İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

İstiklal Marşı’nı Orkestraya Bir Ermeni Vatandaşın Uyarladığını Bilir misiniz?

Murat Bardakçı                                          
İstiklal Marşı’nın kabulünün 93. yıldönümü  ve milli; marşımızın pek   bilinmeyen bir tarafı: Sözleri milli; şairimiz  Mehmed Akif’in, bestesi  de  Zeki üngör’ün olan marşın ilk orkestra  düzenlemesi, Edgar Manas  adında  bir ermeni vatandaşımıza aittir. Önümüzdeki  çarşamba günü, İstiklal Marşı’nın Meclis’te kabulünün 93.  yıldönümü…  Marş ile ilgili olarak bundan senelerce önce başlayan  tartışmalar hala  devam ediyor ama bestenin orkestraya kimin tarafından  uyarlandığının  üzerinde pek durulmuyor. İşte, İstiklal Marşı’nın beste  macerası ve ilk  orkestra düzenlemesini yapan  Ermeni vatandaşımız Edgar  Manas’ın öyküsü…

BU hafta milli; marşımızın, yani İstiklal Marşı’nın kabulünün 93. yıldönümü…Türkiye’de senelerden buyana devam eden bir tartışma vardır: İstiklal   Marşı’nın doğru şekilde okunmasının güç olduğu söylenir, bir kesim   marşın bestesinin değiştirilmesini ister, karşı taraf marşın anayasal   koruma altında olduğunu ve dolayısı ile değiştirilmesinin bile teklif   edilemeyeceğini söyler ama milli; marşımızın başka özellikleri, mesela   orkestraya kimin tarafından uyarlandığı pek bilinmez ve dolayısı ile bu   konuda bir şeyler yazılıp çizilmez… Zaten, milli; marşımızın bestelenme macerası da tuhaftır:Büyük Millet Meclisi, 1920’de bir marş yarışması açtı. Kurtuluş Savaşı   bütün şiddeti ile devam ediyordu ve herkesin hep bir ağızdan, heyecan   duyarak okuyabileceği bir marşa ihtiyaç vardı…önce güfte, yani marşın sözleri belirlenecek; sonra bir başka yarışma daha açılacak ve beste üzerinde karar kılınacaktı…
PARİS’TE YARIŞMA HAYALİ
 Bir ara beste seçiminin musiki konusunda çok daha tecrübe sahibi olunan   bir başka memlekette, mesela Fransa’da yapılması ve Paris’te yabancı   üstadların da yeralacağı bir jüri oluşturulması gibisinden fikirler de   gündeme geldi. Ama, savaş içerisindeki bir memleketin müzik seçimi için   taaa Paris’te jüri toplamaya kalkışması biraz tuhaf kaçacağı için  Fransa  hayalinden vazgeçildi. Sonrasını kısaca hatırlatayım:  Meclis’in açtığı yarışmaya 700’den fazla  eser gönderildi. Müsabakaya  cephelerde savaşan paşalar, mesela Kazım Karabekir bile katıldı ve neticede Mehmed Akif”in “kazandığı takdirde ödülü almamak” şartı   ile gönderdiği manzume birinci seçildi ve Meclis’in 12 Mart 1921 günü   yaptığı toplantıda alkışlar arasında defalarca okundu…DEVLET, JÜRİ KURAMADI Sırada sözlerin üzerine müzik giydirilmesi, yani Akif’in şiirinin bestelenmesi vardı; seneler önce ortaya çıkan ve bugünlere kadar gelen beste tartışmaları da işte o zaman başladı…Memleket hala savaş içerisinde olduğu için, Akif’in  şiirinin  bestelenmesi iki sene ertelendi, 1923’e sarktı ve 1923’ün 12  Şubat’ında  İstanbul Maarif Müdürlüğü’ne beste yarışması açma vazifesi  verildi.Yarışmaya 55 besteci katıldı. Sadeddin Kaynak’tan Lemi Atlı’ya, Kapdanizade Ali Rıfat Bey’den Ali Rıfat çağatay’a, Rauf Yekta Bey’den Muallim İsmail Hakkı Bey’e kadar Türkiye’de o günlerin önde gelen müzisyenlerinin neredeyse tamamı Mehmed Akif’in  şiirini bestelemiş ve müsabakaya göndermişlerdi. Asıl zorluk işte o  zaman ortaya çıktı ve devlet bir jüri teşkil edemedi!  Zira bu işi  yapabilecek, yani en güzel besteyi seçebilecek kim varsa  yarışmaya aday  olarak katılmıştı ve jüri teşkiline imkan yoktu
YEDİ YIL LİSTE BAŞI OLDU
Bestelenen  marşlar içerisinde hangisinin resmi; marş olabileceği  konusunda işte bu  yüzden bir karar verilemeyince, besteciler kendi  marşlarını kendileri  tanıtma yolunu seçtiler ve bu işte en başarılısı Ali Rıfat Bey veya son senelerindeki ismi ile Ali Rıfat Çağatay oldu. Ali Rıfat Bey, başta “Tereddüd” olmak  üzere, dillerden  düşmeyen birçok Türk Müziği parçasının  bestecisiydi. Acemaşiran  makamında, mehteri andıran bir tavırda  bestelediği marşı İstanbul’un  Asya yakasında ve Batı Anadolu’nun İzmir  dışında kalan yerlerinde  okunur oldu. Rumeli yakasında Zati Arca’nın, Edirne’de Ahmet Yekta Madran’ın, İzmir’de İsmail Zühdü’nün marşları; Ankara’da ise sonraki yıllarda Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası halini alacak olan “Riyaset-i Cumhur Orkestrası”nın şefi Osman Zeki Bey’in bestesi hakimdi. Ali Rıfat Bey’in marşı yedi yıl boyunca listebaşı oldu ve hatta devletten tolerans gördüğü bile söylendi. Diğer bestecilerden bazıları “Devlet   sanki onun bestesine sahip çıkmayacak da bizimkileri mi icra  ettirecek?  Kardeşi Samih Rıfat hem milletvekili, hem de Maarif  Vekaleti’ne  istediği her kararı aldırabilecek güce sahip. Tabii ki  ağabeyinin  marşını okutturacak…” diyorlardı.
MİLLİ EĞİTİMİN TALİMATI
 Ama 1930’lara gelindiğinde, Ali Rıfat Bey’in eseri aşağı sıralara indi ve bu defa Riyaset-i Cumhur Orkestrası’nın şefi Zeki Bey listebaşı   oldu! Devlet bu marş kargaşasına daha sonra bir düzen vermeye karar   verdi ve Maarif Vekaleti’nden o sene okullara ve devlet dairelerine bir   tamim yollandı. Tamimde “Resmi; marşımız artık Zeki Bey’in bestesidir, bundan böyle diğer marşlar icra edilmeyecektir” deniyordu. İstiklal Marşı’nın o tarihten itibaren icra edilen bestesi işte bu   şekilde, yani bir yarışma ile değil, emirle milli; marş olmuştur ama “okunması zordur”, “Türk gırtlağına uygun değildir”, “Güfte-beste uyumu bozuktur” ve hatta “Batı Müziği’nin filanca eserinden alınmıştır” şeklindeki tartışmalar hala devam etmektedir. Peki, 1920’li senelerde bestelenen diğer marşların akıbetleri ne mi oldu?
BİRÇOĞU HİÇ BİLİNMİYOR
Hemen  hemen tamamı unutuldu, sadece bir-ikisinin nağmesi musiki   meraklılarının hafızalarında kaldı, o kadar… Musiki toplantılarında   arada bir çalınırlar, birkaçı İstiklal Marşı konusunda yapılan CD’lere   kaydedilmiştir ama 1923 Şubat’ında açılan yarışmaya gönderilen ve   yayınlanmış olanlar dışındakilerin notaları büyük ihtimalle halen   Meclis’in arşivinde muhafaza edilen diğer marşlar incelenmedikleri için   kimin nasıl bir beste yaptığı konusunda elimizde bilgi yoktur.
FAVORİM İSMAİL HAKKI BEY’DİR
Daha önceki İstiklal Marşları arasında benim favorim, Muallim İsmail Hakkı Bey’in   Rast makamında yaptığı bestedir. Eski kayıtlarından birini  dinleyebilir  yahut notasını temin ederek çaldırabildiğiniz takdirde,  büyük  ihtimalle siz de beğenirsiniz. Zeki üngör’in bestesinin pek bilinmeyen bir başka özelliği daha vardır: Armonisi, yani orkestra düzenlemesi Edgar Manas adında Ermeni bir vatandaşımız tarafından yapılmıştır ve ilk bando düzenlemesi de İhsan Künçer’e aittir. Senelerden buyana okuduğumuz ve orkestralardan dinlediğimiz milli;   marşımızı orkestraya uyarlayan ama isminden ve mevcudiyetinden sadece   konunun meraklılarının haberdar bulunduğu Edgar Manas’ın kim olduğunu merak ediyorsanız, bu sayfadaki kutuyu okuyun…
KİLİSE KOROLARINI İDARE EDERKEN MARŞIN ORKESTRASYONUNU YAPTI
 İSTİKLAL Marşı’nın ilk orkestra uyarlamasını yapan Edgar Manas 1875’te İstanbul’da doğdu, babası Aleksi’nin ölümü üzerine 13 yaşında iken İtalya’ya gitti ve Venedik’teki Murad-Rafaelyan Kolleji’nde beş sene okudu.
Podova Konservatuvarı’ndan füg ve kontrpuan öğrenerek mezun olan Manas 1905’te   İstanbul’a döndü, Gallia Korosu’nun şefliğine getirildi ve 1912’den   1933’e kadar İstanbul Konservatuvarı’nda hocalık yaptı, konservatuvarın   orkestrasını ve kadınlar korosunu idare etti. 1937’de Patrikhane’nin   Meryemana Kilisesi’ndeki Koğtan Korosu’nun şefliğine tayin edildi, yirmi   sene boyunca bu koroyu yönetti ve  Ermeni okullarında da solfej dersleri  verdi. Musiki hayatının 60. yılı Beyoğlu’ndaki Atlas Sineması’nda 1954’te bir jübile ile kutlanan Edgar Manas 1964’te İstanbul’da öldü ve Pangaltı’daki Ermeni Katolik Mezarlığı’na defnedildi. Türk Müziği’nin bazı meşhur bestecilerine de batı müziği dersleri vermiş olan Edgar Manas bir   senfoni ile bir oratoryonun yanısıra çok sayıda başka besteler de   yapmış ve bazı halk müziği eserlerini de çok seslendirmişti (Kevork   Pamukciyan’ın “Biyografileriyle  Ermeniler”inden)
MİLLİ MARŞIMIZIN OLMADIĞI YILLARDA MARŞ DİYE TEKBİR GETİRİP TÜRKÜ OKURDUK
OSMANLI Devleti’nin milli; marşı yoktu…Osmanlı tarihinde ilk defa bir bando teşkil eden İkinci Mahmud’dan itibaren her padişah için ayrı bir marş bestelenmiş, bestelere “Mahmudiye”, “Azi;ziye” yahut “Hamidiye” denmiş, yani hükümdarların isimleri verilmiş ve törenlerde bu marşlar icra edilmişti.
Hükümdar marşlarının sözleri yoktu ve sadece bando ile icra edilmeleri için bestelenmişlerdi…Padişah marşı geleneğini Sultan Vahideddin bozmuş, “Memleket ateş içerisinde iken yeni bir beste yapılmasına gerek yoktur” diyerek adına marş besteletmemiş ve tahtta bulunduğu dört sene boyunca büyükbabası İkinci Mahmud’un marşını çaldırmıştı.
TUHAFLIKLAR YAŞANDI
Ama devletin bir milli; marşa sahip bulunmaması, uluslararası   toplantılarda bazı tuhaflıklara sebep oluyordu. Milli; marşların   karşılıklı okunmaları gerektiği durumlarda Türk tarafı sıkıntıya giriyor   ve marş ile hiçbir alakası olmayan güfteli eserleri hep bir ağızdan   okumak zorunda kalıyorlardı.
DEVRİMDEN KALAN MARŞ
Mesela,  20. yüzyılın ilk senelerinde Paris’te Osmanlı ve Fransız askeri;   heyetlerinin yaptıkları bir toplantıdan sonra Fransızlar 1789’daki   devrimden kalma milli; marşları “La Marseillaise”i hep bir ağızdan okumuşlar, sıra Türk tarafına gelince askerlerimiz marş niyetine tekbir getirmişlerdi!
ENTARİSİ ALA BENZİYOR
Benzer bir garipliği Birinci Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde sipariş   ettiğimiz bazı gemileri teslim almak için Almanya’ya giden bahriye   heyetimiz yaşamıştı. Törende şampanyalar patlatılmış, konuşmalar   yapılmış, uzun uzun Türk-Alman dostluğundan bahsedilmiş ve sıra milli;   marşların okunmasına gelmişti. Alman tarafı Joseph Haydn’ın bir Hırvat halk şarkısından esinlenerek bestelediği “Deutschland, Deutschland über alles” sözleri   ile başlayan milli; marşlarını okumuş, sıra bizimkilere gelince bir   şaşkınlık yaşanmış ama sıkıntı hemen halledilmiş ve subaylarımız milli;   marş niyetine “Entarisi ala benziyor, Sultan Reşad bana benziyor” türküsünü icra etmişlerdi!
http://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/928073-istiklal-marsini-orkestraya-bir-ermeni-vatandasin-uyarladigini-bilir-misiniz

Yorumlar kapatıldı.