İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Rumlara kalan İstanbul…

Bir zamanlar Rum diyarı olarak anılan İstanbul’da bugün toplam iki bin Rum yaşıyor. Rumlar azalan nüfusları için endişeliler fakat kendi deyimleriyle de ‘gerçekçi değil romantik’ düşünüyorlar. Onlara göre umut ışığı en son sönen ışık ve umutlarını korumaya devam ediyorlar. Yüzyıllardır aynı topraklarda yaşayan Rumların sayısı azalmış olsa da tarihlerini anlatan birçok yapısı mevcut. Rum Cemaat Vakıfları Destekleme Derneği, (RUMVADER) Avrupa Birliği kapsamında yürüttüğü “Azınlık vatandaşları-Eşit vatandaşlar” projesi dolayısıyla geçtiğimiz günlerde gazetecilere İstanbul’daki Rum Cemaatinin önemli binalarını gezdirdi. İşte, hem Rumların hem de İstanbul’un tarihini anlatan önemli binaların hikayeleri.

AYA TRİADA
Rumların bugün İstanbul’da tam 62 kilisesi var. Fakat bu kiliselerin bir iki istisna dışında hiçbiri öyle hemen görülecek ve dikkat çekecek yerde değil. Her dönem boyunca Rumların ibadet yerlerini meydanların arka taraflarına, çok göze batmayacak yerlere yapması istenmiş. Buna en güzel örneklerden biri ise Taksim’deki Aya Triada Kilisesi. Bizim gezimiz de buradan başlıyor. Hemen İstiklal Caddesi’nin başındaki sokağın girişindeki kilise, birçok kişinin dikkatinden kaçabilir. Çünkü yüksek duvarlar tarafından saklanmış durumda. Osmanlı İmparatorluğu, Tanzimat Fermanı’nın ilanına kadar kiliselerin kubbe yapmasına izin vermemiş. Bu hak sadece camilere verilmiş. Bu yüzden Aya Triada Kilisesi diğer birçok kilise gibi kubbesi olmayan kiliselerden biridir. Bugünkü son halini, 1832 yılında almış. Bunun nedeni ise 1821 yılında Osmanlı’dan ayrılan Yunanistan’ın öfkesinin Rumlardan çıkarılması. O dönemde şehirdeki neredeyse bütün kiliseler saldırıya uğrar ve birçoğu yanar. Osmanlı, yanan ve hasar gören kiliselerin onarılmasına ise 1832 yılına kadar müsaade etmez.
FENER RUM ERKEK LİSESİ
Fener semtinin tepesinde bulunan ve bir okuldan çok bir şatoyu andıran Fener Rum Erkek Lisesinin (Kırmızı Okul) hikayesi İstanbul’un fethedildiği 1453 yılına kadar dayanıyor. Lise, İstanbul’un en eski Rum eğitim kurumu. Okul, Fatih Sultan Mehmet’in isteği üzerine 1454 yılında kuruluyor. Amacı ise Osmanlı’nın Batı ile ilişkilerini yürütecek kişilerin yetiştirilmesini ve İstanbul’un fethi sonrası Batı’ya kaçan bilim insanlarının ülkeye dönmesini sağlamak. Bu istek, uzun süre karşılık buluyor. Okulun ilk mezunları Osmanlı ile Batı dünyası arasındaki ilişkilerde tercümanlık görevi üstleniyor. Okul, 1711 sonrası Balkanlardaki beyliklere gönderilen birçok yöneticiyi de yetiştiriyor. Zamanında yüzlerce öğrenciye eğitim veren Fener Rum Erkek Lisesi önce 1998 yılında karma lise haline geliyor. Bugünse okulun toplam öğrenci sayısı 52.

MERYEM ANA KİLİSESİ
Meryem Ana Kilisesinin en önemli özelliği, diğer bütün Kiliselerin aksine Bizans döneminden kalması ve hâlâ Kilise olarak faaliyet yürütüyor olması. İlk olarak 1260 yılında küçük bir manastır olarak inşa ettirilen kilisenin bugüne kadar kendini koruması ise Fatih Camii yapan mimar sayesinde gerçekleşiyor.
Fatih Camii’nin Mimarı Rum Hristodolos, cami yaptıktan sonra kendisine hediye verilmesini istemez. Mimarın tek isteği vardır; o da cemaatinin ibadetini gerçekleştirdiği kiliseye dokunulmaması. Bu istek, Fatih Sultan Mehmet tarafından kabul edilir ve bir ferman ile kilise, Rum Cemaatine bağışlanır. Kilise aynı zamanda 4 yapraklı yonca denilen mimarinin devam eden tek örneği ve bu yüzden de mimari açıdan önem taşıyor.
EDİRNEKAPI KİLİSESİ
Edirnekapı, 1955 yılına kadar Rumların yoğun yaşadığı yerlerin başında geliyordu. Fakat 6-7 Eylül olayları sonrası Rumlara dönük saldırıların artması buradaki Rum nüfusu daha çok şehir merkezi olan Kurtuluş, Cihangir gibi semtlere sürdü. Edirnekapı Kilisesi’nin de ilk yeri tam karşısında yer alan Mihrimah Sultan Camii’nin olduğu alan. Kilisenin yeri, yedi tepeli İstanbul’un altıncı tepesinin en üst noktasında bulunuyor. Fakat Kanuni Sultan Süleyman İstanbul’un altıncı tepesinde bir kilise değil cami olması gerektiğine karar verince kilisenin arazisine el konuluyor ve kiliseye Mihrimah Sultan Camii’nin karşısında bir alan veriliyor. Edirnekapı Kilisesi de 1821 olayları sonrası yakılıyor ve 1835 yılında tekrar inşa ediliyor. Kilise bugün bölgede hiç Rum olmamasından dolayı ayda sadece bir kere, başka semtlerden gelen Cemaat üyelerine kapısını açıyor.
FENER AYA YORGİ PATRİKHANE KİLİSESİ
İstanbul, dünyanın her yerinde toplam 9 milyonluk cemaate sahip Ekümenik Patrikhaneye de ev sahipliği yapıyor. Patrikhanenin şimdiki yeri Fener semtinde. Patrikhane aynı zamanda üzücü bir geleneğin de ev sahibi. Patrikhane İstanbul alındığında şimdiki Fatih Camii’nin bulunduğu 12 Havariler Kilisesi’ndedir. Fakat Fatih Camii için kilise yıkılınca birkaç yeri daha gezerek en son 1600’lü yılların başında Fener semtine gelir. Rum Ortadoks cemaatinin lideri hâlâ bu Patrikhanede seçilirken, Patrikhane aynı zamanda vaftiz için kullanılan yağın da üretim merkezidir. 1821 yılında Yunanistan’ın Osmanlı’dan ayrılmasının ‘suçlusu’ dönemin Patriği ilan edilir ve Patrikhanenin 3 kapısından ortada olanın önünde asılır. Bu yüzden, üç farklı girişi olan patrikhanenin günümüzde sadece iki kapısı kullanılıyor. Rumlar, uzun yıllardır patriğin asıldığı kapıyı, onun anısına saygıdan dolayı kilitli tutuyorlar. Patrikhane, Fener semtine taşındıktan sonra çevresinde Rum halkının yoğunlaşmasına da sebep olur. Bugün Rumların birçok tarihi yapısı hâlâ Fener ve Balat semtlerindedir. Ama bu semtlerde artık Rum halkı yaşamıyor.
www.evrensel.net
Eklenme tarihi: 2014-02-01 06:00:56

http://www.evrensel.net/haber/77529/rumlara-kalan-istanbul.html#.Uuz4Rfl_uWY

Yorumlar kapatıldı.