İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Sopa Mevzuuna Devam

Ragıp Zarakolu
Ne zaman insanlar yasal protesto hakkını kullansa bu ülkede, her zaman el altında “başıbozuklar” bulundurulur. Ne de olsa hepimiz Osmanlıyız! Benim bilebildiğim demokratik hak talepleri ile yapılan ilk siyasal sokak gösterisi, Sosyal Demokrat Hınçak Partisinin düzenlediği 27 Temmuz 1890 Kumkapı gösterisidir. İnsanlar demokratik taleplerle Kumkapıdan hükümet merkezi olan Cağaloğlu’na yürümek istemişlerdi. Haziran ayında Erzurum’daki protesto şiddetli bir müdahale ile son bulmuştu.

Hani bizim 1968 Temmuz’unda Vedat Demircioğlu’nun ölümünden sonra İstanbul Vilayetine yürüyüşümüz gibi.
Elbette Zabıta müdahalesi gecikmez ve bu arada “eli sopalılar” da belirir.
Batı kamuoyundaki yoğun eleştiriler üzerine Abdülhamit Ermeni aktivistler için bir özel af çıkarır.
Derken yine bir sıcak yaz günü 26 Ağustos 1896’da Ermeni devrimci Federasyonu militanları tarihimizdeki ilk şehir gerillası eylemini gerçekleştirir ve Bankalar Caddesindeki Osmanlı Merkezini  (Bugün ziyaret etmenizi tavsiye edeceğim bir müzedir) basarak ele geçirir ve içeridekileri rehin alır.
Amaç yine aynıdır: Doğuda Ermeni köylülere yönelik (Abdülhamit’in el altından kışkırttığı saldırılar, ağır vergi ve haraçlar, talan, kız kaçırma vb.) zulme dikkat çekmek. 1994 yılından itibaren zulüm iyice yoğunlaşmıştır.
Eylem, bir yerde başarı ile biter. Silahlarını bırakan militanlar, uluslar arası himaye ile Marsilya’ya ulaşırlar ve Fransız siyasi polisinin yakın takibi altına girerler. Bab-ı Ali’ye düzenli raporlar iletilir.
Uluslar arası ilgiden dolayı, asker ve polisi devreye sokamayan Abdlhamit, devreye “eli sopalıları” ve “baltalıları” sokak. Cuma namazından çıkan kalabalıklar, Anadolu’nun her yerinde aynı anda harekete geçer ve kıyıma girişirler. Diyarbakır’dan Tokat’a, Yozgat’tan Kayseri’ye, Zeytun’dan Van’a vd. dek. Ve birkaç gün sonra olaylar, adeta düğmeye basılmışçasına durur.
Bugünkü Suriye yada Lübnan olayları gibi dünya kamuoyu olayları yakından izlemekte, bundan dolayı yabancı elçilikler de Abdülhamit’e soru yöneltmektedir.
Onları Saray’a davet eden Abdülhamit, “halk olanlara tepkisini göstermiştir” der ve bir dolabı açarak, halk silah kullanmamıştır deyip, “halkın sopadan başka aleti yoktur” der. Elbette “baltaları” göstermez. Bir başka dolabı açar, “işte bu da Ermeni anarşistlerden ele geçen silahlar” der.
İyi de, eylemcilerin Fransa’ya sığınmasına izin veren kendisidir, yabancı rehinelerden dolayı.  Oysa katledilen ise sivil halk!
İstanbul kenti de, böylece sokaklardaki Ermeni avına tanık olur. Büyük Yunan yazarı, Mariya Yordanidu, İstanbul’un günlük yaşamını ayrıntıları ile anlatan “Loksandra” adlı kitabında (Çeviren: Osman Bleda, 5.baskı, 2010), Bakırköy’deki kapı komşusunun başının bir Kürt hamal tarafından nasıl ezildiğini, o günlerin bir parçası olarak, son derece canlı bir biçimde aktarır.
Ağabeyim Atanur’un Teknik Üniversiteden arkadaşı olan Rupen Kuyumcuyan da, Montreal’e gittiğimde o günleri bana anlatmış, ben de “Özgür Politika” gazetesinde bunu yazmıştım. Kurucuları arasında amcaoğlum Hakkı’nın da bulunduğu çoğunluğunu CHP’lilerin Kıbrıs Türk’tür Cemiyeti 6 Eylül’de yasal bir miting düzenlemişti. Rupen, arkadaşlarının isteği üzerine, ayrı düşmemek için mitinge katılmıştı. Tam mitingin bittiği sıralarda bindirilmiş kıtalar varoşlardan Taksim Meydanına inmeye başlayacaktı. Hepsinin elinde aynı tornadan çıkma sopalar vardı. (Belki de Abdülhamit döneminden zimmetli olarak kalmışlardır). Sonuçta ise tutuklanıp Harbiye’ye konulanlar Sosyalistler, bir Rum gazeteci, ve CHP’li Kıbrıs Türk’tür Cemiyeti derneği yöneticileri olacaklardı. Sonuncular elbette Harbiye’nin imtiyazlı hücrelerinde kalacaklardı. Bayar ise, Sosyalistleri sallandırmaktan bahsediyordu. Amcaoğlu Hakkı o sıralar kaçak yaşayacaktı. Sağ olsun, o da 1970 ve 71’de arandığım sıralar beni evinde ağırlayacaktı.
Rupen, eli sopalıları görünce tam gaz soluğu babasının Kadıköy Çarşısındaki manav dükkanında alır. Dükkanı ise Kürt hamallar korur. Demek devran artık biraz değişmeye başlamıştır.
Evet, eli sopalılar ve baltalılar yeniden sokaklarda.
Zabıta, valiler ve başvekiller ise, yeniden Abdülhamit’,n o cümlesini kuruyorlar.
“Halk, tepkisini gösterdi”.
Ben, o tepkiyi 1969 Kanlı Pazar’ının eli sopalı ve bıçaklılarından çok iyi bilirim.
Protesto için Vilayete birlikte dilekçe verdiğimiz Ertuğrul Günay gibi.
Not: Abdülhamit’in eli baltalı hamalları hakkında kapsamlı bilgi için, Sait Çetinoğlu’nun “1894-96 Ermeni Katliamları ve Charmetant Raporu” adlı Demokrat Haber’deki yazısına bakabilirsiniz.

Ragıp Zarakolu  / szarakolu@yahoo.com

Yorumlar kapatıldı.