İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Anadilde Eğitim Haktır Engellenemez

Serhat Demir
Uluslararası Sözleşmelerde Anadilde Eğitim Hakkı. “Çoğulcu ve gerçekten demokratik bir toplum, bir ulusal azınlığa üye kişilerin etnik, kültürel ve dinsel kimliklerine saygı duyulmasını, bu kimliği açıklamak, korumak ve geliştirmek için gerekli olan koşulların oluşturulmasını sağlamak zorundadır.”Avrupa Konseyi’nde 1 Şubat 1995’te imzaya açılan, Türkiye’nin imzalamadığı belge sorununa ilişkin çeşitli hükümler içermektedir.

“Çoğulcu ve gerçekten demokratik bir toplum, bir ulusal azınlığa üye kişilerin etnik, kültürel ve dinsel kimliklerine saygı duyulmasını, bu kimliği açıklamak, korumak ve geliştirmek için gerekli olan koşulların oluşturulmasını sağlamak zorundadır.”
TBMM’de kabul edilen anadilde öğrenim hakkı çok önceden çeşitli uluslararası sözleşmelerin imzayla garanti altında aldığı haklar olarak biliniyor. Şimdi sıra, uygar Dünyayla bütünleşmenin yolunu açacak olan bu hakkı, Kürtlerin nasıl değerlendireceğine geldi.
Bugün, Dünyada azınlık haklarının neler olduğu değil azınlığın tanımı konusunda tartışmalar sürmektedir. Ancak azınlıkların sahip olması gereken hakların listesi ve içeriği giderek genişleme eğilimindedir.
BM, Avrupa Konseyi, AGİT, Avrupa Birliği gibi uluslar üstü toplulukların çalışmalarında azınlıkların haklarına özel birönem verilmektedir. Azınlıkların yada başka bir deyişle farklı olanların içinde bulundukları toplumun zenginliği olduğu anlayışı yerleşmektedir.
Çeşitliliğin çoğulcu, demokratik bir ülke için tehlike değil, birleştirici ve zenginleştirici bir unsur olduğu artık ortak görüştür.
Gelişme, çoğunluğun sahip olduğu hakların tümünün azınlıklara yani farklı olanlara tanınması yönündedir.
Dünyadaki gelişmeleri görmek için anadilde eğitimin örneklerine ve uluslar arası anlaşmalara, tarihin gelişimine bakmak yeterlidir.
BÖLGESEL VE AZINLIK DİLLERİ ŞARTI Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu tarafından kabul edilen ‘Bölgesel ve Azınlık Dilleri Avrupa Şartı’ 1992’de imzaya açılmıştır. Söz konusu sözleşme beş bölümden oluşmaktadır.
Birinci bölümde, resmi olmayan dil tanımlaması yapılmaktadır. Resmi dillerin diyalektikleri, devletin özel bir alanı olarak tanımlanamayan “Yerel Olmayan Dillerî ile özel anlaşmalar ayrı tutulmaktadır. İmza atan devletler bölgesel ve azınlık dillerini tanımlamak, belirtmek zorunda kalmışlardır.
İkinci bölümde temel alınan hedef ve prensipler listelenmiştir: Bölgesel ve Azınlık Dillerinin tanınması, Kapsamında oldukları coğrafi bölgeye saygı gösterilmesi, Bu dillerin yararına saygı ve olumlu davranış gösterilmesi, Bu dillerin öğretilmesi ve bu dillerde öğrenim görme garantisi, Bu dilleri konuşamayanlar için öğrenim kolaylığı sağlanması, Ayrımcılığın kaldırılması, Dil grupları arasında karşılıklı saygı ve anlayışın arttırılması, Bu dillerin çıkarlarını temsil edecek organların kurulması, Yerel olmayan diller hakkında şart ilkelerinin uygulanması.
Üçüncü bölüm ise bölgesel ve azınlık dillerinin toplumsal yaşamda kullanımının arttırılması için önlemler alınmasını şart koşmaktadır: Eğitimde, Adli ve idari işlerde, Kamu hizmetlerinde, Basın ve yayında, Kültürel etkinliklerde, Ekonomik ve sosyal yaşamda, Sınır ötesi ilişkilerde
Dördüncü bölüm sözleşmenin uygulanmasını içermektedir.ANA DİLİN KULLANIMINA İLİŞKİN DİĞER ULUSLARARASI BELGELER
Birleşmiş Milletler Teşkilatı, AGİT, UNESCO ve Avrupa Konseyi çerçevesinde kaleme alınan uluslararası belgelerdeki ana dilinin kullanımı ve ana dilinde eğitimle ilgili kararları içeren sözleşme ve bildirgeler:
1. 26.6.1945 tarihli Birleşmiş Milletler Sözleşmesi Bu belgede ana dilinde eğitimle ilgili özel bir madde düzenlenmemiş olmakla birlikte, örgüt amaçlarıyla ilgili düzenlenen 1.madde de “İnsan haklarına yada temel özgürlüklere ırk, cinsiyet, dil ya da din farkı olmaksızın saygı duymayı teşvik etmek ve bunu yerleştirmek” denilmekte bu maddenin örgütün tüm üyelerini bağladığı vurgulanmaktadır.
2. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Bu belgede de kültürel haklar konusunda özel düzenleme yapılmamakta, bildirgenin 2.maddesinde ırk, renk, cinsiyet, dil, din, ulusal ya da toplumsal köken farklılıkları nedeniyle insanlar arasında ayrımcılık yapılamayacağı vurgulanmaktadır.
3. Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Paktı 1966 yılında imzalanan ve Türkiye gibi taraf olmayan ülkeleri bağlayıcı niteliği olmayan paktın 13., 14., ve 15.maddeleri ana dilinde eğitimle ilgili doğrudan karar içermeyen fakat eğitimin herkes için temel bir hak olduğunu vurgulayan daha detaylı kararları kapsamaktadır.
4. Uluslararası Medeni ve Siyasal Haklar Paktı 1966 yılında imzalanan ve 1976 da yürürlüğe giren bu pakta da Türkiye taraf olmamıştır. Paktın 27.maddesi “etnik, dinsel, yada dilsel azınlıkların bulunduğu ülkelerde, bu azınlığa mensup kişilerin kendi gruplarına mensup şahıslarla birlikte kendi kültürlerini yaşamak, kendi dinlerinin gereğini uygulamak ve kendi dillerini kullanmak hakkı yadsınamaz denmektedir
5. Ulusal ya da Etnik, Dinsel ve Dil azınlıklarına Üye Kişilerin Hakları Konusunda Birleşmiş Milletler Teşkilatı Bildirgesi Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Kurulu 18 aralık 1992 tarihinde aldığı kararla yayınladığı bu belge ile azınlıklara üye kişilerin hakları arasında, kendi kültürünü yaşama hakkı, kendi dilini kullanma hakkı, üyesi bulunduğu azınlıklarla ilgili karar alma mekanizmalarına katılma hakkı, dernek kurma ve bunları denetleme hakkı, başka ülkelerde yaşayan aynı grubun diğer bireyleri ile barışçı ilişkiler kurma hakkını saymıştır.
6. Eğitim Ayrımcılığına Karşı UNESCO Sözleşmesi Kültürel haklar konusunda en önemli belgelerden birisidir. 1962’de yürürlüğe giren Türkiye’nin taraf olmadığı bu belgeye 84 ülke taraf konumundadır.Sözleşmenin 5/1-c maddesinde ‘üye devletler, Ulusal azınlık mensuplarına kendi eğitim faaliyetlerini yürütme hakkını tanımanın önemli olduğunu kararlaştırmışlardır. Bu faaliyet kendi dillerinin kullanımını veya öğretimini sağlamayı da içerecektir’ denilmektedir. Aynı belgede ‘dinsel veya dilsel nedenlerle ayrı eğitim sistemi oluşturmak yada eğitim kurumları kurmanın’ öğrencilerin ana-babalarının talep etmesi ve bu eğitim kurumlarına katılmanın zorunlu olmaması koşuluyla hak olduğunu vurgulamıştır.
7. XIV. UNESCO Genel Konferansında Kabul Edilen Bildirge Bu belgede “Her kültürün saygı duyulması ve korunması gereken bir saygınlığı vardır. Her halk kendi kültürünü geliştirme hak ve görevine sahiptir” denilmektedir. 1978 yılında yapılan UNESCO Genel Konferansı’nda onaylanan bildirgede, “tüm şahısların ve grupların farklı olmak, kendilerini farklı görmek ve böyle kabul olunmak hakları vardır” İfadesi yer almaktadır.
8. AGİK Çerçevesinde Kültürel Haklar 01.08.1995 tarihinde Helsinki Nihai Senedi’nin imzalanması ile sonuçlanan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı’nda ‘insan hak ve özgürlüklerine ırk, cinsiyet, dil ve din ayrımı yapılmaksızın saygı gösterilmesi, siyasal, medeni, ekonomik, kültürel sosyal hak ve özgürlüklerin tam olarak gelişmesi içiz gerekli diğer hak ve özgürlüklerin teşvik edilip geliştirilmesinin Helsinki Nihai Senedi’ne taraf olan devletlerin sorumluluğunda olduğu onaylanmıştır. AGİK çerçevesinde kültürel haklarla ilgili düzenlenen bir diğer belge de 1990 tarihli Kopenhag Dokümanı’nda ulusal azınlık üyelerinin kendi etnik, kültürel, dile ilişkin ve dinin kimliklerini özgürce koruma, geliştirme hakkına ve kendi istekleri dışında asimile edilmeme hakkına sahip oldukları belirtilmiştir.
Aynı belgede ulusal azınlık mensuplarına, ana dillerini özel hayatlarında ve kamu yaşamında özgürce kullanmaları ile ilgili ayrı bir madde daha düzenlenmiştir.
Başka bir madde de “azınlıklara kendi ana dillerinin öğretilmesi yada ana dillerinin resmi merciler nezninde mümkün olduğu ölçüde ve gerekli olduğu taktirde kullanılmasını sağlayacak önlemlerin alınması, eğitim kurumlarında tarih ve kültür öğretimi çerçevesinde ulusal azınlığın tarih ve kültürünün de göz önünde tutulması belgeye taraf olan devletlerin sorumluluğu olarak belirtilmiştir.
“Hiç kimse istediği dili özellikle ana dilini öğrenmekten alı konamaz”
Bu da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesinde kurulan Ad Hoc Komitesinin benimsediği karardır. Avrupa Konseyi’nde bölge ve azınlık dilleri ile ilgili geçici olarak oluşturulan komitenin sözleşme metni 1992’de imzaya açılmıştır.
Azınlık dillerin korunması ve gelişmesi ile ilgili en detaylı düzenlemeleri içermesine karşın dillerin kullanımına ilişkin kişisel hak getirmekten çok ‘devletler sözleşme hükümlerinin uygulayacağı dilleri saptamakta serbesttir’ anlayışı sorunu bütünü ile devletlerin inisiyatifine terk etmektir. Türkiye bu sözleşmeyi de imzalamamış ülkelerden biridir. Ancak göçmen işçilerin sözleşme kapsamı dışında tutulduğunu belirtmek gerekir.
9. Ulusal Azınlıkların Korunması Hakkında Çerçeve Sözleşme Avrupa Konseyi’nde 1 Şubat 1995’te imzaya açılan, Türkiye’nin imzalamadığı bu belge de soruna ilişkin çeşitli hükümler içermektedir.
“Çoğulcu ve gerçekten demokratik bir toplum, bir ulusal azınlığa üye kişilerin etnik, kültürel ve dinsel kimliklerine saygı duyulmasını, bu kimliği açıklamak, korumak ve geliştirmek için gerekli olan koşulların oluşturulmasını sağlamak zorundadır.”
Sözleşmeye taraf olan ülkeler ulusal azınlığa üye kişileri özel yaşamında olduğu gibi kamu ile ilgili ilişkilerinde de, sözlü yada yazılı olarak azınlık dilini özgürce ve engellemeden kullanma hakkını tanımayı üstlenirler. Kararlarını içeren sözleşme Türkiye gibi ülkelerindeki azınlıkların varlığını reddeden devletlerce imzalanmamıştır.

Yorumlar kapatıldı.