İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Türkiye’yi Ermeni sorununda muhatapsız bırakmak

M. Fatih Öztarsu
Tüm Ermeni mercilerini Türkiye’nin barış yönlü girişimlerine karşı savaşa çağıran The Armenian Weekly, gelecek adına atılan olumlu adımlardan duyduğu rahatsızlığı Erivan’ın da dikkatine sunarak Ermenistan’dan gelecek olan araştırmacılar üzerinde baskı kurmayı başardı ve adları, bir suçluymuş gibi, sıralanan katılımcıların programa gelişleri engellendi. Ermeni’yi Ermeni’yle kavga ettirerek barışı önleme girişimi yüzyıl önce de çeşitli komiteci Ermeniler tarafından da kullanılmış ve bir milletin felaketine sebep olunmuştu. Nitekim kara propagandaya aldanmayıp herkesin bu programlarda kendisini ifade etmesinin doğal bir şey olduğunu belirten sağduyulu Ermeniler de tepkilerini göstermişlerdir. Artık Erivan yönetiminin de bu tür despotik yaklaşımları ve Türkiye’ye yönelik şikayetçi tavırlarını bırakarak makul şekilde hareket etmesi lazımdır. (Ne güzel belli ki Fatih Bey. bizi bizden çok düşünüyor(!), yandaşı Ermenilere de denecek bir şey yok. HYETERT)

 ***
Türkiye ve komşu ülkelerin yüz yılı bir zaman diliminde karşılaştığı siyasi, ekonomik ve kültürel değişim bu bölgede milliyetçilik, etnisite sorunları ve ulus devlet inşa süreciyle devam eden yenilenmelere yol açtı.
Bu süreç çatışmaları ve savaşları da beraberinde getirdiği için Osmanlı Devleti, Rusya ve İran’ın mücadele sahasında bulunan halkların birbirlerinden kopuşu kolaylaştı. Önceleri bir arada yaşama kültürünün en güzel örneklerini sergileyen halkların bugün bir masa etrafında bir araya getirilmesi ve ortak sorunlara çözüm arayabilmesi ise yüz yıllık yıkımın telafisini bulma yolunda hayati önem taşımaktadır.
Bu bağlamda, Tiflis Devlet Üniversitesi 5-8 Haziran tarihlerinde çok önemli bir programa ev sahipliği yaptı. “The Caucasus at Imperial Twilight” başlıklı konferansta Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan’a ek olarak çeşitli ülkelerden konuşmacılar ortak sorunları ve ortak çözüm önerilerini tartıştılar. Utah Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Hakan Yavuz ve Amerika Türk Koalisyonu organizatörlüğünde gerçekleştirilen programın, tarihi süreçte bölgesel anlaşmazlıklar için arabuluculuk mekânı olarak kullanılan Tiflis’te yapılması apayrı bir önem taşıyor. Müsavatçılar, Menşevikler ve Taşnaklar’ın 1918’de müzakereler yürüttüğü Tiflis’te bu sefer Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan’ın daha iyi bir bölge oluşturmak için diyalog kurması sadece Türkiye’nin başarabileceği bir olay olsa gerek.
Türkiye’de Tanzimat’tan Cumhuriyet’e kadarki süreç içerisinde yaşanan aydınlanma hareketleri, anayasa çalışmaları, çeşitli siyasi akımların meydana gelmesi ve bunun bölgeye etkisinin ele alındığı programda, aynı tarihi süreç içerisinde Kafkasya’da pek çok alanda yaşanan değişimler konuşuldu. Tarafların birbirlerine olan kültürel etkileri ve Kafkasya kökenli aydınların Türkiye’de oluşturduğu hareketler programın en dikkat çekici konularını içeriyordu. İmparatorlukların dünya sahnesinden ayrıldığı zaman diliminde yaşanan trajediler ve bunun dünya için ne anlam ifade ettiği yönündeki tartışmalar ise tüm taraflar için son derece verimliydi. Nihayetinde, aynı bölgede ortak sorunlara sahip olan taraflar aracı olmadan kendi çözüm önerilerini oluşturma imkânına kavuşmuştu. Garabet K. Moumdjian ve Ara Papian gibi uzlaşmaya açık ve diaspora-Ermenistan arka planına sahip aydınların da büyük katkısıyla ideal buluşma gerçekleşmişti.
Ermeni meselesinin ele alındığı ve herkesin kendi argümanlarıyla yaptığı konuşmalar, demokratik bir atmosferde dinlendi ve eleştirildi. Türk, Gürcü, Ermeni ve Azerbaycanlı katılımcılar arasında “soykırım” diyenler ve demeyenlerin birbirini dinlemesi ve anlaması bilimsel platforma yakışır şekilde gerçekleşti. Fakat Türkiye’yi her normal durumda dahi hedef tahtasına koymayı âdet edinen The Armenian Weekly ve Asbarez başta olmak üzere çeşitli Ermeni haber sitelerinin programa katılan Ermenilere yönelik ihanet suçlaması ve oluşturdukları baskı kısa zamanda kara propagandaya çevrildi.
Bu tür çalışmaların “inkârcılık politikası”na hizmet eden bir gayret olduğunu ve Türkiye’nin bu konuda ısrarcı bir şekilde çalıştığını ileri süren yayın organları, uzlaşmanın önüne engel koymak konusunda büyük bir etki oluşturuyor. Çok ilginç bir şekilde, birkaç dil bilen yeni nesil Ermeni araştırmacıları “satın alınmakla” itham edilmekte ve diyalog görüşmelerinde bulunmaları büyük bir günahmış gibi anlatılmakta. Tüm Ermeni mercilerini Türkiye’nin barış yönlü girişimlerine karşı savaşa çağıran The Armenian Weekly, gelecek adına atılan olumlu adımlardan duyduğu rahatsızlığı Erivan’ın da dikkatine sunarak Ermenistan’dan gelecek olan araştırmacılar üzerinde baskı kurmayı başardı ve adları, bir suçluymuş gibi, sıralanan katılımcıların programa gelişleri engellendi. Ermeni’yi Ermeni’yle kavga ettirerek barışı önleme girişimi yüzyıl önce de çeşitli komiteci Ermeniler tarafından da kullanılmış ve bir milletin felaketine sebep olunmuştu. Nitekim kara propagandaya aldanmayıp herkesin bu programlarda kendisini ifade etmesinin doğal bir şey olduğunu belirten sağduyulu Ermeniler de tepkilerini göstermişlerdir. Artık Erivan yönetiminin de bu tür despotik yaklaşımları ve Türkiye’ye yönelik şikâyetçi tavırlarını bırakarak makul şekilde hareket etmesi lazımdır.
Yıkılmaz sanılan tabuların hakimiyetini devam ettirdiği bu köhne anlayış maalesef Ermeniler üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanmakta. Kendi tezleri doğrultusunda konuşan katılımcıların saygıyla dinlendiği, acılarının ve kayıplarının küçümsenmediği ve 1915 konusunda daha farklı bir anlayışın tesis edildiği programın takdir edilmesi ve buna gerekli desteğin verilmesi gerekirken maalesef mesnetsiz iddialar ile aleyhte propaganda yapılmıştır. Diasporanın etkili olduğu yayın organları Türkiye’nin takdire şayan olan bu çalışmalarını dünyaya karşı bir oyun olarak takdim etmekte ve bu yönde kendi soydaşlarına inanılmaz baskılar yapmak da dahil olmak üzere her yolu denemektedir. Bu baskılar yoluyla konuşması ve bu programlara katılması engellenen pek çok aydının uzlaşma sürecine destek vermesi istenmemektedir. Uzlaşmanın önünü tıkamak için Türkleri muhatapsız bırakma gayretine karşı daha çok çalışılmalı ve bu tür programların tarafların birbirlerini anlaması ve nihayetinde barışın tesisi için sayısının artırılması gerekir. Benzeri görülmemiş bu mücadeleye rağmen program tüm katılımcılar ve ev sahibi ülke tarafından takdirle karşılanmış ve devamının yapılması için taleplerde bulunulmuştur. Çünkü çatışmanın son bulması ve işbirliğinin sağlam şekilde tesis edilmesi ancak bunun gibi makul adımlarla sağlanacaktır.
mehmetfatihoztarsu@hotmail.com

Yorumlar kapatıldı.