İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Musul’un Düşmesinden Sonra Türkiye ve Irak Kürt Bölgesel Yönetiminin İlişkileri

Sardar Aziz, Gorran Stratejik Araştırmalar Merkezi Üyesi
Yüzyıl önce, Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetiminde Irak üç vilayete ayrılmıştı. Haziran ayında Musul’un düşmesinden sonra ülke bu duruma geri dönüş yolunda ilerledi. Bu kısa makalede Musul’un düşmesinin, Türkiye ve Kürt Bölgesel Yönetiminin ilişkisine olumlu yöndeki katkılarından bahsedeceğim. Musul’un düşüşü, Türkiye ve Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) ilişkilerini sağlamlaştıracak ve derinleştirecektir. Geçmişte barış, ticaret ve güç dengesi gibi faktörler Türkiye’nin ve IKBY’nin ilişkilerini şekillendirdiyse, Musul’un düşüşü de bu faktörlerden biri olarak yerini alacaktır.

IKBY’ninIrak içinde ve Ortadoğu’da daha fazla etkinlik ve mevcudiyet kazanma isteği bilinen bir gerçektir. Diğer taraftan, Türkiye de aynı şekilde dünyada ve özellikle de Ortadoğu’da çok daha fazla etkinlik kazanmak istemektedir. Türkiye ancak, Ortadoğu’da çok etkili olursa küresel anlamda büyük bir güce sahip olabilir. Kürtler, Türkiye’nin Ortadoğu politikasında önemli bir rol oynuyor. Bu durumda Türkiye ve Kürt Bölgesel Yönetiminin ilişkisi için bir mantık birliği ve köklü bir değişim demektir. IKBY, merkezi hükümetin ülke toprağı üzerindeki kontrolünü kaybettiği zaman ortaya çıkmıştır. Sonuç olarak Irak, Sovyet biçimi merkeziyetçilikten başarısız devlete dönüşmüştür.  Bu durum da Irak’ta federal sistemin çıkışı için uygun bir zemin hazırlamıştır. Diğer uluslararası güçler gibi Türkiye de, uzun bir süredir Irak’ta merkezi birlik hükümetini desteklemektedir. Irak’ın toprak bütünlüğünün korunmasına endekslenmiş klasik yaklaşımı,Irak’taki sosyal bütünlüğü onarılamayacak bir şekilde bozmuştur. Türkiye’nin duruşu uzun yıllar kendi çıkarlarını gözetmekten daha ziyade ideolojik gözükmekteydi(Şu günlerde Türkiye’deki iki ana muhalefet partinin de,bu epeyce eski görüşü sürdürmekte olduğunu belirtmekte fayda vardır).

Saddam sonrası dönemin ilk yıllarında Türkiye Irak ile ilgili tek bir politika benimsemenin mümkün olmadığının farkına vardı. Sonraki dönemde ise ülkenin farklı etmenlerini ve onlarında farklı çıkarlarını içine alan bir dizi politika gerekli olmuştur. Musul’un düşüşü Iraklı grupları birbirinden daha çok uzaklaştırmaktadır. Şu bir jeopolitik gerçektir ki: Irak ne kadar karışırsa, Türkiye ve IKBY birbirine o kadar yakınlaşacaktır. Bu sonuç bazı sebeplere dayanmaktaydı. Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) ortaya çıkışı ile Irak’ta güç dengesi tamamen değişmiştir. Medya,IŞİD’in ismini neredeyse bütün Sünni silahlı gruplar için kullanmaktadır.Sünni gruplar temel olarak milliyetçiler (Baas partililer) ve İslamcılardır. Bu gruplardan hiç birisi iktidarı ne başkalarıyla ne de birbirleriyle paylaşmak istemektedir. Bütün bu etkenler ise bölgede istikrarsızlığa yol açmaktadır. Ancak hem IŞİD hem de Baas partililer yalnızca Sünni topluluklardan oluşmaktadır; bu yüzden şu an kendi bölgelerini ellerinde tutmayı ve yönetmeyi amaçlamaktadırlar. Şii Araplar ve Türkmenlerin IŞİD’in hakimiyet kurduğu bölgelerden ülkenin güneyine gitmeleri ile ve diğer bölgelerden ise Sünnilerin kaçmalarıyla,temizlenme sürecine (etnik temizlenmeye) şahit oluyoruz. Bu tehcir ve zorunlu göç yaklaşık son on yıldır yeni bir Irak kurma yolunda atılan adımlardan biriydi; Kürtler ise bu olayın ilk kurbanları oldular. Irak demografik olarak üç farklı bölge şeklinde ayrılmaya başlıyor. Ayrıca her bir toplum özerk olup, kendi bölgelerini kendileri yönetmek istemektedirler. Bu ise Irak’ın farklı grupların üyeleri tarafından yönetilmeyi reddeden üç farklı gruba ayrıldığını gösteriyor; yani çok kültürlülüğün her şeklini tamamen reddetmektedirler. Sonuç olarak, Irak üç farklı mezhebe, kültüre, dile ve yaşam biçimine sahip bir ülke haline gelmektedir.Bu ise Irak’ı medeni bir birlik olmaksızın coğrafi anlamda kısıtlı bir görünüme sahip olmasına neden olmaktadır.
Bu durumda, Türkiye ve IKBY farklı sebeplerden dolayı birbirlerine doğru itilmektedirler. Eğer geçmişte bu iki tarafı birbirinden uzaklaştıran ve daha sonra birbirlerine yaklaşmasına sebep olan etmen PKK ise, günümüzde aynı şekilde bu iki ülke arasındaki ilişkiye katkıda bulunan da IŞİD’dir. IŞİD, Irak’taki Sünniler, Şiiler, Kürtler ve Türkiye için bir sorundur. Türkiye ancak IKBY (ve Rojava’daki Kürtler) ile yakın ilişkilerde bulunarak kendi sınırlarının güvenliğini sağlayıp, bölgedeki çıkarlarını devam ettirebilir. Irak’taki ve Suriye’deki Kürtler, Türkiye’nin Ortadoğu’daki ihtilaflı bölgelerle sınırlarının yüzde doksandan fazlasının korunmasını katkıda bulunabilecektir.Bu yüzden Kürtlerin daha çok güçlenmesi, Türkiye’nin sınırlarının daha güvenli olacağının ve piyasanın da daha iyi durumda olacağının göstergesidir. Irak fiili bir birliğe doğru yol alırken, Türkiye’nin ve IKBY’nin ortak çıkarları bulunmaktadır. Yakın gelecekte Irak’taki Sünniler coğrafi ve kültürel sebeplerden ötürü, Kürtler vasıtasıyla Türkiye’nin stratejik derinliğinin bir parçası konumunda olacaklardır. Bu ise Türkiye’nin Irak topraklarında daha güçlü bir iradeye sahip olmasını sağlayacaktır. Bu şekilde, Türkiye dolaylı yollardan bütün Irak’ı etkileyebilir.Türkiye bir ‘ticaret devleti’ olarak dinamizmini korumak için, bölgenin yeniden yapılanma aşamasıyla karşılaştığı bir zamanda,stratejik derinliğini artırdıkça ülke daha fazla odak noktası haline gelecektir.
Irak yapısal anlamda üçe ayrılmıştı: federal Kürdistan, ihtilaflı bölgeler ve diğer bölümler. Bugün ise Irak daha fazla bölünmeler yaşamaktadır. Eğer Kürtler tartışmalı bölgelerin kontrolünü ele geçirirse, Şii ve Sünniler arasında bütün ülkede seçim bölgelerinin çizilmesi üzerinden çatışma yaşanacaktır.
Bu günlerde, IKBY parlamentosu bölgenin yeni bölümünü nasıl yöneteceklerine dair yasa çıkarma aşamasındadır. Bu yasalardan biri, yeni IKBY içindeki farklı toplulukların görevleri ve haklarına odaklanmaktadır. Bu yasa, IKBY’yi çok kültürlü bir toplum yaparak, diğer topluluklarında tanınmasını ve onların da bütün haklarına sahip olmasını sağlamaktadır. Irak Türkmenleri ise bu yasadan,diğer topluluklardan daha çok yararlanmaktadır. Türkmenler sonunda onlara daha fazla hak veren ve etkinliğini sağlayan Bölgede,ikinci etnik grup olarak yerini alabileceklerdir. Bu ise, Türkiye’nin ve IKBY’nin ilişkilerinin güçlenmesine katkı sağlayacak bir diğer faktördür.
http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=5130
  

   

Yorumlar kapatıldı.