İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Uzun makaleye asabı bozulanlar tımarhanesinde: ‘Postmodern Firavunlar’

Vahap Işık
Değerli ülkemin birbirinden fazlası var azı yok avukatları; boğuluyoruz! Ey haram toprakların kaos çocukları, tekrar ediyorum; boğuluyoruz!Çoğumuz kendi manşetini bağırmak için konuşuyor, başkasının manşetini de kendi manşetiyle öldürmek için dinliyor, dinliyor olmak için dinlemek… 2015’e bürokratik hazırlık var sayın avukatlar, bu yüzden resmi  istihbarata göre  Ağrı Belediyesi’nin muhalif bir partinin eline geçmemesi lazım. Yoksa, 2015 baharında çadırını alan Ağrı’ya gelsin ve ortak bir yaşam için konuşalım, çağrısı yapılabilir. Bundan korkuluyor.

***
Değerli ülkemin birbirinden fazlası var azı yok avukatları; boğuluyoruz!
Ey haram toprakların kaos çocukları, tekrar ediyorum; boğuluyoruz!
Çoğumuz kendi manşetini bağırmak için konuşuyor, başkasının manşetini de kendi manşetiyle öldürmek için dinliyor, dinliyor olmak için dinlemek.. Evet Evdal Amcam, bu ülkede her şey ‘gibi’ gibi.. Size, kırk mazgalın altına da saklansak yine de sesinizi duymanın çıldırganlığıyla yazıyorum; deliriyoruz!
Çekin manşetlerinizi üstümüzden, bizleri kendi haline bırakın, toplum mühendislerinden iğdiş olmuş, fenalık geçiren herhangi bir köyün basit sakinleriyiz. Bizleri rahat bırakın, görüntünüz ve  gürültünüzü de alıp gidin artık, toprağı dinlememiz lazım, içerimize kör sağır kaldık lo!
Yaramız doksan dokuz yerinden kanıyor, manşetlerinizi duydukça kanama çoğalıyor:
-‘Mansur Yavaş kurtuluşa kadar savaş!’
 -‘Yaşasın Devrimci önderimiz Alpaslan Türkeş!’
-‘Ejderhalar trafoya girdi, kendi nesli tükendi!’
-‘Doğum günü kutlamasında patlama yaşandı!’
-‘Belki belediye başkanı ya da vekil olursun be gözüm, ver katıksız enerjiyi, sal partiye coşkunu ey yüce sosyalist!’
-‘Patron : Bu ülkede insanlık yok, dedi. Alkışlamaktan halkın kolu koptu!’
Ve sonra yıl 2014 Nisan. Gaspın ve cinayetin doksan dokuzuncu yılı oldu. Katle ve gaspe karışmış bu mahalden anlatmaya devam edeyim.
30 Mart 2014 tarihinde özellikle bu ülkenin batısında oldukça ahlak kokan bir seçim süreci yaşandı. Çoğu insan elinde kazma ve kürek rakibinin geçmişini deşip onu itibarsızlaştırmaya çalışırken, bazıları da rakibini tahrik edip ahlakın mayın tarlasına itti. Seçim yerel yönetimlerin seçimiydi, ama çok azı yerel yönetim anlayışından söz etti. Varsa yoksa ahlak monologu…
Değerli ve oldukça demokratik avukat arkadaşlar, siz kendinizi biliyorsunuz, seçimlerden önce oy almak istediklerinizi sürekli aşağıladınız,  sosyal medyada aşağılananlar aşağılayanlar kadar iyi değildi. Sizin kadar teknolojiyi kullanamıyorlar işte, ama bilgisayarı açıp bakabiliyorlar. Oysa duvarlara poster asıp slogan atacağınıza, ‘sık bakalım sık bakalım’ ile başlayan etkinliğinizden feregât edip  az biraz da oy alamadıklarınızın içine girmeliydiniz. Şuan seçim sonuçlarına baktığınızda:
‘2’yi 1 ile topla, etti 1.99′: Hezimet beyim..
Emek Sinemasında fareler cirit atarken kaç kişi oraya gitti, ya da Gezi Parkına yıkım emri verilmeden önce kaçımız orada kaç saat buluşup zaman geçirdi?
Malum olan savunma mekanizmalarının çoğundan haberdarım, hemen savunmaya geçmeyin değerli kahramanlar, emek sinemasının manevi değerinden ya da kentin ortasında ekolojiye yapılanın dramını konuşmanızı istemiyorum. Emek Sineması ve Gezi Parkının başına gelenler elbette bir kâbus, ancak bizler bir şeyi kaybettiğimizi anladığımız zaman ayaklanıyoruz. Mesela Gezi Parkı eylemlerinde hayatını kaybeden kardeşlerimizin yüzlerini bile ezbere biliyorsunuz, peki kaç kişinin gözü çıktı, kaç kişi ömrü boyunca sekerek yaşayacak; bu arkadaşlarımızdan kaçı gündeminizde? İlla mezara girmek lazım, değil mi, mezara birileri girecek ki kahramanlıktan bahsedip mücadele edeceksiniz. Kendimizi sürekli savunmaktan vazgeçtiğimiz gün kazanacağız.
Gezi Parkı, Ermeni mezarlığından bir parka dönüştürüldüğünde ya da.. Kaçımızın geleneği ne kadar bağırdı, çok ama çok az, azından da azı…
İyileri bile iki yüzlü olan kocaman bir ülke burası. Bunu da yaz Shakespeare, bu ülke koca bir Tımarhane!
30 Mart Belediye Seçimleri..
Ağrı-Ararat-Agirî-Qerekîlîs Seçimleri ile ilgili herkes bir şey diyor, çok azı içimizdekini kısmen de olsa söylerken, bazıları da var ki düşündüklerimizle alakaları yok. Biz kim miyiz, mazgal altında bile saklansak, yine de slogan ve ilahileri duyan, duymaktan  da çıldıran bir grup insanız.
Ağrı’daki seçim sonuçları kaç kez iptal edildi, 15-16? Neticenin niceliğini takip edemedim, aklım fikrim haticede kaldı.
Ağrı seçimleri birçok açıdan önemli olabilir, ama en önemli olduğu 1 temel nokta var ki çoğu insan orayı zıplayarak atlıyor:
Ortak Yaşam konusunda Ağrı bu ülkenin en önemli birkaç giriş kapısından biridir! Bu yüzden Ağrı Belediyesi egemen güçte tutulmaya çalışılıyor.
Ermeni inancına göre Tanrı insanı Ağrı Dağında yaratmıştır.
Ağrı Ermeniler için çok ama çok önemli bir şehirdir, evlerindeki duvarlardan baktıkları geçmişleridir. Haddimi aştığım yerler olursa lütfen hakim arkadaşlarım kendi içinde hoş görsün.
Ve benim bildiğim kadarıyla en belirgin Kürd-Ermeni ittifakı da, isyan olarak yani, yine Ağrı’da yaşanmıştır. İhsan Nuri Paşa komutasındaki Ağrı ayaklanmasını Xoybun Örgütü ile Taşnak Örgüt’ü destekleşe gerçekleştirdiler. O güne kadar bir isyanda birlikte hareket ettiklerini okuyan var mı, şahsen ben ulaşamadım…
Kürdler ile Ermeniler’in en ama en güçlü coğrafik paydası Ağrı Dağıdır ve önümüzdeki yıl 2015… 1915’in 100. yılı olacak.
2015 demişken ulusalcıların şefi olan Doğu Perinçek neden bırakıldı peki, gözlerinin rengi çok güzel olduğundan dolayı mı? Yoksa saç modelinden dolayı mı? Peki bu hapis sürecinin bitmesi devletin aşırı adaletinden mi kaynaklı?
2015’e bürokratik hazırlık var sayın avukatlar, bu yüzden resmi  istihbarata göre  Ağrı Belediyesi’nin muhalif bir partinin eline geçmemesi lazım. Yoksa, 2015 baharında çadırını alan Ağrı’ya gelsin ve ortak bir yaşam için konuşalım, çağrısı yapılabilir. Bundan korkuluyor.
Ve Rojava.
Fransa çekildikten sonra, 1940’lar,  Kürdler’e bir gram kâğıdı bile haram görmüş Suriye Devleti ile gayrimüslim yurttaşlar tamamen öldürülüp, öldürülmeyenleri de etkisizleştirildikten sonra kendi içinde Müslüman’lara bomba tufanı yağdırmış olan Türkiye Devleti arasında kontrol edilebilir bir bölge yaratılmak isteniyor. Suriye Devleti ile Türkiye Devleti arasında kontrol edilebilir bir pasaport bölgesi.. Ceylanpınar, Nusaybin, Viranşehir  vs, bu önemli bölgenin kimi yerleri. Oradaki belediye seçim sonuçlarını, özellikle de Qamişlo’nun kız kardeşi olan Ceylanpınar’daki seçim sonuçlarını, değiştirmek için çaba sarf edildi. Ceylanpınar’a çok ama çok önem veriyorlar:
Türkiye ile Suriye arasında her an bir olay patlayabilir, yerel yönetimler de devletin eline geçerse muhalif halk güçsüz bırakılır. Bir belediye çok şeydir. Misafirhanesinden, ulaşımına kadar; resmi olarak muhatap alınmasından, sesini geniş sınırlara duyurmasına kadar..
Yapılan her şey, Pasaporta içi ısınmamış akrabalar bahçelerini birleştirmesin, diye.
Uzun, çok uzun yazmayacağım, diye söylenerek başlamıştım, ama uzuyor ne yapayım?!
Demokrasiye İnanmıyorum
Saddam :%99.4
Mübarek :%88.6
Mussolini :%64.0
Hitler :%44.0
Demokrasiye inanmıyorum. Bilge Amcamızın da dediği gibi ‘Aç insandan seçmen olmaz.’  Bizler ezici çoğunluğumuzla sevgisinden tutun da ekmeğine kadar doymamış insanlarız, bu ülkenin seçmeni ne kadar seçmendir? Herkesin gelecek kaygısı, geçmiş elemi var, korku insanların gardiyanı olmuş, hep beraber boğulduğumuz tımarhane ise çalkalanıyor.
Türkçe konuş çok konuş’lu zamanlardan Kürd Korucu sistemine, oradan da ‘şap’ diye  ana bürokrasinin yeni bir ayak oyunu olan Kürdçe seçim propagandalarına kadar geldik. Hey maşallah…
Ve Ceylanpınar ile Ağrı’dan sonra bu ülkenin 3. ortak yaşam kapısını söylüyorum: Trabzon…
Bu önemli kapıların yerel yönetimleri, yani oralarda yaşayan halkın büyük çoğunluğunun yönelimi ülkenin egemen siyasetiyle aynı olmalıdır. Tabi eğer kapılar mühürlü kalınsın isteniyorsa. Eğer aynı olmazsa, yani egemenin resmi mührü bu kapıların üstünde olmazsa nehirlerin kendilerini zapt eden barajları yıkmaları gibi, insanlar da doğal olana yönelip ortak bir yaşamı konuşurlar. Bu ülkeden sürülmüş gayrimüslimler ata yurtlarına geri döner.
Bu ülkeye Ermeniler ve Pontusların girmesi istenmiyor, yerliler köylerine giremesin diye önemli kapılara POSTMODERN FİRAVUNLAR tüm güçleriyle dikiliyor. Böyle bir durumda Kürdler’in ise eli güçlenmesin diye bütün hilelere başvuruluyor. Çünkü şunu çok iyi biliyorlar ki başta Kürdler olmak üzere Kürdler ile sorunu olmayan, tam aksine Kürdlere sempati ile bakan  Anadolu seçmeni güçlenirse, Pontuslar ve Ermenileri tekrardan yurtlarına çağıracaklardır.
Tarihsel deneyime sahip olan Kürdlerin güçlenmesi ile tarihsel dayatmayla bugünlere kendisini atmış egemen zihniyet güçsüzleşecektir. Arada toplumsal bir ters orantı var. Kürdlerin eli güçlendikçe egemen otorite etkisini kaybedecek ve Postmodern Firavun’lar kapılardaki mühürleri ile beraber silinecektir.
Kuran-ı Kerim’de adı en fazla geçen Peygamber Firavun’la aynı zamanda yaşamış olan Hazreti Musa’dır. Kuran’da Firavun’un yanındaki iki kişiden daha bahsedilir. Bunlardan biri zengin, sistemin mali ayağını temsil eden Kârun’dur. Diğeri ise, Firavun’un ve sisteminin ayakta kalması için var gücüyle mücadele veren, siyaset yapan Hâman’dır. (Ğafir 23-24, Kasas 76- Kuran-ı Kerim’i açıp bakabilirsiniz.)
Hz. Musa zamanındaki Firavun, tarih boyunca bütün azgınlar için örneklik teşkil eden bir tâğuttur. (Kasas 4, Zuhruf 54’e bakıp araştırabilirsiniz.)
Kur’an’da adı en çok zikredilen Peygamber Hz. Musa’dır dedim. Mısır topraklarında yaşadı ve zamanın Firavunu hakkında şu tutumu aldı:
“Ey Rabbim, sen bana birçok nimetler verdin. Ben asla ve kat’a mücrimlere arka çıkmayacağım…” (Kasas 17)
Firavun’un 2 yandaşı: Firavun’u destekleyen ve günümüzde karşılığı Belediye Başkanı-Milletvekili olan Hâman, diğeri ise mal varlığını korumak için Firavun’u destekleyen ve günümüzün birçok patronunu temsil eden Kârun idi.. Hadi şimdi bu yazı sonuna kadar okuyan herkes çevresinde Postmodern Firavun’lar arasın, kendisini ve çevresini bu kez de böyle okumaya çalışsın.
Bir Arap atasözü şöyle der: ”Bu gece dünküne ne kadar da benziyor.”
Her gece dünküne ne kadar da benziyor..
http://blog.radikal.com.tr/Sayfa/uzun-makaleye-asabi-bozulanlar-timarhanesinde-postmodern-firavunlar-56012

Yorumlar kapatıldı.