İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Dersim Aleviliği, melez bir kimlik Günümüzde Ermeni ve Türk kimliği Başka bir bakış

Erwan Kerivel / Alevilik üzerine araştırmaları bulunan Fransız yazar.

Dersim’in kimlik arayışına dair makalelerinde (“Dersim’in kimlikleri” ve “Dersim’in alevi olmuş Ermenileri”) Ermeni etnolog Hranoush Kharatyan Dersim’in Alevi topluluklarının Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde kimlik algılarına dair ilginç bir çalışma sunuyor. Ancak sadece Ermeni ve Batılı kaynakların incelenmesi Alevi inancını anlamak için gereken tüm unsurları sağlamıyor. Eski Pers inançlarına dayanan kökenleri ile aşiretsel ve dini çifte yapılanması önemli faktörler olarak öne çıkıyor. Tek bir etnih köken aramak yerine tarih boyunca toplulukların karışarak melez bir yapı oluşturmalarını öne çıkarmak daha doğru olacaktır.


Günümüzde devam eden kimlik tartışması « Biri olalim, iri olalim, diri olalim » felsefesini temel alan mazlum bir topluluk için parçalayıcı bir etken olma riskini taşıyor.

Bu tartışmada dört farklı karşıt görüş mevcut. Halaçoğlu gibi radikal Türk milliyetçileri Dersim Alevileri’nin “Kürtleşmiş Türkmenler” olduğunu ispat etmeye çalışırken Ermeni Patrikhanesi yetkilileri Patrik vekili Ateşyan’ın açıklamalarında olduğu gibi “Din değiştirmiş Ermeni toplulukları” olduğunu ifade ediyor. Kürt milliyetçileri ise Dersimlileri bağımsızlığı ve özerkliği için mücadele eden Kürt milletinin içinde kabul ediyor. Kharatyan’ın makalesinde belirttiği gibi son olarak da “Zazacı” akım Dersim Alevileri’nde etnik ve milli bir özellik görüyor.

Aslında benim için bu tezlerin hiçbiri tatmin edici değil. Yüzyıllar boyunca melez topraklar olan Dersim’in tarihine baktığımız zaman günümüzdeki Alevi nüfusun farklı etnik kökenlerin özgün bir sentezi olduğunu görüyoruz: Ermeni, İran Deylem, Kürt ve Türkmen. Bu yüzden Sigest Yayınları’ndan çıkan “Güneşin çocukları, Dersimli Aleviler ve Ermeniler” kitabımda bu toplulukları “Kürt Alevi” ya da “Zaza Alevi” olarak değil “Dersimli Aleviler” olarak tanımlamayı tercih ettim.

Osmanlı döneminde Kızılbaş olarak adlandırılan ya da “Mum söndüren”, “mürtedi”, kafir (“zındık”, “rafizi”) gibi hakaretamiz sözlerle tanımlanan Aleviler “zimni” statüsüne sahip olmamaları ve millet sistemi tarafından korunmamalarından ötürü her daim Hristiyanlardan daha aşağıda bir sırada kabul edilirlerdi. Ancak 19. yüzyılın sonundan itibaren Osmanlı yetkilileri Alevileri “Müslüman” nüfusa dahil etti. Bunu da İmparatorluğun Hristiyan nüfusunun ağırlığını azımsamayı hedefleyen bir propaganda yapmak ve Alevileri “Hristiyanlara karşı cihat” davasına kazanmak kaygısıyla yaptı. Markus Dressler’in harika çalışması Writing Religion, the making of Turkish Alevi Islam bu olguyu daha iyi anlamak için önemli bir araştırma sunuyor.

Bu topluma verilen farklı isimler sıklıkla bir Fars kökenine atıfta bulunuyor ve büyük ihtimalle Alevilerin islamlaşmamış olma özelliğine bağlı. Matti Moosa  Ermenilerin Alevilere “Garmir Gelukh” ismini verdiğini, bu ismin kelimesi kelimesine Kızılbaş anlamına geldiğini ama aynı zamanda Farsları da içerdiğini belirtir. (1). Aynı şekilde Osmanlı’nın kullandığı terimler de bu anlamlara sahiptir : “Özünde “zındık” terimi (mürtedi, kafir) doğrudan Zerdüştler, Mazdakistler ve Manikeenlerle ilgisi vardır. İslam tarihinde ilk “zendeka” hareketleri İslami bir görüntünün altında eski İrani inanç sistemlerini sürdüren Fars kökenli gruplar anlamına gelir”. (2)

16. yüzyılda Şah İsmail döneminde Kızılbaş hareketinin Anadolu’ya yaygın bir şekilde girişinden sonra yeni bir sözcük kullanılmaya başlar : “Tat”. “Kökenleri belirlenemeyen, bir kısmı en azından Alevilerin arasında yer alan başka bir grup Tat’tır. Bu kelime de Osmanlı belgelerinde açıkça olumsuz anlam taşır. Bu yüksek dönemde bu adlandırma “yabancı” ama aynı zamanda “İranlı” anlamında kullanılır.

Son olarak çok sayıda, özellikle de Dersimli Alevi Fars ülkesinin Orta Asya ile sınırlarında bir bölgeden, Horasan’dan geldiklerine inanırlar. Bu efsanevi ilk vatan bir kısmı Anadolu’nun yerli halkı olan, diğer bir kısmı Batı İran’da bulunan Gilan ve Deyleman ya da Kırmanşah’tan gelmiş Dersim Alevileri’nin vatanı değildir. Söz konusu Horasan coğrafi değil, edebi bir yerdir, Arap yazarların bahsettiği gibi “Doğan güneşin ülkesi” İslamiyet öncesi eski inançlarına bağlı kalan Pers topraklarını ifade eder. Bu mecazi tanımın dışında Horasan aynı zamanda tarihsel olarak Dersim Kızılbaşlarını 17. yüzyılda Fars ülkesini işgal etmekle tehdit eden Sunni Özbeklere karşı kullanan İran’ın Safevi Şahları’nın onları zorla yerleştirdiği yerdir. Tarihçi Mehmet Bayrak’a göre 60 000’e yakın Kızılbaş bu şekilde kuzey doğu İran’a sürüldü, bir bölümü oraya yerleşirken diğerleri yaklaşık 30 sene sonra oradan geri döndü. (4)

Dolayısıyla, Kharatyan’ın söylediğinin aksine, 19. yüzyılın sonundan önce Dersimli Alevilerde İran kültürel, dini ve tarihsel alanıyla güçlü bir şekilde bağları olan bir Kızılbaş kollektif kimliği mevcuttu.  Sonradan Batılı ve Ermeni etnologlar, tarihçiler ve coğrafyacıların neredeyse tamamı bu toplulukları “Kürt” olarak tanımlarlar. Alman coğrafyacı Kiepert 1855’te çizdiği bir haritada onları “Dujik’in bağımsız Kürtleri” olarak tanımlar, Rusya’nın Erzurum Konsolosu Alexandre Jaba 1850’de “Dujik Kürt aşireti”nden bahseder. Jaba Türklerin onlara “Dujik” ya da “Ekrad” (Kürt) dediğini ama “Esas Kürtlerin onlara Kızılbaş adını verdiklerini” yazar. (5) Dönemin Osmanlı arşivleri de “Ekrad” (Kürtler) ya da “Yörük Ekrad Tayfesi”nden (Kürt göçebe aşiretleri) bahseder. Ancak Kürt milli meselesinin henüz ortaya çıkmadığı ve aşiret ve klancılığın temel yapıyı oluşturduğu bir dönemde bu “Kürt” adlandırmalarını etnik bir anlamdan ziyade göçebe ve köylü faaliyetlerine bağlamak gerekir. Bu konuda Garnik Asatryan yüzyıllar boyunca Kürt kelimesinin anlamını şöyle verir : 6. ve 7. yüzyıl İran metinlerinde « kurtan ou martohm-i kurtan” olarak geçenler göçebe, çadırlarda yaşayan ve yaylacılıkla geçinen hayvan yetiştiricisi toplulukları ifade eder, 8. ve 12. yüzyıl Arap-Fars metinlerinde “kurdan ya da akrad” göçebe, haydut ya da hayvan yetiştiricisi anlamlarında kullanılır. (6)

Ermeni Patrikhanesi’nin 19. yüzyıl sonunda tuttuğu ve 1913’te Paris’te yayınlanan 6 doğu vilayetine dair istatistikleri “Yerleşik Kürtler”, “Göçebe Kürtler”, “Kızılbaş” ve “Zazalar” arasında net bir ayrım yapar. (7) Patrikhanenin rakamlarına göre Dersimliler “Kızılbaş” kategorisine girer, “Zaza” kategorisi Solhan ve Bingöl’ün sünni Zazaları için kullanılır.

Dersimli Alevilerdeki kimlik kavramı aşiret ve dinsel yapılanma açısından anlaşılmalıdır. Kharatyan’ın makalesinde belirttiği gibi “Dersimliler aşiret adı verilen aile (ya da kabile) isimleriyle birbirlerini tanırlardı”. Kabile ve aşiret yapısına dahil olmak özerklik değeri taşımasından ötürü birincil öneme sahipti. Dersim’de herkesin kendi “ağa”sı olduğu söylenmez miydi ? Sık yaşanan aşiretler arası toprak ya da kaynak kavgalarının sebebi buydu. Ama kimliği sadece aşiret aidiyetine ingirgememek gerekiyordu, ondan daha önemli olan dini aidiyet mevcuttu. Dersimli Alevilerin aşiretleri herhangi bir Pir ya da Dede’ye bağlılıklarını, ikrar vermelerini, bu kişilerin ruhani bilgelikleri ve mucizevi yeteneklerine (keramet) göre belirliyorlardı.  Ocak adı verilen bu Dede soyları ve aşiretlerin onların dini otoritesine verdikleri ikrar aşirete aidiyet kadar önemliydi. Dersimliler arasında aşiret adı ile aşiretin ikrar verdiği Ocak’ın adı arasında bir kimlik karmaşası ender olmayan bir durumdu. Hatta bazen aynı ismin etrafında çifte bir aidiyet söz konusuydu : Kureyşan aşireti ve Kureyşan Ocağı gibi. Aşiretin sosyal katmanlarına bakıldığında dini yönün önemli olduğu görülür. Dede soyundan gelen bir aşiretin üyeleri Ras, böyle bir soydan gelmeyenler ise Ram olarak adlandırılırlar. Anne bir Dede soyundan geliyor, baba gelmiyor ise tanımlama “Tikmê” ara kategorisi ile yapılıyordu. Baba Ras, anne Ram ise çocuklar Ras oluyordu.

Ocak’a ikrar verme olarak adlandırdığım dine bağlı kimliğe odaklanırsak, 19. yüzyılın Ermeni yazarları tarafından tanımlanan dilbilimsel kavramlar artık geçerli değildir. Dersimli Alevilerin üç büyük Ocağı üç farklı dili konuşmaktadır : Kureyşanlar Zazaca, Bamasuran Kurmanci, Sarı Saltuk Türkçe konuşur. Araştırmacı Ali Kaya’nın belirttiği gibi bu durum aşiretlerin bazen iki dilli olmasını açıklar. Ali Kaya’nın verdiği listeye göre 126 aşiret’in 80’i sadece Zazaca, 23’ü sadece Kurmanci, 22’si Zazaca ve Kurmanci, 1’i de sadece Türkçe konuşur. (8) Dersimli Alevilri sadece Zazaca konuşan ve dolayısıyla Zaza etnik kökeninden gösteren kısaltmalar tamamen indirgemeci ve kısmen yanlıştır. Ermeniliği sadece Ermenice konuşmak ve Apostolik Kilise’ye aidiyetle tanımlamak kadar dar bakışlı bir görüştür.

Çünkü kuşaklar boyunca Alevi inancında yaşamış, bazen Ermenice, ama çoğunlukla Zazaca ve Ermenice karışımı bir dilde konuşan Dersimli Ermenilerin yeniden keşfinin bugün gösterdiği Dersim’in kültürel melezliğinin zenginliğidir. Dersimli Aleviler insana olan inançlarını koruyarak kendilerini Ermeni, Zaza, Kürt ya da Türk kimliğine ait hissedebilirler. Çünkü “onlar 72 millete bir nazarda bakarlar”. Hristiyanlığa dönüş ve Ermeni isimlerinin alındığı vaftizlerle Dersimli Ermeniler Derneği’nin seçtiği başka bir yol olarak görünüyor. Bu herkesin seçmeye hakkı olan bir yoldur, ancak uzun vadede Dersimli Alevileri oluşturan bir parçadan mahrum bırakacaktır.

 1) Matti Moosa, Extremist Shiites, the Ghulat Sects, Syracuse University Press, New York, 1988

2) Ceren Selmanpakoglu, The formation of Alevi Syncretism, Université Bilkent, 2006

3) Luminita Munteanu, Les Alevî ou la traverse du desert. Réflexions sur une centralité manquée, Annals of Sergiu Al-George Institute 6-8 (1997-1999), 2004

4) Mehmet Bayrak, Dersim-Horasan Hatti nere düser? Kiziltepe Times, 07/12/2012

5) Alexandre Jaba, Recueil de notices et récits Kourdes, Académie Impériale des Sciences de St Petersbourg, 1860

6) Garnik Asatryan, Prolegomena to the study of the Kurds, Iran and the Caucasus 13 (2009)

7) La Question arménienne à la lumière des documents, Augustin Challamel, Paris, 1913

8) Ali Kaya, Baslangicindan günümüze Dersim tarihi, Demos Yayinlari, 2010


http://repairfuture.net/index.php/tr/identite-baska-bir-bakis/dersim-aleviligi-melez-bir-kimlik


Yorumlar kapatıldı.