İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ana dilde eğitim meselesi (1)

Mıgırdiç Margosyan / mmargosyan@hotmail.com
Kirvem,Son zamanlarda ülkemizin gündeminde tartışılan başlıca konulardan biri de “ana dilde eğitim” meselesi… Bu konuda herkes kendi işkembesine göre bir şeyler dillendirirken, aynı zamanda da “nalıncı keseri” misali kendinden yana yontup, dolayısıyla canının istediği gibi laflayıp duruyor. Aslında sıradan vatandaş veya daha da yaygın ifadesiyle “sokaktaki vatandaş” denen büyük çoğunluğun, bu mevzu hakkında şu veya bu minvalde “ahkam” kesmesinden ziyade, neredeyse on yılı aşkın bir süreden beri ülkenin “dümen”indeki “kaptanı derya” ile onun güdümündeki çarkçıbaşı ve çımacılarının bu bapta ne düşündükleri önemli!

KİRVEME MEKTUPLAR
Nitekim kaptanı deryamız, namı diğeriyle başımızın başı başbakanımızın daha geçenlerde yine bu konuyla ilgili değişmeyen, hani tıpkı anayasamızın şu meşhur değişmesi dahi teklif edilemeyen maddelerini sanki anımsatırcasına ecdat yadigarı “milli refleks”ten yola çıkarak medyaya verdiği demeçte, bakın ne buyuruyor:
“Demokratikleşme paketinde sürpriz olabilir, (Ana dilde eğitimin önü açılıyor mu), hayır yok. Özel okullarda da yok, O konu bizim için şu anda ele alınacak durum değil. Yapılan benzetmeler de doğru değil. Ne, neyi getirir götürür kimse düşünmüyor. Biz, ülkemizi bölecek konular üzerinde Ak Parti olarak adım atmayız. Zamanlama birçok konuda çok önemli. Zamanlamayı iyi yapmazsanız güzelim ülkemize yazık edersiniz. Biz zaten okullarda ana dili öğrenme imkanı sağladık. Ama ana dil ile eğitimin önünü açarsanız resmi dili zedelersiniz.”
“Ferman” böyle olunca, hani mesela dedük babında, hani kazara da olsa, bu mesele tahtında aksini düşünen bu ülkenin kimi “kul”larının, yeniçeriler gibi kazan kaldırıp, dahası da bu saatten sonra “güzelim ülke”mizin sessiz, sakin, tıkır tıkır dönen çarkına ihanet edip, dolayısıyla yok yere maraza çıkarmaya kalkışmalarını, belki başımızın başı lütfedip günün birinde affetse bile, tarih asla affetmeyecektir!
Neden?
Çünkü bunca zamandan beri gerek yalnız başına, gerekse sürüsüne bereket “danışman”larına belki de hiç danışmadan, hemen her konuda sadece kendi bildiğini okuyan, “dediğim dedik, çaldığım düdük” üslubuyla yağıp gürleyen “devletlu”muz, bilumum meselelerde olduğu gibi, keza bu konuda da yerden göğe kadar haklı!
Gerçekten de bıyığı henüz terlemeye başladığı o ilk gençlik yıllarından itibaren  meşin topların peşinden koşuşturup, akabinde de “siyaset sahnesi”nin hemen her kademesinde görev üstlenip  önce “çömez”lik, “çırak”lık, “kalfa”lık ve şimdilerde de “usta”lık döneminin en doruk noktasına ulaşıncaya kadar edindiği  deneyimlerinin yanı sıra, ayrıca tıpkı Suriye konusunda olduğu gibi asla şaşmaz “öngörü”lerine dayanıp, böylece fevkaladenin fevkinde hassas olan “ana dilde eğitim” meselesinin de ne denli sakıncalı olduğunu vurgulayıp, hatta böylesine “alengirli” bir konunun gündeme gelmesiyle ülkede özellikle son yıllarda zaten zar zor da olsa elde ettiğimiz birlik ve dirliğimizin bozulacağından dem vurup, bunu da “lisanı münasip”le, yani “Aba altından sopa gösterip” anlatabilmek  “usta”lık ister!
Başımızın başının bu ustaca tespitine katılıp yerden göğe kadar hak vermemek, hatta bu “hüküm” karşısında şapka çıkarmamak tabii ki mümkün değil! Ancak yine de olmayan aklıma takılan şey, hep şu kahrolası “zamanlama meselesi!”
Sahi şu “cennet vatan”ımıza, şu “Güzelim ülkemize yazık etmemek için” acaba bu zamanlama işini nasıl halledeceğiz, veya buna kim, kimler ya da hangi “dahi”ler karar verecek,   mesela Kürt denen insanların bu ülkede yaşadıklarını, var olduklarını yıllar yılı “inkâr” edip dillerini yasakladıktan sonra, nihayet takke düşüp kel görününce, bu kez de “Kürt realitesi”ni kabullenmek için illa da memleketin kan gölüne mi dönmesi gerekliydi, yine mesela şimdi de “ana dilde eğitim”in yanı sıra, keza Alevilerin göz ardı edilen sorunlarının çözülmesi için acaba zamanlamayı ayarlayacak hangi “müneccim”in yolunu gözleyeceğiz Kirvem!

Yorumlar kapatıldı.