İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ana dilde eğitim ve Osmanlı!

İrfan Sönmez efe_23_23@hotmail.com
Son zamanlarda ana dille eğitim meselesinde sık, sık başvurulan referanslardan biri de Osmanlı uygulamalarıdır. Farklı dillerle eğitimin kapısını aralamak için Osmanlı’da herkesin kendi diliyle eğitim yapmış olması ballandırılarak anlatılır. Bu tip ifadeler gerçeği yansıtmamasına rağmen, Osmanlı rüyası bir çoklarının iğfali için bir araç haline getirilir…Osmanlı içindeki gayri müslim azınlıkları millet sistemiyle yönetmiş,eğitim biçimlerini  kendilerine bırakmıştır. Millet sistemi din ve mezhep ekseninde örgütlenmeyi içeren bir sistemdir.Ermeniler, Hıristiyanlar,Musevi’ler bu sistem içinde eğitimlerini cemaat olarak kendileri üstlenmişlerdir… Sanılanın aksine Osmanlı’nın eğitimde son tercihi çok dillilik değil, tek dilliliktir ve o dil de Türkçedir.1830 lardan başlayarak eğitim dilini Türkçeleştirmek için her yola başvurulmuştur.
***
  
Osmanlı kimliği herkesi heyecanlandıran bir kimlik. Çünkü, herkese bir büyük mazinin ihtişamını hatırlatıyor.Yaşadığı coğrafyayı içine sığdıramayanlar için aynı zamanda Osmanlı bir klavuz rolüne sahip..Ecdadın yaşadığı,kılıç oynattığı coğrafyaya bakarak insanlar hem özlemlerini dile getiriyor, hem de kendilerine hedefler çiziyorlar.
Geçmişten ilham almak, geleceği inşa etmenin en önemli araçlarından biridir. Hele bizim gibi zengin bir tarihi olan toplumlar için geçmiş toplumun özgüvenini besleyen sonsuz  bir hazine gibidir. Öyle bir maziden gelen bir toplumu bugünkü Türkiye’nin  konumuyla tatmin edemezsiniz. Tarih  bu yönüyle hep daha iyiye, dünü aşmaya davet eder. Geriye dönüp baktıkça bu davetin kulakları sağır eden sesini duyarsınız.
Osmanlı ihtişamı bizde bazen yanlış politikaları perdelemenin aracı olarak kullanılır. Evet Osmanlı bir büyük medeniyet kurmuş, bize tüketemeyeceğimiz bir hazine hediye etmiştir. Bizim Osmanlı’dan alacağımız en önemli ders budur; onlar başardı bizde başarabiliriz dersi. Onun ötesinde dünü taklit etmenin bugünün dünyasında sosyolojik olarak hiçbir gerçeklik yanı yoktur. Her medeniyet belli sosyal,siyasal, ekonomik şartların sonucudur. O şartlar değişince hükümet etme biçimi de değişir. Dünü taklit etmek için, dünün sosyal şartlarının da bugüne getirilmesi lazımdır. Böyle bir şey mümkün olmadığına göre,moda mod bir taklit de mümkün değildir.
Son zamanlarda ana dille eğitim meselesinde sık, sık başvurulan referanslardan biri de Osmanlı uygulamalarıdır. Farklı dillerle eğitimin kapısını aralamak için Osmanlı’da herkesin kendi diliyle eğitim yapmış olması ballandırılarak anlatılır. Bu tip ifadeler gerçeği yansıtmamasına rağmen, Osmanlı rüyası bir çoklarının iğfali için bir araç haline getirilir.
Osmanlı içindeki gayri müslim azınlıkları millet sistemiyle yönetmiş,eğitim biçimlerini  kendilerine bırakmıştır. Millet sistemi din ve mezhep ekseninde örgütlenmeyi içeren bir sistemdir.Ermeniler, Hıristiyanlar,Musevi’ler bu sistem içinde eğitimlerini cemaat olarak kendileri üstlenmişlerdir. O dönemde devlet ile reaya arasındaki sorunlar mahalli yöneticiler tarafından çözüme kavuşturulduğu için merkezi yönetimin eylem ve işlemlerini halkın anlayabileceği bir dil ile düzenleme zorunluluğu yoktu. Esasen bir yerden bir yere gidişin aylar aldığı bir  dönemde çeşitli denetim mekanizmaları kurarak tek dille eğitim yaptırma imkanı da yoktu. Ancak 19. Yüzyıla geldiğimizde Balkanlarda isyanlar başlayınca Osmanlı dil birliğinin önemini fark etmiş,bir Osmanlı kimliği oluşturabilmek için –tek dilli eğitimin- önemini kavramıştır.
Bunun temel nedenlerinden biri, Cemaatlerin kendi anadilleri ile eğitim veren okullarının etnik kimliği zayıflatmak yerine güçlendirdiğinin görülmesidir.   Sanılanın aksine Osmanlı’nın eğitimde son tercihi çok dillilik değil, tek dilliliktir ve o dil de Türkçedir.1830 lardan başlayarak eğitim dilini Türkçeleştirmek için her yola başvurulmuştur. 1838 de açılan Meteb-i Maarif-i adliye ile1839 da kurulan mekteb-i Ulum-ı Edebiyye’nin eğitim dili Türkçedir. Türkçenin eğitim dili olması ve eğitimin millileştirilmesiyle ilgili  en önemli düzenleme 1869 tarihli  maarif-i umumiye  nizamnamesidir. Bu nizamname ile iptidailer (İlkokullar)  tüm teba için hem zorunlu hale getirilmiş, hem de eğitim dili Türkçe  olarak belirlenmiştir.O dönemin aydınları başta Namık Kemal olmak üzere ortak bir dilin siyasal birliği kuvvetlendireceğinin farkında olduklarından bu teşebbüsleri desteklemişlerdir. 1876 tarihli Osmanlı Anayasa’sı, kanuni esasinin 18. Maddesine devletin dilinin lisan-ı Türki olarak derç edilmesi de aynı şuurun ifadesidir. Sık,sık Abdülhamit’i referans alanlara, bu Anayasa’nın Abdülhamit’in inceleme ve onayından  sonra yürürlüğe girdiğini hatırlatmakta fayda var.Gerçi o dönem Arapça’nın ortak dil olmasını savunanlar da olmuştur.Ama sonunda toplumun kahir ekseriyeti tarafından konuşulan dilin siyasi birliği daha çok kuvvetlendirileceği düşünülerek Türkçe de karar kılınmıştır.Abdülhamit bu dönemde yabancı okulların zararını ve ülke birliğine yaptığı tahribatı görerek 1893 de  çıkardığı bir kanunla bu okulları izne bağlamış aksi yönde davrananların vatana ihanet edeceğini belirtmiştir.Yine 1894 de bizzat Abdülhamit tarafından çıkarılan bir kanunla, Türkçe imparatorluktaki bütün mahalli ve yabancı okullarda mecburi hale getirilmiştir. Bütün bu izahlar Osmanlı üzerinden çok dilli eğitimi temellendirmeye çalışanların tarihi çarpıttıklarını göstermektedir. Millet sistemi 19. Yüzyıla girdiğimizde Osmanlı’nın yıkılmasına neden olan en önemli amillerden biri olmuştur. Bugün millet sistemine atıfta bulunarak akıllarınca Osmanlı ihtişamı ile ihanetlerini gölgelemeye çalışanlara Şener Akltürk’ün ifadesiyle ,Yeni Osmanlıcılık projelerinin  yaşadığımız dünyanın somut gerçekliğinden ne kadar  kopuk olduğunu görmek için şu soruyu sormak gerekiyor;Yeni Osmanlıcı Rumlar,Ermeniler ve Museviler nerede? Acaba Hayfa’da,Selanik’te ve Erivan’da Yeni Osmanlıcılık hayaliyle yazıp çizen,heyecanlanan ve hayal kuran yüzbinlerce Ortadoks,Ermeni ve Musevi var da biz mi bilmiyoruz? Bu soruyu şöyle sormak da mümkün, yoksa içimizden birilerini  onların yerine koyup, tıpkı onlar gibi şartları oluşunca alıp başlarını gitmelerinin yolunu mu açmak istiyorsunuz?
Not.Geniş bilgi için H.sadoğlu Türkiye’de Ulusçuluk ve dil politikaları,Bayram Kodaman Abdülhamit devri eğitim sistemi gibi kitaplara bakılabilir.

Yorumlar kapatıldı.