İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Hüseyin Çelik Bahçeşehir Üniversitesi’ndeydi

Türkiye’de Takrir-i Sükun Kanunu’yla birlikte bir çok unsurun ötekileştirildiğini söyleyen Çelik, “Türkiye’de köylüler, Aleviler, Kürtler, dindar insanlar, gayrimüslimler ötekileştirildi. Bu durum 1946’da çok partili siyasi hayata geçince, köylünün oyu kıymetlenince köylü öteki olmaktan çıktı. Türkiye’de 1930’lu yıllarda Trakya’da Musevilerin göçe zorlanması bizim ayıplarımızdan birisidir. 1942’de çıkan Varlık Vergisi Gayrimüslimlere karşı işlenmiş affedilmez bir hatadır. 6-7 Eylül olayları 1955’te bizim tarihimize düşmüş kara bir lekedir. Oturup, tarihimizle yüzleşmek ve özeleştiri yapmak zorundayız. Bu memlekette Aleviler var, biz Alevileri yok saymışız. Şimdi sen Alevi’yi görmezden gelince yok mu oluyor?

***
Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, Bahçeşehir Üniversitesi Siyaset Okulu’nda katılımcılara seslendi. Şu anda Türkiye’nin bürokratik bir cumhuriyetten, demokratik bir cumhuriyete geçmeye çalıştığını belirten Çelik, “Dolayısıyla bu transformasyon tartışmalara yol açıyor, zaman zaman tansiyon yükseliyor. Zaman zaman sancılar oluyor ama bu süreci birlikte atlatmak zorundayız” dedi.
DURU TÜRKÇE’YE EVET AMA KURU TÜRKÇE’YE SONUNA KADAR HAYIR
Türkiye’de Takrir-i Sükun Kanunu’yla birlikte bir çok unsurun ötekileştirildiğini söyleyen Çelik, “Türkiye’de köylüler, Aleviler, Kürtler, dindar insanlar, gayrimüslimler ötekileştirildi. Bu durum 1946’da çok partili siyasi hayata geçince, köylünün oyu kıymetlenince köylü öteki olmaktan çıktı. Türkiye’de 1930’lu yıllarda Trakya’da Musevilerin göçe zorlanması bizim ayıplarımızdan birisidir. 1942’de çıkan Varlık Vergisi Gayrimüslimlere karşı işlenmiş affedilmez bir hatadır. 6-7 Eylül olayları 1955’te bizim tarihimize düşmüş kara bir lekedir. Oturup, tarihimizle yüzleşmek ve özeleştiri yapmak zorundayız. Bu memlekette Aleviler var, biz Alevileri yok saymışız. Şimdi sen Alevi’yi görmezden gelince yok mu oluyor? Gündüz ortasında gözünü kapatan sadece kendine gece yapar, gün ışımaya devam eder. Sonra Kürt ve Kürtçe diye bir şey yoktur demişiz. Bir insanın yüzüne karşı sen yoksun dediğiniz zaman o varlığını göstermek için özel bir gayret gösterir. Kürtçe yoktur diye bir şey yok. Eğer öz bir şey ararsanız dünyada dil bulamazsınız. Duru Türkçe’ye evet ama kuru Türkçe’ye sonuna kadar hayır. İnsanlara yoksunuz dediğiniz zaman siz onları aşağılamış olursunuz” diye konuştu.
Çelik, “Kürtlerle Türklerin bu topraklarda huzur ve barış içerisinde kardeşçe yaşaması için Türk’ün Kürt, Kürt’ün de Türk olması mı gerekiyor? Demokrasi olmayınca bu kavgalar çıkar. Irkçılık öyle kötü bir hastalıktır ki, ırkçılık insanı hayvan derecesine indirir. Dünyanın hiç bir yerinde size silahla saldıran bir teröriste, terör örgütüne siz çiçek buketleriyle karşılık veremezsiniz. Silaha karşı silahla mücadele etmekten başka çare yoktur. Ama yeryüzünde sadece polis ve askeri tedbirlerle terörü ortadan kaldıran bir ülke de mevcut değildir. Biz akıl gücünü maalesef devreye sokmuyoruz. Bölgede ekonomik çaresizlik var. En tehlikeli insan kaybedecek şeyi olmayan insandır. Ötekileştirmeyi, ret, inkar ve asimilasyonu ortadan kaldırmamız gerekiyordu. Bunların hepsi yapılmıştır. Ama buna rağmen terör örgütü memnun olmuyor. Olmasın. Bizim derdimiz PKK örgütünü hoşnut etmekten ziyade, kendi Kürt vatandaşlarımızın makul, meşru, mantıklı taleplerine devlet olarak, hükümet olarak karşılık vermektir. Bu yapılmıştır ve bana göre doğru yapılmıştır. Mesele şu, biz kırılan gönülleri onarmak zorundayız” dedi.
4 KUVVET KOMUTANIMIZIN ADINI SÖYLEYEBİLİR MİSİNİZ
Çelik, şunları söyledi: “Türkiye’de Milli Güvenlik Kurulu (MGK) diye bir müessese var. Son yıllarda MGK toplantıları sizi çok heyecanlandırıyor mu? Ben size, 4 kuvvet komutanımızın adını söyleyebilir misiniz, diye sorsam, kaç kişi söyler burada? Bilmemeniz normal. MGK Genel Sekreterliği sivilleştirilmiştir, MGK olması gereken bir forma gelmiştir. Yeni anayasa tekklifimizde yargıyı tek başlı hale getirmektir. Yüksek Askeri Yargıyı da kaldıracağız, Askeri Mahkemeleri de kaldıracağız. Sadece Askeri Disiplin Mahkemeleri kalacak. Soruyorum size polis mahkemesi var mı? Bizim bu coğrafyada güçlü, sağlam ama askerlik mesleğinin sınırları içerisinde kalan dünyanın medeni ve demokratik ülkelerinde ordular ne yapıyorlarsa, sadece bunları yapan bir orduya ihtiyacımız var. Ordumuzu darbe şaibesinden kurtarmamız gerekiyordu, çürük elma varsa, onları ayıklamamız gerekiyor. Fiili olarak darbecilerin, darbeye teşebbüs edenlerin, darbeye zemin hazırlayanların mutlaka yargılanması gerekiyor. Mahkemelerde bazen kurunun yanında yaş yanar mı? Adil yargılanma herkesin hakkıdır. Uzun süren tutukluluk süreleri fiili infaza dönüşürse, bu adaleti yaralar bunlarda hepimiz hemfikiriz. Ama bu insanları masum görmek gibi bir lüksümüz olamaz.
AHMET TÜRK’E TÜRK SOYİSMİNİ TAKINCA TÜRK OLUYOR MU?
Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, Bahçeşehir Üniversitesi Siyaset Okulu’nda katılımcılara seslendi. Konuşmasının ardından katılımcıların sorularını yanıtlayan Çelik, yeni anayasanın yapım sürecine vatandaşların nasıl katılacağının sorulması üzerine, “Anayasa yazılmadan önce Türkiye’nin muhtelif yerlerinde gerek sivil toplum örgütleri, gerek Meclis Başkanı’nın bizzat katıldığı, yine bazı STK’larla birlikte çeşitli oturumlar, paneller düzenlendi ve bu arada sanal ortamda ’Herkes anayasayla ilgili ne düşünüyorsa, lütfen bize yazsınlar’ dendi ve bununla ilgili olarak TBMM’nin web sayfasında bölümler açıldı ve oraya milyonlarca sayfa teklif yağdı” dedi. Çelik, yeni anayasanın TBMM’den kaç oyla çıkarsa çıksın, referanduma götürülmesi gerektiğini vurgulayarak, Türkiye’nin eninde sonunda darbe anayasalarından kurtularak, kendi anayasasını yapabileceğine inandığını söyledi.
BENİM ÇOCUKLARIM NEDİR?
“Anayasa’da alt kimlikler var, amenna. Ama biz bunlara üst kimlik olarak Türk’tür dediğimizde bunu birleştiren bir kavram olarak değil de, ırkçılık olarak neden görüyorsunuz?” sorusuna Hüseyin Çelik, “Biz hazırlanacak olan anayasada kesinlikle bir etnik veya mezhep vurgusunda bulunmayacağız. Doğru da değil. Böyle bir etnik vurgu olmayacak. Ama dini, mezhebi, dili, etnisitesi, bölgesi ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşı olan herkes eşit, hür vatandaşlardır ilkesini benimsediğimiz zaman burada problem kalmaz. Benim babamın anadili Arapça, babamla ninem evde Arapça konuşurlardı ve biz anlamazdık. Rahmetli ninem Türkçe’yi de Kürtçe’yi de öğrenmeden vefat etti. Annemin dili Kürtçe’dir, bana ilk öğrettiği dil de Kürtçe’dir. Ben 7 yaşında ilkokula gittikten sonra Türkçe’yi öğrendim. Benim eşim Türk’tür, çocuklarımda Türkçe’den başka dil bilmiyorlar. Gelin işin içinden çıkın bakayım. Benim çocuklarım nedir? İsimlendirmelere takılırsak, kaybederiz. Mesela Ahmet Türk’e Türk soyismini takmışsınız. Ahmet Türk’e Türk soyismini takınca Türk oluyor mu, kendini Türk hissediyor mu? Ben Van’da biliyorum, 24 ayar Kürt olan aşiretler var, soyisimleri ya Öztürk ya Öztürkçü. Bu komediye de gerek yok. Birinin ismini değiştirerek, siz olan bir şey yapamazsınız. Adamın adı Zeki, bakıyorsunuz suratından aptallık akıyor, ne yazar. Bizim işadamımız Korkmaz Yiğit’i hatırlıyor musunuz? Adı Korkmaz, soyismi de Yiğit, diyor, ’Çakıcı telefon ettiği zaman vücudumun kimyası bozuluyor’. Yani isminizin ne olduğu çok önemli değil” diye konuştu.
YÖK’ÜN BU HALİYLE OLMAMASI GEREK
Çelik, YÖK’ün neden kaldırılmadığının sorulması üzerine de, “Anayasanın 130-131’inci maddeleri kaldırılmadan YÖK kaldırılmaz. Dünyanın hiç bir yerinde önce kanun sonra o kanuna uygun anayasa yapılmamıştır. Bizim YÖK Kanunu böyledir. Ben, bugünkü YÖK’ün bu haliyle olmaması gerektiğini düşünenlerdenim. Bizim hükümetimiz de böyle düşünüyor. YÖK’e benzer, üniversiteler arasında koordinasyonu, denklikleri sağlayan, akademik yükselmeleri temin eden bir kuruluş mutlaka olmalıdır. Ama YÖK bu haliyle adeta bir deli gömleğini 170 üniversiteye birden giydiren bir YÖK olmamalıdır. YÖK Başkanı benim kardeşim de olsa düşüncem budur” dedi.
http://izlenenhaber.com/haberdetay/Huseyin-Celik-Bahcesehir-Universitesindeydi/2270

Yorumlar kapatıldı.