İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

‘Adım Zeynep Olsa, Bunlar Olmazdı’

Tolga Akyıldız /  tolga.akyildiz@milliyet.com.tr
Jehan Barbur, sözünü esirgemeyen bir kadın. “Cazcı, alternatif” diye anılmak istemiyor. Yaptığı müzikle Hıristiyan bir kadın olarak Türkiye’de var olmanın zor olduğuna inanıyor. Ancak heyecan ve inancını da koruyor… “Beğenmiyorsan git” yazıyorlar. Nereye gideceğim? Burası benim de ülkem. İsmim “Zeynep” olsa bunlar olmazdı. Hiçbir zaman “kocaman bir gönül”müş gibi dolaşmadım ortada… Bu ülkede benim gibi bir müzik yapıyorsan, bir de Hıristiyan’san, bir de kadınsan; sen düşün artık. Ben etrafımdan mutlu değilim. Süreli riyakârlık görüyorum çünkü.

***
Jehan Barbur, sözünü esirgemeyen bir kadın. “Cazcı, alternatif” diye anılmak istemiyor. Yaptığı müzikle Hıristiyan bir kadın olarak Türkiye’de var olmanın zor olduğuna inanıyor. Ancak heyecan ve inancını da koruyor
Bülent Ortaçgil, Fikret Kızılok, Mehmet Güreli, Ezginin Günlüğü, Vedat Sakman gibi isimlerin takipçisi, o geleneğin devamı olarak görüyor musun müziğini? 
Elbette sözünü ettiğin isimlerden çok beslendim. Başlangıçta hiç kimse inanmadı bana. Bülent Ortaçgil’in referansıyla Ada Müzik’le anlaşana kadar çok uğraştım. Ekip olarak her şeye sıfırdan başladık ve başardık. Sözünü ettiğin isimlerden beslenerek Türkiye’de hikâye güdümlü bir müziği kadın olarak ilk ben yaptım sanıyorum. Birsen Tezer, Elif Çağlar, Ceylan Ertem hatta Mabel Matiz albümleri; prodüktörlerin bizim “Uyan” albümümüzden aldıkları cesaretin sonucudur.
 Yeni kategori yarattığını mı  düşünüyorsun?
Ya rock olacaksın ya pop olacaksın; durum buydu ben albümü yaparken. Yeni bir kategori yaratmadım ama daha çok senin isimlerini saydığın “erkeklerin” var olduğu bir kategoriye kadın olarak suni teneffüs yaptım.
 Senin müziğine caz diyen var, alternatif diyen var; kabul ediyor musun bu   yakıştırmaları?
Etmiyorum. Müziğimde caz göndermeleri var ama caz yapmıyorum. Bu kez “alternatif” diyorlar. Neye alternatif? Ayrık otu olmak istemiyorum ki ben. Mecburen “ozan” kelimesine sığındım. Dedim ki kent hikâyeleri anlatan çağdaş kadın ozan geleneğinin devamıyım.
“Ozanlık köye mi mahsus?”
Bizde öyle bir gelenek mi var?
Ben Âşık Veysel’den de, Selda Bağcan’dan da, Michael Jackson’dan da etkilendim. Bu çağın ozanı olarak “çağdaş” demek istedim. Ozan kelimesinden ben de korktum başlangıçta. Çok kocaman bir imgelem yaratıyor ama belki de o kadar kocaman değildir. Ozanlık; şairlik ve bestekârlıkla eşdeğer bir kelime olamaz mı kentte? Ozanlık köye mahsus bir şey midir sadece?
 Köye mahsus değildir ama halk ozanlarının meselesi toplumsaldır. Kentli, hikâyeci şarkı yazarlarının meseleleri daha bireysel sanki…
Kentte insan daha yalnız. Ben kendimden yola çıkıyorum belki ama benim toplumsal meselem var, bir sıkıntım var.  Ayrıca hiç kimsenin acısı ya da mutluluğu birbirinden o kadar farklı değildir. Sen istediğin kadar kendinden söz et, birilerine dokunuyorsun. 
 Sanıyorum sözünü esirgemeyen biri olduğun için seni snop bulanlar da var…
Nasıl istiyorlarsa öyle düşünsünler. Müslüman olmadığım için, ismim “Jehan” diye öyle düşünüyorlar. Her gün yüzlerce mesaj alıyorum. Bir şeye tepki gösteriyorum Twitter’da; “Beğenmiyorsan git” yazıyorlar. Nereye gideceğim? Burası benim de ülkem. İsmim “Zeynep” olsa bunlar olmazdı. Hiçbir zaman “kocaman bir gönül”müş gibi dolaşmadım ortada. Öyle dolaşanların çoğu yalancı. Bir arkadaşım Murathan Mungan’ı bir yerde dans ederken görmüş, hayal kırıklığına uğramış. “Neden?” dedim; “…adam hep bir gözü yaşlı mı dolaşacak şair diye?” Beni de öyle görmek istiyorlar herhalde.
 Senin Bülent Ortaçgil’ini anlatır mısın…
Konserlerde söylediğim Ortaçgil şarkılarının üstüme yapışmasından bir miktar rahatsız olsam da kendisine müteşekkirim.Belki yaşadıkları yüzünden; onda hep bir mesafe vardır. 45 yıldır burada Bülent Abi. O zaman dönüp arkaya bakmak gerekiyor. Arkandan gelenlere el vermek gerekiyor. O da bunu yaptı, bana el verdi.
 Beğeniyor mu  albümlerini?
İlk albümden sonra “Nasıl buldunuz albümü?” dedim, “Berbat” dedi. Çok üzüldüm, çok ağladım. Daha sonra bir gün daha duygusal bir anda “Çok güzel albüm yapmışsın” dedi. 33 yaşındayım, başka bir dönemin çocuğuyum, onun sevmediği şeyler yapabilirim. Ben de hata yapacağım elbette.
 Gezi olaylarını yaşadık. Sen ne düşünüyorsun bu konuda sözünü esirgemeyen bir sanatçı olarak?
“Ben hümanistim” demek politikadan kaçmak oluyor ya, öyle değil. Ben uygulanagelen politikaları beğenmiyorum. Bana biçilen bu ömürde özgürce yaşamak istiyorum. Özel hayatın korunması, bireyin kendini özgürce ifade etmesi ve aidiyet duygusunu hakkıyla yaşamasını istiyorum.
“Korkmak ayıp mı?”
 Gezi Parkı’na gittin mi süreç içinde?
Gezi’ye gittik 3-4 kere, yedik gazı eve döndük. Doğru dürüst uyumadık 25 gün boyunca. Yardım edebildiğim kadar insana da hayvana da yardım ettim. Ancak bu fizikte bir kadın olarak gidip en ön safta biber gazlarına, TOMA’lara karşı duracak gücü kendimde bulamadım. Koştum, düştüm, üstümden insanlar geçti. Korkmak ayıp mı? Orada olmak istiyorum ancak ölmek de istemiyorum. Gezi Parkı’nın söylediği en önemli cümle şudur: “Burada bir tek siz yaşamıyorsunuz!”
 Çocukluğunun İskenderun’undaki gibi çok kültürlü, çok dinli, çok renkli olarak yaşayabilecek miyiz birlikte?
Biz cumhuriyeti, devrimi sevdik sahiplendik. Ama bunu sevmeyenler de var bu ülkede. Bizim neden sevmediklerini anlamamız lazım. Dün de demokratik değildik, bugün de. Sadece renk değiştirdik. Eğer gerçek demokratik bir cumhuriyet kurulacaksa ve bunun bir bedeli varsa, ödeyeceğiz.
 Mutlu musun bu ülkede müzisyen olmaktan?
Bu ülkede benim gibi bir müzik yapıyorsan, bir de Hıristiyan’san, bir de kadınsan; sen düşün artık. Ben etrafımdan mutlu değilim. Süreli riyakârlık görüyorum çünkü. Bir devlet hastanesinde gün be gün ölen babama refakat ederken, bir koğuştan 60 gün çıkmadan peş peşe ölenleri izleyerek müzisyen oldum ben. Öyle büyüdüm. 33 yaşındayım. Çok yorgunum. Yine de içimdeki ateşi korumaya çalışıyorum.
Bir de kitabın var artık…
Evet, “Çatıdaki Çimenler” Alfa Yayınları’ndan çıktı. Kısa öykülerim, şiirlerim, hatta fotoğraflara yazılmış şiirlerim var kitapta. Tereddütle çıkardım. Birçok yayınevi yanaşmadı ama Alfa çok istedi, Yekta Kopan çok destekledi. Çocukluğumdan beri yazdığım şeyler. Şimdi ikinci kitaba başladım. Bir araştırma röportaj kitabı. Çok özel bir konu üzerine hepimizin tanıdığı ve sevdiğim kişilerle röportajlar yapıyorum. Pek yakında…

Yorumlar kapatıldı.