İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

“Devlet İnançlara Eşit Mesafede Olmalı”

Ekin Karaca ekin@bianet.org

Azınlık Vakıfları Temsilcisi Laki Vingas, siyasi partilerin Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na sundukları kısmi anayasa taslaklarını bianet’e değerlendirdi… Bugüne kadar uygulanan laikliğin, inanç özgürlüğünü kısıtladığına dikkat çeken Vingas, laiklik ve inanç özgürlüğü tanımlarının artık uluslararası hukuk çerçevesinde algılandığı gibi Türkiye’de algılanması gerektiği görüşünde. “Laiklik ve inanç özgürlüğü birbirlerini engelleyen kavramlar olmamalı. İnanç özgürlüğü ve laiklik tariflerinin Türkiye’de sıkıntılı olduğu ve daha doğru zemine getirilmesi gerektiği kanaatindeyim. “Laiklik de inanç özgürlüğü bugüne kadar kağıt üstünde hep var olmuştur ama uygulamalarda sıkıntı yaşanmıştır. Tariflerin muğlak değil çok net olması gerekir. Muğlak ifadelerin perde arkasının başka riskleri getirdiğini uygulamalarda gördük. “İnanç özgürlüğü ibadet özgürlüğüyle sınırlandırılamaz. İnanç özgürlüğü kendi inanç örgütlenmesini de istediği gibi yapabilmesi gerekiyor. Devletin inançlara karşı mesafesinin de eşit olması gerekiyor.

***
Azınlık Vakıfları Temsilcisi Laki Vingas, siyasi partilerin Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na sundukları kısmi anayasa taslaklarını bianet’e değerlendirdi.
Ekin KARACA ekin@bianet.org
Mecliste grubu bulunan siyasi partilerin Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na sundukları kısmi anayasa taslaklarını Azınlık Vakıfları Temsilcisi Laki Vingas ile konuştuk.
Vingas, tüm partilerin taslaklarında yer verdiği inanç özgürlüğü ve laiklik konusunda tariflerin olabildiğince net şekilde yapılması gerektiğini vurgularken, bugüne kadar ortaya konan muğlak ifadeler nedeniyle laiklik ve inanç özgürlüğünün birbirlerini engelleyen kavramlar olarak ortaya çıktığını savunuyor.
Vatandaşlık tanımında “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı”nı kendisine yakın bulduğunu ifade eden Vingas, “Türklük” ile “Amerikalılık” kavramlarının algıda yarattığı farklılığa dikkat çekiyor.
Vingas anadil konusunda ise tüm partilerin ortaya koyduğu “Türkçe resmi dildir” maddesini destekliyor. BDP’nin bölge meclisleri kararıyla bazı bölgelerde ikinci anadil olması yönündeki maddesinin ise Türkiye’de sadece Kürt toplumunun yaşadığı bölgelerde uygulanabileceğini ifade ediyor.
Vingas, toplumların değişen dinamiklere göre yeni ihtiyaçlar belirleyebildiğine dikkat çekerek, anayasalarda değişmez maddeler olmaması gerektiğine de dikkat çekiyor:
“Değişmez, olmaz gibi sınırlamaların bugün bir şey ifade ettiğini düşünmüyorum. Sadece üç madde için demiyorum. Bir şey değişmemeli denmesine karşıyım. Değişmeyeceğini düşündüğümüz pek çok değişiklik yaşandığını görüyoruz.”
“İnanç özgürlüğü ibadet özgürlüğüyle sınırlandırılamaz”
Bugüne kadar uygulanan laikliğin, inanç özgürlüğünü kısıtladığına dikkat çeken Vingas, laiklik ve inanç özgürlüğü tanımlarının artık uluslararası hukuk çerçevesinde algılandığı gibi Türkiye’de algılanması gerektiği görüşünde.
“Laiklik ve inanç özgürlüğü birbirlerini engelleyen kavramlar olmamalı. İnanç özgürlüğü ve laiklik tariflerinin Türkiye’de sıkıntılı olduğu ve daha doğru zemine getirilmesi gerektiği kanaatindeyim.
“Laiklik de inanç özgürlüğü bugüne kadar kağıt üstünde hep var olmuştur ama uygulamalarda sıkıntı yaşanmıştır. Tariflerin muğlak değil çok net olması gerekir. Muğlak ifadelerin perde arkasının başka riskleri getirdiğini uygulamalarda gördük.
“İnanç özgürlüğü ibadet özgürlüğüyle sınırlandırılamaz. İnanç özgürlüğü kendi inanç örgütlenmesini de istediği gibi yapabilmesi gerekiyor. Devletin inançlara karşı mesafesinin de eşit olması gerekiyor.
“Demokraside inanç özgürlüğü çok temel değerlerden biridir. İyi bir demokrasi, iyi bir inanç özgürlüğü ve laiklik tarifinden geçer.
“Türklük tarifinde bir etnisite empoze ediliyor”
Vingas’a kısmi anayasa taslaklarında AKP’nin “Türk milleti” tanımını, CHP’nin “Türk ulusu” tanımını kullanırken BDP’nin “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı” dediğini hatırlatıyoruz.
Kapsayıcı olması açısından “Türkiye vatandaşlığı” denmesi gerektiğini savunan Vingas, BDP öyle dedi diye böyle düşünmediğini not düşüyor.
“Türkiye vatandaşlığını bugüne kadar empoze edilen Türk ulusu, Türk milliyetçiliği gibi kavramların daha nötrüne gittiği için savunuyorum.
“2000’lere kadarki Türkiye’de Türkler ve Türk olmayanlar gibi sınırlamalar vardı. Üç cemaat dışındakilere Türk dendi.
“Bugün bir Amerikalı Amerikalıyım diyor. Amerikalılık tarifiyle Türklük tarifi arasında fark var. Amerikalılık tarifinde etnisite mevzusu yok. Türklük tarifinde ise bir etnisite empoze ediliyor. Bugüne kadar sürdürülen siyasetlerin Türklük denildiği zaman oluşturduğu etki var.
“Ancak Türklük bundan arındırılabilirse, insanların, toplumların etnik kökenlerini ayrıştıran, rencide eden kavramlar olmadığı müddetçe Türk milleti denmesinde de sakınca yok.”
“2. resmi dilde bölgeler nasıl belirlenecek?”
Dil meselesinde de partilerin “resmi dil Türkçe” dediğini, BDP’nin bazı bölgelerde “ikinci resmi dil” olması gerektiğini savunduğuna dikkat çeken Vingas, resmi dilin, her ülkenin bir resmi dili olması gerektiği için, Türkçe olmasında bir sorun olmadığını dile getiriyor.
“Ancak herkesin kimlik yapısına göre ana diller konusunda ihtiyaçlarının giderilmesi gerekiyor. Herkes anadilini öğrenmeli ve anadilinde eğitim görebilmeli. Devletin resmi dili Türkçe diye insanlar anadillerini öğrenemeyecekse o zaman sıkıntı oluşur.
“BDP’nin önerisi sadece Kürt toplumunu ilgilendiren bir konu. Çünkü Kürtler dışındaki toplumlar için ikinci bir resmi dil ihtiyacı olduğunu zannetmiyorum. Belki Kürt nüfusunun yoğun yaşadığı bölgeler için resmi ikinci anadil olabilir. Ancak bu bölgelerin nasıl belirleneceği de ayrı bir soru işareti.” (EKN)


Yorumlar kapatıldı.