İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Holokost Sonrası Yüzleşmede Hukuk ve Bellek Tartışıldı

‘Bir Yüzleşme Serüveni: Holokost Sonrası Fransa’da Hafıza Politikaları’ kapsamında tarihçi Annette Wieviorka ile eski Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Yargıc Rıza Türmen hukuk ve bellek konusunu tartıştı. Yüzleşmenin toplumsal barışı tehlikeye atacağı varsayımının yanlış olduğunu söyleyen Türmen eski Yugoslavya örneğinde Miloşeviç ve diğer savaş suçluları yargılandıktan sonra bölgede toplumsal barışın sağlandığını söyledi. “Bu ancak Sırbistan devletinin ve hatta Miloşeviç’in de yüzleşme konusunda işbirliği ile gerçekleşti. Miloşeviç’in mahkeme karşısına çıkmasını sağlayan ülke Başkanı’nın kendisiydi. Bu anlamda ülkelerin işbirliği toplumsal barışın oluşması ve demokrasi açısından çok önemli.”

***
Paris 8 Üniversitesi, Shoah Memorial ve Anadolu Kültür’ün İstanbul’da düzenlediği ‘Bir Yüzleşme Serüveni: Holokost Sonrası Fransa’da Hafıza Politikaları’ kapsamında tarihçi Annette Wieviorka ile eski Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi  Yargıcı,  CHP Milletvekili Rıza Türmen hukuk ve bellek konusunu tartıştı.
Paris 8 Üniversitesi’nden Nora Şeni’nin moderasyonunu yürüttüğü söyleşide Wieviorka ilk uluslararası mahkeme özelliği taşıyan Nürnberg davalarını, insanlığa karşı suç ve bellek kavramlarının nasıl işlenip dönüştüğünü anlattı.
Türmen ise eski Yugoslavya ve Sırbistan örneği üzerinden toplumsal barış için yüzleşmede devletlerin gönüllülüğünün öneminden bahsetti.

Açılışı yapan Şeni Shoah hatırasının Avrupa Birliği’ni (AB) oluşturan temel taşlardan biri olduğunu belirterek şöyle konuştu:
“Bu bizim için çok önemli çünkü Türkiye  İkinci Dünya Savaşı’na katılmadı. Bu bir şans ama şans olmayan tarafı da şu ki savaştan sonra ortaya çıkan tereddüt,  kendini eleştirme ile yeni oluşan düşünce anatomisinin parçası olmadı. Yabancı kaldı.
“Bu AB’ye girmek isteyen, Avrupa kimliğini kendinde hisseden bir ülke için iyi bir şey değil. Bizim bu serüvene başlamamızdaki esas sebep bu yabancılığı azaltmak, bir aşinalık kazandırmak.”
Wieviorka: Zamanaşımı ve yaşlılık yargılamaya engel değil
Wieviorka konuşmasında Nürnberg mahkemeleri ile başlayan uluslararası yargılamaların hafıza ile ilişkisini anlattı.

“Nürnberg ilk uluslararası yargılama olarak çok önemlidir. Kasım 1945’te başlayıp Ekim 1946’da biten Nürnberg yargılaması, İkinci Dünya Savaşı’nın Avrupa ayağının bitmesinden sadece altı ay sonra başladı.
“Nürnberg’de öncelikli suç ‘barışa yönelik komplo’ idi. Ki ‘insanlığa karşı suç’ kategorisi ancak bu ilk suçla ilişkilendirildiğinde yargılama konusu oldu.
“Yargılamalarda az sayıda tanık vardı. Tanıklardan bazıları da Nazi rejimini anlatanlardı, ki aralarında daha sonra başka davalarda insanlığa karşı suç ile yargılanan kişiler sadece ‘tanık’ sıfatıyla yer aldı.
“Bu anlamda, savaştan 15 yıl sonra görülen Eichmann davası çok önemlidir. Çünkü Eichmann davası doğrudan soykırım mağdurlarının ve tanıklarının dinlendiği ve bu sebeple görülen davadır. Eichmann’ın davası ilk defa kamerayla kaydedilmişti. Bu anlamda dava sadece İsrail’deki Yahudiler için değil, Amerika ve Fransa’daki Yahudiler için katarsis oluşturdu.”
Savaşın üstünden zaman geçtikçe “zamanaşımı” ve “yaşlılık” durumlarının hayatta kalan Naziler için yargılamayı engelleyip engellemeyeceği tartışmasının yaşandığını belirten Wieviorka insanlığa karşı işlenen suç tanımının uluslararası yargılamalara girmesiyle “zamanaşımı” ve “yaşlılık” durumunun yargılamaya engel olamayacağını söyledi.
Şeni: Adelet geciktiğinde, aynı suçlar tekrarlanıyor
Şeni, yüzleşme ne kadar çok zaman alırsa, acıların daha da artacağını vurgulayarak şunları söyledi:
“Nazi işbirlikçisi Vichy hükümetinin, Fransa Yahudilerini Nazilere teslim eden polis şefi Maurice Papon ancak 1997’de mahkeme önüne çıktı. Savaştan sonra polislik görevini sürdüren Papon ayrıca 1960’larda Fransa’da gösteri yapan Cezayirlilere yönelik katliamların da sorumlusudur. Yani, adalete geç teslim edilen Papon savaşta yaptığının aynısı, yeniden yapmıştı.”
Tüm rütbeleri sökülen Papon 2002’ye kadar hapiste kaldıktan sonra sağlık durumundan ötürü tahliye edildi. 2007’de geçirdiği kalp ameliyatının ardından 96 yaşında öldü.
Türmen: Yüzleşme toplumsal barışı tehdit etmez, güçlendirir
Türmen ise konuşmasında demokratik toplumların geçmişlerindeki acılarla yüzleşmesinin önemine değindi.
“Her ülkenin geçmişinddeki acılarla yüzleşmesi yönünde bir politikası olmalıdır. Bunun üç sac ayağı vardır: Gerçek, Adalet ve Uzlaşma. Bu ayağın hiçbiri bir diğeri için araç haline getirilemez.
“Ayrıca, affet ve unut politikasının geçmişle yüzleşmede işe yaramadığı ortadadır. Yüzleşme yurttaşlar ve halklar arasında güvenin tesis edilmesi için gereklidir. İnkar ile güven tesis edilemez.”
Yüzleşmenin toplumsal barışı tehlikeye atacağı varsayımının yanlış olduğunu söyleyen Türmen eski Yugoslavya örneğinde Miloşeviç ve diğer savaş suçluları yargılandıktan sonra bölgede toplumsal barışın sağlandığını söyledi.
“Bu ancak Sırbistan devletinin ve hatta Miloşeviç’in de yüzleşme konusunda işbirliği ile gerçekleşti. Miloşeviç’in mahkeme karşısına çıkmasını sağlayan ülke Başkanı’nın kendisiydi. Bu anlamda ülkelerin işbirliği toplumsal barışın oluşması ve demokrasi açısından çok önemli.”
* Annette Wieviorka: Fransalı tarihçi, 60 Yıl Sonra Auschwitz – İletişim Yayınları, Kızıma Soykırımı Anlatıyorum – Güncel Yayınları, başlıklarıyla iki tanesi Türkçe’ye çevrilmiş çeşitli çalışmaları ile Shoah belleğine yaptığı katkılarla biliniyor.
* Rıza Türmen: Türkiye’nin eski Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Yargıcı, Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili, TBMM Anayasa Komisyonu ve TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyesi.
Bir Yüzleşme Serüveni etkinliği
‘Bir Yüzleşme Serüveni: Holokost Sonrası Fransa’da Hafıza Politikaları’ Kasım 2013 – Mayıs 2014 arasında sekiz etkinlik olarak gerçekleşiyor. Fransa örneği üzerinden Türkiye’de 1915 Ermeni Soykırımı’nın 100. Yılı öncesinde bir yüzleşme tartışması başlatmayı amaçlıyor. (EA)
http://www.bianet.org/bianet/toplum/153525-holokost-sonrasi-yuzlesmede-hukuk-ve-bellek-tartisildi?bia_source=rss

Yorumlar kapatıldı.