İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Yakın tarihin demokrasi rüzgarı

Cumhuriyet tarihinin tek parti dönemini 1950’de yıkan Celal Bayar’a halk “Kurtar bizi baba” diye bağırdı. İsmet İnönü, Çankaya’ya çıktıktan bir sene sonra 2. Dünya Savaşı patlak verdi. Hitler dizginleri eline aldı ve hızlıca dünyayı fethe çıktı. Savaşın etkileri Türkiye’yi çabuk sardı. İnönü ustaca bir manevrayla Türkiye’yi savaşa sokmadı ancak muhtemel bir Hitler zaferi karşısında da faşizme göz kırptı. Gayrimüslim zenginler sürüldü. Basın zapturapt altına alındı. Büyük bir komünist avı başladı. Azınlıklara dünya dar edildi.11 Kasım 1942’de Varlık Vergisi çıkarıldı. Ağır vergileri ödeyemeyen gayrimüslim zenginler Aşkale’ye sürüldü, orada cami inşaatında çalıştırıldı, malları Anadolu’dan gelmiş kapıcılara, hamallara peşkeş çekildi.

Başbakan Şükrü Saraçoğlu, varlık vergisi kanunundan bahsederken, her şeyin aslında acımasızca bir planın ürünü olduğunu itiraf ediyordu: “Bu kanun aynı zamanda bir devrim kanunudur. Bize ekonomik bağımsızlığımızı kazandıracak bir fırsat karşısındayız. Piyasamıza egemen olan yabancıları böylece ortadan kaldırarak, Türk piyasasını Türklerin eline vereceğiz. Bu memleket tarafından gösterilen misafirperverlikten faydalanarak zengin oldukları halde, ona karşı bu nazik anda vazifelerini yapmaktan kaçınacak kimseler hakkında bu kanun, bütün şiddetiyle uygulanacaktır.”
Demokrasi rüzgarı
1945 yılı, Türkiye demokrasisi için önemli bir sürecin başlangıcı oldu. 1939’dan 1945’e kadar süren 2. Dünya Savaşı’nda totaliter rejimler ağır yenilgiye uğradı. Savaşın siyasi sonuçlarından birisi de halkların demokrasiye uyanışı olmuştu. Türkiye’nin “yüzünü döndüğü” Batı’da ABD’nin öncülüğünde bir demokrasi rüzgârı esmeye başlamıştı. 24 Nisan 1945’te ABD’nin San Francisco kentinde toplanarak demokrasiyi geliştirmeye ve Birleşmiş Milletler teşkilatını kurmaya karar veren 51 ülke arasında Türkiye de vardı. Böylece Türkiye’deki siyasetin kaderi belli oldu, çok partili rejim kaçınılmaz hale geldi. Fakat 12 yıllık mutlak iktidar yerini kolay bırakmaya niyetli değildi.
İnönü’ye ilk itiraz
San Fransisco’da alınan Birleşmiş Milletler kararından cesaret alan CHP’nin 4 milletvekili Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan, 7 Haziran 1945’te Meclis Grubu Başkanlığı’na “Dörtlü Takrir” adı verilen bir talep listesi sundu. Bu liste İnönü’nün baskıcı yönetimine karşı açıktan yükselen ilk itirazdı. Dörtlü Takrir, demokratik ruhun siyasi hayatta ve parti teşkilatında hayata geçirilmesini talep ediyordu. Buna verilen karşılık beklenenin aksine, statükodan tavizin verilmeyeceğinin işaretlerini sunuyordu. CHP Meclis Grubu bu önergeyi reddetmekle kalmadı, 21 Eylül günü Menderes ve Köprülü’yü; 26 Kasım’da Koraltan’ı partiden ihraç etti. Bayar ise daha sonra istifasını verdi.
Tan Gazetesi basıldı
Aynı yıl müthiş bir komünist avı başladı. Önce 4 Aralık’ta Zekeriya ve Sabiha Sertel’in çıkardığı solcu bir gazete olan Tan basıldı. İkisi de linçten canını zor kurtardı. Öfke diğer dergi ve yayınevlerine de yöneldi. Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz ve Sabahattin Ali’nin çıkardığı Marko Paşa Dergisi, derginin adından hareketle “Milli Şef”le alay ediliyor diye kapatıldı. Her defasında dergi yeni bir isimle çıktı. 1948’da romancı Sabahattin Ali, Bulgar sınırında kafası bir kalasla parçalanarak öldürüldü.
Türkiye’deki siyasi atmosfer Milli Şef döneminde adeta kimseye nefes aldırmıyordu. Bu ortamı belki de en iyi şekilde dönemin Ankara milletvekili Hıfzı Oğuz Bekata ifade etti:
“Türk milleti, padişahları Allah’tan başka hiç kimsenin kulu olmamak için uğurlamıştır. Halkımız, padişahların mülkü olan toprakları, yalnız kendinin hâkim olduğu mesut bir vatan yapmak davasındadır. Bunun içindir ki, her Türk vatandaşı; her vatandaş ise padişah olmak için demokrasi mücadelesine gönül vermiştir. Tekrar kulun kulu olacak idiyse bütün bu macera niye?”
“Kurtar bizi baba”
Bir süre sonra sanki imana gelmişçesine ,1 Kasım 1945’te Meclis açılış konuşmasında İnönü, Türkiye’nin tek eksiğinin bir muhalefet partisi olduğunu söyledi. Bu konuşmasıyla, bir süre önce “kazan kaldırmış” olan 4 arkadaşını adeta yeni bir parti kurmaya teşvik etti. Bundan cesaret alan Bayar, Menderes, Koraltan ve Köprülü 7 Ocak 1946’da Demokrat Parti’yi kurdu. DP, tek partinin devlet üzerindeki egemenliğinin bitmesini ve Cumhurbaşkanı’nın tarafsızlığını savundu.
Yeni parti halktan büyük bir ilgi gördü. Kuruluşunun birinci haftasında 1 milyon üyeye ulaştı.
İnönü’nün damadı gazeteci Metin Toker, Celal Bayar’la çıktığı yurt gezisinde, gittikleri her yarda halkın “Kurtar bizi baba” diye bağırdığını yazdı.
Mecliste muhalefet dönemi
Tek parti iktidarı, Türkiye’yi 2. Dünya savaşı’na girmesini engellediği için halkın İnönü’nün altından heykellerini yapacağını sanıyordu. Ancak halkın kendilerini sevmediğini ve bu vesayetten kurtulmak istediğini geç de olsa nihayet anladı.
Halkın iktidarı kendisinden alacağını gören İnönü, yerel seçimleri erkene aldı. “Açık oy, gizli tasnif”le yapılan seçimlere bin bir hile de karıştırılarak CHP’nin zaferi sağlandı. 1947’de yapılması gereken genel seçimler de bu amaçla öne alındı. Sandıklar çalındı, halk tehdit edildi ve bu seçimden de CHP zaferle çıktı, DP ancak yüzde 13 oy alarak 66 milletvekili çıkarabildi.
DP’nin küçük Meclis Grubu kısa süre içinde CHP’ye karşı etkili bir muhalefet yaptı, onu demokratikleşmeye zorlandı.
Ve ‘Milli Şef’ devrildi
Bunun üzerine 16 Şubat 1950’de yeni seçim kanunu kabul edildi. Yeni kanuna göre “oylama gizli, tasnif açık” yapılacak, partiler sandık başında temsilci bulunduracak, adayların yüzde 70’i yerel örgütler tarafından belirlenecekti.
Cumhuriyet’in kapatılma kaderinden kaçamamış ilk muhalefet partisi Terakiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kurucu üyelerinden Ali Fuat Cebesoy, Fahri Belen ve Refet Bele gibi milli mücadele komutanlarını da saflarına katan DP, büyük bir gövde gösterisiyle seçime girdi. Sonuç tam bir zaferdi. Oyların yüzde 53.3’ünü alarak Meclis’e 408 milletvekili soktu. CHP yüzde 39.9’da kaldı ve 69 sandalye kazandı. Böylece Milli Şef sandıkta devrildi, iktidar DP’ye geçti.
15 general emekli edildi
Bu sırada İsmet Paşa’nın izin vermesi halinde, bir darbeyle iktidarın geri alınabileceği bildirildi kendisine ancak İnönü “halkın iradesini herkes içine sindirmeli” diyerek darbeye karşı çıktı. Buna rağmen DP kendini garantiye almak için 15 generalle 150 albayı emekliye sevk etti.
387 oyla köşke
Sıra Cumhurbaşkanlığı seçimine gelmişti. Basında bir sürü isim ortaya atıldı. Ancak DP, Bayar’ın daha önce uyguladığı taktiği uygulayarak herkesin istediği adayı gizli pusulaya yazmasını istedi, sonuç Bayar’ın lehine oldu. 22 Mayıs 1950’da toplanan Meclis, Celal Bayar’ı 387 oyla yeni Cumhurbaşkanı seçti. İnönü ancak 66 oy alabildi. Bayar daha sonra 1954 ve 57’de tekrar seçildi.
Askere teslim olmadı
27 Mayıs 1960’da askerler darbe yaptığında Celal Bayar Çankaya Köşkü’ndeydi. Teslim olmadı. “Beni milli irade getirdi, ancak o götürebilir” dedi. Kurtuluş Savaşı’ndan beri eline almadığı silahını şakağına dayadı ancak tetiğe basmaya fırsat bulmadan tabanca elinden alındı. Yassı Ada’da gördüğü kötü muameleye dayanamayarak bu kez de kemeriyle kendini boğmaya kalkıştı ancak bunu da beceremedi.
Yapılan yargılamalar sonucunda Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan idam edildi. Askerler, Başbakan Menderes’i astılar ama yaş haddi (o dönem Bayar 78 yaşındaydı) Türkiye’nin ilk sivil, üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ı idamdan kurtardı.
HABERTÜRK
http://www.kanalahaber.com/haber/yasam/yakin-tarihin-demokrasi-ruzgari-185546/

Yorumlar kapatıldı.