İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Gomidas Enstitüsü Başkanı Tarihçi Ara Sarafyan İstanbul’da

Program: 1. Basın toplantısı; 19 şubat salı günü Saat 12.OO IHD’de

KONU: Parlamenterlerin Okuma ve İletişim Özgürlüğüne Sahip Çıkalım! 4 Yıl Sonra Ne değişti? Sistem Nasıl Çalışıyor: Mavi Kitap Olayı Örneği Ragıp Zarakolu, Ara Sarafyan, IHD Irkçılığa Karşı Komisyon
2. Mavi Kitap’ın Postalanması Galatasaray PTT aracılığı ile Parlameto Başkanı ve TBMM  Komisyon Başkanlarına ve Parti Grubu Başkan ve Sözcülerine Postalanması
 3. Mavi Kitap’ın Sansürsüz Baskısını Hazırlayan tarihçi Ara Sarafyan ile söyleşi: Tartışmadan Kim Kaçıyor?
Moderatör: Ayşe Gunaysu ; Söyleşi: Ragıp Zarakolu – Ara Sarafyan; Yorumcu: Doç. Dr. Bülent Bilmez: Cezayir, saat 18.00
Pam [szarakolu@yahoo.com]

MİLLETVEKİLİ YA DA ÖĞRENCİ VEYA MAHPUS
HERKES İÇİN OKUMA VE İLETİŞİM ÖZGÜRLÜĞÜ!
4 yıl önce iki kişi bir araya geldi, 550 parlamenterin bir kitabı okumasını sakıncalı buldu ve kargoda parlamenterlere teslim edilmek üzere kargoda bekleyen 550 kitabı iade ettirdi. Bu aynı zamanda parlamenterlerin iletişim özgürlüğüne yapılmış bir müdahale idi.
Ve bu konuda, ne yazık ki,  iktidar ya da muhalif hiçbir siyasal partiden tepki gelmedi.
Bugün okuma yasağı, okul yönetimleri tarafından Steinbeck, Cemal Süreya, Yunus Emre, Kaygusuz Abdal, Salinger gibi yazarlara, Şeker Portakalı kitaplara kadar uzanabilirken, nefret söylemi ile dolu kitaplar MEB tarafından tavsiye edilebilmektedir. Exupery’nin Küçük Prens adlı kitabı sansür edilerek yayınlanabilmektedir. Bir çok dünya klasiği ise, ancak  “inanç sansüründen” geçmiş basımları okullara ulaşabilmektedir.
Bu durum ABD’de 20’li yıllarda evrim teorisinin ve kimi edebiyat ürünlerinin okullardan ve kütüphanelerden kovulduğu dönemi anımsatmaktadır.
Türkiye bugün en fazla yasak kitap listesi olan ülke konumunda… Bu nedenle, posta hizmetlerinde ve kendi mekanlarında, kitapçı ve dağıtımcıların başı birçok kereler ağrımıştır. Bazı sakıncalı kitaplar kütüphanelerde “özel bölümlerde” tutulmuşlar, okuyuculardan bunlar için “özel” izin istenebilmiştir. Hapshanelerde bu durum çok daha büyük bir sıkıntı yaratmaktadır.
Hükümet bu konuda bir adım atmıştır, ama bu ancak 600 kitabı kapsamaktadır. Ve ne yasak olanların ne de serbest bırakılanların listesine ulaşmak mümküdür.
Biz okuma yasağında görülen yükselmeğe eğilimine dikkat çekmek için, işe parlamento üyelerine 4 yıl önce konan yasağa dikkat çekmek ve bunun kalkması için çaba harcamayı anlamlı bulduk.
Bu basın toplantısını TBMM çatısı altında yapmak istedik ama olmadı.
Bundan önce MAVİ KİTAP’ın sunumunu, 29 Haziran 2009’da, IHD’nin Ankara genel Merkezinde, Gomidas Enstitisi yöneticisi tarihçi Ara Sarafyan ve TBMM ile diyalog arayışı içinde olan İngiliz Parlamentosu üyesi Lord Avebury, Dr. İsmail Beşikçi ve diğer araştırmacı dostlarla birlikte yapmıştır.
4 yıl sonra bu toplantıyı İstanbul Şubesinde yeniden yapacağız ve kitapları yeniden postaya vereceğiz. Temel hak ve özgürlüklerin yılmaz savunucusu olan IHD’ye bize bu olanağı sağladığı için teşekkür ederiz.
Ragıp Zarakolu
IHD Onur Kurulu üyesi; IPA, Uluslararası Yayınlama Özgürlüğü Komitesi üyesi
Basın Toplantısı, İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi, 19 Şubat 2013, Saat 12
Çukurluçeşme Sk. No:2/1 Bayman Apt. BEYOĞLU.

Mavi Kitap’ı Meclis’e sokmadı

 Sefa KAPLAN / 5 Ağustos 2009 / HURRİYET
Her şey CHP milletvekili emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ’ın İngiltere Parlamentosu’na yazdığı bir mektupla başladı.

Elekdağ, TBMM üyelerinin tamamının imzaladığı mektubunda, “Bir savaş propaganda imalatı olarak” nitelediği ‘Mavi Kitap / Blue Book’un “mesnetsiz ve asılsız olduğunun açıklanmasını” talep ediyordu. Elekdağ’a göre, tarihçi Arnold Toynbee tarafından hazırlanan ve orijinal ismi, ‘Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermenilerin Uğradığı Muamele, 1915-1916’ olmakla birlikte ‘Mavi Kitap / Blue Book’ olarak bilinen kitap, “Ermeni tarihçilerin iddialarını kanıtlamak için kullandıkları en önemli kaynaklardan birini” teşkil etmekteydi.

Bunun üzerine, merkezi Londra’da bulunan Gomidas Ensititüsü Genel Direktörü tarihçi Ara Sarafian ve Lordlar Kamarası üyesi Lord Avebury, ‘Mavi Kitap’ın sansürsüz baskısını, kaynakları göstererek İngilizce ve Türkçe hazırladılar. 26 Haziran’da Ankara’da her iki ismin de katıldığı bir basın toplantısı ile kamuoyunun bilgisine sunulan kitap, aynı gün TBMM’ndeki bütün milletvekillerine de isim isim gönderildi. Ancak kitapların tamamı bir süre sonra Belge Yayınları’nın sahibi Ragıp Zarakolu’na iade edildi.
Kitapların milletvekillerine ulaşmasını engelleyen ismin CHP milletvekili Şükrü Elekdağ olduğu ortaya çıktı. Elekdağ, “Ben Mavi Kitap’la ilgili girişimi haber alır almaz TBMM Başkanı Köksal Toptan’ı uyardım ve kitabın dağıtımını engelledim” dedi.

Elekdağ, şunları söyledi: “Yalan dolu olduğu bizzat kitabı hazırlayan Arnold Toynbee tarafından itiraf edilen bir kitabın dağıtımını önlemenin bir görev olduğu bilinciyle böyle hareket ettim. Bunun sansür olduğunu filan düşünmüyorum. Propaganda kitabının yayılması ve dağıtılması doğru olmaz.”

Şükrü Elekdağ, Sarafian’ın kendisine yönelik herhangi bir daveti olmadığını, belirterek, “Türkiye’de veya İngiltere’de Sarafian ile Mavi Kitap meselesini tartışmaya hazırım” diye konuştu. Yayıncı Zarakolu, “Kitapların milletvekillerine ulaşmasının engellenmesinin skandal olduğunu” belirterek, “bunun milletvekillerinin iradesine el koymak” anlamına geldiğini söyledi. Zarakolu, kitapları milletvekillerinin ev adreslerine göndereceklerini de ifade etti.
Mavi Kitap Ankara’daydı

RAGIP ZARAKOLU / 30/06/2009 /EVRENSEL

Sansürsüz baskısı Gomidas Enstitüsü tarafından yeniden yayınlanan Mavi Kitap olarak anılan Osmanlı İmparatorluğunda Ermenilere Yapılan muamele 1915-1916 kitabının tanıtımı Ankarada İHD konferans salonunda Yayına hazırlayan Ara Sarafian ve kitaba önsöz yazan Lord Avebury tarafından basına tanıtılma toplantısı yapıldı. İHD konferans salonunda basınla birlikte kadrolu inkarcılar da yerlerini almıştı. Küçük sayılmayan salon izleyiciler ve basın mensupları tarafından tıka basa doldurulmuştu.
Kitabın önsözünü yazan Lordlar Kamarasından Lord Avebury Mavi kitabın son yıllardaki serüvenini basına ve izleyicilere esprili ve bilgece nakletti, önsözden ayrı olarak Toynbee’nin kitaba dair mektubundan söz etti) “12 Ekim 2005’de Sandwell Lordu Archer, Lord Biffen ve ben, Westminster’de İngiliz parlamenterlerle bir toplantı düzenleyerek, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM)
İngiltere Avam ve Lordlar kamaralarına gönderdiği 28 Nisan 2005 tarihli mektubuna yanıt verilmesi konusunu görüşmüştük. TBMM mektubu, 1916’da İngiliz Parlamentosu’nun Mavi Kitaplar dizisinden yayınlanan Osmanlı İmparatorluğu ‘nda Ermenilere Yapılan Muamele 1915-1916 başlıklı kitabın asılsız olduğunu iddia ediyordu. TBMM mektubuna göre savaş yıllarında uydurulmuş bir propaganda aracından ibaret olan Mavi Kitap, I. Dünya Savaşı sırasında olduğu gibi, bugün de Türkiye’nin çıkarlarına zarar vermektedir. TBMM’nin mektubunda Mavi Kitap’ın, 1915-1916 yıllarında Ermenilerin tehciri sırasında uğradıkları katliam ve can kayıplarının bir soykırım oluşturduğu iddialarına kaynaklık ettiği, oysa bu iddiaların doğru olmadığı ileri sürülüyordu. Mektuba göre: (1) Kitaptaki tanıklıkları destekleyen belge yoktu; (2) Kitap esas itibariyle hayâl ürünüydü; (3) Belgeleri toplayan ve yayına hazırlayan kişinin kendisi de Mavi Kitap’ın Osmanlı İmparatorluğu’na ve müttefiki Almanya’ya karşı hazırlanmış uydurma bir propaganda aracı olduğunu itiraf etmişti. Mektupta, Mavi Kitap’ın güvenilirliği olmayan görgü tanıklarının anlatımlarına dayandığı, kitabın bu tanıklıklardaki zaafiyeti gizleyecek şekilde derlendiği iddia ediliyordu. Mektuba göre, bazı kişi ve yer adlarının, o sırada halen Osmanlı İmparatorluğu’nda bulunan kaynak kişilerin güvenliğini tehlikeye atmama gerekçesiyle gizlenmiş olmasının ardında yatan gerçek amaç, raporların güvenilmezliğini gözlerden gizlemekti.
Mavi Kitap’ı oluşturan ilk elden tanıklıklar, bunları büyük bir titizlikle süzgeçten geçirerek aktaran saygın yazar Arnold Toynbee tarafından bir araya getirilmiştir. TBMM mektubunda iddia edilenin tersine, Arnold Toynbee’nin, Mavi Kitap’ın gerçeklere dayanmadığına ilişkin herhangi bir ifadesi yoktur. Hatta 1966 yılında Dadrian’a yazdığı mektupta da kitapta gözü geçen gerçekleri bir kez daha teyid etmiştir. Toynbee mektubunda kitaptaki raporların gerçeği ifade ettiğini ve bu trajik durumu yeniden yaşamak istediğini Dadrian’a bildirmiştir. Bu tanıklıkların belgeleri vardır ve bu belgeler araştırmaya her an açıktır. TBMM bu gerçeği görmezden gelmiştir. Tarafsız tanıkların anlatımları, halen kamuya açık durumda olan diğer Birleşik Devletler ve Alman konsolosluk raporları ve sağ kalanlar tarafından yazılmış sayısız günlük ve mektup tarafından da desteklenmiş ve doğrulanmıştır.
Toplantımızda, TBMM’nin Mavi Kitap hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığı değerlendirmesini yapmıştık. Bu değerlendirme sonucunda 27 Ocak 2006 tarihinde 33 İngiliz Parlamenter TBMM mektubuna, Meclis Başkanı Sayın Bülent Arınç’a hitaben bir mektupla yanıt vermiş, bu mektupta Mavi Kitap konusunu görüşmek üzere TBMM üyelerini İngiliz parlamenterlerle yüz yüze bir toplantıya davet etmiştik. Bu mektuba bir yanıt alınamadığından, Eylül 2006 tarihinde TBMM üyelerine bir elektronik posta mesajı göndererek yüz yüze toplantıya davetimizi tekrarlamıştık. Bu mesajımıza da herhangi bir yanıt almadık.”Ayrıca Lord Avebury’nin geçmişte Türkiye’ye girişinin de yasaklı olduğunu öğrendik. Uslu durması şartıyla girişi serbest bırakılmıştı. Lord sözlerini “Umarım bir yaramazlık yapmamışımdır” diyerek esprili bir şekilde bitirdi. Toplantı devam ettiği sırada ve halen kitaplar TBMM üyelerine ulaşmış değildi. Meclis idare amiri yurt dışında Çin’de olduğundan “gerekli izin” verilememişti, kitaplar kargo şirketinde beklemekteydi.
İlginç bir durum! Emekli elçi Şükrü Elekdağ’ın 80’li yıllarda kalmış anlayışı ile yaptığı öneri üzerine ve Başbakan Erdoğan’ın ve ana muhalefet lideri Baykal’ın bu fikri desteklemesi ile, TBMM’nin 550 üyesi ortak bir imza metnine imza atıp İngiliz Parlamentosuna yollamıştı. Özetle, “Ol Mavi Kitap iptal oluna!” denilmekte idi. Ama hiç birinin Mavi Kitap hakkında bir fikri yoktu.
İngiliz Parlamentosunun ortak komite oluşturulsun çağrılarına da yanıt verilmedi. Bu aslında biraz kabalık olmasına karşın, İngiliz Hükümetinin de bu durum pek umurunda değildi. Çünkü daha 1929’lerde iş tatlıya bağlanmıştı. Bu durumun acayipliğini dile getiren Taner Akçam, yazısını yayınlayan Agos ve Birikim dergilerinin ve bu yazıya önsöz olarak Mavi Kitabın ilk Türkçe edisyonunda yer veren Pencere Yayınları editörü Muzaffer Erdoğdu, alelacele Şükrü Elekdağ’a hakaret ettikleri savı ile Ankara Mahkemesi tarafından tazminat ödemeye mahkum edildiler.

‘Mavi Kitap’la rezalete doğru
AYHAN AKTAR / 14/04/2005 / Radikal
CHP’li Elekdağ’ın ‘Mavi Kitap’a dair görüşleri, CHP lideri Baykal’ı etkiledi. Baykal da Başbakan Erdoğan, Dışişleri Bakanı Gül ve Adalet Bakanı Çiçek ile konuyu görüştü. Mektupla ‘Mavi Kitap yok sayılsın’ diye ricacı olmak Ermeni meselesini yok edemez, en fazla Türkiye’nin siyasi seçkinleri kendilerini dünyaya rezil etmiş olur
Her yıl 24 Nisan tarihi yaklaştığında Türkiye’yi idare edenler arasında Ermeni meselesi konusunda bir hareketlenme gözlenir. ‘1915’te Osmanlı Ermenilerinin başına ne geldi’ sorusu ile akademik bir araştırma konusu olarak değil de, daha çok ‘milli görev bilinci’ ile ilgilenen bazı ‘bilirkişiler’ medyada bol miktarda görünüp aynı lafları tekrarlarlar. Bu görüşlerin dışında farklı yaklaşımları ileri sürenler de genellikle ‘hıyanet-i vataniyye’ kanunu kapsamında yargısız infaza tabi tutulurlar. Siyasal seçkinler ise bu konularda genellikle sakin durup, en fazla günü kurtarma amaçlı demeçlerle yetinirler.
Bu arada, her yıl 24 Nisan’da ABD Başkanı’nın mesajı kalp çarpıntıları içinde beklenir. Acaba bu sefer ABD Başkanı ‘genocide’ (soykırım) terimini kullanacak mı?’ diye merak edilir. Geçtiğimiz yıllarda G. W. Bush bir mesajında, soykırım yerine ‘annihilation’ (kökünü kazıma) terimini kullandığında, basında ‘Allahın izniyle bu yıl da paçayı kurtardık’ türünden yazılar çıktığını hatırlıyorum! Artık güler misiniz, ağlar mısınız? Siz karar verin.
CHP’nin cansiperane atağı
Bu yıl farklı bir şey oldu ve daha mart ayının başında anamuhalefet partisi CHP birden cansiperane bir şekilde konuya girdi. CHP yönetimi, 1916’da Lord Bryce ve Arnold Toynbee tarafından Londra’da yayımlanan ‘The Treatment of Armenians in the Ottoman Empire 1915-16′başlıklı resmi yayının (Mavi Kitap) tamamen bir propaganda malzemesi olduğu, bu kitabın içinde Ermenilere kötü muamele edilmiş olması ile ilgili tanıklıkların ciddiye alınmaması gerektiğini ve Ermeni soykırımı iddialarının esas olarak bu kitaba dayandığını iddia etti. İş bu kadarda kalsa iyi!
Gazetelere göre, “Başbakan Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Baykal, Ermeni soykırımı iddialarına karşı ‘ortak kampanya’ yürütülmesi konusunda uzlaştı. İki partinin ortak görüşünü yansıtan ve Britanya’da yayımlanan ‘Mavi Kitap’ın ‘tarihi bir belge olarak geçersiz ve asılsız’ olduğunu ilan eden bir metin hazırlanacak. Bilim adamları ve tarihçilerden oluşacak bir heyetin gerçekleri araştırması istenecek.
Erdoğan ile Baykal dün Ermeni soykırım iddialarına karşı ortak bir politika geliştirilmesini görüşmek için Meclis’te bir araya geldi. Baykal, Erdoğan’a soykırım iddialarına kaynak olarak gösterilen ‘Mavi Kitap’la ilgili olarak TBMM adına Büyük Britanya Avam Kamarası ile Lordlar Kamarası’na gönderilmesi önerilen mektup taslağını sundu” (Radikal, 9 Mart). ‘Mavi Kitap’ın yayımlanmasından 89 yıl sonra, CHP’nin ‘aklının başına gelmesine’ sebep olan kişinin, emeklilik günlerini CHP’de milletvekili olarak geçiren emekli büyükelçi Sn. Şükrü Elekdağ olduğunu yine bir köşe yazarımızdan öğrendik (Bkz. Gündüz Aktan, 12 Mart 2005).
Taşları yerine koymak
Şimdi biraz olayları yerli yerine yerleştirelim. Her şeyden evvel, ‘Mavi Kitap’ın yok sayılması konusunda resmi tavır alınmasını istiyen kişi merhum emekli büyükelçi Kamuran Gürün’dür. 20 Nisan 2002 tarihinde yapılan I. Ermeni Araştırmaları Kongresi’nde bu konuda ‘İngiliz Mavi Kitabı ve Osmanlı Divanı Harbi’ başlıklı bildiri sunmuştur ve bu kitap olarak yayımlanmıştır. Sayın Elekdağ’ın Washington’da büyükelçi olarak görev yaptığı 1980’li yıllarda konuya yaklaşımı ise o dönemde Hürriyet gazetesi muhabiri olarak bulunan Tuna Köprülü’nun anılarında söyle anlatılmaktadır: “(ABD’de Ermeni tasarısının) gündeme geldiği bir sırada, Büyükelçi Elekdağ bir basın toplantısı düzenledi.
Lobicilerimiz, Amerikan basın mensuplarını toplantıya getirmeye çalıştı. Elekdağ, toplantıda şunları söyledi: ‘1915 yılında yaşanan ölümlerin sebebi, o dönemde yörede tifo, tifüs gibi salgın hastalıkların bulunmasıydı. Bu hastalıklardan korunamayan birçok insan öldü. Sadece Ermeniler değil, Türkler de öldü.’ Bunu duyunca Müsteşar Murat Sungar’ı dirseğimle dürterek, ‘Nereden çıktı bu?’ diye sordum. Murat da bana, ‘Ben de ilk defa duyuyorum,’ dedi.” (Bkz. Tuna Köprülü, Beyaz Saray Anıları. s. 202)
Elekdağ faktörü
Uzun yıllar Türkiye’nin Washington elçisi olarak görev yapan Sn. Elekdağ’ın kariyeri esnasında Ermeni meselesine bu kadar gayriciddi bir şekilde yaklaştığı ortada iken ve bir bakıma o dönemde hâkim olan vurdumduymaz tavrın sonuçları bugün yaşanıyor iken, Sn. Elekdağ’ın fikir babası olduğunu bildiğimiz CHP’nin bu girişimini ciddiye almak mümkün müdür? Orada bulunan gazetecilerden birisi kalkıp, “Efendim, Osmanlı resmi Devlet Yıllıklarındaki bilgileri özetleyen Vital Cuinet’in hazırladığı kitapta Bursa sancağında 44 bin 974 Gregoryen, 1419 Katolik ve 416 Protestan Ermeni varolduğu yazılı (Bkz. La Turquie D’Asie, Paris, 1894. Cilt 4, s. 9). Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk nüfus sayımında ise Bursa ilinde anadili Ermenice olan 2 kişi (yazıyla iki!) kalmış olduğunu biliyoruz (Bkz. 1927 Umumi Nüfus Tahriri). Acaba ne oldu bu insanlara?” diye bir soru sorsa Sn. Elekdağ ne cevap verecekti dersiniz? Dikkat ederseniz, bu soruyu sormak için ‘Mavi Kitap’ falan okumuş olmaya gerek yok. Dönemin ciddi kaynaklarını biraz bilmek yeter. Dolayısıyla, ‘Mavi Kitap’ konusunda koparılan fırtınanın da bir anlamı yok.
Gelelim ‘Mavi Kitap’ meselesine… Evet, ‘Mavi Kitap’ Wellington House olarak bilinen propaganda kuruluşunun yayını olarak ortaya çıkmıştır. Ama işin içinde bulunan tarihçi Toynbee’nin İngiliz Arşivlerinde bu konu ile ilgili yazışmalarının bulunduğu belgelere bakılırsa, bu kitapta yayımlanmak üzere ifade veren kişiler gerçektir ve isimleri arşivde bulunabilir (Bkz. Public Record Office, FO 96/205-11-Toynbee Notları).
Ara Sarafian baskısı
Ayrıca, herhalde Sn. Elekdağ ‘Mavi Kitap’ın Ermeni tarihçi Ara Sarafian tarafından 2000 yılında hazırlanan ikinci baskısını da görmemiş. Çünkü bu baskıda Ara Sarafian, Toynbee’nin kullandığı bütün belgelerin orijinallerini İngiliz ve ABD Milli Arşivlerinden bulup, kitaptaki her ifadenin kime ait olduğunu da yazmış bulunuyor. CHP üst yönetiminde İngilizce bilen kişiler olduğunu tahmin ediyorum. Bu kitabı, internette amazon.com kitabevinden 55 dolar karşılığında satın alıp kendileri de bu bilgilerin doğru olup olmadığını kontrol edebilirler.
CHP’nin ‘Mavi Kitap’ın yok sayılması amacıyla İngiliz Parlamentosu’na mektup yazılması önerisinin altında bir varsayım var, o da şu: Eğer İngilizler bu kitabı yok sayarlarsa ‘Ermeni Soykırımı İddiaları’ da ortadan kalkmış olacak! Sn. Elekdağ ve CHP de bu milli meseleyi yek avazda halletmiş olmanın huzuru içinde görevlerine devam edecekler. Kusura bakmasınlar ama, bu durum bana ünlü psikolog Jean Piaget’in çocukluğun erken dönemi ile ilgili bir tespitini hatırlatıyor: Bebek oyuncağını kanepenin altına savurur ve oyuncağın görünür olma özelliğini yok eder. Aslında oyuncağın kanepenin altında bir yerde durduğunu algılamaktan aciz olduğu için onu ‘YOK’ kabul eder.
Temel bir algılama sorunu
‘Mavi Kitap’ da yok sayılınca, onun anlattığı her şey de yok olacak herhalde. CHP’nin bu ülke meseleleri ile ilgili bir ‘algılama sorunu’ yaşadığının herkes farkında, ama TBMM’nin bütün üyeleri bu algılama sorunu ile malul ise işimiz çok zor demektir.
Şimdi gelelim esas meseleye: CHP’nin üzerinde bu kadar fırtına kopardığı ‘Mavi Kitap’ akademik çevrelerde ne kadar ciddiye alınıyor? Veya ‘Ermeni Soykırımı’ tezini gündeme getiren akademik yayınlarda ‘Mavi Kitap’a kaç kişi atıfta bulunmuş acaba? Türkiye’de bazı ciddi üniversitelerde akademik yükseltmelerde kullanılan uluslararası atıf endekslerine artık internet vasıtasıyla girilebiliyor.
Bir küçük araştırma
Yani profesörlük kadrosuna atanmak üzere başvuran birinin ciddi hakemli dergilerde kaç makalesi çıktığına veya bu kişinin yayınlarının dünyada kaç kişi tarafından ciddiye alınıp dipnot olarak kullanıldığını araştırmak pek zor değil. Boğaziçi Üniversitesi Kütüphanesi’nde, uzman Zeynep Metin hanımın da yardımıyla yaptığım kısa bir araştırmanın sonuçlarını sizlerle paylaşmak istiyorum:
‘Art&Humanities Citation Index’ kapsamındaki 1131 derginin ve ‘Social Science Citation Index’ kapsamındaki 1801 derginin içinde 1970-2005 (mart ayı dahil!) yılları arasında başlığında ‘Ermeni Soykırımı’ sözcüğü (armenian and genocide) geçen 108 makale, tartışma ve kitap tanıtım yazısı yayımlanmıştır. Yani 2 bin 932 ayrı derginin bulunduğu veri tabanı içinde karşımıza çıkan 108 yazının içinde sadece 10 tanesi (yazı ile on!) ‘Mavi Kitap’a atıfta bulunmaktadır! Evet, 35 yıllık bir dönem içinde sadece 10 yazar tarafından ciddiye alınıp atıfta bulunulmuş bir kitaptan bahsediyoruz. Bu nedenle, Meclis’in İngiliz Parlamentosu’na mektup yazıp ‘Mavi Kitap yok sayılsın!’ diye ricacı olması bu meseleyi yok etmez, en fazla Türkiye’nin siyasi seçkinleri kendilerini dünyaya rezil etmiş olurlar.
Alparslan Türkeş’in bakışı
Bu yazıyı, 13 Mart günkü Sn. Avni Özgürel’in bu gazetedeki yazısını özetleyerek bitirmek istiyorum. Yazıda, MHP lideri Alparslan Türkeş’in 1997’deki ölümünden bir süre önce Ermeni meselesi ile ilgili, “Yakın gelecekte başımıza büyük iş açılacak. O yüzden bu meselede bir çıkış yolu bulmalıyız” düşüncesine geldiği anlatılıyor. Türkeş o günlerde Paris’e gidip dönemin Ermenistan Devlet Başkanı Levon D. Petrosyan ile görüşür. Döndükten sonra da izlenimlerini Sn. Özgürel’e anlatır. Özgürel’in ‘Ne yapmalı’ sorusuna Türkeş’in verdiği cevabı aynen kopyalıyorum:
“[Ermeni meselesinin çözümünde] tek ve meşru muhatabın Ermenistan olarak kabul edilmesi gerektiğini, konuyu Erivan yönetimiyle en üst seviyede müzakere edip Türkiye’nin kendisini rencide olmuş hissetmeyeceği, ancak, Ermenilerin de yaşanan acı olayların Ankara tarafından kabul edilmesiyle rahatlayacakları, meselenin hassasiyetiyle mütenasip bir üslup kullanılarak müştereken hazırlanacak bir deklarasyon ve aynı anda sınırların açılması, her alanda ikili ilişkilerin geliştirilmesi anlaşmalarıyla sorunun çözülebileceği kanısındaydı. Düşündükleri gerçekleştiğinde Türkiye-Ermenistan sınırının ortasına bir yüzünde Ermenice diğerinde Türkçe olarak, “Verdiğimiz acılardan dolayı üzgünüz…” yazılı bir ‘1915 Anıtı’ dikilmesini planlamıştı.”
1970’lerde Türkiye’de üniversite okumuş biri olarak, MHP lideri Türkeş’e ve onun temsil ettiği siyasi geleneğe hiçbir sempatim yoktur. Ne var ki ‘algılama sorunu’ ile malul siyaset esnafı, maalesef bizleri Soğuk Savaş döneminin kurt politikacısı Türkeş’e bile rahmet okutacak hale getirebiliyor.
Prof. Dr. Ayhan Aktar: Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi

Yorumlar kapatıldı.