İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Varsayalım Bediüzzaman Ermeni , bundan kime ne !

Said-i Nursi’nin Ermeni olduğuna işaret ederek, doğduğu köye bakmak lazım diyor. Bunun tarihi bir karşılığı yok, o köy Ermeni köyü değil. Fakat varsayalım ki, Ermeni köyü olsun.Varsayalım Bediüzzaman Hazretleri de Ermeni kökenli olsun, müftedi, Müslümanlığı kabul etmiş bir Ermeni olsun, kime ne! Burada Ermeniliği bir ırkçılık, nefret diliyle dışlamış oluyor. Bu dille, Fethullah Gülen’in ve hizmetin bölgedeki faaliyetlerinden rahatsız olanlara, ben de rahatsızım demiş oluyor. Öcalan’ın “darbeyi ben engelledim” sözlerine kargalar bile güler. Mit krizini Hocaefendi ile ilişkilendirmek bir iftiradır.”

***
Gazeteci ve Yazarlar Vakfı Başkan Yardımcısı Cemal Uşak, Bi Sormak Lazım adlı programda İmralı tutanaklarındaki Gülen cemaatine yönelik iddialarla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Uşak, Öcalan’ın Fethullah Gülen’e ve Gülen Cemaati’ne yönelik sözleri için, “Kargalar bile güler” dedi. Uşak, kendi sözlerine işaret eden, “Gülen cemaatinden Sayın Öcalan açılımı” haberleri için, “Ben direkt Sayın Öcalan ifadesini kullanmadım” dedi. “Dindarlığın sorgulanması gerektiğini, dindarlığını etiket olarak kullanıldığını” ifade eden Uşak, “Sünni dindarların Alevilerin problemlerini hissetmediğini” kaydetti. Cemal Uşak, Gülen hareketine yakınlığı ile bilinen televizyon kanallarındaki Güneydoğu dizileri için, “O dizilerdeki üslubun, kılığın kıyafetin tavrın Kürt kardeşlerimizi rencide ettiğini düşünüyorum” dedi. Dizilerdeki yanlışları Fethullah Gülen’e fatura etmek ya da ondan çözüm beklemek haksızlık olur” ifadesini kullanan Uşak, “her vatandaşımız her izleyici, kanal ortada, kanalın adresi belli. Tepkilerini demokratik bilinç içerisinde dile getirsinler” dedi.
İMRALI TUTANAKLARI İÇİN SIZDIRMA İFADESİ DOĞRU DEĞİL
Milliyet’in yaptığı İmralı tutanakları haberi için sızdırma ifadesini doğru bulmuyorum. Burada kullanılacak tabir İmralı zabıtlarının yayınlanmasıdır. Sızdırma kavramı düşmanlığı, çatışmayı ima ediyor. Bir gazeteci ben bir devlet adamı ya da siyasetçi değilim, işin toplumsal sorumluluğunu kenara bırakarak, ben gazeteciyim diyebilir. Bu belge elime bugün gelseydi, ben bunu aynen yayınlamazdım. Zabıtları süzgeçten geçirerek yayınlardım. Nitekim bu zabıtların da aynen olduğu gibi yayınlanmadığı ifade ediliyor. Söz gelimi zabıtlardaki bazı isimlerin çıkartıldığı söyleniyor. Zabıtlardaki isimlerin Öcalan ile irtibatlandırmak kamuoyunda yapıcı bir etki yapmayacağı düşünülerek çıkartıldı ise, Milliyet’teki arkadaşlarımızın bu ölçüyü bütün özel isimler için uygulaması gerekirdi. Belirli isimleri çıkarttıysanız o zaman Fethullah Gülen’in, Said-i Nursi’nin ismi, Emre Uslu’nun, Osman Kavala’nın ismi niye orada?
VARSAYALIM BEDİÜZZAMAN ERMENİ, KİME NE!
Uşak, Öcalan’ın Fethullah Gülen’in, cemaate yönelik iddialarına şu yanıtı verdi: “Öcalan o sözleri ile birilerine şu mesajı veriyor. Fethullah Gülen hareketinden her kim rahatsız ise, onlara mesaj veriyor. Ben de Gülen hareketinden rahatsızım diyor… Said-i Nursi’nin Ermeni olduğuna işaret ederek, doğduğu köye bakmak lazım diyor. Bunun tarihi bir karşılığı yok, o köy Ermeni köyü değil. Fakat varsayalım ki, Ermeni köyü olsun.Varsayalım Bediüzzaman Hazretleri de Ermeni kökenli olsun, müftedi, Müslümanlığı kabul etmiş bir Ermeni olsun, kime ne! Burada Ermeniliği bir ırkçılık, nefret diliyle dışlamış oluyor. Bu dille, Fethullah Gülen’in ve hizmetin bölgedeki faaliyetlerinden rahatsız olanlara, ben de rahatsızım demiş oluyor. Öcalan’ın “darbeyi ben engelledim” sözlerine kargalar bile güler. Mit krizini Hocaefendi ile ilişkilendirmek bir iftiradır.”
İMRALI NOTLARINI YAYINLAYIP, HASAN CEMAL’İN YAZILARINI BASMAMAK ÇELİŞKİ
Milliyet’in İmralı zabıtlarını yayınlayıp, Hasan Cemal’in yazılarını yayınlamamak çelişkidir. Hasan Cemal’in bir an önce yazılarına devam etmesini dilerim, gazeteciliğin duayenlerindendir. Patronlarla görüştüğünüz zaman biz bu işlere müdahil diyoruz. Bazen patronun ilişkilerini dikkate alarak, vazife çıkarın yayın yönetmenleri olabiliyor. Bunu maalesef gördük. Bu değerlendirme bir gazeteyi ima ediyor değilim, genel bir görüş.
BEN DİREKT SAYIN ÖCALAN İFADESİNİ KULLANMADIM
Ben direkt Sayın Öcalan ifadesini kullanmadım. Bu süreçte Öcalan merkezli yayın yapmanın barışçı bir dil olduğunu düşünmüyorum. “Öcalan dedi ki, Anayasa’nın kritik bölümlerini şunlar yazsın. Öcalan krize el koydu, İmralı’ya gidecek heyet belli oldu…” Bu tip bir dilin yapıcı olduğunu düşünmüyorum.
İNSANIN FARKLI FİKİRLERİ OLAMAZ MI, CEMAATİN SÖZCÜSÜ DEĞİLİM
Bu haberlerin Kürt olmayan vatandaşların duygularını tahrik ettiğini düşünüyorum, dedim. Yanı sıra bu süreçte medyanın yıllardan beri kullandığı cümlelerin de barışa hizmet etmediğini düşünüyorum dedim. Örneğin “bebek katili Öcalan” diye başlayan cümlelerin bu sürece zarar vereceğini düşünüyorum. Söz gelimi, onu da kinaye olarak kullandım, karşılıklı görüşmelerde asgari konuşmalarda “sayın” ifadesi kullanılır dedim. Orada bir kavrama takılındı. Ve sözlerim cemaatle ilişkilendirildi. Bu benim şahsi görüşümdür, ifadelerim kişiseldir. Gazeteci Yazarlar Vakfı ile bütünleşmiş bir durumum var elbette. Ama benim ayrı bir kişiliğim de var. İnsanın farklı fikirleri olamaz mı? Ben sözcü değilim.
DİNDARLIĞIMIZ SORGULANMALI
Biz dindarlar Kürtlerin ıstırabını hissedemedik sözüm, kendi adıma bir itiraftı. Ben kendi adıma Kürt kardeşlerimden özür dileyerek helallik istiyorum dedim. Ama dindarların bir kısmı, biz görevimizi yaptık dediler. Burada tartışma açmak istemiyorum. Fakat benim içinde bulunduğum camia hislerimize tercüman oldun dedi. Hatta Hocaefendi bu manada bir konuşma yaptı. Genelde Nur camiası aynı şekilde siz görevimizi yapamadık, dedi. Ama bazı Milli Görüş hareketinden bazı gazeteci dostlarımız buna karşı çıktı. Zamanında yaptıkları toplantılardan söz ettiler. Eğer bu ülke halkı kamuoyu anketlerine verdikleri cevaplardaki gibi dindar ise, ki ben dindarlığımızın sorgulanması gerektiğini düşünüyorum. O zaman bu sorunları niye yaşıyoruz.
DİNDARLIĞIMIZ ETİKET OLARAK KULLANILIYOR
Dindarlığımız unvan olarak ve etiket olarak kullanılıyor. Sorumluluk boyutu, “ahlaki” boyutu olmayan genelde ritüellere katılımla sınırlı bir dindarlık. Bana göre dindarlık İslam’ın kutsal değerlerinin birey ve toplum bazında yaşanmasıyla ilgili bir husustur. Günde şu kadar namaz kılmak, bu kadar oruç tutmakla ilgili değildir. Dinin öngördüğü temel değerler o dinin mensuplarının hayatlarına ne kadar yansıyor? Burada sorun sadece Kürtler’in haklarıyla ilgili yaşamadık. Söz gelimi en mütevazı rakamla 7 milyon Alevi vatandaşlarımızın problemlerini, sorunlarını diğer Sünni dindarlar hissedebildi mi? Ben bunun yapamadıklarını düşünüyorum. Onlara da küçük bir zümre, Allah onlara hidayet versin gibi bakıldı. Alevilerin yaşama hakları adeta saygıyla karşılanmadı bu ülkede.
GÜNEYDOĞU DİZİLERİNİN FATURUSANI GÜLEN’E KESMEK HAKSIZLIK
O kanalların sorumlusu değilim. O dizilerdeki üslubun, kılığın kıyafetin tavrın Kürt kardeşlerimizi rencide ettiğini düşünüyorum. Fakat bir yıl öncesine göre hataların daha düzeldiğini düşünüyorum. Umarım hatalar tamamen sonlanır.
“İlgili dizileri Fethullah Gülen izleyip, onaylıyor mu” sorusu üzerine Uşak şu yanıtı verdi: “Fethullah Gülen’i nasıl hayal ediyorlar, oturduğu yerden bütün dünyada onun adıyla anılan faaliyetlerin bütün detaylarıyla ilgilenen biri olarak mı? 70 küsur yaşına her gün bir avuç ilaçla ayakta durmaya çalışan biri var karşımızda. Ona fatura etmek ya da ondan çözüm beklemek haksızlık olur. Burada her vatandaşımız her izleyici, kanla ortada, kanalın adresi. Tepkilerini demokratik bilinç içerisinde dile getirsinler.”
(ahaber)
http://www.timeturk.com/tr/2013/03/06/varsayalim-bediuzzaman-ermeni-bundan-kime-ne.html

Yorumlar kapatıldı.