İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ertuğrul Kürkçü Marks’a takla attırdı

Ertuğrul Kürkçü zamanla ülke halkı için ileri demokrasi! temelinde çözümler üretmeye başladı. İki gün önce ANF’ye verdiği demeç Ertuğrul’daki derin savrulmayı gözler önüne seriyor. Bu görüşmede BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, solun din ile arasındaki mesafesinin aşılması gerektiğini söyleyerek, İslam ile emek eksenli bir ortaklığın mümkün olabileceğini savunuyor. Türkiye solunu ise pozitivist olmakla suçluyor. Sol ideoloji dünya ölçeğinde, hiçbir zaman dinlerle dans etmeye kalkmadı. Sosyalist insanlar sınıf mücadelesi verir. Kullandıkları argümanlar da üretim ilişkileri, artı değer, emek, eşitlik, sömürü filandır. Eski sosyalist, yeni İslamcı Ertuğrul konuşmasının devamında “Aslında Marks’ın dine bakış için geliştirdiği metodolojinin ne yazık ki Türkiye sosyalizminde tam olarak içirilmediğini, pozitivist bir yaklaşımın, yani insanları dininden kurtarma eğiliminin içten içe Türkiye’de yaygın olduğunu düşünüyorum. Bu tam olarak böyle olmasa da bir mesafe yaratıyor. Bu mesafenin aşılması şart” demektedir. (Doğrusu bizim solculara bakınca Kürkçü’ye hak vermemek elde değil. Çoğu pozitivist ve laikçi. HYETERT)

***
Mahir Çayan ve arkadaşları 1972 martında Tokat’ın Niksar ilçesine bağlı Kızıldere köyünde Özel Harp Dairesi’nin unsurları tarafından öldürüldüler. Çoğu THKP-C’li, bir ikisi THKO’lu olan bu gençlerin hangi duygu durumuyla hareket ettiklerini günümüz şabalak ortamında kestirebilmek çok zor. Grubun içinden bir tek Dev-Genç başkanı Ertuğrul Kürkçü kurtuldu.
Mahir Çayan kafasında halk ihtilali kurgulayan Marksist-Leninist bir devrimci ve THKP-C’nin de teorisyenlerinden biriydi. Ertuğrul Kürkçü uzun yıllar hapis yattı. 1986 yılında infaz yasasında yapılan değişikliklerle tahliye oldu. 1996 yılında değişik sol gruplar tarafından ÖDP’nin kurulmasında görev aldı.
ERTUĞRUL KÜRKÇÜ NEREYE KOŞUYOR
Kürkçü 2011 genel seçimlerinde Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ile bazı sosyalist partilerin oluşturduğu Emek, Demokrasi ve Özgürlük bloğu adayı olarak Mersin’den milletvekili seçildi. Bir katıksız sosyalistin meclise girmesi güzel bir şeydi. Gerici burjuvaziye karşı işçi sınıfını savunmak için bundan güzel fırsat olamazdı. Kankası Sırrı ile birlikte 1965’teki TİP’i yeniden canlandırabilir, meclisin tozunu atıp sınıf mücadelesine ivme kazandırabilirlerdi. Fakat öyle olmadı. Ertuğrul Kürkçü meclise girdiği 2011 tarihinden beri çarpık üretim ilişkilerine ve abdestli kapitalizme hiç dokunmadı. Sanki metamorfoza uğramıştı. Son dönemde Sırrı Apo’nun postacılığına soyunurken, Ertuğrul da zaman zaman şeriatçı BDP’li Altan Tan ile değişik ortamlarda fotoğraf karesine girmekten öte bir eylem gerçekleştiremedi. Kürtleri savunmaları güzeldi. Ama sol söylemlerle Türk ve Kürt emekçilerinin haklarını savunmak akıllarına gelmiyordu. Daha kötüsü, Ertuğrul Kürkçü zamanla ülke halkı için ileri demokrasi! temelinde çözümler üretmeye başladı. İki gün önce ANF’ye verdiği demeç Ertuğrul’daki derin savrulmayı gözler önüne seriyor. Bu görüşmede BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, solun din ile arasındaki mesafesinin aşılması gerektiğini söyleyerek, İslam ile emek eksenli bir ortaklığın mümkün olabileceğini savunuyor.
MARKS’IN SÖZLERİNE TAKLA ATTIRDI
Türkiye solunu ise pozitivist olmakla suçluyor. Sol ideoloji dünya ölçeğinde, hiçbir zaman dinlerle dans etmeye kalkmadı. Sosyalist insanlar sınıf mücadelesi verir. Kullandıkları argümanlar da üretim ilişkileri, artı değer, emek, eşitlik, sömürü filandır. Eski sosyalist, yeni İslamcı Ertuğrul konuşmasının devamında “Aslında Marks’ın dine bakış için geliştirdiği metodolojinin ne yazık ki Türkiye sosyalizminde tam olarak içirilmediğini, pozitivist bir yaklaşımın, yani insanları dininden kurtarma eğiliminin içten içe Türkiye’de yaygın olduğunu düşünüyorum. Bu tam olarak böyle olmasa da bir mesafe yaratıyor. Bu mesafenin aşılması şart” demektedir. Peki, ne demek istemektedir? Karl Marks insanlığı dine yaklaştırıyordu da Türkiye solu mu bunu anlayamadı? Hangi mesafeyi aşacağız? Kırk yıllık sosyalist Ertuğrul ileri demokrasi panayırında bilerek faydacılığa kayıyor. Marks’ı da kendi üfürüğüne alet ediyor. Karl Marks “Din insanlığın afyonudur (Die Religion ist das Opium des Volkes)” başlıklı yazısında şöyle der: “Din-dışı eleştirinin temelini şu yaklaşım oluşturmaktadır: İnsanı insan yapan din değil, dini yapan insandır… Halkın aldatıcı mutluluğu olarak dini ortadan kaldırmak, halkın gerçek mutluluğunu istemek anlamına geliyor”. Adamın fikri de, zikri de bu. Uyanık eski solcu Karl Marks’a takla attırıyor. İlgili konuşmada hızını alamayan Ertuğrul Kürkçü “Ben doğrusu Müslüman emekçiyi, laik bir faşiste tercih ederim” gibi bir de vecize üretiyor. Emekçileri Müslüman-gayrimüslim diye, faşistleri de laik-antilaik diye sınıflandırmak ilk kez Ertuğrul Efendi’ye nasip oluyor. Beyin boncuklaması ciddi bir maraz. Altmış sekiz kuşağının liderlerinden Ertuğrul Kürkçü, mülakatı “Türkiye bir yandan da çok inançlı bir toplum. Bu açıdan benim hiçbir ön yargım yok. Onlar kimseye dinlerini benimsetmeye çalışmaz, biz de onları dininden kurtarmaya çalışmazsak, pekala aramızda emek eksenli bir ortaklık olabilir” diyerek tamamlıyor.
BEN ERTUĞRUL KÜRKÇÜ’YE KIZAMIYORUM
Onlar dinlerini benimsetmez, biz de (sosyalistler) onları dinlerinden kurtarmazsak İslamcılarla emek eksenli bir ekip kuruyoruz. Peki, abdestli kapitalizmi neremize yamayacağız kuzucuk? Ertuğrul bir de yeni bir terminoloji üretmiş: Dinden kurtarmak. Alçak laikler halkımızı dinden kurtarmaya çalışıyorlar. Eski devrimci kırık dökük tümcelerle dindarları gıdıklıyor. Sergilediği komediyle ufalıp cebime girecek. Karizma da sıfırın altında. Takkeyi takıp umreye giderse şaşırmayınız. İnsan geçmişini bu kadar ayaklar altına alır mı? Ben Ertuğrul Kürkçü’ye kızamıyorum. İleri demokraside tüm Türkiye dağıttı dostlar. Ertuğrul’un dağıtmasını çok görmeyin.
Dr. Hasan Vasfi Altay
Odatv.com

Yorumlar kapatıldı.