v.d. 13-www.armenocide.net (PA AA,R 14089).Karş. Richard Albrecht,”Karl Liebknecht:Die Ausrottung der Armenier während des Ersten Weltkrieges und die deutsche politische Linke”,Internationale wissenschaftliche Korrespondenz zur Geschichte der deutschen Arbeiterbewegung 41 (2005),içinde Nr. 3,s.310-328. 14-Karş. Schaller,”Rezeption”,s.525. 15-Dr. Johannes Lepsius,Bericht über die Lage des Armenischen Volkes in der Türkei,Potsdam 1916.Karş. Feigel,Deutschland,s.219.Lepsius savaş sansürünü kaale almadan Reichstag [parlamento] üyelerine ve gazetelere de nüshalar gönderdi;karş. Lepsius,Todesgang,s.XXVI-XXVIII. 16-Lepsius,Todesgang,s.XXVII. 17-Berliner Tageblatt,4 Mayıs 1916;Schaller,”Rezeption”,s.529.
18-8 Ocak 1918,Der Waffenstillstand 1918-1919.Das Dokumenten-Material der Waffenstillstands-Verhandlungen von Compiégne,Spa,Trier und Brüssel,3 cilt,Alman Ateşkes Komisyonu adına yayımlanmış,cilt 1 içinde,Berlin 1928,s.3-6.Wilson’un bilgi durumuyla ilgili karş. John Milton Cooper Jr.,”A Friend in Power:Woodrow Wilson and Armenia”,Jay Winter (ed.),America and the Armenian Genocide of 1915,New York 2003 içinde,s.103-112.Diplomatik malumatın yanı sıra New York Times’da da 4 Ekim 1915 ve 15 Ekim 1916’da haberler çıktı.Muhtelif yazarlar kitaplarında erken bir tarihte bu cinayetle meşgul oldular:Arnold J. Toynbee,Armenian Atrocities:The Murder of a Nation,Londra,1915;James Bryce,Arnold Toynbee (ed.),The Treatment of Armenians in the Ottoman Empire,1915-1916:Documents Presented to Viscount Grey of Fallodon,Londra 1916;Herbert Adams Gibbons,The Blackest Page of Modern History:The Events in Armenia in 1915,the Facts,and the Responsibilities,New York,Londra 1916;Faiz al-Ghossein,Martyred Armenia,New York 1918. 19-Karş. Martin Tamcke,Armin T. Wegner und die Armenier:Anspruch und Wirklichkeit eines Augenzeugen,Hamburg 1996. 20-Armin T. Wegner,”Armenien … Offener Brief an den Präsidenten der Vereinigten Staaten von Amerika,Herrn Woodrow Wilson,über die Austreibung des armenischen Volkes in die Wüste”,Berliner Tageblatt und Handels-Zeitung,Morgenausgabe,23 Şubat 1919 içinde,s.4. 21-Armin T. Wegner,Offener Brief an den Präsidenten der Vereinigten Staaten von Nord-Amerika Herrn Woodrow Wilson über die Austreibung des armenischen Volkes in die Wüste,Berlin 1919. 22-Armin T. Wegner,Der Weg ohne Heimkehr:Ein Martyrium in Briefen,Berlin 1919 ve 1920.Sibyllen Yayınevi bu kitapçığı tekrar yayımlamıştır:Der Weg ohne Heimkehr,Dresden 1920. 23-Avusturyalı Bruno Sander’in mahlası (1884-1979) 24-Anton Santer,”Stationen Türkei 1918:Gemlek”,Der Brenner:Halbmonatsschrift für Kunst und Kultur içinde,yayına hazırlayan Ludwig von Ficker,Jg. 6 (1919),Nr. 1,s.24.Karş. onun “Kara Mursal” şiiri,ay.,Nr. 2,s.100. 25-Deutschland und Armnien 1914-1918:Sammlung diplomatischer Aktenstücke,hazırlayan ve sunuş yazan Dr. Johannes Lepsius,Potsdam 1919.Karş. Wolfgang Gust (ed.),”Revidierte Ausgabe der von Johannes Lepsius unter dem Titel Deutschland und Armenien 1914-1918 herausgegebenen Sammlung diplomatischer Aktenstücke”,www.armenocide.de. 26-Bugün Almanya’yı suça ortak sayan yayınlar:Vahakn N. Dadrian,German Responsibility in the Armenian Genocide:A Review of the Historical Evidence of German Complicity,Watertown,Mass.,1996;Wolfgang Gust,”Einführung und Leitfaden”,ay. (ed.),Der Völkermord an den Armeniern:Dokumente aus dem Politischen Archiv des Auswärtigen Amtes,Spring 2005 içinde,s.17-109.Donald Bloxham ve Hans-Lukas Kieser ise yazarların bu iddialarını temellendirmedikleri eleştirisini yöneltirler:Bloxham,Game,Kap. 2;ay.,”Power Politics,Prejudice,Protest,and Propaganda:A Reassessment of the German Role in the Armenian Genocide of WWI”,Kieser,Schaller (ed.),Völkermord içinde,s.213-244;Hans-Lukas Kieser,”Germany and the Armenian Genocide of 1915-1917″,Jonathan Friedman (ed.),The Routledge History of the Holocaust içinde,Londra 2010,s.30-44. 27-Vorwärts,11 Haziran 1919,www.armenocide,net (PA AA,R 14106).O zamanlar Türkiye’de başkomutan konumunda olan Liman von Sanders,Das Zwanzigste Jahrhundert dergisinde bu ithamı geri çevirir.Berlin-Lokalanzeiger,24 Nisan 1919,www.armenocide.de (PA AA,R 14106) 28-Berliner Tageblatt,28 Temmuz 1919.2 Ağustos 1919 tarihli Kölnische Volkszeitung bunu dünya tarihinin en büyük katliamı saymıştır;www.armenocide.de (PA AA,R 14106) 29-“Germany and the Armenians”,New York Tribune,14 Ağustos 1919.Times,Almanya’yı Türkiye üzerinde ciddi bir baskı uygulamamış olmakla eleştirdi;”Kultur in Armenia”,The Times,27 Ağustos 1919,www.armenocide.de (PA AA,R 14106) 30-Karş. Schaller,”Rezeption”,s.531.Bu davalarla ilgili bkz. Taner Akçam,Armenien und der Völkermord:Die Istanbuler Prozesse und die türkische Nationalbewegung,Hamburg 1996. 31-www.armenocide.de (PA AA,R 14106) 32-Essener Volkszeitung 2 Ocak 1920’de Lepsius’a atıfta bulunan bir yazı yayımladı:”Der Todesgang des armenischen Volkes-Deutschlands Schuld?”,www.armenocide.de (PA AA,R 14106) 33-Karş. Heinrich Vierbücher,Was die kaiserliche Regierung den deutschen Untertanen verschwiegen hat:Armenien 1915:Die Abschlachtung eines Kulturvolkes durch die Türken,Hamburg 1930,s.10,karş. kitabın
Bremen’deki yeniden basımı,1985;Schaller,”Rezeption”,s.532-536;Feigel,Deutschland,s.277.Solcu gazeteci Maximilian Harden bu konuya dergisinin iki sayısını ayırmıştır:Die Zukunft (4 ve 11 Haziran 1921) 34-Karş. Schaller,”Rezeption”,s.532-536.Hürmete şayan politik hiciv dergisi Kladderadatsch keza suikast kurbanını övmüştür:Kladderadatsch,19 Haziran 1921,s.2. 35-Mansur Rifad,Das Geheimnis der Ermordung Talaat Paschas:Ein Schlüssel für das englische Propagandasystem,Berlin 1921;ay.,Talaat Paschas Prozeß,sein Verlauf und sein Ende:Ein letztes Wort zur armenischen Frage,Berlin 1921.Rifad’ın eleştirisi için,Schaller,”Rezeption”,s.536-537. 36-Stenographischer Bericht des Prozesses Talaat Pascha,Armin T. Wegner’in önsözüyle,Berlin 1921,s.VII;yeniden basımı:Tessa Hofmann (ed.),Der Völkermord an den Armeniern vor Gericht:Der Prozeß Talaat Pascha,Göttingen 1980;Armin T. Wegner,Der Schrei vom Ararat:An die Regierungen der sieghaften Völker;Die neue Generation’dan ayrı basım,Leipzig 1922;ay.,Die Austreibung des armenischen Volkes in die Wüste:Ein Lichtbildvortrag,yayımlayan Andreas Meier,Göttingen 2010. 37-Karş. Schaller,”Rezeption”,s.537. 38-Ahmed Djemal Pascha,Erinnerungen eines türkischen Staatsmannes,Münih 1922.Karş. Feigel,Deutschland,s.280;Schaller,”Rezeption”,s.531. 39-Jakob Künzler,Im Lande des Blutes und der Tränen:Erlebnisse in Mesopotamien während des Weltkrieges (1914-1918),Zürih 1999 (orijinal basımı 1921);Rafael de Nogales Mendez,Vier Jahre unter dem Halbmond:Erinnerungen aus dem Welkriege,Berlin 1925;Joseph Pomiankowski,Der Zusammenbruch des Ottomanischen Reiches:Erinnerungen an die Türkei aus der Zeit des Weltkrieges,Graz 1969 (orijinal basım 1928).Karş.Feigel,Deutschland,s.280;Schaller,”Rezeption”,s.530. 40-Deutsche Nationalbibliothek,Leipzig,SB 2726,1-14.Örneğin:2 numaralı bildiri:Johannes Lepsius,Durfte man dazu schweigen? (Aus den armenischen Hungerlagern) [Bunun karşısında suskun kalınabilir miydi? (Ermenilerin açlıktan öldüğü kamplardan)],Potsdam 1919;4 numaralı bildiri:ay.,Im Tal des Fluches Kemach-Boghasi [Kemah Boğazı’nın lanet vadisinde],Potsdam 1919;5 numaralı bildiri:ay.,Der Todesweg eines Christenvolkes [Bir Hristiyan halkının ölüm yolu],Potsdam 1919;6 numaralı bildiri:ay.,Wie es bei der Deportation der Armenier herging:Deutscher Konsularbericht [Ermenilerin tehciri nasıl gerçekleşti:Alman Konsolosluk raporu],Potsdam 1920;7 numaralı bildiri:ay.,Der Weg des Graunes [Dehşet yolu],Potsdam 1920;8 ve 9 numaralı bildiriler:Jakob Künzler,Im Lande des Blutes und der Tränen:Deportiertenschicksale [Kan ve gözyaşı ülkesinde:Tehcirin yazgıları],Potsdam 1922;11 numaralı bildiri:ay.,Rettungsarbeit in Armenien [Ermenistan’da kurtarma çalışmaları],Potsdam 1922;14 numaralı bildiri:Fa’iz al-Ghussein,Bilder aus der Deportation der Armenier [Ermenilerin tehcirinden resimler],Potsdam 1922.Karş. Feigel,Deutschland,s.296,yardım çalışmalarıyla ilgili a.g.e.,s.264-275. 41-Axel Meißner,Martin Rades,”Christliche Welt” und Armenien:Bausteine für eine internationale Ethik des Protestantismus,Berlin 2010,s.110,252,255. 42-Elias Hurwicz,”Die Orientpolitik der Dritten Internationale”,Die Weltbühne 17 (1921),2.Halbjahr içinde,s.139-141,burada s. 140. 43-Die Weltbühne 17 (1921),2. Halbjahr,s.252. 44-Karş. Vierbücher,Regierung,s.72;Akçam,”Sévres and Lausanne”,s.281-299. 45-Türkiye’de General von Sanders’in kurmay başkanı olan Franz Carl Endres,yıllar sonra Weltbühne’de Şark politikası üzerine yayımladığı sekiz makalenin birisinde,Türklerin Hristiyan Ermenilerin beşte dördünü ve yüzbinlerce Yunan’ı yok etmesine karşı Avrupalı güçlerin ortak bir cevap geliştirememelerini eleştirdi:Die Weltbühne 22 (1926),1. Halbjahr,s.698;ay.,s.319-321,448-450,493-495,653-656,697 f.,727-729,802-804,843-846.Karş. Helmut Donat,”Die Armeniermassaker im Spiegel der deutschen und internationalen Friedensbewegung (1895-1933)”,Vierbücher,Regierung içinde,s.88. 46-Almanya’da ansiklopedilerin toplumsal-politik rülüne dair bir eleştiri için bkz. Ines Prodöhl,Die Politik des Wissens:Allgemeine Enzyklopädien zwischen 1928 und 1956,Berlin 2010. 47-Brockhaus:Handbuch des Wissens in vier Bänden,6.,Brockhaus’un Kleinem Konversationslexikon’unun tamamen elden geçirilmiş ve esaslı biçimde genişletilmiş basımı,Leipzig 1923-1925,Bd. 1,s.127,Bd. 4,s.328. 48-Meyers Lexikon,tamamen yeniden işlenmiş 7. basım,Bd. 1:A-Bechstein,Leipzig 1924,s.867.Die Encyclopedia Britannica 1922’de kıyımın daha ayrıntılı tasvirlerini sundu.Karş. Vartkes S. Dolabjian,”The Armenian Genocide as Portrayed in the Encyclopedia Britannica”,Journal of Genocide Research 5 (2003) içinde,Nr. 1,s.103-115,burada s.104.
49-Bkz. örneğin “Armenische Greuel”,Ethische Kultur:Wochenschrift zur Verbreitung ethischer Bestrebungen 4 (1896) içinde,H. 35,s.276-277.Karş. Vierbücher,Regierung,s.35,83;Hans-Walter Schmuhl,”Friedrich Naumann und die armenische Frage:Die deutsche Öffentlichkeit und die Armenier vor 1915″,Kieser,Schaller (ed.),Völkermord içinde,s.503-516;Margaret Lavinia Anderson,”Down in Turkey Far Away:Human Rights,the Armenian Massacres,and Orientalism in Wilhelmine Germany”,Journal of Modern History 79 (2007) içinde,s.80-111. 50-Wolff-Metternich an Bethmann Hollweg,7 Aralık 1915,www.armenocide.net (PA AA,R 14089) 51-Stenographischer Bericht des Prozesses Talaat Pascha,s.125. 52-Ayrıntısı için:Schaller,”Rezeption”,s.539-541. 53-Fridtjof Nansen,Betrogenes Volk:Eine Studienreise durch Georgien und Armenien als Oberkommissar des Völkerbundes,Leipzig 1928.Karş. Feigel,Deutschland,s.262-263. 54-Armenien:Ein Bericht der Deutsc-Armenischen Gesellschaft zur Tagung des Völkerbundes im September 1927,Potsdam 1927;Karen Jeppe,Neu-Armenien im Abrahamsland,Potsdam 1930;Johannes Lepsius,Wie lange noch?:Eine Frage an deutsche Leichtgläubigkeit,Potsdam 1932. 55-Karş. Magnus Hirschfeld (ed.),Sittengeschichte des Weltkrieges,Bd. 2,yayına hazırlayan Andreas Gaspar,Leipzig 1930,s.289 v.d. 56-Hakkında bir şey bilinmeyen yazar Peter Eberhard Mayer’in müsvetteleri bugüne dek bulunamamıştır.Metnin varlığını Darmstadt şehir arşivindeki bir belgeden öğreniyoruz.Bu bilgiyi Deborah Vietor-Engländer’a borçluyum. 57-Adolf Hitler,”Politik der Woche”,Illustrierter Beobachter,24 Mayıs 1930,tıpkıbasımı:Bärbel Dusik,Klaus A. Lankheit v.d. (ed.),Hitler:Reden,Schriften,Anordnungen,Februar 1925 bis Januar 1933,Bd. III/3,Münih 1994,s.202-206.Dieter Pohl’a (Klagenfurt) bu ve izleyen üç belgeye dikkatimi çektiği için teşekkür ederim. 58-Münih’te bir NSDAP üye toplantısında konuşma,30 Temmuz 1927,ay.,Bd. II/1,Münih 1992 içinde,s.413-438,hier s.429.Karş. ayrıca “Young-Plan und Parlamentswirtschaft”,5 Ekim 1929,agy,Bd. III/2,Münih 1994,s.395-399. 59-Nürnberg’de bir NSDAP toplantısında konuşma,3 Aralık 1928,age.,Bd. III/1,Münih 1994,s.297-316,burada s.310. 60-Aralarından biri,Antony Krafft-Bonnard,Für Armenien Gerechtigkeit und Genugtuung,Zürih,Berlin-Steglitz 1930. 61-1927’de 3. baskı yayımlanmıştı.4. baskıya önsözde belirtildiğine göre:Potsdam 1930,s.XXX. 62-Heinrich Vierbücher,Was die kaiserliche Regierung den deutschen Untertanen verschwiegen hat:Armenien 1915:Die Abschlachtung eines Kulturvolkes durch die Türken,Hamburg 1930. 63-Donat,”Armeniermassaker”,s.77,90. 64-Melkon Krischtschian,Deutschland und die Ausrottung der Armenier in der Türkei:Ein Rückblick,Potsdam 1930,s.4. 65-New York Times,30 Mart 1933. 66-“Bu gece,Ermenilerin yaklaşık kırk yıl önce uğradıkları kıyımlardan sonra ilk kez,Britanya’daki tüm Hristiyan kiliselerinin liderleri aynı platformda buluşacak.Hitler rejiminde Yahudilere reva görülen muameleye yönelik olarak Queens Hall’da düzenlenen büyük bir protestoya katılacaklar”,gazete kupürü:”Hitler and the Jews”,27 Haziran 1933 (başlıksız),Berlin Yahudi Müzesi’nde Leo Baeck Institute arşivi,Mikrofilm 129. 67-Buradaki alıntının kaynağı:Franz Werfel,Die vierzig Tage des Musa Dagh,Roman,2 cilt,Berlin (Demokratik Alman Cumhuriyeti) 1987.Werfel romanı 1929’da Şam’da bulunurken tasarladı ve Temmuz 1932-Mart 1933 arasında kaleme aldı.Karş. Sonsöz,a.g.e.,Bd. 2,s.451. 68-Demek ki Mayıs 1933’teki kitap yakmalar sırasında Werfel’in başka kitaplarıyla birlikte ateşe atılmış olamazdı.Oysa bazı yerlerde böyle yazılır,örneğin Yair Auron,”Jüdische,zionistische und Israelische Reaktionen auf den Völkermord an den Armeniern”,Kieser,Schaller (ed.),Völkermord içinde,s.577-591. 69-Werfel,Musa Dagh,Bd. 1,s.133-149. 70-Ebd.,s.142.”Veba” kelimesinin Yahudilerle bağlantılı kullanılmasının örnekleri,NSDAP valilerinden Jakob Sprenger’de bulunabilir.11 Mart 1933,Walter Roller,Susanne Höschel (ed.),Judenverfolgung und jüdisches Leben unter den Bedingungen der nationalsozialistischen Gewaltherrschaft içinde,Bd. 1,Tondokumente und Rundfunksendungen 1930-1946,Potsdam 1996,s.21;keza:Der Stürmer,Nr.27,Juli 1933,s.3. 71-Herbert Friedenthal,”Franz Werfels neuer Roman”,Der Morgen,Februar 1934,s.479.
72-Karş. Werfel,Musa Dagh,Bd. 2,s.416.Ermenilerin İtilaf kuvvetlerine ait bir savaş gemisi tarafından kurtarıldıklarından konsolos Rößler bahsetmişti:Rößler’in Şansölyeye raporu,8 Kasım 1915,Deutschland und Armenien içinde,s.177,ayrıca Gust,Völkermord içinde,s.351. 73-Werfel’in Filistin’deki [alılmaması?] üzerine bkz. Joni Kreutner,”Deutsches Judentum und die Rezeption des Völkermordes an den Armeniern (1896-1939)”,Vortrag 12-13 Kasım 2005,Basel (yayımlanmamış taslak);Auron,”Reaktionen”,s,578,586;ay.,”The Forty Days of Musa Dagh:It’s Impact on Jewish Youth in Palestine and Europe”,Hovannisian (ed.),Remembrance içinde,s.147-167;ay.,Banality of Indifference:Zionism and the Armenian Genocide,New York 2000,s.293-301. 74-Karş. Saul Friedländer,Nazi Germany and the Jews,Vol. 1:The Years of Persecution,New York 1997,s.12. 75-Willy Cohn,Kein Recht,nirgends:Tagebuch vom Untergang des Breslauer Judentums 1933-1941,2 cilt,yay.haz. Norbert Conrads,Köln 2006,cilt 1,s.148. 76-Pariser Tageblatt,21 Ekim 1933,s.4. 77-Raphael Abramovitch v.d. (ed.),Algemeyne Entsiklopedye,Bd. 4,Paris 1937,Sp. 472.Barry Trachtenberg’e (Albany) bu konuda bilgilendirdiği ve Yiddişçeden çevirdiği için teşekkür ederim.Ayrıca bkz. Barry Trachtenberg,”From Edification to Commemoration:Di Algemeyne Entsiklopedye,the Holocaust,and the Collapse of Eastern European Jewish Life”,Journal of Modern Jeiwsh Studies 5 (2006),Nr. 3,s.285-300. 78-Karş. Schaller,”Rezeption”,s.543-544. 79-Der Neue Brockhaus:Allbuch in vier Bänden und einem Atlas,Bd. 1:A-E,Leipzig 1938,s.136.Nasyonal Sosyalizm’de ansiklopediler konusunda bkz. Thomas Keiderling,”Enzyklopädisten und Lexika im Dienst der Diktatur?:Die Verlage F.A. Brockhaus und Bibliographisches Institut (Meyer) in der NS-Zeit”,Vierteljahrshefte für Zeitgeschichte 60 (2012),Nr. 1,s.69-92;ay.,”F.A Brockhaus im Dritten Reich”,ay. (ed.),F.A. Brockhaus 1905-2005,Leipzig 2005,s.145-187. 80-30 Kasım 1941 tarihli mektup,Hermann Samter,”Worte können das ja kaum verständlich machen” Briefe 1939-1943 içinde,yay.haz. Yad Vashem Hafıza Merkezi adına Daniel Fraenkel,Göttingen 2009,s.71. 81-Meyers Lexikon,yeniden işlenmiş ve resimlenmiş 8. baskı,Bd. 1:A-Boll,Leipzig 1936,s.572 f. 82-Georg Leibbrandt (ed.),Die Völker des Ostraumes,Berlin 1942,s.63.Bir broşürde daha büyük bir Ermenistan planından bahsedilir ama kırıma değinilmez:”Die Sowjet-Union:Gegebenheiten und Möglichkeiten des Ostraumes”,Tornisterschrift des Oberkommandos der Wehrmacht,PA AA,Abt.Inland,H. 72,Berlin 1943,s.25. 83-Karş. Armin Fuhrer,Tod in Davos:David Frankfurter und das Attentat auf Wilhelm Gustloff,Berlin 2012. 84-“Montag Urteil im Frankfurter-Prozeß”,Pariser Tageszeitung içinde,13 Aralık 1936,s.1. 85-Karş. Helveticus,”Die Wahrheit über den Prozeß Frankfurter”,Jüdische Revue içinde,Januar 1937,s.1-11. 86-Sch. Lewai,zikreden C.Z. Klötzel,”Englische oder arabische Lösung”,Jüdische Revue içinde,September 1936,s.1-11,hier s.7-11. 87-“Die Bestandsaufnahme jüdischer Vermögen in Deutschland”,Ordo:Organ des Comité Juif d’Études Politiques,Almanca baskı içinde,Paris 1938,Nr. 4,s.20. 88-Frank Bajohr,Christoph Strupp (ed.),Fremde Blicke auf das “Dritte Reich”:Berichte ausländischer Diplomaten über Herrschaft und Gesellschaft in Deutschland 1933-1945,Göttingen 2011,s.160. 89-Neuer Vorwärts (Paris),20 Kasım 1938,s.1. 90-Karş. Deutschland-Berichte der Sozialdemokratischen Partei Deutschlands (Sopade) 1934-1940,yay.haz. Klaus Behnken,Bd. 6:1939,Salzhausen 1989,s.202. 91-Lichtheim’dan Londra’daki Dünya Siyonist Örgütü’nün mali ve idari sekreteri Joseph Lifton’a,12 Ekim 1939,zikreden Raul Hilberg,Täter,Opfer,Zuschauer:Die Vernichtung der Juden,Frankfurt am Main 1997,s.256. 92-Tehcir planları hakkında karş. Wolf Gruner,”Von der Kollektivaus weisung zur Deportation der Juden aus Deutschland:Neue Perspektiven und Dokumente (1938-1945)”,Birthe Kundrus,Beate Meyer (ed.),Die Deportation der Juden aus Deutschland:Pläne,Praxis,Reaktionen 1938-1945 içinde,Göttingen 2004,s.21-62. 93-İltica eden Alfred Wiener (1885-1964) 1933 yazında Amsterdam’da yerli Yahudi cemaatinden David Cohen’le birlikte bir haber merkezi kurdu.Bu ikisi 1934’ten itibaren Nazilerin Yahudi takibatı üzerine haberler yayımladılar.Savaş başladıktan kısa bir süre sonra merkez Londra’ya taşındı ve daha sonra kurulacak olan Wiener Library’nin temel sütununu oluşturdu. 94-Amsterdam’daki Jewish Central Information Office’in raporu,22 Şubat 1940,Wiener Library,066-WL-1625,s.2.Lepsius alıntısının kaynağı Deutschland und Armenien’in girişindendir,s.XXV f. 95-Die Tribuene,1940,Nr.4,s.110-112.
96-Andrea Bartl (Bamberg),22 Ekim 2010 tarihinde University of California,Los Angeles’ta yapılan “Jews and Judaism in the Work and Biography of Franz Werfel” adlı uluslararası konferansa sunduğu “Der armenische Holocaust als Spiegelung jüdischen Schicksals:Die vierzig Tage des Musa Dagh” başlıklı tebliğinde bu paralelliğe dikkat çeker. 97-Karş. Auron,”Reaktionen”,s.578-587;ay.,”Musa Dagh”,s.147-167;ay.,”Indifference”,s.301-308. 98-Karş. Werfel,Musa Dagh,Bd. 1,s.244 f. 99-Das Bertelsmann Lexikon in vier Bänden,Gütersloh 1953,Bd. 1,s.205-206,Bd. 4,s.333. 100-Lexikon der Büchergilde in 20 Bänden,Bd. 1,Frankfurt am Main v.d. 1974,s.316. 101-Meyers Kleines Lexikon in drei Bänden,Bd. A-Globus,10.,tamamen yeniden işlenmiş basım,Leipzig 1967,s.142. 102-Tek bir örnek verelim;Demokratik Alman Cumhuriyeti’nde ders kitabı işlevi gören Minol dizisinde buna tek bir atfa bile rastlanmaz.Karş. Fritz Klein,Deutschland 1897/1898-1917,Berlin (Doğu) 1977,s.70,195.Burchard Brentjes’in Drei Jahrtausende Armenien kitabında Soykırım,Lepsius’un tasvirlerine dayanarak Ermeni tarihinin bir parçası olarak işlenir.Leipzig 1973. 103-Bremenli tarihçi Helmut Donat Donat&Temmen Yayınevi’nden,bu konuyla ilgili tıpkıbasımlar yayımladı,örneğin Lepsius,Deutschland und Armenien (1986),keza Vierbücher,Regierung (1985) 104-Meyers neues Lexikon,10 cilt,Bd. 1,Mannheim v.d. 1994,s.303. 105-1996’da Bochum’da 1878’den günümüze Ermenistan’ın tarihine ilişkin yapılan uluslararası bir toplantıda Soykırım da konu edildi.Bochum’daki üniversitede 1995’ten beri Diaspora ve Jenosid Araştırmaları Enstitüsü vardır. 106-Karş. Thomas Nipperdey,Deutsche Geschichte 1866-1918,Bd. 2:Machtstaat vor der Demokratie,München 1992;Heinrich August Winkler,Der lange Weg nach Westen,Bd. 1:Deutsche Geschichte vom Ende des Alten Reiches bis zum Untergang der Weimarer Republik,München 2000;Hans-Ulrich Wehler,Deutsche Gesellschaftsgeschichte,Bd. 4:Vom Beginn des Ersten Weltkrieges bis zur Gründung der beiden deutschen Staaten 1914-1949,Münih,2003. 107-Heinrich Vierbücher,Regierung,s.55. *Wolf Gruner,Nasyonal Sosyalist Rejimde Yahudi Olan ve Yahudi Olmayan Almanlar 1915-1916 Soykırımı Hakkında Ne Biliyorlardı?:”Ermeni Kıyımı”;(çev.) Tanıl Bora,Birikim,Sayı:299-300,Mart-Nisan 2014,s.23-38.


Gönderen: Nurhan Becidyan

Yorumlar kapatıldı.