İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

“6-7 Eylül’de Bir Komşumuz Korudu, Diğeri İhbar Etti”

Nilay Vardar

Ara sıra bisikletiyle yokuşlarından tırmandığı çocuklukluk günleri için adaya geliyor. Sürüldüğü memleketine bir daha geri dönmek onun için oldukça zor. Çocukluk anıları hala çok yakın, Büyükada ise artık çok uzak. “Babamın dükkanının yandaki Türk kahveci komşusu Ali, geç saatlere kadar Türk bayrağı açarak bizim kunduraca dükkanımızı korudu. Fakat maalesef gece yarısından sonra bütün bu kişiler yağmadan ayrılırken dükkanın öteki tarafında bulunan eczacı Şinasi Rıza Bey onlara ‘arkadaşlar bu dükkanı unutunuz kırmadınız’ diye seslenip emir verdi.”
Stathis Arvanitis, 6-7 Eylül 1955’te başlarına gelenleri böyle anlatıyor. 

Henüz sekiz yaşındaymış camdan hiç unutmayacağı o görüntüleri izlerken, 15’ine geldiğinde ise sadece malları değil kurtardıkları canları da fazla gelir yaşadıkları topraklara. 
Babası Yunan tebalı olduğu için bir gecede 1964’te Büyükada’dan ilk sınırdışı edilen Rum olur. Arkasından o da annesiyle birlikte bir gemiye atlayarak bir daha dönememek üzere kovulurlar memleketlerinden. 
Oysa sadece annesi ile babası değil, 1850’lilerde Santorini’den gelen dedesi ile Sakız adasından gelen ninesi de büyükadada tanışıp bir hayat kurmuşlardır. 
Dedesinin 23 Nisan sokaktaki dükkanında yaptığı kunduracılık mesleğini babası ile amcası devam ettirir. En ünlü müşterileri de milletvekili Hasan Saka’dır. Şimdi ne o dükkan yerinde, ne de Arvantis ailesi yurdunda. 
Stathis Arvanitis 65’ine bastı. Elektronik mühendisiliğinden emekli olduktan sonra Atina’da 1967’den beri İstanullu Rumlar için ayda bir çıkan Politis dergisinde ve Türkiye’de çıkan Adalı dergisinde yazıyor. 
Fener Rum lisesinde arkadaşlarıyla-1962
Ara sıra bisikletiyle yokuşlarından tırmandığı çocuklukluk günleri için adaya geliyor. 
Kovulduğu memleketine bir daha geri dönmek onun için oldukça zor. Çocukluk anıları hala çok yakın, Büyükada ise artık çok uzak. 
Stathis Arvanitis, kovulmalarını bianet’e anlattı.
Stathis Arvanitis Patrik Atinagoras ile birlikte-1952
Adada siz çocukken nasıl bir yaşam vardı?
Adada benim yaşadığım yıllarda hiç sorunsuz harika bir hayat vardı. Nüfusun çoğu gayrimüslimdi. Rum, Ermeni, Yahudi, Türk. Benim 1960’ta mezun olduğum Rum İlkokulu’nda 150 öğrenci okurdu. 6-7 Eylül’den sonra “Vatandaş Türkçe konuş’’, “Rumlardan mal almayın çünkü her verdiğiniz kuruş Kıbrıs’taki kardeşlerimize bir mermidir’’ diye sloganlar ve tartışmalar meydana gelmeye başladı. Ve çocukluk hayatımız sıkışmaya başladı. Vapurların içinde Rumca konuşmaktan korkar olduk. İlkokulda Türkçe dilinde olan derslerde yanındaki arkadaşınla Rumca konuşmak yasaklandı. 
6-7 Eylül’ün geleceğini hissetmiş miydiniz?
Annemle o sene Bursa’ya tatil için gitmiştik. 4 Eylül’de adaya dönme kararı aldık. Bursa’dan başka beş yolcu ile bir büyük dolmuşa bindik ve Yalova’ya hareket ettik. Yolda öteki yolcular İstanbul’a Rumların mallarını kırmak için gittiklerini aralarında konuşmaya başladılar. Ben sekiz yaşındaydım. Annem sonra anlattı bana. Bir an yolda annemden Rumca dilinde su istedim. Rumca konuştuğumu duyunca onlar lafını birden bire kesip bir daha Yalova’ya kadar ağızlarını açmadılar. Yani öncesinden aşağı yukarı ne olacağını biliyorduk.
Saat kulesi-1955
Neler yaşadınız?
Bizim adada yaşadığımız ev saat kulesinin solundaki kiliseye ait binaydı. Ve bu yüzden adada olan bütün olayları izledik. Bu binada bizden başka yaşayan Rum kiracılar vardı. Çoğu papaz. 6-7 Eylül olaylarında saat meydanı önünde belediye kamyonlarının içi Anadolu yakasından gelen kişiler ile doluydu. İçinde yol inşaatında kullanılan taşlar vardı. Bu adamlar kamyonların üstünden sağa sola Rumların dükkanlarına ve evlerine taş atıp camları kırıyorlardı. Öte yandan başka kişiler dükkanlarda bulunan malları yollara atıyorlardı. Bu vaziyet gece yarısına kadar sürdü.
O günkü korkumuz, bu kişilerin bizim binaya gelmesi ve orada kalan papazları öldürmesiydi. Sonunda öyle bir olay olmadı ve sadece evimiz yüksek katlı olduğu için bir camı kırıldı. Arka tarafta bulunan Meryem Ana Kilisesi’ni yaktılar  fakat erkenden söndürüldü.
Kunduracı dükkanı önünde Arvantis’in babası Hristo Arvantis 
Babamın dükkanının yandaki Türk kahveci komşusu Ali geç saatlere kadar Türk bayrağı açarak bizim kunduraca dükkanımızı korudu. Fakat maalesef gece yarısından sonra bütün bu kişiler yağmadan ayrılırken dükkanın öteki tarafında bulunan eczacı Şinasi Rıza Bey onlara “arkadaşlar bu dükkanı unutunuz kırmadınız’’ diye seslenip emir verdi. Bütün cam vitrinleri kırıp malları yağmaladılar. Sabah erken saatlerde ada askerlerle doldu. Çünkü örfi idare olmasına emir verildi. Bütün bu kişiler o anda yük deniz motorlarına binip karşı sahillere geçip dağıldılar. Öteki gün bütün adanın merkezi yollar falan dükkanlardan atılan mallar ile doluydu.
Türkiye’den gitmeye ne zaman ve neden karar verdiniz?
Bu olaydan sonra artık bütün gayrimüslimler korku içinde yaşadılar. Türkiye’den kendi kendimize ayrılmadık. 1964’te babam Rum tebalı olduğu için adadan sınırdışı edilen ilk kişiydi. Babam kendisinin sınırdışı edileceğine inanmıyordu. Sadece zengin iş insanlarının ve Yunan dernekleri ile uğraşanların kovulacağını sanıyordu.
 
 Akdeniz gemisi
Ama birkaç gün sonra işe giderken o günkü gazetede ismini gördü. Ağlayarak eve geldi ve biraz sonra polis memuru ile İstanbul’a gitti. Orada Sirkeci’de 4. şubede ifade verdi, mahkum gibi fotoğrafı çekildi. Ve parmak izleri alındı. Sonunda yalan olan bir suç ilanını zorla imzalayarak serbest bırakıldı. Suçu İsviçre’den Kıbrıs’a yardım için para kaçırmaktı. Ondan sonra eve döndü ve bir hafta içinde gitti. Beraberinde 20 kiloluk eşya ve 20 dolar vardı. Beraber almak istediği bir azizin resmini gümrükçüler tarihi eser sayarak ona vermediler.
Adayı terk etmeden önce Arvantis arkadaşlarıyla-1964
Babam gidince biz de annemle beraber Akdeniz yolcu gemisi ile Türkiye’yi terk ettik. Yaşım 15’ti. Babam kısa zamanda döneceğini inanıyordu. Ama 1975’e yani hayatta olduğu yıllara kadar gelemedi; çünküparmak izi alınan kişilerin Türkiye’ye dönmeleri yasaktı. Annem sadece annesinin cenazesi için İstanbul’a geldi. Ben ilk kez1988’de Davos anlaşmasından sonra Yunan eşim ile geldim.
Yunanistan’a gidince neler yaşadınız?
Yunanistan’a gelince başta herkes büyük zorluk çekti. İş bulmak, ev kurmak paramız olmadan çok zordu. Benim için Türkiye’dekinden farklı bir eğitim olduğu için çok zorluk çektim. Burada liseyi bitirip sonra elektrik mühendisi okulundan mezun oldum. Babam üzüntüden 10 sene içinde mide kanaması ve felçten hastalanıp vefat etti. İlk geldiğinde burada Petridis  adında başka İstanbullu kunduracılar ile büyük bir ayakkabı fabrikasında çalıştı. Ben mezun olduktan sonra 35 sene büyük bir inşaat şirketinde müdür olarak çalıştım. Ve şimdi amatör gazeteci olarak çalışıyorum.
Stathis Arvanitis oğlu Dr. Konstantin ile Büyükada’daki evlerinde
Aileniz ya da siz Türkiye’ye geliyor musunuz?
Türkiye’yi 1988’den itibaren sürekli ziyaret ediyorum. Büyükada’da işgal edilen aile evimizi 15 senelik mahakeme sürecinin ardından hazineden geri aldım. Ve geçen sene payımı müşteri bularak sattım. Şimdi artık gazete haberleri ve arkadaşlarıma rastlamak için geliyorum. Tıp mezunu olan oğlum Konstantin, bu sene Cerrahpaşa Hastanesi’nde dört ay staj için görev aldı. Büyükada’da arkadaşım kalmadı artık sadece bir kaç kişi kaldı.
Türkiye’de ya da adalarda en çok neyi özlüyorsunuz?
Büyükada’da sadece eski günleri ve yaşadığım yerleri özlüyorum. Başka bir şey kalmadı ki! Bütün Rum arkadaşlarım artık Yunanistan’da yaşıyor. Hepsi Türkiye’yi terk etti. Türk arkadaşlarım o zaman azdı. Şimdi sadece Fıstık Ahmet Tanrıverdi kaldı ve Karaduman Ailesi . O eski Rumlardan kalan çok az, yaşlı kişileri gelince ziyaret ediyorum. Eski Büyükada yok artık, bizim için bitti. Benim yaşımda olanlar yavaş yavaş vefat edince her şey bitmiş olacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son Kıbrıs gezisinde de ”Bizim kapımız geçmişteki Rum vatandaşlarına da bundan sonra gelenlere de açık” dedi. 
Bakınız. İstanbul’da 1955’ten önce 120 bin Rum yaşıyordu. Şimdi sadece yaklaşık 3 bin kişi kaldı. 1964 Rum tehciri ve 1974 Kıbrıs harekatında korkup Yunanistan’a giden Rumlardan çoğu vefat etti. O zamanki çocuk olanlar da bugün 60 yaşında ve emekli olarak Yunanistan’da ailesyle yaşıyor. Bu yaştaki insanlar nasıl dönebilir? Benim gibi sadece gezmek için geliyorlar. Bizim çocuklarımız ise Türkçe bilmiyor ve birkaç sene sonra Yunanistan’la tartışma olunca bizim gibi kovulmaktan korkuyorlar. Bir de askerlik yapamadığımız için Türkiye çocuklarımıza ve bize vatandaşlık vermek için 6000 euro istiyor. Bu krizde nasıl ödeyelim? Ayrıca biz bu bedeli niye ödeyelim. Biz ülkemizi terk etmedik ki, kovulduk. (NV)

6-7 Eylül’de ne olmuştu?

6-7 Eylül 1955’de Atatürk’ün Yunanistan’ın Selanik kentinde doğduğu evin bombalanması gerekçe gösterilerek başlatılan İstanbul ve İzmir’deki ırkçı ve gerici gösteriler, azınlıklara yönelik bir tahrip ve yağma hareketine dönüşmüştü .
İki gün süren olaylarda İstanbul’da 16 Rum öldü, onlarcası yaralandı, 73 Rum kilisesi, 1 havra, 8 ayazma, 2 manastır, 3 bin 584’ü Rumlara ait olmak üzere 5 bin 538 gayrimenkul yakılıp yıkıldı. Kimi saptamalara göre 50 kimisine göre 200 gayrimüslim kadına tecavüz edildi.
Dönemin Demokrat Parti hükümetinin 27 Mayıs 1960 darbesi sonrasında Yassıada’da yapılan yargılamalarında, olayların hükümet eliyle tertiplendiği, Atatürk’ün evinin bir devlet görevlisi tarafından bombalandığı ortaya çıkarılmıştı.

Yorumlar kapatıldı.