İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Darbelerin gizli mağdurları azınlıklar

Fatih Vural
Ahmet Yaşar Akkaya, “Türkiye’de Darbeler ve Azınlıklar” adıyla önemli bir kitaba imza attı. 553 sayfalık kitap, Türkiye’deki darbelerin azınlıklar üzerindeki bilinmeyen etkisini gözler önüne seriyor. Bundan 7-8 yıl evveline kadar “darbeler ve muhtıralar ülkesi” olarak da bilinen Türkiye’de, söz konusu darbeler ya da darbe girişimleri üzerine çok sayıda kitap yazıldı. Aynı konuda onca kitap yazılınca, ‘yeni şeyler’ beklemek de çoğunlukla hüsranla sonuçlanıyor. Bu kez bizleri hüsrana uğratmayacak bir kitap var elimizde: “Türkiye’de Darbeler ve Azınlıklar” Ufuk Yayınları’ndan çıkan eser, Ahmet Yaşar Akkaya imzalı.



553 sayfalık kitap, bu toprakların darbeyle sınavını ta en başından, Genç Osman’ın öldürülmesinden alıyor. 2. Bölüm’deki 27 Mayıs 1960’a kadar olan darbeleri kısaca konu ederek bilgilerimizi tazeleyen kitap; Demokrat Parti’yi yerinden ederek demokrasiyi rafa kaldıran kanlı darbeyi tüm ayrıntılarıyla ele alıyor. ‘Yeni şeyler’ söyleyen bölümler de DP ile azınlıkların ilişkileri.

“Türkiye’de Darbeler ve Azınlıklar”, 1955 yılında yaşanan 6-7 Eylül Olayları’yla, DP ve azınlıklar arasındaki ilişkinin gerildiği düşüncesinin aksine, bir yakınlaşma olduğu iddiasında. Buna göre, İnönü, olaylarla ilgili DP iktidarını suçlarken; Meclis kürsüsüne çıkan DP’nin azınlık milletvekillerinden Aleksandros Hacopulos ve Zakar Tarver; Adnan Menderes ve Celal Bayar’ın gerekli hassasiyeti gösterdiklerini ve bu olayı tertiplediklerini düşünmediklerini söylüyor.

PATRiĞiN DP’YE iNANCI

Ahmet Yaşar Akkaya, Başbakanlık arşivlerindeki belgelere dayanarak, 6-7 Eylül Olayları sonrası Fener Rum Patriği Athenagoras ve Menderes arasındaki yazışmalara da yer veriyor. Mektuplarda Patrik de olayların DP tertibi olduğu iddiasında değil: “6-7 Eylül Hadiseleri’nin mürettep olduğuna dair bir bilgim yoktur. Vakadan iki saat evvel o zamanki İstanbul Valisi, Patrikhane’ye telefon ederek, ‘İstanbul’da vukuu bulacak hadiselerden telaşlanmaktayız’ şeklinde ihbarda bulunmuştu. Valinin arama saati takriben 17.00’ydi. Ayrıca bu hadiseden birkaç gün evvel esasen Patrikhane etrafında emniyet tertibatı alınmıştı. Bunu alan da DP Hükümeti idi. O gün ordu birliklerince ayrıca takviye de yapılmıştı…”
Kitapta, 6-7 Eylül Olayları sonrası büyük zarar gören azınlık vatandaşlarımızın uğradığı maddi zararın telafisi için Menderes’in girişimi ve bu konuda Patrik Athenagoras’la yazışmaları da bulunuyor. Patrik, Aleksandros Hacopulos’un aracılığıyla DP’nin yardım kampanyasına şu sözlerle karşılık veriyor: “İstanbul Rum Cemaati Mümessilleri, hükümetimizin bu lütuf ve inayeti münasebetiyle şükran ve nimetlerinin delaletimle arzına karar vermiş olduklarını bildirir ve bu vesile ile çok sevgili ve faziletli ekselansımıza derin teşekkürlerimi ve saygılarımı hayır dualarımla ifade ederim.”

68 KUŞAĞI’NIN ETKİSİ

Azınlıkları sadece DP ve 27 Mayıs dönemi ekseninde değerlendirmiyor, Ahmet Yaşar Akkaya. “12 Mart Muhtırası ve Azınlıklar” adlı bölümde de ilgi çekici ayrıntılar söz konusu. Menderes sonrası, azınlıkların önemli bölümünün Adalet Partisi’nden yana tavır takındığının altını çizen            Akkaya, aynı dönemde solculuğun, özellikle de Türkiye Komünist Partisi’nin etkisiyle azınlıklar içindeki etkisinin arttığının altını çiziyor. ‘Sarkis Yoldaş’ olarak tanınan Sarkis Çerkezyan da bunlardan birisi…

68 Kuşağı’nın sol gençlik üzerindeki etkisi, özellikle Anadolu’dan İstanbul’a gelmiş, yurtlarda kalan Ermeni gençlerde yoğun biçimde hissedilirken, Surp Haç Tıbrevank Ermeni Okulu da anahtar rolü üstlenmiş. Öğrencilerinden biri de Hrant Dink. Özledik…

YASSIADA’DA ÖLDÜRÜLEN AZINLIK MİLLETVEKİLİ

27 Mayıs darbesinden sonra, Demokrat Parti milletvekilleri Yassıada Mahkemeleri’nde yargılanmış, bunların içlerinde azınlık milletvekilleri de yer almıştı. Öyle ki Yassıada’daki işkenceler nedeniyle Ermeni azınlığı temsilen DP’den milletvekili seçilen Zakar Tarver de hayatını kaybedecekti. Tarver’in ölüm nedeni ‘kalp krizi’ olarak kayıtlara geçse de, yazarımız Ahmet Yaşar Akkaya gerçeğin böyle olmadığı kanısında: “Aslında gerçek bambaşkaydı. Zakar Tarver, bir askerin çelme takması sonucu düştükten sonra darp edildi ve hayatını kaybetti. Ölümünü o günleri yaşayan bir yakını şöyle anlatacaktı: “19 Eylül 1960’ta haber geldi. Zakar Tarver öldü diye. Cenazesini Gülhane’deki Adli Tıp’a götürmüşler. O tarihte Adli Tıp Gülhane’deydi. Zakar Bey’in bütün vücudu mosmordu. Belli ki çok dövmüşler.”

Yassıada’da hırsızlıkla itham edilen Yahudi cemaatinin milletvekili Yusuf Salman, Rum vekil Aleksandros Hacopulos, Ermeni vekil Mıgırdıç Şellefyan’ın hikâyeleri de konu ediliyor.

YERVANT BOSTANCI

Diyarbakır’ın kadrolu ilk Ermeni müzisyeni

21 yıl yaşadığı ABD’den, memleketi Diyarbakır’a 21 Haziran 2013’te dönen udi Yervant Bostancı, geçtiğimiz ekim ayında misafir sanatçı olarak katıldığı Diyarbakır Devlet Klasik Türk Müziği Korosu’nda nihayet kadrolu sanatçı oldu. Koronun ilk Ermeni asıllı sanatçısı olarak görevine başlayan Bostancı, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik ile Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Osman Baydemir’in “Yurduna dön” daveti üzerine doğduğu topraklara geri gelmişti.

Diyarbakır’da dünyaya gelen, oradan da önce İstanbul’a, 1992 yılında da Amerika Birleşik Devletleri’ne göç eden Yervant Bostancı, Ermeni diasporasından yükselen tepkilere rağmen dönüş kararından vazgeçmemiş ve “Çağrılara kulak verip uyan ilk Ermeni olacağım. Canım ülkeme ve doğup büyüdüğüm Diyarbakır’a kesin dönüş yapacağım” demişti. Dediğini yaptı da…

4 BİN DOLARI BIRAKTI 800 LİRAYA GELDİ

ABD’de kaldığı yıllarda, çaldığı uduyla birlikte Türkçe, Kürtçe ve Ermenice şarkılar söyleyen ve ayda 4 bin dolar kazanan Bostancı, Diyarbakır’a yerleştikten kısa bir süre sonra, birikimi de yetmeyince ekonomik zorluklar yaşamaya başlamış, hatta ev kirasını ödeyemez hale gelmişti. 500 liralık kirasını ödeyemediği için evini değiştirmek zorunda kalan Yervant Bostancı, Diyarbakır Devlet Klasik Türk Musikisi Korosu’nda, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın girişimiyle ‘misafir sanatçı’ olarak kabul edilmesi sayesinde, 800 lira maaşa bağlanarak birazcık nefes almıştı.
Koronun kadrolu sanatçısı olduğu için mutluluğunu ifade eden Bostancı, söz ve bestesi kendisine ait ‘Yanarım’ adlı eseri de bir kıtasını Ermenice, bir kıtasını Türkçe olarak koroda okuyor. Bundan sonra memleketinde onu daha güzel günler bekliyor…

FATİH VURAL – BUGÜN GAZETESİ
http://gundem.bugun.com.tr/darbelerin-gizli-magdurlari-haberi/1048510


Yorumlar kapatıldı.