İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Günaydın Türkiye!

Eskiden Amerika’da radyolarda, Günaydın Amerika diye programlar yapılırdı. Sırf Vietnam Savaşını örtbas etmek için, Amerikalılara şirin görünmek için televizyonlarda, gazetelerde ve radyolarda Günaydın Amerika diye nutuk atardılar.

Türkiye’de Kürtlere karşı Anadolu’dan görünüm programlarıyla bu kirli savaşta Türk basını en rezil yerini aldı. Tıpkı 17 Aralık operasyonunda olduğu gibi, ‘Alo Fatih’ hattı yine devredeydi. Sanki yolsuzluk Türkiye’de ilk defa olmuş, ilk defa hırsızlık olmuş ve hepimiz bir hışımla “Hırsıııız var!” diye bağırıyoruz. İyi de kardeşim, ablam, bacım, anam bu hırsızlık bugün başlamadı ki. Her gelen iktidar hırsız. CHP döneminde mi hırsızlık yoktu, Doğru Yol Partisi döneminde mi hırsızlık yoktu, ANAP döneminde mi yoktu? Çetelerin her dönemde cirit attığı bir ülke olmuştur Türkiye ve bu kirli iktidarlar sayesinde, gelen gidene rahmet okutmuştur. Bu hırsızlığın kimler ortağı değildi ki? İş adamlarından tutun, sivil STK’larına kadar. STK’sından tutun, basınına kadar, yazarına kadar büyük bir çoğunluk bu hırsızlığın, bu yolsuzluğun içindedir. Yeni mi keşfettiğiniz hırsızlığınızı, bir daha Günaydın!

Sevan Nişanyan’ın kendisine hırsızlık yapan gardiyanı kaleme alması sürgün kararı oldu. Biz de bu sürgün kararına neden olan yazıyı tepki olarak bir kez daha yayınlıyoruz. Hırsızlar bir daha görsün.

Sevan Nişanyan’ın Cezaevi Mektubu Yedi
Cezaevi yaşamının temel kuralı şu: ısırmazsan ısırırlar. Bütün sistem bunun üzerine kurulmuş. TC bürokrasisi adı verilen yozluk deryasının özü de bu değil mi?

Buraya geldiğim gün kredi kartlarım buharlaştı. Cüzdanımı iade ettiler, içi boş. Nerede kartlar? İnfaz kaleminde olabilir dediler. Oraya gittik, emanette olmalı. Emanete baktık, Oktay gardiyan bilir. Oktay’a sorduk, müdür beye git. Müdüre gittik, ne malum, senin kartların olduğu?

Israr ettim. Kartların emanete teslim edildiğine dair tutanağı buldurdum. Emanet dedikleri, basit bir teneke dolap tanıdık bir gardiyanla dolabı didik didik ettik, kartlar yok. Bir ihtimal başka mahkûmların zarfının içine girmiştir diye aklıma geldi. Ertesi gün bir daha gittik, tüm zarfları teker teker açıp kontrol ettik. Yok.

Oktay gardiyanın halinden şüphelendim. Her yere baktım diyor, kabadayılanıyor, tehditimsi şeyler söylüyor. Üstüne vardım. Ürktü. “Gel bir daha kontrol edelim” dedi. Aa, o da ne? Defalarca baktığımız zarf yığınının en üstünde Sevan Nişanyan’ın zarfı. Kartlar tamam.

“Birader ben bunu yemem” dedim. Bozardı. Ertesi gün beni kenara çekti. Çay ısmarladı. Uzun uzun hayat hikâyesi anlattı. Karısı terk etmiş, çocuğunu göremiyormuş. Alkole sarmış. Amcası adam öldürmekten hapisteymiş. Tek umarı bu meslekmiş. 3.30 para kazanıyormuş. Hem burası cezaevi dayı, çalmayan mı var? Falan gardiyan çalıyor, filan başgardiyan götürüyor.

Sefilliğine acıdım. “Konuyu unuturum” dedim. “Ama bir şartla Bizim koğuştan arkadaşlar cezaevi inşaatında çalışıyor. Onlara kuru çayı götüreceksin. Basit bir jest, maliyeti de yok. Cezaevi yaşamında incir çekirdeğini doldurmaz şeylerin kıymeti büyük.”

“Müdür duysa beni s….” dedi. “Sen bilirsin” dedim, “Beni dene istersen.”

Kararsız kaldı. Birkaç gün salladı. Sonra gitmiş müdüre ötmüş, Sevan benden şunu bunu istedi diye şikâyet etmiş.

Ortama intibak ediyorum galiba, üslup, ahlak, yöntem.”

Adı Natali Avazyan mıdır, Ümit Torosyan mıdır bilmiyoruz. Kadın mıdır, erkek midir ne olduğunu bilmiyoruz. Bir bize övgüler düzüyor,  bir yandan da katilleri ve ecdatları övünmekten zerre kadar imtina etmiyor. Ermeni midir, değil midir buna da emin değiliz. Kimdir, necidir bunu da bilmiyoruz.

Bunun yanında iki tane Ermeni adayımız oldu. Nerses Yeramyan ve Elmas Giragos. Böyle bir rezilliği bize reva görenler soykırımı unutup bu ırkçı, faşist ve her türlü kötülüğün başı olan MHP’den aday oldular.  Ermeni halkının onuruyla oynamaya hiç de hakları yok. Böyle bir seviyesizliği Ermeni halkına kimse reva göremez. Soykırıma uğramış kemiklerimiz bile bundan hesap sorar.

Cevat Sinet


İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın