İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Şişme Noel babayı sünnet etmenin ardındaki ‘nefret’!

Emek Erez
Tıpkı dün İstanbul Üniversitesi Beyazıt Kampusu önünde yaşanan Noel ve Yılbaşı kutlamalarını protesto edilmesi olayı gibi.  Protesto eden grup elinde taşıdığı pankartlarla  “Edep Ya Hu”, “Noel’den hayır gelmez”, “Noel Müslümanlığa indirilen bir darbedir” şeklinde nefretini kusuyordu bu nefret ise kendi dışında kalan bir inançsal pratiğe yönelikti. Çünkü onlara göre “Noel ağacı süslemesi, Noel babanın hediye bırakması gibi adetler toplumda kültürel tahribata ve kimlik bunalımına yol açıyordu, bu adetler yeni yetişen kuşakları kendi öz değerinden koparıp, batının yaşam tarzına alıştırıyor, giderek Hıristiyanların değer ve inançlarını benimsemeye götürüyordu.” Ancak eklemeyi unutmadıkları bir şey vardı, bu Protesto gösterisini Hıristiyanofobi, gayri Müslim düşmanlığı nefret suçu olarak nitelendirenlere cevap niteliğinde; yaptığımız gayri Müslim azınlıklara kin ya da düşmanlık beslenmek değil, “Gayri Müslim azınlıkların bütün hakları İslam devletinin ve Müslümanların teminatı altındadır.” İnsan sormadan edemiyor değil mi? bu neyin teminatıdır?

***
Nefret söylemi en bilindik tanımıyla belirli bir grubu ya da kişiyi, ırk, cinsiyet, yaş, ulus, din ya da cinsel yönelim gibi konularda aşağılar veya tehdit eder tarzda konuşma olarak bilinir. Nefret bir bakıma tahammülsüzlüktür ve tanımda da ifade edildiği gibi kendinden olmayana daha çok hissedilir. Bu aynı zamanda egemenin dışında kalmaya işaret eder ve devlet iktidarı tarafından belirlenir. İktidar söylemi egemene aittir ve egemen olan için söylem kendi dışında kalanları farklı olarak konumlandırmak anlamına gelir.
Bizim coğrafyamız açısından nefretin anlamı ve belirleyeni yukarıda bahsettiğimiz türdendir. Daha birkaç gün içerisinde tanık olduğumuz Mersin’de trans kadın Deniz’i sopa ve döner bıçaklarıyla dövüp yoldan geçen aracın önüne atılması olayının ardında da nefret söylemi gizlidir ve belirleyeni yine genel ahlak ve iktidarın söylemidir. Ne demişti “sayın” başbakan zamanında  “Eşcinsel bir aileye bir çocuğun teslim edilmesi bir defa o toplumun kendi genel ahlak kurallarına terstir, kendi inanç değerlerine terstir” bunu söyleyebilen bir iktidarın var olduğu toplumda iktidar söyleminin belirleyiciliği de göz önüne alındığında maalesef Deniz’ in başına gelenler kaçınılmazdır. Çünkü egemenin söylemi dışındadır Deniz ve de genel ahlakın. Ve genel ahlak Nietzsche’ nin yıllar önce bizi haberdar ettiği gibi insanların mutluluğu için değildir egemenler içindir.
İyi ya da kötü olanın egemen iktidar ağları tarafından belirlendiği bir toplumsal durumda nefret söylemi kaçınılmazdır yine Deleuze’ un ifade ettiği gibi “ahlak” peşinde koşanlar aynı zamanda iktidar peşinde koşanlardır. Yani ahlak söylemi ardında yatan şey iktidar arzusu ve istencidir. Egemenlerin ahlakı bu nedenle nefret söyleminin de belirleyicisi olmaktadır. Örneğin namus kavramı her gün konuştuğumuz kadın cinayetlerinin ve bu konudaki erkek savunmasının temel sebebidir. Altında yatan yine genel ahlak ve iktidarın bu konudaki söylemidir. Kadın bedenine neredeyse her gün müdahale edilen bir ortamda, “kadın mı kız mı belli değil” diyerek erkeğin kadın bedenine müdahale etme gücünü meşrulaştıran bir yaşamsal pratikte elbette ki yaşanan cinayetler ve kadına şiddet haberleri kaçınılmazdır.
Nefret söylemi tabi ki yalnızca kadınlara ya da LGBTTQ bireylere yönelik değildir. Farklı inançsal ve kültürel pratikler, farklı etnik gruplar hepsi bu söylemin içerisinde yerini alır. Tıpkı dün İstanbul Üniversitesi Beyazıt Kampusu önünde yaşanan Noel ve Yılbaşı kutlamalarını protesto edilmesi olayı gibi.  Protesto eden grup elinde taşıdığı pankartlarla  “Edep Ya Hu”, “Noel’den hayır gelmez”, “Noel Müslümanlığa indirilen bir darbedir” şeklinde nefretini kusuyordu bu nefret ise kendi dışında kalan bir inançsal pratiğe yönelikti. Çünkü onlara göre “Noel ağacı süslemesi, Noel babanın hediye bırakması gibi adetler toplumda kültürel tahribata ve kimlik bunalımına yol açıyordu, bu adetler yeni yetişen kuşakları kendi öz değerinden koparıp, batının yaşam tarzına alıştırıyor, giderek Hıristiyanların değer ve inançlarını benimsemeye götürüyordu.” Ancak eklemeyi unutmadıkları bir şey vardı, bu Protesto gösterisini Hıristiyanofobi, gayri Müslim düşmanlığı nefret suçu olarak nitelendirenlere cevap niteliğinde; yaptığımız gayri Müslim azınlıklara kin ya da düşmanlık beslenmek değil, “Gayri Müslim azınlıkların bütün hakları İslam devletinin ve Müslümanların teminatı altındadır.” İnsan sormadan edemiyor değil mi? bu neyin teminatıdır? Kendi dışında kalanın inançsal pratiğini böylesine nefretlice ötekileştirerek üzerine Noel babayı sünnet bile ederek dile getirip, bir inançsal pratiğin değerlerini yozlaşma olarak niteleyip sonra onların varlığını kendilerinin teminatı almak kısaca var olabilirsiniz ancak bizim izin verdiğimizce mesela kimliğinizi gizleyerek, inançsal pratiklerinizi bizim gözümüze görünmeden yerine getirerek ya da Hoşa ana gibi son nefesine kadar kim olduğunu gizleyerek…
Nefret söyleminin geldiği boyut bu toplumsal ahlakın genelin dışında kalmanın getirisi ya ölüm, ya gizlenen kimlikle var olamayan birey sancısı ya da toplumsalın diğer tarafında nefretli gözler üzerindeyken yaşama savaşı… Son olarak merak ettiğim bir kaç soruyla bitireyim Müslümanlığa darbeyi vuran sermayenin denetiminde her türlü yolsuzluğu meşrulaştırmaya çalışan devlet iktidarı mı? Noel baba mı? sizin teminatınız altında olan bir inancın simgesini sünnet etmek kendi inancınızı dayatmak değil mi? Ve sizleri bir gün sermayeye dayalı, kapitalizmle iç içe inancı protesto ederken de görebilecek miyiz?

Yorumlar kapatıldı.