İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

İki ateş arasında: Suriyeli Hristiyanlar

Elçin Poyrazlar
Gün geçmiyor ki haber bültenlerine Suriye’deki çatışmaların farklı bir tablosu yansımasın. Bu topraklarda şiddete maruz kalan farklı mezhep ve etnik kökenden pek çok insanın arzusu, güvenli yerlere sığınabilmek. Sünni ya da Kürt grupların yanı sıra Suriyeli Hristiyanlar da hiç azımsanmayacak sayılarda Suriye’yi terk ediyor.BBC’nin haberine göre Suriye’deki 1,75 milyonluk Hristiyan nüfusunun üçte biri sürülmüş ya da tıklayın ülkeyi terk etmiş. Bu insanların geçiş noktalarından biri de Türkiye.

Suriyeli Hristiyanların bir bölümünün İstanbul’da kaldığını öğrenince soluğu Samatya’da aldık.
İstanbul Süryani Kadim Meryemana Kilisesi Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Turgay Altınışık, Suriyeli Hristiyanların ihtiyaçlarıyla yakından ilgilenen isimlerden biri.

Altınışık bu insanların asıl amaçlarının Avrupa’ya gitmek olduğunu ve Türkiye’ye geçici olarak geldiklerini anlattı.
Suriyeli Hristiyanlar bir buçuk senedir Türkiye’ye geliyor ve yaklaşık yüzde 35’inin akrabası burada yaşıyor. Büyük bir kısmı akrabalarında barınan Suriyeli Hristiyanların bir kısmı da Vakıf ve İstanbul Süryani Ortodoks Metropolitliği’nin kanatları altında.

“Bize müracaat edenlerin yeme, içme, barınma ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Bunu da İstanbul’daki Süryani cemaatinden topladığımız bağışlarla yapıyoruz” diyor, Altınışık. Samatya’daki kilisenin karşısındaki binada 50’ye yakın kişi kalabiliyor. Ancak 10-15 günde bir kalanlar değişiyor. Avrupa’daki bir ülkeye vizesini alan kişiler gidince yerlerine başkaları geliyor.
Türk hükümetinin yardımları
“Geçmişe baktığınız zaman herhangi bir kargaşada hep azınlıkların darbe yediğini görürsünüz. İlk olaylar çıktığında ben iki taraftan da baskı geleceği için bizim cemaatin orada kalamayacağını düşünmüştüm. Nitekim bu baskılar oldu.”
Turgay Altınışık, Süryani Kadim Meryemana Kilisesi Vakfı
Altınışık Türk hükümetinin yardımlarından çok memnun olduklarını da söylüyor.
Kızılay kuru gıda yardımında bulunurken emniyet müdürlüğü de Suriyelilerle yakından ilgileniyormuş.
O kadar ki Süryaniler olarak Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na yalnızca Suriyeli Hristiyanlara yönelik bir kamp kurulması ricasını ilettiklerinden iki ay sonra Midyat’taki manastırın arazisine kamp kurulduğunu öğrenmişler. Ancak Altınışık Suriyelilerin “Biz kalıcı değiliz, Avrupa’ya gideceğiz” diyerek kampa yerleşmediklerini aktardı.
Şu anda İstanbul’da 1200 kadar Suriyeli Hristiyan var. Türkiye genelinde ise 1600 civarında olduğu tahmin ediliyor. İstanbul’daki yerleşik Süryani cemaati ise 20 bin civarında. İstanbul’da çok zor koşullarda yaşayan diğer Suriyeli mültecileri sorduğumuzda Altınışık güçlerinin ancak kendilerine yettiğini söylüyor.
Bir Süryani olarak Suriye’de çatışmalar başladıktan sonra ne hissetmiş Altınışık?
“Geçmişe baktığınız zaman herhangi bir kargaşada hep azınlıkların darbe yediğini görürsünüz. İlk olaylar çıktığında ben iki taraftan da baskı geleceği için bizim cemaatin orada kalamayacağını düşünmüştüm. Nitekim bu baskılar oldu” diyor iç çekerek.
Baskıdan kaçanlar
Bu baskılardan kaçan biri de 55 yaşındaki George Abdullah. 5 ay önce İstanbul’a gelen Abdullah Suriye’de Haseki’deki restoranının silahlı kişiler tarafından basıldığını ve bu adamların bir ay boyunca orada barındıklarını anlattı.
Sonra rejimle bu grup arasında çatışmalar olunca restoranı bombalanmış, yakılmış ve talan edilmiş. Muhalifler 17 yaşındaki oğlunun önünü kesip onu soyunca Abdullah çocuğunu hemen İsveç’e yollamış. Ardından askere çağrılan ikinci oğlunu da gönderince kendisi de İsveç’e ulaşmak için yola çıkmış.
Abdullah muhaliflerin fidye karşılığı akrabalarını kaçırdığını örneklerle anlatıyor. “Biz Suriye hükümetinden gayet memnunduk. Muhalifler Suriye’ye dışarıdan gelen insanlardı. Biz Esad yüzünden kaçmadık. Biz oradaki kargaşadan kaçtık” diyor, Abdullah.
“Ben çocuklarımı ölümden kaçırdım. Gittiğim yerde ne iş olursa yapacağım. Siz benim yerimde olsanız ne yapardınız?”
Nejla İbrahim
37 yaşındaki İbrahim Davut ise eşi ve üç çocuğu ile birlikte 1 ay önce İstanbul’a gelmiş. Tuğla fabrikası olan Davut da gözünün önünde dayısının kaçırıldığını ve arabasının çalındığını anlattı. Dayısının silahlı kişilerle bir hafta kaldığını daha sonra 30 bin dolar karşılığında serbest bırakıldığını söyledi.
Davut, Suriye’de büyük çoğunluğun Devlet Başkanı Beşar Esad’ı sevdiğini da savundu. Arap Baharı’nın ardında ABD ve İsrail olduğuna inanan Davut, Katar ve Suudi Arabistan’ın politikalarından da memnun değil. “Suudi Arabistan sözde Suriye’ye hürriyet getirecek. Suudi Arabistan’da kadınlar araba bile kullanamıyor. Nasıl hürriyet getirecekmiş?” diyor.
42 yaşındaki Nejla İbrahim ise bir öğretmen. 10 aydır İstanbul’da ve Almanya ya da İsveç için başvurduğu vizeleri henüz alamamış. O da 4 yaşındaki oğlunu kaçırmak isteyenlerin elinden zar zor aldığını, sonunda da yaşadıkları Kamışlı’yı terk etmeye karar verdiklerini anlattı.
“Biz önce bu kargaşa çabuk biter dedik ama sonra baktık ki bir tarafta muhalifler, diğer tarafta askerler olmak üzere, iki arada kalmışız. Ölüm korkusu bizi buraya getirdi”.
Peki, bir daha Suriye’ye dönmeyi düşünür mü Nejla?
On sene bile geçse Suriye’nin eski haline dönmesi zor, ona göre. “Bakın Irak ne halde” diyor bana. “Biz şimdiki hükümetin yönetiminde rahattık. Hristiyan ve Müslümanlar kardeş gibi yaşıyorduk. Gelecek hükümetin ne olacağını bilmiyoruz ki. Ya gayrimüslimlere kapalı bir grup iktidar olursa?” diye sürdürüyor sözlerini.
Peki geriye dönüşü olmayan büyük bir bilinmeze doğru yolculuk korkutucu değil mi? Davut alıyor sözü bu defa : “Ben çocuklarımı ölümden kaçırdım. Gittiğim yerde ne iş olursa yapacağım. Siz benim yerimde olsanız ne yapardınız?”.

Yorumlar kapatıldı.