İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Adana Kıyım’ın 105.yılı Anısına

1909 tarihinde Adana’da Ne Oldu? Geçmişle yüzleşmek, yaşanan acıları ve dramları konuşmak, derinlemesine araştırmak, acılara ortak olmak, asırlık acıları hafifletmenin, vicdanları susturmanın ve kanayan yaraları dindirmenin en etkili yoludur. Buna karşın geçmişte işlenen insanlık suçlarının ve günahların gizlenmesi, bilinçli olarak örtülmesi veya inkar edilmesi, hem acıları depreştirir ve derinleştir ve hem de vicdanları daha fazla kanatır. 

İşlenen suçun, işleyen tarafından inkarı da aslında suçu işleyenin olası yeni suçlar ve günahlar işlemeye meyilli olduğunun da bir göstergesi sayılır.
Ermeni halkının bir asır önce yaşadığı insanlık dışı felaket,dram ve derin acılar asla insanlık hafızasının tozları içinde kayb olmadı:Temel hak ve adalet adına , birçok ülke parlamentoları tarafından acıkça , Ermenilerin haklı davası tanıtım ve kabul buldu, ancak uluslararası diplomaside vicdanın ve dostluğun asla yeri olmadığını,öncelikli olarak, önemli olanın ülkelerin karşılıklı çıkarları  olduğu gerçeğini asla unutmamalıdır.

19.y.y Osmanlı İmparatorluğu gerileme devrine girmişti, imparatorluk içinde Müslümanlar ve Hristiyanlar bir bayrak altında beraberce yaşıyorlardı, milli bilinç zayıfladığından , Osmanlı sınırları içinde yaşayan halkların özgürlükçü hareketleri, vefasızlık ve vatana ihanet olarak algılanıyordu. İslam din anlayışına göre, Müslüman, daima diğerlerinden üstündü.
1839 yılında ,Batı ülkelerinin baskısı ile İmparatorluk sınırları içinde yaşayan tüm vatandaşları kanun önünde eşit kılan, Gülhan-ı Hattı Hümayun Fermanı ilan edilir,1856 da ilan edilen Tanzimat-ı Hayriye Fermanı’nın 3.cu maddesine göre , müslümam olmıyan cemaatlere ,kendi cemaatlerinin tüzük ve yönetmenliklerini hazırlama hakkı tanıyordu, ancak her iki ferman da uygulumaya konmadı.

Doğu Anadolu’nun Ermeni halkının yoğun olduğu kentlerde , Ermenilerin mal ve can güvenliği,senelerdir tehliknin doruk noktasında idi, cinayetlerin , talanların, kız kaçırmalarının, hırsızlığın, tacizin sınırı yoktu: Ermeni halkı, kendi kendine bağımsız yönetimi değil , can ve mal güvenliğinin devlet tarafından sağlanmasını istiyordu ve bu doğrultuda yıllarca taleplerde bulunmuştu ancak yetkililer bu taleplerle asla ilgilenmiyorlardı.

1878 de Osmanlılar Ruslarla Aya Stefanos (Yeşilöy) anlaşmasını imzalamak zorunda kaldılar, bu anlaşmanın 16.cı maddesine göre ”Ermeni Sorunu” ilk kez Uluslarası diplomaside resmilik kazanıyordu, bu anlaşma Ermenilerin çoğunlukta olduğu doğu Anadolu illerinde, Ermeniler için hayati önem arz eden düzenlemeler ve reformlar yapılmasını öngörüyordu:
Bu bölgede yaşıyan Ermeniler ,her gün Türklerin ve Kürtlerin tacizlerine , saldırılarına uğruyorlar ,can ,mal ve namus güvenliklerini koruyamıyorlardı, tarlalarını süremiyorlar, ekinlerini toplayamıyorlardı, 15 – 75 yaş arası her erkek Ermeni senelik ”KELLE VERGİSİ”, ayrıca, Ermeniler , Toprak Vergisi , Mahsul Vergisi , Hayvan Vergisi, ödemek zorunda idiler: Ermeniler askerlikten muaftılar,ancak ,”Bedel Vergisi” ödemek zorundayıdalar: Yargı, İslam dini ilkelerine göre işlediğinden, kanun bir Hristiyanı korumuyordu, iki Müslüman şahitle, bir Hristıyan çok ağır cezalara çarptırılabilinirdi.

San Stefano(Yeşilköy) anlaşmasından 3 ay sonra , Haziran 1878 de İngiltere, kendisine Kıbrıs Adası’nın hediye edilmesine karşılık ,Osmanlının , Doğu Anadolu’daki, Ermenilerin yoğun olduğu vilayetlerde yapmayı taahhüt ettiği reformların  yerine getirilmemesine ve reformların önlenmesine yardımcı olacağını açıklaması üzerine,Temmuz 1878 de Berlin de Kongre toplandı , bu kongrede , San Stefano anlaşmasının , Ermenilerin isteği doğrultusundaki 16.cı madde, İngilizlerin çabasıyla , Ermenilere  hiç bir yararı ve faydası olmıyan 61. ci maddeye dönüştü, (Khrimyan Hayrig in Kağıttan Kepçe Hikayesi)bu maddeye göre 16. cı maddedeki Rus Ordusunun gözlemcilik statüsü kaldırılmıştı : Van’da, Muş’ta , Erzurum’da, Harput’ta, Merzifon’da, Yozgat’ta, Zeytun’da, Maraş’ta Ermenilerin yaşam şartları dayanılmaz hale gelmişti, Hamidiye Alayının ( Cinayet işlemesi için serbest bırakılan,hapisane mahkumlarından oluşan çete) cinayetleri hırsızlıkları , kız kaçırmaları,ağır tacizleri ve tecavüzleri son haddini bulmuştu ve bunların heosicezasız kalıyordu : Temmuz 1896’da ”VAN OLAYI”,”MUŞ OLAYI”,”ERZURUM OLAYI”, ”HARPUT OLAYI”, ”ZEYTUN”,”MARAŞ”, ”MERZİFON”, ”ÇORUM”,”YOZGAT” olayları ile Ermeniler hak arayışı eylemlerine başladılar. ve kıyıldılar, çok can kaybı verdiler :1894-1896 tarihleri arasında yaklaşık 20 000 Ermeni kıyıma uğradı,yaklaşık 100 000 Hristıyan Ermeni Müslüman oldu,yaklaşık 100 000 Ermeni kadını ve kızı kaçırılıp Türklerin haremine götürüldu,yaklaşık 150 000 Ermeni dış ülkelere göç etti.
Ermeni Kralı Büyük Dikran (I.Ö 95-54) döneminde Ermeni krallığının sınırları, GİLİGYA bölgesini de içine alacak şekilde Akdeniz’e kadar uzanıyordu , zamanla Romalılar, Bizanslılar, Memluklar ve 1516 dan itibaren ise Osmanlı Türkleri Klikya ya hükmettiler.
Ermeniler 1070 yılında bir taraftan Bizanslıların  ve Arapların , diğer taraftan ise Selçukların baskısı ile Doğudaki vatan topraklarından batıya doğru göçe zorlandılar, bir kol Orta Anadolu’ya Sivas, Kayseri, Malatya istikametine ,diğer bir kol ise Güneye Klikya’ya doğru göç ettiler: Klikya’da yerleşen , Ermeniler burada prenslikler kurdular , özellikle Prens LEVON zamanında Klikya Ermeni Prensliğinin batı ile siyasi ve ticari ilişkileri çok gelişti, Haclı seferlerini , Bizans ve Selçuk istilaları yaşayan Klikya Ermeni prensliğinde ,12.y.y sonlarında Prens RUPEN tarafından ”KLİKYA ERMENİ KRALLIĞI ”nın temeli sağlamlaştırıldı.
Klikya bölgesi ,doğu – batı doğrultusunda Marş’tan Antalya ya kadar Akdeniz havzasında yayılan , Avanos ve Toros dağları arasında kalan,Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin suladığı verimli bir ova, bu geniş ovanın merkezi şehri, Seyhan nehri ağzında kurulan ADANA kentidir,Adana ,buğday, pamuk , tutun, sabun fabrikaları , Asya ve Avrupa ile geniş kapsamlı ticareti ve zengin sanata ve kültürü ile tanınmıştı.
1882-1904 tarihleri arasında Türkiye Ermenileri Patrikhanesinin yaptığı genel nüfus sayımı verilerine göre Klikya Ermeni nüfusu 280 000 dır.
İstanbul Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi 1904 tarihli takvim verilerine göre Adana’da 23, Sis’te 3, çevre illerinde 6 kilise,1 manastır, 50 ye yakın Protestan Ermenilerin halk evleri mevcuttu:Kilikya’da Katolik , Protestan mezheplerine sahip Ermeniler de yaşıyorlardı.
Dr. Vahram Torkomyan ve Boğos K.Keresteciyan ın araştırma defterlerindeki kayıtlara göre Klikya’da 25 okul ,1947 erkek öğrenci , 808 kız öğrenci, 40 erkek öğretmen, 29 bayan öğretmen bulunmaktaydı.
Raymond H.Kevorkıan ve Paul B.Pabucjıan’ın 1992’de Fransızca yayınlanan ”Osmanlı İmparatorluğunda ,soykırım öncesi Ermeniler”, kitabına göre Klikya Ermenileri, içlerinde Türkçe harfli Ermenice ”ADANA” günlük gazetesi olmak üzere, sürekli yayınlanan 14 basın organına sahip olmuşlar.
1914 , Mağakya Ormanyan verilerine göre Ermeni nüfusu 79.600, Klikya Ermeni Katolikosluğu verilerine göre ise 83 733 tur.
1908’de Osmanlıda Meşrutiyetin ilanından sonra ,Türk tutucu güçler,Ermenileri , eski Klikya Ermeni krallığını tekrar yaşatmak ve kurmak isteği ile ağır bir şekilde suçlayarak , Adana ve çevresindeki Türk ve Kürt halklının açıkça gerçek dışı yalanlarla tahrik ediyorlar ve onları Ermenilere karşı silahlandırıyorlardı, ceza evlerindeki tutuklular, Ermenileri öldürmek şart ile serbest bırakılıyor,bölge halkı kışkırtılarak Ermenilerin üstüne saldırtılıyordu, bölge yanmaya başlamıştı , cinayetler her gün artıyordu, 1 Nisan 1909 da Adana valisi , Cevat bey liderliğinde ve Jön Türklerin katılımı ile,Adana’da , Ermenileri hedef alan, talan, soygun, cinayetler ve” KIRIM” resmen başladı, 8 gün içinde 30 000 fazla insan öldürüldü., şehir yakıldı , Ermenilere ait tüm mülk ve gayrimenkullar yağma edildi ve yakıldı.
Adana’da ve çevresinde 3 asır hüküm sürmüş Klikya Ermeni krallığından kalan Ermeni halkı, Nisan 1909’da , 30 000 den fazla can kaybı vererek sonuçlanan bir dehşet ,bir facia, bir kırım,büyük bir dram yaşadı , bu dehşet ve kırım Anadolu topraklarında asırlardır kendi halinde yaşayan Ermeni halkının , bu topraklarda 1915 yılında yaşayaçagı ”BÜYÜK FELAKET” in ve büyük ”Trajedinin” planlanmış bir habercisiydi: Aradan 100 yıldan fazla zaman geçti , uluslararası ilkelere göre , insanlığa yönelik işlenen felaketler,asla tarihin tozları arasında gömülemez, Ermeni halkı , tarihte kendisine karşı işlenen ve tarihin sayfalarına kara kalemle kayd edilen,trajedileri ve suçları asla unutmayacak ve şehit verdiği atalarını her gün artan saygı ve derin acılarla anacaktır: İnsan temel hak ve özgürlük savunucu Uluslarası kuruluşlar ve kamu oyu da,1909’da,Adana’da Osmanlı İmparatorluğuna sadık ve barış sever bir şekilde kendi halinde yaşayan Osmanlı vatandaşı Ermeni halkına karşı bir KIRIM yapıldığını hatırlamalı ve öldürülen 30 000 fazla insanın hatıralarını anmalıdır.
Nisan 2014 tarihinde ”ADANA KIRIM” ın 105 ci yılını anmak ,bir tarftan insanlık adına vicdani bir görevken diğer taraftan da Ermeni halkı için , şehit olan atalarının hatırlarına saygı borcunu ödemektir.  Bu bağlamda,tarihe ve geçmişe saygının hayati önemi vardır.
Dr.med.Sarkis Adam.
Kaynaklar:S.Pırgiç Hastanesi 1904 yılı Takvimi.
Türkiye Ermeni Patrikhanesi 1882-194 yılı Sayım belgeleri
Klikya Ermeni Katolikosluğu 30 ekim 2009 tarihli yayını
Dr.Vahram Torkomyan ve Boğos K.Kersteciyan Araştırma Not Defteri
Osmanyan Hokepanutyun yev Haygagan Carter- Armen Kürkciyan.
Adana nın Kara Yılı 1909 – Zakarya Mıldanoglu – Agos

Yorumlar kapatıldı.