İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Vahram Ve Muhsin 100 Yıl Sonra Aynı Sahnede

Burası Ermenilerin kültürel sermaye birikim yeri, kültürel başkentidir.” Vahram Papazyan’ın bir süre eğitim aldığı Venedikli Mkhitaristlerin tiyatroyu bir eğitim aracı olarak gördüklerinden söz eden Zekiyan, daha sonra kozmopolitlik üzerine görüşlerini açıkladı: “İstanbul yüz yılın başında az sayıdaki kozmopolit şehirlerden biriydi. Bir oyunda, Ermenice, Türkçe, Rumca Fransızca konuşulabiliyor ve izleyiciler bunları anlayabiliyordu. Kozmopolitlik, farklı kültürden insanların yan yana oturması değildir. Bu insanlar arasında bir iç bağlantı kanalları da olması gerekir. Birbirinden öğrenme, etkileşme kültürel evrim sürecinin temel ilkesi olmalıdır.” Tiyatro tutkusunu paylaşan, biri Ermeni, diğeri Türk iki yakın arkadaş, Muhsin Ertuğrul ve Vahram Papazyan, yüz yıl aradan sonra bir kez daha aynı sahnede buluştu.

İKSV tarafından düzenlenen 19. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında 10 Mayıs Cumartesi günü yapılan ‘İki Adam, iki Dünya, Tek Sahne: Muhsin Ertuğrul ve Vahram Papazyan’ adlı bir gösteri ve söyleşide, bu iki büyük ismin hayatlarının ilk yıllarında Hamlet ile başlayan, araya giren savaşlara, sınırlara ve yıllara rağmen bitmeyen dostlukları anlatıldı.
Etkinlik, genç Vahram ve Ertuğrul’un aynı sahneyi paylaştığı Hamlet Oyunu’nu anlatan kısa film gösterimi ile başladı. Hamlet ilk kez Türkçe olarak, bugün Beyoğlu’ndaki Sinepop Sineması’nın yerinde bulunan Odeon Tiyatrosu’nda, Abdullah Cevdet’in tercümesiyle sahnelendi. İstanbul’da Hamlet oynama fikri ise, Avrupa’da tiyatro eğitimi alan Vahram Papazyan’ındı. Vahram’ın rol arkadaşı, evinin kapısını açtığı Muhsin Ertuğrul’du.
Oyunun ikinci bölümünde ise Berberyan Kumpanyasından Boğos Çalgıcıoğlu ile BGST ekibinden Fırat Güllü sahne aldı. İkilinin diyalogları aracılığıyla Muhsin ve Vahram’ın arkadaşlığının yanı sıra dönemin siyasi ve kültürel atmosferi, birlikte film çekerken başlarına gelenler, dönemin oyuncuları ve kumpanyaları da anlatıldı. Dikkat çekici bölümlerden biri de, İstanbul’da Mınakyan’ın Kumpanyası’nda rol alan Papazyan’ın sahnede olduğu sırada, kendisini tutuklamaya gelen polislerden kumpanyanın çaycısı tarafından kurtarıldığı anısıydı. Bu, İstanbul’da ilk kez Shakespeare dizelerini seslendiren Papazyan’ın son performansı oldu.
İSTANBUL, ERMENİLERİN KÜLTÜREL BAŞKENTİ Programın ikinci bölümünde ise Prof. Dr. Levon Zekiyan, tiyatro yazarı Ayşegül Çelik ve Ermenistan dışındaki ülkelerde yaşamış ünlü Ermeni yazarlar üzerine çalışmalarıyla tanınan Artsvi Bakhchinyan’ın konuşmacı olduğu söyleşiye geçildi. Prof Dr. Zekiyan, İstanbul’un Ermeniler için ne anlam ifade ettiğini anlattı: “İstanbul, Ermeniler için manevi bir vatandır. Venedik, Tiflis de önemlidir. Ama buranın atmosferi daha farklı. Edebiyat, kültür, sanat, tiyatro burada zirveye ulaştı.
SOYTARI DEĞİL OYUNCU, PANAYIR DEĞİL TİYATRO Ayşegül Çelik, Muhsin Ertuğrul’un Türkiye’de tiyatro ve sinemanın gelişmesi için harcadığı olağanüstü çabayı anlattığı konuşmasında, “Ertuğrul tiyatroya kendi bakış açısını kazandırmıştır: Soytarı değil oyuncu, panayır değil tiyatro şeklindeki düşüncesini gerçekleştirmiştir. 35 yaşında dünyanın en iyi tiyatrocuları arasında gösterilmiş, 20 oyun çevirmiş, 60 başrol oynamış, 200’den fazla oyun yönetmiş, uluslararası ödüllü ilk Türk filmini yönetmiş, ilk sesli ve renkli filmleri de o çekmiştir” dedi.
Ertuğrul’un her zaman Vahram Papazyan’dan övgüyle söz ettiğini belirten Çelik, ikilinin dostluğunun nasıl başladığını şöyle anlattı: “Muhsin Ertuğrul, henüz yeni yeni sahneye çıktığı dönemde, Papazyan ile karşılıklı oynarken eli ayağı birbirine dolaşmış ve sahneyi ağlayarak terk etmiş. Vahram, onun tiyatroya olan ilgisini görmüş ve birlikte çalışmayı önermiş. Bu sırada eniştesi Muhsin’i evden kovmuş ve Vahram ona evinin kapılarını açmış.” PAPAZYAN SHAKESPEARE’İ 6 DİLDE OYNARDI Vahram Papazyan efsanesi Ermenistan’da hala yaşıyor, diyerek söze başlayan Artsvi Bakhchinyan, Papazyan’ın, altı günde altı farklı şehirde sahneye çıkabilen ve dünya tiyatrosunun eşi olmayan bir oyuncusu olarak tanıttı. Papazyan’ın çocukluğu ve ilk gençlik yılları hakkında bilgiler veren Bakhchinyan, “Shakespeare oyunlarını altı dilde oynayabilirdi. Othello’yu canlandırmak için aylarca Afrika’da kaldı, insanları gözleyerek mimik ve jestleri üzerinde gözlemler yaptı. İtalyanlar genç yaşında onun yeteneğini farketti ama o İstanbul’a dönmeyi yeğledi. Hep Atamyan ile kıyaslandı ve 1908 yılında Ermeni tiyatrosu tekrar açılınca onu sahnede izleyenler ‘Atamyan mezardan çıktı’ şeklinde yorumlar yaptılar” dedi.
İlk Türk filmlerinin çekimine katılan Papazyan’ın, Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan’da halk sanatçısı ödülünü aldığını belirten Bakhchinyan şöyle devam etti: “Yetenekli ve güzel şeytan olarak adlandırılıyordu. Özgür ruha sahip bir insandı. Othello kıyafetlerini üzerinden hiç çıkarmaz, evde yazarken veya yemek yerken o kıyafetler üzerinde olurdu. En sevdiği yemek İzmir köfteydi. Yani Othello kıyafetiyle İzmir köfte yerdi.” $ 134l
http://www.sanliurfahaber.com.tr/vahram-ve-muhsin-100-yil-sonra-ayni-sahnede-196885h.html

Yorumlar kapatıldı.