İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Türkiye’de ifade özgürlüğünün tam zamanı

Uluslararası Af Örgütü, bugün bir rapor yayımlayarak, Türkiye’de şu an yürürlükte olan yasalarda, yasaların uygulanma alanlarında ve “Dördüncü Yargı Paketi”nde yapılması gereken değişikliklere değindi. Şu an Türkiye’deki siyasi atmosfer göz önünde bulundurulduğunda Türkiye yetkilileri “Dördüncü Yargı Paketi” ile hakiki bir insan hakları reformu gerçekleştirmek için bu şansı elinden kaçırmamalı. Hükümet, “Dördüncü Yargı Paketi” tasarısının şu an Meclis’te olduğunu ve Türkiye’nin yasalarını uluslararası insan hakları standartlarıyla uyumlu hale getireceğini belirtti. Fakat şu anki haliyle taslak bunu yerine getirecek durumda değil.

Uluslararası Af Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktörü John Dalhuisen “İfade özgürlüğü hakkı Türkiye’de tehdit altında. Aktivistler, gazeteciler, yazarlar ve avukatlara yönelik yüzlerce, yasalardaki maddelerin kötüye kullanıldığı yüzlerce kovuşturma açılıyor. Bu Türkiye’nin en kemikleşmiş insan hakları sorunlarından biri” diye konuştu.
Uluslararası Af Örgütü’nün “Türkiye: İfade Özgürlüğünün tam zamanı” adlı raporu şu anki mevzuatı ve nasıl uygulandığını, ifade özgürlüğünü tehdit eden en sorunlu 10 madde üzerinden inceliyor. Rapor, Türkiye yetkilileri ve Meclis’ten, “Dördüncü Yargı Paketi”nde gerekli değişiklikleri yaparak yasaları uluslararası insan hakları standartları ile uyumlu hale getirmelerini talep ediyor.
Dalhusien “Sadece düşüncelerini ifade ettikleri için bireylerin suçlu sayılması ve hapsedilmesine devam edilemez. Şimdi hükümetin ifade özgürlüğüne dair sözünü tutma zamanı. Birbiri ardına gelen reformlar sorunun kökenine değinme konusunda başarısız oldu. Türkiye artık Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu’ndaki suçların tanımını gözden geçirmeli” dedi.
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Araştırmacısı Andrew Gardner, “Yasalardaki maddelerin en fazla kötüye kullanıldığı kovuşturmalar ya bireylerin kamu yetkililerine yönelik eleştirisini ya da hassas siyasi konularla ilgili muhalif görüşlerini meşru bir şekilde ifade etmelerini hedef alıyor. Türkiye yetkilileri eleştiriyi kabul etmeli ve ifade özgürlüğü hakkına saygı duymalı” değerlendirmesinde bulundu.
Öldürülen gazeteci ve insan hakları savunucusu Hrant Dink hakkında kovuşturma açmak ve Dink’i mahkûm etmek için kullanılan Türk Ceza Kanunu’nun meşum “Türk milletini aşağılama” başlıklı 301. Maddesi hala yürürlükte. Aynı şekilde vicdani ret hakkını desteklemeye yönelik kovuşturma açmak için kullanılan Türk Ceza Kanunu’nun “Halkı askerlikten soğutmak” başlıklı 318. Maddesi da hala yürürlükte. Bu iki madde de kaldırılmalı.
Son yıllarda aralarında siyasi demeçler, eleştiri yazıları, gösterilere katılmak ve tanınan siyasi gruplar ile partilerle ilişkide olmanın da olduğu meşru faaliyetler ile ilgili kovuşturma açmak için terörle mücadele kanunlarının artan bir şekilde keyfi olarak kullanıldığını görüyoruz. Bu durum, ifade, toplanma ve örgütlenme özgürlüğü hakkının ihlal edilmesi anlamına geliyor.
Gardner, “Türkiye’nin muğlâk ve kapsamı çok geniş tutulan terörün tanımını değiştirmesi bir zorunluluktur. Ancak bu adım atılırsa ‘terör örgütü üyeliği’ ve bununla ilgili diğer suçlar için başlatılan, yasalardaki maddelerin kötüye kullanıldığı kovuşturmalar sona erdirilebilir” dedi.
Kürtlerin haklarının ve politikalarının barışçıl bir şekilde tartışılması, terörizm propagandasını suç sayan hükümler uyarınca kovuşturmaya uğruyor. Kürt yanlısı gösterilerde atılan sloganlar ve konuya dair yapılan analizler çoğu kez “terör propagandası” olarak kovuşturmalara konu oluyor.
Dalhusien “Bireylerin özgürce düşüncelerini ifade edebildiği, kovuşturmaya uğrama korkusu olmadan gündemle ilgili konuları tartışabileceği bir toplum, sağlıklı bir toplumdur. Bu, Türkiye’nin sahip olması gereken bir toplum yapısıdır” dedi.
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Direktörü Murat Çekiç ise “İfade, toplanma ve örgütlenme üzerindeki prangaları kıracak asli bir yasal reform Türkiye’deki durumu açıklığa kavuşturacaktır. Bu, barışçıl ve demokratik Türkiye için gerekli bir adımdır” diye konuştu.
Vakalar
Temel Demirer, Hrant Dink’in Ermeni olduğu için öldürüldüğünü söylediği ve Dink’in öldürülmesinde devletin rolü olduğu konusunda iddialarda bulunduğu için hakkında kovuşturma açıldı. Demirer, 1915’ten sonra Türkiye’deki Ermeni Soykırımı ile ilgili konuşmuştu.
Vicdani retçi Halil Savda birden fazla kez kamusal alanda vicdani ret hakkını desteklediği için mahkûm edildi. Savda, “halkı askerlikten soğutmak” ile suçlanıyor.
Avukat Selçuk Kozağaçlı ülke çapında uzun süreli açlık grevi yapılan 20 cezaevine ordunun düzenlediği baskın sonucu 2000 yılında öldürülen mahkûmlar için Şubat 2010’da adalet talebinde bulundu. Bunun üzerine hakkında kovuşturma açıldı. Ocak 2013’te ayrı bir davada, Kozağaçlı yasaklanan solcu grup DHKP-C (Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi) üyesi olmakla suçlandı. Şubat 2013 itibariyle duruşma öncesi tutukluluk hali devam ediyor.
Nisan 2012’de uluslararası düzeyde tanınan piyanist Fazıl Say hakkında, dindar bireyleri ve cennetin İslami açıdan yorumu ile dalga geçen Tweet’leri yüzünden kovuşturma açıldı. Şubat 2013 itibariyle iki duruşma gerçekleşti ve üçüncüsünün tarihi de 15 Nisan olarak belirlendi.
Araştırmacı gazeteci Ahmet Şık ve Nedim Şener hakkında, Ergenekon faaliyetlerini destekleme suçlarından kovuşturma açıldı. Şık’a yönelik kanıt büyük oranda “İmamın Ordusu” adlı kitabına dayanıyor. Nedim Şener’e yönelik kanıtlar ise sadece yazılı çalışmalarına ve Ergenekon davasındaki sanıklarla yaptığı, herhangi bir suçla ilgisi olmayan konular hakkındaki telefon görüşmelerinin kayıtlarına dayanıyor.
Ocak 2009’da Türkiye’nin tek Kürtçe yayın yapan gazetesi Azadiya Welat gazetesinin sahibi ve editörü Vedat Kurşun, “terör örgütü adına suç işlemek” ve “terör örgütü propagandası yapmaktan” birden çok kez hüküm giyerek 166 yıl altı ay hapis cezası aldı. Temyizin ardından ilk suçlamadan beraat etti ve “terör örgütü propagandası yapmak”tan 10 yıl altı ay hapis cezası aldı.
Türk ordusu ve PKK arasındaki çatışmalarda oğullarını kaybeden ya da oğulları mahkûm edilen annelerin oluşturduğu bir grubun üyesi olan Barış Anneleri İnisiyatifi 62 yaşındaki Sultani Acıbuca, çatışmanın sona erdirilmesi ve barış çağrısı yapmasından ötürü terör örgütü üyeliğinden mahkûm edildi.
Raporu okumak için tıklayın:
Türkçe
İngilizce
http://www.amnesty.org.tr/ai/node/2129/

Yorumlar kapatıldı.