İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

“Sözde soykırım adımı, 100. yıl törenlerini sıkıntıya sokar”

Avustralya’da faaliyet gösteren Zaman Avustralya, The Daily Telegraph, Austrailan Financel Review, Sydney Morning Herald ve The Australian Gazeteleri’nin genel yayın yönetmenlerine kabulünde çeşitli sorulara cevap veren TBMM Başkanı Cemil Çiçek; “NSW Parlamentosu’nun sözde soykırım kararına çok şaşırdım. Bu adım ilişkilerimizi zehirleyen bir durumdur. 100. yıl törenleri sıkıntıya girer. Mesele siyasetçilerin değil, tarihçilerin ve bilim adamlarının işidir.” dedi.

***
Avustralya’da faaliyet gösteren Zaman Avustralya, The Daily Telegraph, Austrailan Financel Review, Sydney Morning Herald ve The Australian Gazeteleri’nin genel yayın yönetmenlerine kabulünde çeşitli sorulara cevap veren TBMM Başkanı Cemil Çiçek; “NSW Par.
 Avustralya’da faaliyet gösteren Zaman Avustralya, The Daily Telegraph, Austrailan Financel Review, Sydney Morning Herald ve The Australian Gazeteleri’nin genel yayın yönetmenlerine kabulünde çeşitli sorulara cevap veren TBMM Başkanı Cemil Çiçek; “NSW Parlamentosu’nun sözde soykırım kararına çok şaşırdım. Bu adım ilişkilerimizi zehirleyen bir durumdur. 100. yıl törenleri sıkıntıya girer. Mesele siyasetçilerin değil, tarihçilerin ve bilim adamlarının işidir.” dedi.
Avustralya’nın en önemli medya kuruluşlarının genel yayın yönetmenlerinin Türkiye gezisinin Ankara ayağında önemli görüşmeler gerçekleşti. Türk Hava Yolları ve Zaman Avustralya’nın birlikte gerçekleştirdiği organizasyon, başkentteki siyasetçilerden büyük takdir gördü. Meclis Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Avrupa Birliği’nden Sorumlu Devlet Bakanı Egemen Bağış başta olmak üzere tüm yetkililer, THY’nin böyle önemli bir programa sponsorluk yapmasının önemine vurgu yaptı.
Böyle önemli bir programı organize eden THY ve Zaman Avustralya gazetesine teşekkür eden yetkililer, bu tür programların iki ülke ilişkilerinin gelişerek, güçlenmesine olan inancını yinelediler. Ankara’daki temasları çerçevesinde, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Avustralya medya kuruluşu yöneticilerini kabul ederek, bir süre görüştü. Görüşmede Çiçek, Birinci Dünya Savaşı’nın Türkiye ile Avustralya arasında dostluğa vesile olduğuna dikkati çekerek; “Memnuniyet verici husus, Birinci Dünya Savaşı iki ülke arasında dostluğa vesile oldu.” dedi.
Terör ve sözde soykırım iddiaları ile ilgili adımların, iki ülke arasındaki güzel ilişkileri zehirlediğine dikkat çeken Cemil Çiçek konuşmasını şöyle sürdürdü; “Teröre destek ve 1915 olayları, dış politikada bazı ülkelerle ilişkilerimizi zehirleyen önemli iki konu. Avustralya eyalet parlamentosunun aldığı karar, ilişkileri zehirliyor. Bu adım ilişkilerimizi zehirleyen bir durumdur. 100. yıl törenleri sıkıntıya girer. Bu mesele siyasetçilerin değil, tarihçilerin ve bilim adamlarının işidir. Bununla onlar ilgilenmeli. Böyle olursa biz de sabah kalkar şöyle deriz; Avustralyalılar binlerce kilometre uzaklıktan gelerek, Çanakkale’de soykırım yaptılar. Bu ne kadar doğrudur?” dedi.
Meclis Başkanı Cemil Çiçek, medya yöneticilerinin iç ve dış konular başta olmak üzere, uluslararası konuları kapsayan sorularına şu şekilde cevap verdi;
Avustralya ile Türkiye arasındaki ilişkilerin kısa bir değerlendirmesini yapar mısınız?
Türkiye ile Avustralya savaştan dostluk çıkaran iki ülke. Savaşlar başka savaşları tahrik eder. Kan dökülür, yeni kan dökülmesine gerekçe oluşturur ama memnuniyet verici husus ki Birinci Dünya Savaşı iki ülke arasında dostluğa vesile oldu. Bu çerçevede, iki ülke arasındaki ilişkiler iyi seyrediyor. Türkiye ve Avustralya coğrafi olarak çok uzak olmasına rağmen kalben birbirine yakınlık hisseden ülkelerdir. Avustralya’daki Türk vatandaşları ya da Türk kökenli Avustralya vatandaşlarının iki ülke ilişkilerinde köprü görevi gördüğüne inanıyoruz. Üst düzey gelişmeler var. İlk fırsatta ziyaret edeceğim. Dış politikada Güney Doğu Asya öncelikli bölgeler arasında. Avustralya ile pek çok platformda önemli işbirliği var. 2014’te G-20’ye Avustralya, bir yıl sonra da Türkiye ev sahipliği yapacak. 2015 yılını karşılıklı olarak kültür yılı ilan ettik.
Türkiye, son 10 yıldan bu yana gerek bölgesel gerekse ekonomik ve siyasi gelişmeler bakımından dikkat çeken gelişmelere imza attı. Bunu neye bağlıyorsunuz?
İstikrar önceliğimiz. İstikrar ve gelişim öne çıkıyor. 1950’de çok partili hayat başladı. 63 senenin yarısında istikrarsızlık var bu ülkede. IMF’ye borç vermek istikrarın göstergesi. Kanunlarla istikrar gelmiyor tek başına. Yapısal reformlar yapmamız gerek. Pek çok alanda problem var. Cumhuriyetin 90. yılını geçen ay karşıladık ve kutladık. Bu süre içinde 61 hükümet değişti. Bu şu demektir; Her 13 ayda bir hükümet kurulmuş. Bazı koalisyonların pazarlığı 4 ay sürmüş. Onun için son 10 yılda istikrarlı bir hükümet olduğu için, ülkede de istikrarlı bir zemin oluştu.
Parlamento’nun en önemli gündem maddesinin, yeni bir anayasa oluşturmak olduğunu biliyoruz. Bu konuda gelinen nokta nedir?
1980’de yapılan anayasa ile yönetiliyoruz ve bu anayasa 19 kez değişti. Bu kadar değişiklik beraberinde istikrarsızlık getirdi. Yeni bir anayasayı herkes istiyor ama tüm partilerin anlaşması çok zor. 2 yıl içinde parlamentodaki dört parti, 60 maddede anlaştı. Daha 100-110 madde var. Önümüzdeki yıl, yerel seçimler var. Bu anayasa ile istikrarı korumak çok zor. Seçim öncesi yeni bir anayasanın yapılacağını düşünmüyorum. Seçim öncesi parlamento daha az çalışacak.
Hangi konu veya maddelerde anlaşma sağlanamıyor?
En zor maddeler geriye kalanlar. Onlar daha hiç konuşulmadı. En önemlileri hükümet modeli. Başkanlık, parlamenter sistem veya şimdiki yarı başkanlık sistemi. Muhalefet parlamenter sistem, hükümet ise başkanlık sistemi istiyor. İkincisi ise, kamu idaresinin yeniden düzenlenmesi. Bölgesel özerklik isteyen bir parti var, diğerleri karşı çıkıyor. Yargı ve eğitim hakkı da üzerinde görüşülmesi gereken önemli konular.
Hükümet başkanlık sisteminden yana. Sizce, güçlü bir başkan ve parlamento nasıl birlikte çalışır?
Günümüz şartlarında hükümetin istediği bir başkanlık sisteminin yürürlüğe girmesi çok zor. Başkanlık istikrar getirir. Bu ideal olanıdır. Ama siyasette bir de realite var. İdeal ile realite her zaman aynı olmayabilir. Demokrasiye geçişten sonra her 13 ayda hükümet değişikliğinin göz önüne alınması durumunda siyasi istikrarın ne kadar önemli olduğunu görürüz. Türkiye’nin mevcut sistemi yaklaşık olarak Fransız modeli. Başbakanın başkanlık sistemi, Amerikan tarzı başkanlığı öngörüyor. Ancak mevcut anayasa buna engel. O yüzden anayasanın değişmesi gerekiyor. Seçimler öncesi mevcut anayasanın değişmesi zor görünüyor. 2015 seçimlerinden sonra başkanlık sistemine geçiş, seçimlerden çıkacak sonuçlara bağlı. Ancak yakın bir zamanda sistem değişikliğinin mümkün olduğunu sanmıyorum.
YEREL SEÇİMLER, YENİ ANAYASAYI’NIN YÖNÜNÜ BELİRLER
Böyle bir istikrara rağmen ülkede bazı sıkıntıların olduğu gerçek. Bu sıkıntıların temelinde neler var?
Türkiye’de mevcut sıkıntıların en önemli sebeplerinden biri, siyasi hırs. Siyasette hırs olmazsa, bu kadar stres olmaz. Önemli olan kontrollü hırstır.
Gezi olaylarını nasıl değerlendiriyor sunuz?
Gezi olayına komple bakmak gerekiyor. Doğrular da var yanlışlar da. Ağaçlarla ilgili iyi niyetli bir grup protesto eylemleri yaptı. Sonra yasadışı pek çok örgüt işin içine girdi. Türkiye teröre çok açık bir ülke. Cezaevlerinde soldan sağa 38 ayrı tipte terör örgütü var. Polis başta ölçüsüz güç kullandı ancak örgütler protestoları terörize etti. Batılı ülkeler konuyu sadece siyaseten değerlendiriyor. Sadece talep kısmı görülüyor. Evrensel hukuk boyutu göz ardı ediliyor. Uluslararası sözleşmelerde herkes beğenmediği halleri protesto edebilir. Ancak şiddet kullanamaz. Talebim karşılanmazsa yakıp yıkacağım diyemez hiç kimse. Ayrıca hiçbir özgürlük başkasının özgürlüğünü kısıtlayamaz. Kürt devleti için uğraşan bazı ülkeler var. Terör örgütlerinin arkasında bu ülkeler var. Türkiye anayasa gereği federal bir yapıya sahip olamaz. Türkiye, Fransa’daki gibi üniter bir devlettir.
Türkiye ve Avustralya, Çanakkale/Anzac törenlerinin 2015 Yılı anma programlarına hazırlık yapıyor. Bununla ilgili görüşleriniz nelerdir?
Savaşlar başka savaşları tahrik eder. Kan dökülür, yeni kan dökülmesine gerekçe oluşturur ama memnuniyet verici husus ki, Birinci Dünya Savaşı iki ülke arasında, Türkiye ve Avustralya arasındaki dostluğa vesile oldu. Çanakkale Savaşları’nın 100.Yılı sebebiyle 2015 iki ülkede Kültür Yılı ilan edildi. BM ve G-20 bünyesinde işbirliği yapıyoruz. 2015’in iki ülke halkları arasındaki ilişkilerde önemli fırsatlar doğuracağına dair inancım tamdır.
2015 Çanakkale törenleri, aynı zamanda Sözde Ermeni Soykırımı’nın da 100.Yılına denk geldiği için bazı çevreler bu törenleri gölgelemeye çalışıyor.
Teröre destek ve 1915 olayları dış politikada bazı ülkelerle ilişkilerimizi zehirleyen önemli iki konu. Avustralya yerel parlamentosunun aldığı karar, ilişkileri zehirliyor. Siz o kadar mesafeden gelip bizimle savaşıyorsunuz. Ermeniler ise doğuda isyan çıkarıyor. Bazı ülkelerden destek alıyor. Bunun sonucu olarak bazı acı olaylar yaşanıyor. Ama bu hiçbir zaman soykırım şeklinde olmadı. Parlamentolar böyle bir karar alamaz.
NSW Parlamentosu’nun almış olduğu sözde Ermeni, Süryani ve Rum Soykırım kararının Federal Parlamentoya geleceği yönünde endişeler var. Böyle bir karar, alınırsa iki ülke ilişkileri bundan nasıl etkilenir?
NSW Parlamentosu’nun böyle bir karar almasına çok şaşırdım. Bu adım ilişkilerimizi zehirleyen bir durumdur. Böyle bir adım atılırsa, 100.Yıl törenleri sıkıntıya girer. Bu mesele siyasetçilerin değil, tarihçilerin ve bilim adamlarının işidir. Bununla onlar ilgilenmeli. Böyle olursa biz de sabah kalkar şöyle deriz; Avustralyalılar binlerce kilometre uzaklıktan gelerek, Çanakkale de soykırım yaptılar. Bu ne kadar doğrudur?
CİHAN

Yorumlar kapatıldı.