İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Anti AKP hayalleri

Etyen Mahçupyan  / etyen.mahcupyan@aksam.com.tr
Özgürlük alanı daraldıkça zihinsel beceri ve sosyal adaptasyon kapasitesi düşüyor. Öte yandan psikolojik açıdan özgürlüğün daralması birçok kişi için bir çaresizlik ve tıkanma duygusuna teslim olmayı ifade ediyor. Bu bilimsel bulgular bugünlerde Türkiye’de de ilginç bir sınanma şansı buluyor. AKP karşıtlarının çaresizliği anlaşılan öylesine derin bir sıkışma yaratmış ki, İhsanoğlu’nun gerçekten de siyasi dengeleri değiştirebilecek bir aday olduğunu, CHP’nin nihayet siyaset yaptığını, iktidarın paniğe kapıldığını vs yazabiliyorlar. Bu bariz akılsızlık halini psikolojik unsurlar dışında açıklamak ihtimali pek yok. İhsanoğlu’nun adaylığı muhalefetin çaresizliğiydi… Aynı çaresizlik AKP karşıtı aydınları da içine alıp bir hayal ülkesine taşımış gözüküyor.

***
İnsan zekasının kişinin içinde bulunduğu ortamla ters orantılı bir ilişkisi var. Özgür davranışın teşvik edildiği durumlarda her yaştan insanın daha yaratıcı olduğu, farklı fikirleri duymaya ve anlamaya daha eğilimli olduklarını gösteren sayısız çalışma var. Dolayısıyla bunun tersinin de doğru olması beklenir ve nitekim o yönde de çok kanıt bulunuyor. Özgürlük alanı daraldıkça zihinsel beceri ve sosyal adaptasyon kapasitesi düşüyor. Öte yandan psikolojik açıdan özgürlüğün daralması birçok kişi için bir çaresizlik ve tıkanma duygusuna teslim olmayı ifade ediyor.
Bu bilimsel bulgular bugünlerde Türkiye’de de ilginç bir sınanma şansı buluyor. AKP karşıtlarının çaresizliği anlaşılan öylesine derin bir sıkışma yaratmış ki, İhsanoğlu’nun gerçekten de siyasi dengeleri değiştirebilecek bir aday olduğunu, CHP’nin nihayet siyaset yaptığını, iktidarın paniğe kapıldığını vs yazabiliyorlar. Bu bariz akılsızlık halini psikolojik unsurlar dışında açıklamak ihtimali pek yok. İhsanoğlu’nun adaylığı muhalefetin çaresizliğiydi… Aynı çaresizlik AKP karşıtı aydınları da içine alıp bir hayal ülkesine taşımış gözüküyor.
Bilindiği gibi aydınlarımız aritmetiksel çözümlemelere saygı duyarlar. Biz de meseleye o açıdan bakalım… Kamuoyu yoklamaları AKP oyunun bir alt ve üst sınır arasında oynadığını ortaya koymakta. Bu tarihsel momentte oyların 18 milyondan daha aşağı inmesi mümkün değil. Buna karşılık AKP’nin alabileceği en fazla oy, Almanya seçmeninin de katkısı düşünüldüğünde azami 24 milyon. Aradaki boşluk siyasi konjonktürle ve esas olarak iktidar partisinin kendi performansıyla belirleniyor. Örneğin yolsuzlukların ortaya çıkması oyu düşürürken, demokratik hamleler ve hükümetin devlete hakim olduğu kanaatinin pekişmesi halktan alınan desteği artırıyor. Öte yandan toplam seçmen sayısı kabaca 50 milyon ve her halükarda alınacak oyun yüzde kaça tekabül edeceği ise doğal olarak seçimlere katılım oranına bağlı. Söz konusu oranın da pratikte var olan yelpazeyi biraz genişleterek yüzde 60 ila 90 arasında olduğunu söylemek mümkün.
Böylece AKP’nin teorik olarak alabileceği oy oranını kabaca hesaplayabiliriz. Burada deneyimden ve AKP’nin parti yapısından hareketle şu varsayımda bulunabiliriz: AKP seçmeninin sandığa gitmeme eğilimi, genel ortalamanın altındadır. Diğer bir deyişle seçimlere katılım düştüğünde, sandığa gitmeyenler büyük çapta muhalefet seçmenidir. Gerçek rakamları hesaplamak bir dizi varsayımı daha gerektirdiği için fazla uğraşmayalım ve seçmen katılımı azaldığında bu kişilerin üçte birinin AKP’li olduğunu düşünelim.
Seçime katılım yüzde 90 olduğunda ve konjonktür AKP aleyhine ise bu partinin alacağı oy toplam 45 milyonun 18’i, yani kabaca yüzde 40 olacaktır. Bu AKP’nin en kötü koşullarda alacağı asgari oy… Buna karşılık katılım yüzde 60’a indiğinde yaklaşık 15 milyon seçmen sandığa gitmeyecek ve bunun da en fazla 5 milyonu AKP’li olacak. Eğer konjonktür hükümet aleyhine ise AKP oyu toplam 30 milyonun 14’ü olacağı için kabaca yüzde 40 oy değişmeyecek. Ama eğer konjonktür iktidarı destekliyorsa bu parti toplam 30’un 19’unu alacaktır ve bu da yüzde 57 demektir. Nihayet hem yüksek katılım hem de iktidar açısından olumlu bir ortam varsa AKP oyu yüzde 53 civarında beklenmelidir.
Demek ki bu partinin oyu 40 ila 57 arasında bir yerde tecelli ediyor… Yani 40’ın üzerine çıkabilen bir muhalefet olmadıkça iktidarın değişme ihtimali bulunmuyor. Öte yandan hükümet ‘doğru’ davrandığında CHP ve MHP oylarının toplamının yüzde 30’a doğru sıkışacağını öngörmek mümkün.
Gelelim cumhurbaşkanlığı seçimine… Aşırı siyasallaşmış bir ortamdayız, ama bir genel seçim atmosferinde de değiliz. Dolayısıyla katılımı yüzde 75-80 olarak tahmin etmek gerçekçi gözüküyor. AKP’nin seçmen desteğine gelince, yerel seçim ortamında ve kontrolü sağlamakta zorlandığı bir noktada 19 milyondu. Koşulların rahatladığını, yerel aday faktörünün ortadan kalktığını ve Almanya desteğini de düşünürsek bu oyun en az 22-23 milyon olması beklenir.
Kısacası 40 milyon seçmenin en az 22 milyonu. Yani yüzde 55… Muhalefet bir panik atak siyaseti örgütleyerek seçmen katılımını 90’a çekerse? AKP oyunun ineceği son nokta yüzde 49… Ne var ki bu gerçek bir toplumsal mobilizasyon gerektiriyor ve muhalefet partilerine, medyasına, aydınlarına ve adayına baktığımızda bunun epeyce ‘akılsızca’ bir beklenti olduğunu teslim etmemiz gerekiyor. Hatta böyle bir çabanın ters tepmesi ve iktidarın oyunu daha da yükseltmesi muhtemelen daha
güçlü bir olasılık…        
http://www.aksam.com.tr/yazarlar/etyen-mahcupyan/anti-akp-hayalleri-c2/haber-320237

Yorumlar kapatıldı.