İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Sevan Nişanyan Buca’da, aklımız orada…

Ertan Altan
Altı ay kadar önceydi, Alparslan Kuytul adında muhterem bir zat, internette yayınlanan bir konuşmasında, Sevan Nişanyan’ın Allah’la ilgili malum yazılarından birini okuyup şöyle diyordu: “Sanki birilerini tahrik ediyor. Bu gibi adamları şimdilik ilimle susturmamız gerekiyor.” Bu muhteremin “şimdilik” vurgusundaki mesajı alanlar, “ilimle mücadele etmekle” vakit kaybetmediler. Türkiye’de ortam “şimdilik” müsait olmadığı için yazıları nedeniyle hapse atmayı tercih etmediler. Kendi arazisine, tek katlı bir köy evi yaptığı için özgürlüğünü açıkça gasp ederek susturmaya çalıştılar.

Nişanyan, geçen 2 Ocak’ta, kaçak inşaat yaptığı gerekçesiyle hakkında verilen iki yıllık hapis cezasını çekmek üzere, Torbalı Açık Cezaevi’ne girdi. İçeri girmeden önce sosyal medyadaki adreslerini oğlu Tavit’e bıraktı. Nişanyan’ın cezaevinden yazdığı mektuplar oğlu tarafından internette yayınlanıyordu.
Nişanyan bu mektuplardan birinde, cezaevinde yaşadığı tatsız bir olayı yazdı. İçeri girer girmez infaz kaleminin adli emanetine bıraktığı cüzdanındaki kredi kartları buhar olup uçmuş. Önce inkâr etmişler, “ne malum içinde kart olduğu” demişler. Bir gardiyandan şüphelenmiş, biraz üstüne gitmiş, tehdit, kıyamet aramaya devam etmişler ama bulamamışlar. Peşini bırakmamış, “Emanet” denen yerde ertesi gün bir daha arama yaptırmış. Sonra görmüşler ki, önceki gün defalarca arayıp bulamadıkları yerde kartlar öylece duruyor.
Nişanyan mektubunda olayın devamını şöyle anlatıyor: “Birader ben bunu yemem dedim. Bozardı. Ertesi gün beni kenara çekti. Çay ısmarladı. Uzun uzun hayat hikâyesini anlattı. Karısı terk etmiş, çocuğunu göremiyormuş. Alkole sarmış. Amcası adam öldürmekten hapisteymiş. Tek umarı bu meslekmiş. 3.30 para kazanıyormuş. ‘Hem burası cezaevi dayı, çalmayan mı var? Falan gardiyan çalıyor, filan başgardiyan götürüyor.’ Sefilliğine acıdım. ‘Konuyu unuturum’ dedim. ‘Ama bir şartla. Bizim koğuştan arkadaşlar cezaevi inşaatında çalışıyor. Onlara kuru çayı götüreceksin. Basit bir jest, maliyeti de yok. Cezaevi yaşamında incir çekirdeğini doldurmaz şeylerin kıymeti büyük.’ ‘Müdür duysa beni s….’ dedi. ‘Sen bilirsin’ dedim, ‘beni dene istersen’. Kararsız kaldı. Birkaç gün salladı. Sonra gitmiş müdüre ötmüş, Sevan benden şunu bunu istedi diye şikâyet etmiş. Ortama intibak ediyorum galiba, üslup, ahlak, yöntem…”
Bu olay nedeniyle Sevan hakkında soruşturma açıldı, şimdi Buca Kapalı Cezaevi’nde.
Sevan, bu olayı anlattığı mektubuna “Cezaevi yaşamının temel kuralı şu: Isırmazsan ısırırlar. Bütün sistem bunun üzerine kurulmuş. TC bürokrasisi adı verilen yozluk deryasının özü de bu değil mi” diye başlamıştı.
Bürokrasi, bugüne kadar Sevan’ı ısırmak için pek çok şey yaptı. Ama TC’nin cezaevleri, bürokrasinin dişlerinin en sivri olduğu yer. Kaçak inşaattan ceza alan adamı tutup Türkiye’nin en kötü şöhretli hapishanelerinden birine atabiliyor.
Sevan Nişanyan için adalet arayanlar, “Sevan Nişanyan Üzerindeki Baskı Ve Kısıtlamalar Kaldırılmalıdır!” başlığıyla internette bir imza kampanyası başlattı.
imza.la adlı siteye girip bürokrasinin onu ısırmasına engel olun. Unutmayın, Sevan’a şimdilik bu kadarını yapabiliyorlar.
ertan.altan@gmail.com
http://www.taraf.com.tr/yazilar/ertan-altan/sevan-nisanyan-bucada-aklimiz-orada/29006/

Yorumlar kapatıldı.