İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Bildiğin günah!

Umur Talu
Her işin başı bu felsefe. İktidara mesafesiz bir feylesofun buyurduğu üzre:”çoğunluğun istemediği, zararlı, çirkin, gayr-i meşru gördüğü bir davranışı, bir uygulamayı, bir ilişkiyi hükümetler de kanun ve düzenlemelerle koruyamaz .Bireyler muhtaç oldukları çoğunluğun hatırı için bazı özgürlüklerini gönüllü olarak kullanmamalı.” Demek oluyor ki, başta evrensel hukuk, gönüllü veya mecburen kabul ettiğin hak ve özgürlükler “çoğunluk” karşısında hikaye. Ya gönüllü vazgeçersin… Ya da hükümetler de zaten bunu (ve galiba seni) koruyamaz!”çoğunluğun istemediği” tabii öyle soyut uygulamalar, davranışlar, ilişkiler olmuyor. Somut, etten kemikten, candan kandan insanlar oluyor.Bazen, şimdi “Afrikan Amerikan” denerek sözde onurlandıran “zenciler” oluyor. Balkanlarda “Türkler, Müslümanlar” Anadolu’da “Ermeniler, Rumlar” oluyor.

Kürtler için Ermeniler olmuş, Türkler için Kürtler oluyor.
Paşalar için kimi inançlılar oluyor.
Kapatılan partiler, toplanan-yakılan kitaplar, içeri atılan fikirler, infaz edilen ötekiler oluyor.
Tutsiler için Hutular oluyor.
Japonlar için Çinliler, Çinliler için Uygurlar ve Tibetliler, Budistler için Müslümanlar oluyor.
Amerikalılar için “terörist Müslümanlar” Taliban için “okula gitmek isteyen” kızlar oluyor.
Erkekler için çoğu zaman kadınlar, namus bekçisi babalar için gönlü, vicdanı ve aklı özgür olmak isteyen kızlar, namlular için biraz nefes almak isteyen eşler, eski eşler, evlatlar, sevgililer, nişanlılar da oluyor.
Naziler için Yahudiler, İsrail için Filistinliler oluyor.
Sünniler için Şiiler, Şiiler için Sünniler olabiliyor.
Cumhuriyet için Dersimliler oluyor.
Darbeciler için hak, özgürlük ve itirazlar oluyor.
Kiminde Gulag oluyor, kiminde Fizan oluyor.
Batılılar için Araplar, S. Arabistan için daha Araplar, Şii Araplar oluyor.
Bosna’da oluyor, Arakan’da oluyor, Ruanda’da oluyor, Afganistan’da oluyor, Irak’ta oluyor, Endonezya’da oluyor.
Fransa’nın ırkçıları için aşağıladıkları bir siyah kadın oluyor.
Almanya’da Neo-Nazilerin yaktığı Türkler oluyor; Türkiye’de Türklerin yaktığı öteki Türkler oluyor.
***
Böyle bir felsefenin başı sonu, vatanı toprağı, kanı kını yok.
Her zaman her yerde, çoğunluk, büyüklük, teklik, güçlülük, ahlak, ırk, millet, milliyet, mezhep, meşrep, dogma, ezber, nefret adına maddi-manevi şiddete hazır.
Buna felsefe demek de zor zaten Hocam!
Bu ayıp bir şey!
Bildiğin günah yahu!
Bildiğin nefret, kin, fesat.
Akşam Ergenekon yamaçlarından düşerken el konup iktidar mülkiyetine geçen bir gazete değildi o zaman.
Fazlaca bağımsızdı!
Başta o vaktin çetin Altan’ı, ilk darbede toplanacakların başındaydı.
Doğan Ağabey de Akşam’ın Yazı İşleri Müdürü olarak “içeri”girdi.
çocukluğumun büyük futbol ağabeyi, ilk gençliğime adım atarken siyasi mahkumdu.
Rahmetli eşi Şima Teyze ile en ufaktan arkadaşım, oğlu Sina da, en azından gönlümüze miras kalmıştı o sıra.
Galatasaray Liseli, Galatasaray’da oyunculuk, antrenörlük yapmıştı; ne okulun içine kapanık bir camia kakarakikirisi olmasına, ne futbolun sadece ölüm, nefret, lagaluga kalmasına kıyamamış bir düşünürdü.
Okuldan futbola, futboldan muhalif, sorgulayan siyasi düşünceye, hapse, oradan futbol filozofluğuna koşturan akıl ve yüreği çok özeldi.
çok görüşürdük zaten; çok okur, çok aktarır, anlatırdı, küçüklüğümde futbolumu teşvik etmişti, daha sonra meslektaş olarak buluştuk.
Doğan Koloğlu’yla aynı gazetede olmak onurdu. Kimileri kavrayamadı. Yıllar önce, yaşlandı diye safra saydılar.
Türkiye’de “hücum futbolu”felsefesini ısrarla o savundu.
Nice şöhretli, cafcaflı meslektaşları sadece ona buna ok yahut zarf atarken; İslam çupi futbolun insan macerasını, Doğan Koloğlu insanın futbol macerasını yazardı.
çocukluğumun mahalle komşuları, başka türlü abiler!
İşte birer birer eksildiler.
Doğan Ağabey’in hayat arkadaşı Bilge Hanım’a, Orhan (Koloğlu) Ağabey’e, canım kardeşim Sina’ya, Galatasaray’a, futbola, basına, hepimize başsağlığı dilerim.

Yorumlar kapatıldı.