İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Yayıncının sansürü mü soykırım paranoyası mı?

Türkiye’de öylesine etkili bir “soykırım lobisi” oluştu ki bu lobinin doğal ve gönüllü üyeleri Türk yazar ve bilim adamları bir yana, uluslararası üne sahip bazı batılı tarihçileri bile baskı altına almaya yeltenebiliyorlar. Geçmişte bu ülkede, bırakın soykırım iddiasını dile getirmeyi, 1915’de neler olduğunu konuşmak bile akla gelecek bir iş değildi. Tarihimizin tatsız anlarını hatırlamak hoşumuza gitmediği için. Başka bir sebebi yok, onu söyleyelim.

Balkan bozgunu hakkındaki suskunluğumuz gibi… 93 Harbi’nde yaşananlar konusundaki suskunluğumuz gibi… Rumeli’de; Kırım’da ve Kafkaslarda yaklaşık iki yüz yıl boyunca uğradığımız kıyımlar, tecavüzler ve zorunlu göçler konusundaki suskunluğumuz gibi… Ama özellikle 1915 olayları konusundaki bu tutum hem “sükût ikrardan gelir” denilerek Ermeni soykırım tezinin ekmeğine yağ sürdü ve karşı tarafın iddialarını milletlerarası platformlarda cevapsız bırakmış oldu hem de yetişen nesilleri kendi geçmişlerinden habersiz hale getirdi. 

1970’li yıllarda Türk diplomatlarına yönelik ASALA eylemleri olmasaydı konu yine gündeme gelmeyebilirdi. Hem ASALA terörünün yarattığı tepki hem de Ermeni lobilerinin uzun yıllardan bu yana sürdürdükleri ısrarlı ve sabırlı faaliyetler neticesinde Batı kamuoyunda ve özellikle uluslararası akademik çevrelerde Ermeni tezlerinin tarihi gerçek gibi kabul edilir hale gelmesi nihayet Türk kurumlarını da harekete geçirdi ve soykırım tezlerine cevap mahiyetinde çalışmalar yapılmaya başlandı. Bu arada bazı aydınlar ise bu konuda resmi tezlerin dışındaki açıklamalara da kulak verilmesi gerektiğini düşündüler. Yalnız bu sınıftaki aydınlarımızın ciddi bir bölümü objektif analiz imkânına ulaşmak için kendi ülkelerinin tarihine bir yabancı gözüyle bakma iddiasıyla yola çıkıp -birtakım ideolojik şartlanmışlıklar sebebiyle- adeta kendi milletlerine düşman gözüyle bakar hale geldiler. Dolayısıyla 1915 olayları konusunda ifrattan tefrite vardık. Yani bir aşırılıktan bir başka aşırılığa geçtik. Hatta geçen zaman içinde Türkiye’de öylesine etkili bir “soykırım lobisi” oluştu ki bu lobinin doğal ve gönüllü üyeleri Türk yazar ve bilim adamları bir yana, uluslararası üne sahip bazı batılı tarihçileri bile baskı altına almaya yeltenebiliyorlar. Bu tür çabalar ne yazık ki büyük ölçüde başarılı da oluyor.
YAKIN TARİH’E TARAFGİR BAKIŞ
Bunun en son örneklerinden birini geçtiğimiz aylarda yaşadık: Biliyorsunuz, 1915 olayları konusunda Ermeni tezlerini savunan yayınların Türkiye’deki tabiri caizse ana üslerinden biri İletişim Yayınları’dır. Bilimsel veya akademik değeri olsun olmasın soykırım tezini savunan kitaplar bu yayınevinde kendilerine bir şekilde yer buluyor. İletişim aslında bir yandan Türk ve dünya edebiyatının seçkin ve öncü metinleri, diğer yandan sosyal bilimler alanında nitelikli çalışmaları Türk okuruna kazandıran bir yayınevi. Ama özellikle yakın tarih konusunda ideolojik bir takıntıları var. Ne 1915 olayları konusunda Ermeni soykırım tezine aykırı bir çalışmaya ne de İttihat ve Terakki yönetimi konusunda olumlu bir yaklaşım içeren herhangi bir kitaba yayın listelerinde yer vermeleri düşünülemiyor. Bunun bir tek istisnası var, görebildiğim kadarıyla: Aykut Kansu’nun 1908 Meşrutiyet Devriminin sanılanın aksine askeri bürokrasinin tepeden inme gerçekleştirdiği bir rejim değişikliği olmayıp liberal taleplere dayalı bir halk hareketinin sonucu olduğunu, İttihatçıların da ırkçı ve korporatist bir siyasi programa bağlı oldukları iddiasının temelsizliğini savunan kitabı “1908 Devrimi”… Ama herhalde Kansu da kendi sosyal muhitlerinin mensubu olduğu için –ve aynı zamanda mesela Meşrutiyet ideolojisinin liberal karakterine vurgu yapmakla beraber Ermeni meselesi hakkında akıntının dışına çıkmadığı için- orada yer bulabilmiş olmalı. Yoksa kendi muhitlerinin dışından birinin, sözgelimi İsmail Küçükkılınç’ın kitabını akademik kalitesi ne seviyede olursa olsun basmazlardı muhtemelen. İşte bu yayınevi bile Ermeni tezine ihanet etmekle suçlandı! Türkiye’deki mahut “soykırım lobisi”nin uluslararası Ermeni hareketini bile yaya bırakan bağnazlığının derecesini görüyor musunuz?
OLMAYAN SANSÜR’ÜN KAVGASI
Bir tarih profesörü geçtiğimiz aylarda katıldığı bir televizyon programında inanılmaz bir iddia –ve suçlama- ortaya atarak Erik Jan Zürcher’in Modernleşen Türkiye’nin Tarihi adlı kitabının İletişim Yayınları tarafından sansürlendiğini öne sürdü. Eski Maocu, yeni liberal profesörün “Kitapta Türkçe çevirisine alınmayan öyle bir üç sayfa var ki 1915 dehşeti konusunda bütün gerçekleri söylüyor” iddiasına hem yayınevi hem de bizzat kitabın yazarı cevap verdiler. Yayınevi suçlamayı “iftira” olarak nitelerken, Erik Jan Zürcher de şu açıklamayı yaptı: “Yıllar içinde Ermeni Sorununa bakışım değişti. Bu, 90’lı yılların sonuna kadar kendimi tam olarak vermediğim bir konuyu daha derinlikli biçimde kavramamın yanı sıra yeni ve başarılı çalışmaların artmasından da kaynaklandı. Bu durum Modernleşen Türkiye’nin Tarihi kitabımın farklı edisyonlarına/basımlarına da yansıdı. 1993 tarihli ilk basım, 1915’te yaşanan olayların tartışmalı noktalarını iki sayfada sıralıyor ve planlı bir yok etme siyasetinin söz konusu olduğuna inandığımı ifade ediyordu. Bu kısım 1995’teki ilk Türkçe basıma tam ve doğru olarak çevrildi. Tamamen gözden geçirilmiş 2004’teki İngilizce basımda Ermeni soykırımına ayrılan kısım iki katına çıkarak dört sayfa kapladı. Tehcir uygulamasına ve yapılan infazlara elimden geldiğince daha fazla yer verdim ancak vardığım sonuç özünde aynı kaldı.” Anlaşıldığı kadarıyla, sansürlendiği iddia edilen sayfalar kitabın ilk edisyonunda yer almaktaydı ve bunlar Türkçe’de 21 defa basılan ilk çeviride yer almıştı. Yazar kitabının gözden geçirilmiş yeni edisyonunu yayımladıktan tam dört yıl sonra yayınevi Türkçe çeviride gerekli değişiklikleri yapıp eseri bu haliyle yayınlamaya başlamış. Kıssadan çıkan -şakayla karışık- hisse şu: Türkiye’deki soykırım lobisi mensupları “ne kötülük çıkarsa bizim milletten çıkar” görüşüne içtenlikle bağlılar! Sırf bu yüzden “Avrupalı” bir tarihçinin 1915 olayları konusundaki kanaatini değiştirmiş olabileceği akla getirilemiyor. Kabahat yine Türklerde aranıyor; böylece “yayınevi sansür yapmış” sonucuna varılıyor. Şaka bir tarafa, tuhaf bir psikoloji bu…
Modernleşen Türkiye’nin Tarihi
Erik Jan Zürcher

http://www.stargazete.com/mobil/mobildetay.asp?Newsid=905806

Yorumlar kapatıldı.