İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

’12 yıllık AKP iktidarında Kürt, Ermeni, kadın meselesi gibi tabular devam ediyor’

PEN ve İsveç Konsolosluğu’nun düzenlediği ‘Yeni Türkiye’de İfade Özgürlüğü’ toplantısında konuşan Mehmet Altan, özgürce konuşabilme olanağının faturasının arttığını söyledi.Uluslararası PEN Kulübü ve İsveç Konsolosluğu’nun düzenlediği “Yeni Türkiye’de İfade Özgürlüğü: Toplumsal Tartışma ve Kamusal Alanda Bilgiye Erişim” toplantısında Uluslararası PEN Başkan Yardımcısı Eugene Schoulgin, yazar Mehmet Altan ve Bejan Matur Türkiye’de ifade özgürlüğü ihlalleri ile 12 yıllık AKP iktidarında tabuların değişip değişmediğini ve demokratikleşme sürecini tartıştı.

bianet.org’un haberine göre, yazar Bejan Matur, Türkiye’de Kürt, Ermeni, kadın meselesi gibi tabuların devam ettiğini belirterek,  Türkiye’de iktidar anlayışı ve onun etrafında kümelenen çıkar sınıfının şablon olarak değişmediğini dile getirdi.
İsveç Büyükelçisi Odlender: Türkiye’nin AB üyeliğini destekliyoruz
İstanbul’daki İsveç konsolosluğu’nda gerçekleşen toplantıda açılış konuşması yapan Büyükelçi Jens Odlender, Avrupa Birliği’nde şu an çeşitli tartışmalar olduğunu, fazla genişlemeden ötürü yorgunluk yaşandığını ancak kendilerinin hala Türkiye’nin AB’ye üyeliğini desteklediklerini belirterek bu amaçla toplantıyı düzenlediklerini ifade etti.
Schoulgin’in moderasyonunu yaptığı soru ve cevaplarla ilerleyen toplantıda Schoulgin Türkiye’de 1990’larla karşılaştırıldığında şiddetin azaldığını ancak farklı baskı unsurlarının ortaya çıktığını belirterek Türkiye’de tartışılmayan tabuların nasıl bir değişime uğradığını konuşmacılara sordu.
Mehmet Altan, Türkiye’de bir devlet-vatandaş ilişkisi olmadığını dolayısıyla Kemalist devlet tahakkümünün bugün dindar bir tahakküme yerini bıraktığını söylerken Matur ise Türkiye’de değişim var gibi görünse de aslında çok az şeyin değiştiğini ifade etti.
‘Dün kışlanın tabuları vardı, bugün din istismarı üzerinden siyaset yapan kesimlerin tabuları var’
Toplantıda konuşan gazeteci-yazar Mehmet Altan şunları söyledi: “Türkiye tabular ülkesi. Tabuları kıracak bir dinamizm tarihsel olarak içselleştirilmedi. Klasik AB ülkelerinin geçtiği yollardan geçmedi.
Bizim sanayileşmemizi sağlayan bir sermaye sınıfı ve proteryamız olmadı. Bunun yerine saray ve tebaa ayrımı vardı. Bu cumhuriyete devlet ve halk ayrımı olarak yansıdı.
Devlet Kemalist bir anlayışı benimsedi. Bu anlayışa tutunamayanlar ise dine sığındı. Yakın zamana kadar devlet eksenli devam eden hakimlik şimdi tutunamayanların. Dün kışlanın tabuları vardı bugün din istismarı üzerinden siyaset yapan kesimlerin tabuları var.
‘Baskının şekli değişti’
 Dünyada 57 islam ülkesi var. İslam nüfusu dünya nüfusunun dörtte biri. Ama bu 57 ülkenin toplam üretime katkısı yüzde 11. AKP iktidara geldiğinde Türkiye’yi demokratikleştirerek dünyadaki diğer 56 islam ülkesine de ciddi demokratik model olabileceği algısı vardı.
O nedenle ilk başta şiddet üreten odaklar ortaya çıkarıldı, AB adımları atıldı ama bu sistem radikal biçimde dönüştürülmedi. 2012’den sonra AKP ve genel başkanı bu yapıyı kendi lehine, tak adamlık iddiasıyla şekillendireceğini düşündü. Şiddet üreten odaklar çözüldü ama bunun kültürü ortadan kaldırılmadı. Baskının şekli değişti. Sesini duyuramaz hale getirme çabasına dönüştü. Özgürce konuşabilme olanağının faturası arttı ve bunu duyurma imkanları da kısaldı.”
Matur: Değişiyor gürünenlerin çok azı değişiyor
Yazar-şair Bejan Matun ise Türkiye’de çok az şeyin değiştiğini ifade ederek şunları söyledi: Türkiye’ye dışarıdan bakıldığı zaman ilk tanımlanan sıfatlardan biri dinamik bir ülke olması. Büyük bir dinamizm var ve bunu biz siyasette görüyoruz. Çok büyük değişim, dönüşüm ve ümitler ülkesi. Ama sonuçlara baktığımızda değişiyor görünenlerin çok azı değişiyor. Bu toplumda çok belirgin bir hayal kırıklığı oluşturuyor.
Ben kendimi demokrat olarak tanımlarım. Benim gibi pek çok arkadaşım Türkiye’nin demokratikleşmesi için kalem oynattı. Öncelikli sorunumuz militarizm ve Kemalizmin elit, dar demokrasi anlayışının değişmesiydi. Ve bu değişimin dinamiğini AKP sağlayacakmış gibi bir ümidimiz vardı. Ama geldiğimiz noktada Türkiye’de iktidar anlayışı ve onun etrafında kümelenen çıkar sınıfı şablon olarak değişmiyor, sadece kişiler değişiyor. Geçmişteki Kürt, Ermeni, kadın meselesi gibi tabular devam ediyor.
Medya ise dördüncü güç olmaktan çıktı. Onun yerinde bugün sosyal medya var. Siyasal kültürde ise ciddi bir lümpenleşme var. Eskinin siyaseti katı ve otoriter de olsa dili biraz sofistikeydi, şimdi her şey lümpenleşti.”
Toplantı soru cevap kısmının ardından sona erdi.

Yorumlar kapatıldı.