İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Tarihle yüzleşme: Bir başka bahara!

Taner Akçam tanerakcam@gmail.com
Sonuç basit: Demek ki bu kadarmış! Balyoz ve Ergenekon davaları Türkiye’nin tarihi ile yüzleşebilme yeteneği konusunda bize yeteri kadar ipucu veriyor. Türk’ü ile Kürt’ü ile galiba milletçe özetle söylediğimiz şudur: “Bizden bu kadar”, “bizden daha fazlasını beklemeyin.” Geldiğimiz nokta itibarıyla, geçmişle çok yüzleşmiş vaziyetteyiz, hatta biraz yorgun düştüğümüzü de itiraf etmemiz gerekir. Şimdi milletçe barışma dönemine girdiğimiz kesin.Hatta bunun üstüne bir Genel Af, ekmek kadayıfının kaymağı gibi çok iyi olur! Acaba bundan sonra, Türkiye’de bir daha tarihle yüzleşme için yeni bir enerji birikimi olur mu? Olursa kaç yıl sürer?

****
Toplumsal olayları doğa olayları ile kıyaslamak iyi oluyor.
Deprem nasıl ki bir enerji birikimi ve sıkışmasının sonunda bir kırılma ile oluşuyor, toplumsal olaylar da öyle.
Ergenekon, Balyoz benzeri davaları depreme benzeterek açıklayabiliriz.
Türkiye 2008’den başlayarak 2012’ye kadar kendi tarihi ile bir nevi yüzleşme yaşadı. Bu davalar Türkiye toplumun 90 yıldır biriktirdiği enerjinin, sıkışmanın sonucu idi. Patlama veya deprem yargılamalarla oldu.
Elbette bu yüzleşmeye, Kenan Evren ve ekibinin 12 Eylül nedeniyle yargılanmasını ve de Diyarbakır’da görülmekte olan fail-i meçhul davalarını eklemek gerekir.
Tablonun tamam olmasını istiyorsanız, PKK-BDP çizgisi de dâhil, kendisine sol diyen çevrelerin Evren ve 12 Eylül ve özellikle de faili meçhuller ile ilgili yargılamalar konusunda takındıkları tutumu da ekleyin.
Bu çevreler için, yargılamaların ve bu anlamda tarihle yüzleşmenin önünü açacak Anayasa değişikliklerine evet demekten daha önemli, daha ciddi başka öncelikler vardı.
Sonuç basit: Demek ki bu kadarmış!
Balyoz ve Ergenekon davaları Türkiye’nin tarihi ile yüzleşebilme yeteneği konusunda bize yeteri kadar ipucu veriyor.
Türk’ü ile Kürt’ü ile galiba milletçe özetle söylediğimiz şudur: “Bizden bu kadar”, “bizden daha fazlasını beklemeyin.”
Geldiğimiz nokta itibarıyla, geçmişle çok yüzleşmiş vaziyetteyiz, hatta biraz yorgun düştüğümüzü de itiraf etmemiz gerekir.
Şimdi milletçe barışma dönemine girdiğimiz kesin.
Hatta bunun üstüne bir Genel Af, ekmek kadayıfının kaymağı gibi çok iyi olur!
Acaba bundan sonra, Türkiye’de bir daha tarihle yüzleşme için yeni bir enerji birikimi olur mu? Olursa kaç yıl sürer?
Arjantin’e benzetiyorum Türkiye’yi.
Önce askerî darbe döneminin faili meçhullerini bulmak için bir komisyon kurulmuş, sonra komisyon meşhur Nunca Más (Bir Daha Asla) raporunu yayınlamıştı. 1985’te darbeci generallerin yargılanmasına başlanmıştı.
Aradan çok vakit geçmeden de frene basmıştı Arjantin. Yargılamaları durdurmaya yönelik iki büyük yasa çıkarmıştı. 1986’da Ley de Punto Final diye bilinen ve askerî rejim dönemine ilişkin soruşturmaları durduran yasayı, 1987Ley de Obediencia Debidadiye bilinen, üste itaat edenlerin yargılanamayacağı yasası takip etmişti.
1986 ve 87 yıllarında çıkan bu yasalardan sonra, Cumhurbaşkanı Menem askerlerle birlikte solcu örgüt Montonerosüyelerine yönelik af çıkarmış, böylece Arjantin tarihiyle yüzleşmesi macerasının bir dönemini bitirmişti.
Arjantinlilerin, tarihle yüzleşme için yeni enerji birikimleri büyük ekonomik krizle birlikte yeniden ortaya çıktı. Arjantin Anayasa Mahkemesi daha önceki yasaları ve affı 2005 yılında Anayasa’ya aykırı buldu ve yargılamalar 2006’ten sonra yeniden başladı.
Yani yedi- sekiz yıl aradan sonra, yeni bir tarihle yüzleşme dalgası başladı Arjantin’de ve o günden bugüne yüzlerce sorumlu, Arjantin’de soykırım olarak da adlandırılan, askerî rejim döneminde işlenen cinayetler nedeniyle hesap verdi, veriyor.
Bu yüzleşmenin en güzel sembollerinden birisi de, Buenos Aires şehir merkezindeki askerî darbenin en önemli merkezi Deniz Kuvvetleri’ne ait binaların Hafıza Müzesi olarak düzenlenmesi oldu.
Biraz utangaç da olsa, sanki Arjantin’in 1986-7 yıllarını yaşıyoruz. Ergenekon ve Balyoz suçluları dışarıda, KCK da aynı süreç ve çapta olmasa bile yavaşça bunu takip ediyor.
Bir tek eksik olan 1989 affı. Bir de ona uygun bir şeyi bir çıkartırsak süreci tamamlamış oluruz.
Soruyu tekrar sorayım: Acaba, bizde tarihle yüzleşmenin yeni bir enerji birikimi olur mu?
Hiç zannetmiyorum. Niçin mi?
Türk’ü ile Kürt’ü ile sırtımızdaki kamburun büyüklüğü nedeniyle.
Nihayetinde 1980 sonrası ile sınırlı ve sadece “aile içindeki” bir haksızlıkla uğraşmayı ancak bu kadar becerebilen bir topluluk; sonunda “tüm ailenin” suçlanması ile sonuçlanabilecek, vaktiyle nüfusunun yüzde 30’unu oluşturan Hıristiyan nüfusun imhası sorunuyla yüzleşmeye yetecek moral enerji birikimine sahip değil.
Sanki böyle bir yüzleşme hiç olmayacak gibi…
http://www.taraf.com.tr/yazilar/taner-akcam/tarihle-yuzlesme-bir-baska-bahara/30115/

Yorumlar kapatıldı.