İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Protestan Kiliseler Derneği – 2012 Hak İhlalleri İzleme Raporu

BM  İnsan  Hakları  Evrensel  Beyannamesi’nin  18.  maddesi “Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakkı vardır.” ve mevcut  anayasamızın 24.maddesinin ilk fıkrası “Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.” ışığında,ülkemizde inanç ve din özgürlüğünün herkes için ve her yerde hayata geçmesini temenni etmekte ve bunun  için  çaba  sarf  etmektedir. Ülkemizde  din  ve  inanç  özgürlüğü, genel olarak uluslararası insan hakları ve anayasal güvence altında olmasına ve son yıllarda bu konuda  önemli ve olumlu  gelişmeler  yaşanmasına rağmen, yerel ve  uluslararası birçok sivil toplum örgütünün raporlarına göre, pek çok sıkıntı ve zorluk varlığını sürdürmektedir. 

***
2012 Hak  İhlalleri İzleme  Raporu Hazırlayan Protestan Kiliseler Derneği Hukuk ve İnanç Özgürlüğü İzleme Kurulu
Giriş ve Özet
Protestan  Kiliseler  Derneği[i]
BM  İnsan  Hakları  Evrensel  Beyannamesi’nin  18.  maddesi“Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakkı vardır.” ve mevcut  anayasamızın 24.maddesinin ilk fıkrası “Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.” ışığında,ülkemizde inanç ve din özgürlüğünün herkes için ve her yerde hayata geçmesini temenni etmekte  ve  bunun  için  çaba  sarf  etmektedir. Ülkemizde  din  ve  inanç  özgürlüğü,  genel olarak uluslararası insan hakları ve anayasal güvence altında olmasına ve son yıllarda bu konuda  önemli ve  olumlu  gelişmeler  yaşanmasına  rağmen,  yerel  ve  uluslararası  birçok sivil toplum örgütünün raporlarına göre, pek çok sıkıntı ve zorluk varlığını sürdürmektedir. Türkiye’de  inanç  özgürlüğünün  gelişmesine  katkı  sağlaması  amacıyla,  Protestan toplumunun  2012 yılında  din  ve  inanç  özgürlüğü  açısından  yaşamış  olduğu  bazı deneyimleri  ve  sorunları  ortaya  koyan  bir  rapor  hazırlanmıştır[ii].2012  yılındaki  durum kısaca şöyle özetlenebilir:
Hristiyanlara  yönelik  nefret  suçları  2012  yılında  da  devam  etmiş,  Protestanlara ve kiliselerine yönelik fiziksel saldırılar görülmüştür. İbadet yeri kurma ve ibadet için kullanılan mekanların  kullanımını  sürdürme  konusunda  sorunlar  devam  etmektedir.  Dernekleşme,toplulukların  tüzel  kişilik  kazanmasına  kısmi  bir  yarar  sağlamış  olsa  da tam  bir  çözüm getirememiştir.  Olumlu  gelişmeler  olmakla  birlikte,  okullarda  Din  Kültürü  ve  Ahlak  Bilgisi (DKAB) dersleri  çerçevesinde bazı sorunlar yaşanmaya devam etmektedir.  Ayrıca, 2012yılında  da,  Hristiyan  din  görevlisi  yetiştirme  hakkının  korunması yönünde  herhangi  bir ilerleme olmamıştır. Bazı yabancı uyruklu din adamları ve cemaat üyeleri vize alamamaları veya sınır dışı edilmeleri nedeni ile Türkiye’yi terk etmek zorunda bırakılmıştır. Kimliklerde bulunan  din  hanesi  2012  yılında  da  varlığını  sürdürmeye  ve  ayrımcılık  açısından  risk oluşturmaya devam etmektedir. Malatya’da üç Hristiyan’ın 2007 yılında öldürülmesi ile ilgili dava devam etmektedir.
Öte  yandan  umut  verici  bazı  olumlu  gelişmelere  dikkat  çekmek  gerekir.  Önceki  yıllarda Milli Eğitim Bakanlığı’nın okulları konuyla ilgili bilgilendirmesinin neticesinde, 2012 yılın da zorunlu  DKAB  dersine  Protestan  öğrencilerin  katılımının  zorlanması  ile  ilgili  şikayetler azalmıştır. Ayrıca, 2012 yılında okullarda Hristiyan öğrencilere Hristiyanlık dersi verilmesi ile  ilgili  çalışmalar  başlamış  ve  cemaatlerin  katılımı  ile  ders  kitabı  ve  müfredatı hazırlanmaya  başlanmıştır.  Protestan  toplumu,  Anayasa  Uzlaşma  Komisyonu’na  davet edilmiş  ve  hazırlanacak  anayasa  ile  ilgili  görüşlerini  ifade  etme  fırsatı  bulmuştur. İbadet amaçlı kullanılan bir yere kapatma yazısı tebliğ edilmekle birlikte, 2012 yılında kapatılan bir ibadet  yeri  olmamıştır.  2012  yılında  bazı  Doğuş  Bayramı  (Noel)  kutlamalarının  kamuya açık  alanda  ve  toplum  içinde  yapılması  talebine  karşılık  izin  konusunda  sorun yaşanmamıştır. Kutlamalar sırasında herhangi bir taciz veya engelleme ile karşılaşılmamış olması  ve  bayram  kutlamalarının  halkla  iç  içe  gerçekleştirilmiş  olması  son  derece sevindiricidir.
Nefret Suçları Kapsamında Sözlü ve Fiziksel Saldırılar
-03 Şubat 2012 tarihinde, İzmir Çeşme Lütuf Kilisesi önderi Engin Duran, eşi ve çocuğu ile evinde bulunduğu sırada, evinin kapısı sabaha karşı saat üç sularında kimliği belirsiz kişi yada  kişilerce  yumruklanarak  ve  zorlanarak  açılmaya  çalışılmıştır.  Kısa  süre  önce  İnternet aracılığı  ile  bazı  radikal  dini  örgütlerden  tehdit  almış  olduğu  için  hemen  polise  haber verilmiştir.  Kısa  sürede  polislerin  eve  gelmesine  rağmen  kaçan  şahıs  veya  şahıslar yakalanamamıştır. Savcılığa yapılan suç duyurusunun ardından, can ve mal güvenliğinde endişe eden kilise önderi ilçeden temelli olarak ayrılma kararı almıştır. İbadet için kullanılan yer kilise önderi tarafından kapatılmıştır, dolayısıyla var olan az sayıdaki Hristiyan da ibadet yerlerinden mahrum kalmış haldedir ve endişe duymaktadırlar.
– 25 Şubat 2012 tarihinde, Samsun Agape Kilisesi binasına bir kişi  tarafından maddi zarar verilmiştir. Kamera görüntülerinden tespit edilen şahıs kısa sürede yakalanmıştır. Kilisenin şikayetçi olması üzerine açılan dava sürecinde, şahsın duruşmada özür dilemesi üzerine,kilise  şikayetinden  vazgeçmiş  ve  kişi  serbest  bırakılmıştır.  Samsun’da  benzer  olayların sürekli tekrar etmesi dikkat çekicidir
– 07 Mart 2012 tarihinde, Adana’da bulunan Hristiyanlık içerikli yayınlar satan Söz Kitabevi’ne gelen bir şahıs, sözlü taciz ve tehditlerde bulunmuştur. Emniyet güçlerine yapılan şikayetin ardından,  kamera  kayıtları  incelenmiş  ve  üç  kişinin  olaya  dahil  olduğu  belirlenmesine rağmen  kimlikleri  tespit  edilememiştir.  Olaydan  sonra  emniyet  güçleri  koruma  tedbirlerini artırmıştır.
– 07 Nisan 2012 tarihinde, dört genç İstanbul Bahçelievler Lütuf Kilisesi’ne girme talebinde bulunmuşlar,  ancak  kilisenin  önderi  Semir  Serkek  kendilerinden,  saatin  geç  olması  ve gençlerin  şüpheli  davranışları  nedeniyle,  sabah gelmelerini  rica  etmiştir.  Bunun  üzerine,“Burası Müslüman mahallesi, burada kilisenin ne işi var, eğer kelime-i şahadet getirmezsen gebereceksin”  vb.  sözlerle  kilise  önderi  Semir  Serkek  tehdit  edilmiş  ve  darp  edilmesinin ardından failler olay yerinden kaçmışlardır. Emniyet güçlerine haber verilmesinin ardından kısa  sürede  emniyet  güçleri  olay  yerine  gelmiş,  sokaktaki  kamera  görüntülerinin incelenmesine  ve  görgü  tanığı  komşuların  ifadelerine  rağmen,  gençlerin  kimlikleri  tespit edilememiş ve failler yakalanamamışlardır. Olay üzerine kilise kendi imkanlarıyla güvenlik kamera sistemi kurmuş, emniyet güçleri de güvenlik önlemlerini artırmıştır. Koruma tahsis edilmemiştir.
– 03  Haziran  2012  tarihinde,  Ankara’da  Hristiyanlık  içerikli  yayın  yapan  Radyo  Shema’nın ofisine,  ofiste  kimsenin  bulunmadığı  akşam  saatlerinde  defalarca  gelen  şüpheli  üç  kişi dikkat çekmiştir. Radyonun daha önce defalarca tehdide maruz kalmasından dolayı konu emniyet  güçlerine  ve  savcılığa  bildirilmiş,  yapılan  inceleme  neticesinde  şahısların kimliği tespit edilemediğinden konuyla ilgili bir gelişme sağlanamamıştır.
– 28  Temmuz  2012’de,  Denizli’de  açılan  kilise,  kilisenin  kapatılması  amacıyla  bir  grup tarafından protesto edilmiştir. Gelen tehditler nedeniyle emniyet güçlerinin yoğun güvenlik önlemleri  alması  üzerine  fiziksel  bir  saldırı  yaşanmamıştır.  Şu  anda  kilise  açık  olarak ibadetlerini yerine getirmektedir.- İzmir  Konak’ta bulunan  ve “Dua  Evi”  olarak  bilinen  Diriliş  Kiliseleri  Derneği  temsilciliğine,bulunduğu  mahallenin  14-18  yaş  arası  gençleri  tarafından,  2012  yılı  boyunca  sözlü,yumurtalı tehdit ve saldırılarda bulunulmuştur. Son olarak, silah göstererek dernek yetkilisini tehdit  etmeleri  üzerine  konunun  savcılığa  ve  emniyete  bildirileceği  mahalle  büyüklerine iletilmiş, mahallenin ileri gelenleri gençleri uyarmış ve ailelerinin araya girmesi ile gençler özür dilemiştir. Dernek tarafından suç duyurusunda bulunulmasından vazgeçilmiştir.
– 12 Kasım 2012 tarihinde, Batman’da ibadet toplantılarına katılan bir bayanın, sivil polisler tarafından bu tarz toplantılara katılmaması için sözlü olarak taciz ve tehdit edilmesi ve yine bu  dini  toplantıların  yapıldığı  apartmanın  kapıcısının  eve  gelen  kişiler  ve  faaliyetler hakkında  bilgi  vermesi  için  sözlü  olarak  tehdit  edilmesi  üzerine,  suç  duyurusunda bulunulmuştur.  Suç  duyurusu  ile  ilgili  bir  gelişme  sağlanmamıştır,  ancak  o  günden günümüze kadar Batman’da herhangi bir taciz veya tehdit bildirilmemiştir.
– 2012  yılı  içinde  Denizli,  Diyarbakır,  Sinop  ve  Hatay  illerinde,  kendilerini  sivil  polis  olarak tanıtan kişilerin,  bazı  kişileri  ibadetlere  katılmamaları,  Hristiyanlarla  görüşmemeleri  veya katıldıkları toplantılar, tanıştıkları kişiler hakkında detaylı bilgi vermeleri için uyardığı, taciz ettiği ve tehdit ettiği bildirilmiştir. Ancak bu uyarı ve tehditlere maruz kalan kişiler bir sonuç alamayacaklarını düşünerek suç duyurusunda bulunmamıştır.
– 2012 yılında 5 Protestan topluluğu önderinin olası saldırılara karşı polis koruması devam etmiştir.
İbadet Yeri Kurma Hakkına İlişkin Sorunlar[iii]
Yasal  olarak  ibadet  yeri  kuramama  sorunu  2012  yılında  da  Protestanlar  için  devam  etmektedir.2003  yılında  Avrupa  Birliği  6.  Uyum  Paketi  çerçevesinde,  3194  sayılı  İmar  Kanunu’nda  yapılan değişikliklerde,  ‘cami’  kelimesi  yerine  kullanılan  ‘ibadet  yeri’  sözcüğü  ile  gayrimüslim vatandaşlarımızın  ibadet  yeri  ihtiyaçlarının  karşılanabilmesi  hedeflenmiştir.  Ancak,  Türkiye’deki Protestan  toplumunun  ibadet  yeri  edinmedeki  olumsuz  tecrübeleri,  bu  olumlu  yasal gelişmelerin yorum ve uygulanmasında Protestan toplumunun ciddi engeller ve hak ihlalleri ile karşılaştığını ve yasal  haklarını  kullanamadığını  ortaya  koymaktadır.  Konu  ile  ilgili  önemli  sorunlardan  biri  de,belediyelerin  oy  kaybetme  korkusu  ve  idarecilerin  kilise  yapılmasını  onaylayan  kişi  olmak istememesi  nedeniyle,  ibadet  yeri başvurularının  reddedilmesi  veya  bürokratik  süreç  içinde sonuçsuzluğa terk edilmesidir. Ayrıca kilise kurulması veya onaylanması taleplerinin, başvurunun yapıldığı kurumlar  tarafından,  sadece  İslam  inancının  temsilcisi  olduğunu  belirten  ve  bu konuda çalışmalar yürüten Diyanet İşleri Başkanlığı’na yönlendirilmesi veya Başkanlıktan görüş istenmesi de dikkat çekmektedir. Tüm bunların yanında, resmi kuruluşların elinde bulunan ve amacı dışında kullanılan  tarihi  kilise  binalarından  pazar  günleri  ve/veya  bayram  günlerinde  dahi  Hristiyan toplulukların yararlanması engellenmektedir.
– 2012  yılında,  İzmir  Büyükşehir  Belediyesi envanterinde bulunan  ve amacı  dışında  bir çok etkinlik  için  kullanılan  Aya  Vukla  Kilisesi’nde,  Işık  Kilisesi  Derneği’nin  Diriliş  Bayramı (Paskalya)  kutlaması  yapma  talebi  gerekçe  gösterilmeden  reddedilmiş  ve  bina  yapılış amacı dışında birçok etkinlik için kullanılmaya devam edilmiştir.
– 15  Mayıs  2012  tarihinde,  İzmir’de,  Dua  Evi  olarak  kullanılan  küçük  ibadet  yerine  İzmir Valiliği tarafından İmar Kanunu’na aykırılık iddiasıyla kapatılma yazısı tebliğ edilmiştir. Dua Evi’nin  Diriliş  Kiliseleri  Derneği’nin  temsilciliğine  dönüştürülmesiyle  kapatılması engellenmiştir.
– İstanbul’un  Beşiktaş  ilçesinde  bulunan  Beşiktaş  Protestan  Kilisesi’nin,  Büyükşehir Belediyesi’ne kullandıkları binanın ibadet yeri olarak onaylanması amacıyla yapmış olduğu başvurusu 01.09.2010 tarihinde reddedilmiştir. Daha sonra 2012 yılında toplantı salonunu genişletmek  amacıyla  yapmış  oldukları  sundurma  tadilatı,  Beşiktaş  Belediyesi tarafından hızla mühürlenmiş, para cezaları ve yıkım kararları çıkartılmış, tartışmalı alan küçük bir yer olmasına  rağmen  tüm  binanın  elektriği  ve  suyu  kesilmeye  çalışılarak  kullanılamaz  hale getirilmeye çalışılmıştır. Yapılan tüm izin ve plan tadilatı müracaatlarına rağmen bir gelişme olmamış  ve  kilise  yapmış  olduğu  sundurmayı  17.10.2012  tarihinde  yıkarak  binayı  eski haline getirmiştir. Çevrede birçok binada benzer durum gözleniyorken, kilisenin üzerinde bu kadar  yoğunlaşılması  ve  ihtiyaç  duyulan  izinlerin  reddi  ve  cezalarla  ilgili  hızlı  hareket edilmesi dikkat çekmiştir.
– 08 Ağustos 2012 tarihinde, İstanbul Güngören Protestan Kilisesi, ibadet yeri için Güngören Belediyesi’ne yazılı başvuruda bulunmuştur. Dilekçeyi işleme koymak istemeyen yetkililer, belediyenin  siyasi  bir  kuruluş  olduğunu ve  böyle  bir  şeyin  mümkün  olamayacağını  sözlü olarak  kilise  önderine  iletmişlerdir.  Kilise  önderinin  ısrarı  üzerine  bir  gün  sonra  dilekçe işleme konmuş ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na görüş alınması için yönlendirilmiştir. Konu ile ilgili henüz bir gelişme yaşanmamıştır.
Dini Yayma Hakkı
Ülkemizde inancını paylaşma ve yayma hakkı yasal güvence altında olmakla birlikte, çoğunluğun inancı  dışındaki  grupların  inançlarını  yayma  girişimleri  tehdit  olarak  algılanmaya  devam edilmektedir. Bu durumu gösteren en belirgin örneklerden biri, İlköğretim 8. Sınıf  ‘İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük’  kitabının[iv],  Ulusal  Tehditler  kısmında  yer  alan  ‘Misyonerlik  Faaliyetleri’  başlığı altındadır.  Burada  misyonerlik  faaliyetleri  ulusal  tehdit olarak  yer  almaya  devam  etmektedir.  Bu bölümün  kaldırılması  ile  ilgili  2010  yılında  Milli  Eğitim  Bakanlığı  ile  yazışmalar  yapılmış,  bu  ve benzeri  bölümlerin  toplumda  Hristiyanlara karşı  hoşgörüsüzlüğü  arttırdığını,  çeşitli  saldırılara  yol açtığını  belirtmemize  rağmen  talebimizle  ilgili  olumsuz  yanıt  alınmıştır[v].  Bu  bölüm  2012  yılının kitaplarında da yer almaktadır. Ayrıca yapılan incelemelerde, bu bölümden yola çıkarak hazırlanan SBS (Seviye Belirleme Sınavı) hazırlık ve yardımcı kitaplarında da birçok aykırılık tespit edilmiştir.
– 20  Aralık  2012  tarihinde,  İstanbul  Marmara  Üniversitesi  Göztepe  Kampüsü’nde  bir kafeteryada  İlahiyat  Fakültesi  öğrencileri  ile  Hristiyan  inancı  hakkında  konuşan  iki Protestan,  kendilerini  “ülkücüler”  olarak  tanıtan  on  kişilik  grup  tarafından  darp  edilmiştir.Kampus güvenliğine konu bildirilmiş ve kampusun güvenlik birimi yaşanan bu olay için özür dilemiştir.  Ancak  saldırıyı  yapanlar  hakkında  herhangi  bir  işlem  yapıldığı  konusunda  bir bilgiye ulaşılmamıştır.
– 2012  yılı  içinde  Denizli, Diyarbakır,  Sinop  ve  Hatay  illerinde,  kendilerini  sivil  polis  olarak tanıtan  kişiler  bazı  kişileri  ibadetlere  katılmamaları,  Hristiyanlarla  görüşmemeleri  ve ya katıldıkları toplantılar, tanıştıkları kişiler hakkında detaylı bilgi vermeleri için uyardığı, taciz ettiği  ve  tehdit  ettiği  bildirilmiştir.  Ancak  bu  illerde  kişiler  bir  sonuç  alamayacaklarını düşünerek suç duyurusunda bulunmamıştır.
Zorunlu Din Dersi
2010  yılında,  zorunlu  din  dersi  (DKAB)  ve  Hristiyan  ailelerin  çocuklarının  dersten  muaf  olması talebiyle ilgili  sorunlar  hakkında  Milli Eğitim Bakanlığı’yla  yapılan  yazışmalar  ve bu  yazışmaların ardından Milli Eğitim Bakanlığı’nın konu ile ilgili tüm okulları bilgilendirmesi sayesinde, 2012 yılında muafiyet ile ilgili sorunların azaldığı gözlenmiştir.
– İzmir’de  ikamet  eden,  Hristiyan  inancına  bağlı  lise  1.  sınıf  öğrencisinin  ve  ailesinin  okul müdürü  ile  yaptığı  zorunlu  DKAB  dersinden  muafiyet  hakkındaki  görüşmelerinde,  okul müdürü DKAB dersinin müfredatının değişmesinden dolayı muafiyet uygulanamayacağını belirtmiştir. Ancak ailenin kanuni haklarını belirtmeleri ve Milli Eğitim Müdürlüğü ile yapılan görüşmeler ardından sorun çözülmüştür. Benzer durum Diyarbakır’da da yaşanmış ve aynı yöntemle çözüme kavuşturulmuştur.
– Diyarbakır’da, Hristiyan inancına bağlı lise 1. sınıf öğrencisine, okulda İslam inancı içerikli üç seçmeli ders (Temel Dini Bilgiler, Kur’an ve Peygamberin Hayatı) dışında seçmeli ders açılmadığı  için  bunlardan  birini  seçmesi  gerektiği,  aksi  taktirde  gerekli  ders  sayısını doldurmadığı  için  sınıfta  kalacağı  bildirilmiştir.  Diğer  öğrenciler  başka  seçmeli  ders seçmediği için söz konusu dersler dışında başka seçmeli ders açılmamıştır. Ailenin okul ile yapmış  olduğu  görüşmelerde,  öğrencinin  bu  dersleri  seçmek  zorunda  olmadığı,  bunların seçmeli ders olduğu, ancak başka seçilecek ders açılmadığından öğrenci bunlardan birini seçmezse  otomatik  olarak  ders  kredisi  yetmezliğinden  sınıfta  kalacağı  aileye  de bildirilmiştir.  Ailenin  seçmeli  dersi  yakın  bir  okuldan  alma  isteği  de  kabul  edilmemiştir.Bunun  üzerine aile,  İlçe  Milli  Eğitim  Müdürlüğü  ile  görüşmeler  gerçekleştirmiş,  sonuç alamayınca  İl  Milli  Eğitim  Müdürlüğü’ne  konuyu  taşımış,  yapılan  görüşmeler  neticesinde öğrencinin  okulunu  değiştirmesine  karar  verilmiştir.  Ancak  birinci  dönem  bitmek  üzere olmasına rağmen okul değişikliği daha gerçekleşmemiştir. Ayrıca öğrencinin notlarının nasıl hesaplanacağı, gideceği okula uyumu vs. konular belirsizliğini korumaktadır.
Okullarda  5-6  ve 9-10.  sınıf Hristiyan öğrencilerin,  kendi  inançlarını öğrenebileceği  seçmeli  ders çalışmalarının  başlaması  ve  dersin,  müfredatın  ve  materyallerin  hazırlanmasında  cemaat temsilcilerinin görev alması önemli ve olumlu bir gelişme olarak görülmektedir. Bu projenin en kısa zamanda uygulamaya geçilmesi beklenmektedir.
Din Görevlisi Yetiştirememe Sorunu
2012 yılında da, Türkiye’deki mevcut yasalar, Hristiyan din adamı yetiştirilmesine veya herhangi bir şekilde dini topluluk üyelerinin eğitilmesi amacıyla dinsel eğitim verecek okullar açılmasına olanak vermemektedir. Oysa din görevlisi yetiştirme hakkı, din ve inanç özgürlüğünün temel taşlarından biridir. Protestan toplumu bu sorunu şimdilik usta çırak yöntemi, yurt içinde verilen seminerler ve yurt dışına öğrenci gönderme gibi yöntemlerle çözmeye çalışmaktadır.Tüzel Kişilik / Örgütlenme Hakkı  İmar Kanunu’nun zorluğu, toplulukların yaşadığı hukuki problemler, tüzel bir kimlik edinme isteği ve 5253 Sayılı yeni Dernekler Kanunu’nda sınırlamaların kaldırılması gibi nedenler ile 2005 yılından itibaren  kiliseler,  tüzel  kişilik  için  dernekleşme  yönünde  adımlar  atmaya  başlamıştır.  2012  yılı itibariyle,  Protestan  toplumunun  kurduğu  25  kilise  derneği  ve  bunlara  bağlı  7  temsilcilik bulunmaktadır. Dernekleşme süreci devam etmektedir. Dernekler ‘kilise’ veya ‘ibadet yeri’ olarak kabul  edilmemektedir.  Ancak kilise kurmak  için tüzel kişiliğe  sahip  olma  zorunluluğunun  olduğu,2004 yılında dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek tarafından belirtilmiştir[vi]. Dini toplulukların tüzelkişilik kazanma sorunu tam olarak çözüme kavuşturulamamıştır ve mevcut yasal yol, toplulukların‘topluluk’  olarak  yasal  bir  kimliği  olmasına  fırsat  vermemektedir.  Buna  ek  olarak,  mevcut‘dernekleşme’ yolu, pek  çok küçük kilise için karmaşık ve uygulaması  zor  görünmekte  ve küçük topluluklar  dernekleşme  yolu  ile  yasal  bir  kimlik  edinme konusunda  çaresizlik  yaşamaya  devam etmektedirler.  Protestanlar  dışındaki  diğer  gayrimüslim  grupların  da  tüzel  kişilik  kazanmak  için dernekleşme eğiliminde oldukları dikkat çekmektedir.
İnancı Açıklama Zorunluluğu
2012  yılında  da  kimliklerdeki  din  hanesi  varlığını  sürdürmüştür.  Kimliklerdeki  din  hanesi,  kişileri inançlarını  açıklamaya  zorlanmakta  ve  yaşamın  her  alanında  ayrımcılıkla  karşılaşma  riskini artırmaktadır.  İnancın  kaydettirilmesinin  seçmeli  olması  sorunu  çözmemektedir.  Örneğin,  din derslerinden  muafiyet  hakkını  kullanmak  isteyenler  bu  haneyi  boş  bırakma  olanağına  sahip değildir,  çünkü  bu  kişiler  çocuklarının  din  derslerinden  muaf  olması  için  Hristiyan  olduklarını kanıtlamak zorundadırlar. Yeni oluşturulacak kimliklerde din hanesinin olmamasını beklemekte ve talep etmekteyiz.
Ayrımcılık
Hristiyanlara yönelik ayrımcılık, hem bireysel hem de topluluk düzeyinde yaygın bir şekilde devam etmektedir. Bireysel olarak eğitim hakkı kullanımı, iş yaşamında ve erkekler için askerlik görevinin yerine getirilmesi  sırasında ayrımcılık  yaşandığına dair  duyumlar vardır. Kimliklerde  bulunan  din hanesi,  gündelik  yaşamda  ayrımcılık  riskini  artıran  bir  unsur  olmaya  devam  etmektedir.Ayrımcılığın  Protestan  toplumu  tarafından  içselleştirilmiş  olması,  kanıtlamaya  dair  zorluklar,  bu konuda  mevzuat  ve  uygulamanın  zayıf  olması,  ayrımcılık  konusunda  şikayet  ve  davaların yokluğunu açıklamaktadır.
– 2012 yılında, İzmir’in bir ilçesinde yaşayan ve kimliklerinin açıklanmasını istemeyen, aynı kurumda  çalışan  dört  Hristiyan  kamu  görevlisi,  kilise  toplantılarına  katıldıkları,  başka Hristiyanlarla  görüştükleri  ve  diğer  kamu  çalışanlarına  “misyonerlik”  yapma  tehlikesi gerekçesiyle,  idarecilerine  emniyet  ve  istihbarat  kuruluşlarından  gelen  baskı  neticesinde,görev  yerlerinin  değiştirildiğini  belirtmişlerdir.  Bu  durum  kendilerine  idarecileri  tarafından açıkça  sözlü  olarak  ifade  edilmiştir.  Konu  ile  ilgili  hukuki  süreç,  kişilerin  sonuç alabileceklerini düşünmemeleri ve istememeleri nedeniyle başlatılmamıştır.
– 2012  yılında,  Türkiye’deki  birçok  yabancı  uyruklu  Protestan  toplumu  üyesi  birey  ve  aile,oturum vizesini yenilememe veya sınır dışı etme yöntemiyle ülkeden çıkmaya zorlanmıştır.Bu  kişiler  yıllardır  ülkemizde  yaşamakta  ve  çoğunun  burada  evleri  ve  yatırımları bulunmaktadır.  Birçoğunun  çocukları  eğitim  hayatlarına devam  ederken  bu  uygulamalara maruz  kalmıştır.  Bu  durumdaki  bazı  ailelerin  vatandaşlık  başvurularının  reddedilmesi  ve sebep gösterilmeksizin oturum izinlerinin yenilenmemesi düşünüldüğünde, bu uygulamaya sadece inançlarından dolayı maruz kaldıkları sonucu ortaya çıkmaktadır.
– İnançlarını  değiştiren  birçok  kişi,  aslında  Hristiyan  oldukları  halde,  kamu  hizmetlerine erişim, iş hayatı ve gündelik hayatta ayrımcılığa uğrayacakları endişesiyle, kimliklerindeki kayıtlarını “İslam” olarak bırakmaya zorlanmış hissetmektedir.
Medya
 Ulusal  medyada  Hristiyanlara  yönelik  karalayıcı  ve  yanlış  bilgiler  içeren,  objektiflikten  uzak yayınların 2011 yılına oranla 2012 yılında azalmaya başlaması olumlu bir gelişmedir. Ancak 2012yılında az da olsa ulusal medyada bazı terör örgütleri ile Hristiyanlığı ve/veya sembollerini bir araya getirip  Hristiyanlığı  veya  Hristiyan  olmayı  topluma  olumsuz  bir  unsur  olarak  gösterilmesi,toplumumuz  açısından  endişeyle izlenmekte,  bu  yayınların  Hristiyanlara karşı  tehlikeli  sonuçlara yol açma potansiyeli bulunmaktadır.Yerel ve İnternet haberlerinde Hristiyanlık karşıtı yayınların devam ettiği gözlemlenmiştir.
Malatya Davası
2007 yılında Malatya’da üç Hristiyanın acımasızca katledilişinin üzerinden neredeyse 6 yıl, davanın başlamasının üzerinden 5 yıl geçmiştir. 2012 yılında mahkemeye sunulan yeni iddianame ve süren dava,  olayı  azmettirmekle  suçlanan  kişiler,  gayrimüslimlere  karşı  nefret  ortamının  nasıl oluşturulduğunu,  bu  süreçte  kamu  görevlilerinin,  medyanın  ve  sivil  toplumun  rolünün  ortaya çıkarılması açısından detaylı bilgiler  vermektedir. Süren  davanın maddi gerçeği ortaya çıkararak kısa sürede sonuçlanmasını, gerek aileler, gerekse Protestan toplumu beklemektedir.
Diyalog
Protestan  toplumunu  temsilen  Protestan  Kiliseler  Derneği’nin  TBMM  Anayasa  Uzlaşma Komisyonu’na davet edilmesi ve görüşlerini yazılı ve sözlü olarak aktarma fırsatı bulması, önemli ve olumlu bir gelişme olarak görülmektedir.Yine,  2012  yılında  yurt  genelinde  ve  bazıları  açık  havada  kamuya  açık  olarak  yapılan  Doğuş Bayramı  (Noel)  kutlamalarında  izin  konusunda  bir  problem  yaşanmaması  önemli  ve  olumlu  bir gelişmedir.
Tavsiyeler
Yeni Anayasa ve Yasamaya Yönelik Tavsiyeler
 Yeni  Anayasa  yapım  süreci,  toplumun  tüm  kesimlerinin  katılımıyla  ve  Türkiye’yi  insan haklarına  saygılı,  hukukun  üstünlüğünü  ve  demokrasinin  tüm  kurumlarını  ve  süreçlerini güvence altına alan bir şekilde gecikmeden tamamlanmalıdır. Anayasa’da din veya inanç özgürlüğü,  Avrupa  İnsan  Hakları  Sözleşmesi  9.  madde  hükmünün  aynen  alınmasıyla güvence altına alınmalıdır. Devletin tüm dinler karşısında eşit bir mesafe gözeteceğinin ve tarafsızlık  ilkesine  saygı  duyacağının  ifade  edilmesi,  din  ve  inanç  özgürlüğünün korunmasını ilerletecek bir adım olacaktır.
 Hükümet  veya  kamu  kuruluşlarının  Protestan  toplumunu  ilgilendiren  konulardaki çalışmalarında  toplumumuz  ile  diyalog  halinde  olması,  önyargıların  aşılmasına  ve sorunların çözülmesine katkı sunacaktır.
İç İşleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı’na Yönelik Tavsiyeler
 2012 yılında da Hristiyanlara karşı hoşgörüsüzlük ve nefret suçlarının devam etmiş olması üzücüdür.  Nefret  suçlarının  (hangi  topluluklara  yönelik  olduğu  da  dahil  olacak  şekilde) Adalet  Bakanlığı’nca  etkin  bir  şekilde  kaydedilmesi  ve  her  şeyden  önce  bu  suçların işlenmesine zemin hazırlayan nedenlerin ortadan kaldırılması gerekmektedir.
 Nefret Suçları Yasası çıkartılmalı, etkin soruşturma yapılmalı ve nefret suçlarında cezasızlık yaygın hale gelmemelidir.
 Ayrımcılığa karşı geniş kapsamlı ve etkili bir yasa çıkarılmalıdır.
 Türkiye’de  tarihsel  olarak  kilise  binaları  bulunmayan  Protestan  toplumu  için  ibadet  yeri kurma sorunu, yıllardır devam eden ve bir türlü çözüme kavuşturulamamış,  dini dışa vurma hakkının temel bir unsuru olarak, güncelliğini korumaktadır. Bu konuda acil olarak merkezi ve  yerel  yetkililerin  gereken  adımları  atmaları  gerekmektedir.  Hristiyanların  da  mescit benzeri küçük ibadet yeri kurulabilmesinin önü açılmalıdır. Belediyeler, Kültür Bakanlığı ve diğer  resmi  kuruluşlar,  ellerinde  bulunan,  amacı  dışında  kullanılan  kilise  binalarını  en azından pazar günleri ve/veya dini bayramlarda kilise cemaatlerinin kullanımına açmalıdır.
 Her  zaman  ayrımcılık  riski  oluşturan,  kimlik  kartlarındaki  ve  kayıtlardaki  din  hanesi kaldırılmalıdır.
 Güvenlik  Kuvvetleri, inanç  yayma  hakkı  ve  Müslüman  olmayan  vatandaşların  hakları konusunda bilgilendirilmeli, temel hak ve özgürlüklerin “misyonerlik yapılıyor” gerekçesiyle kamu görevlileri veya başka kişiler tarafından gasp edilmesine izin verilmemelidir.
 Yabancı  uyruklu  kilise  üyelerine  yönelik,  “misyonerlik  yapıyor”  gerekçesiyle,  vize yenilememe ve sınır dışı etme uygulamalarına son verilmelidir.
 İnsan  Hakları  eğitimi  çerçevesinde,  ilgili  kamu  görevlilerine  din  ve  vicdan  özgürlüğü hakkının içeriği konusunda eğitim verilmelidir.
Milli Eğitim Bakanlığı’na Yönelik Tavsiyeler
 Okul kitaplarında, özellikle “misyonerlik” başlıkları altında yer alan ayrımcı ifadelerle dolu, Hristiyanlara  karşı  nefret  ve  önyargı  oluşturan  bütün  veri  ve  açıklamalar  kaldırılmalı,  bir arada  yaşamaya  ve  inançlara  saygıya  dayalı  kültürün  gelişmesi  konusunda  temenninin ötesinde adımlar atılmalı ve uygulama denetlenmelidir.
 Milli  Eğitimin  Bakanlığı’nın,  Hristiyan  ailelerin  ve  çocukların  maruz  kaldıkları  ve  maruz kalma riskleri bulunan sosyal baskıyı ve damgalanmayı göz önünde bulundurarak, şikayet edilmesini beklemeden, okullarda ve sınıflarda gayrimüslim öğrencilerin haklarını gözetmesi ve okulları muafiyet konusunda düzenli olarak bilgilendirmesi beklenmektedir.
 Seçmeli  derslerle  ilgili  düzenlemeler  yapılırken,  okullardaki  gayrimüslim  öğrenciler  de dikkate alınarak, İslam dini içerikli olmayan seçmeli derslere mutlaka yer verilmelidir.
 Toplum  içinde  farklı  dinlere  mensup  kişilere  karşı  anlayış  ve  bu  kişilerin  de  Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak eşit haklara sahip olduğu fikri  ve bir arada yaşama kültürü,başta  Milli  Eğitim  Bakanlığı  aracılığıyla  olmak  üzere,  merkezi  ve  yerel  yönetimlerce  aktif olarak gündeme getirilmeli ve teşvik edilmelidir.
Yazılı ve Görsel Medyaya Yönelik Tavsiyeler
 İfade özgürlüğü sınırları içerisinde, medyada yer alan hoşgörüsüzlüğe ve ayrımcılığa neden olabilecek yazılı ve görsel yayınlar hakkında, hızlı ve etkin bir şekilde denetim mekanizması kurulması ve medyanın kendi içinde bir ‘etik yayıncılık kodu’ oluşturması gerekmektedir.
Saygılarımızla,
Protestan Kiliseler Derneği Hukuk ve İnanç Özgürlüğü İzleme Kurulu. 
Protestan Kiliseler Derneği – 2012 Hak İhlalleri İzleme Raporu 15.01.2013 Protestan Kiliseler Derneği 857 Sok. Salihağa İş Hanı No. K: 7/706 Konak, İzmir Tel-Fax: 0(232) 4456992  www.protestankiliseler.org
————————————————

[i] Ocak 2009 tarihinden itibaren, 1989’da kurulan ‘Türkiye Protestan Kiliseler Birliği’, bir  dernek olarak ‘Protestan Kiliseler Derneği’ adı altında faaliyetini sürdürmektedir.
[ii]Raporun Protestan toplumu ile sınırlı olmasının nedeni, kaynaklarımızın kısıtlı oluşu ve en iyi bu toplumu tanımamızdır. Toplumumuz,herkes için inanç özgürlüğünü savunmaktadır. Bu hak inanmama özgürlüğünü de içermektedir.
[iii]3Protestan Cemaatinin ibadet yeri sorununa ilişkin olarak Kasım 2008 tarihli ayrıntılı raporumuza web sitemizden ulaşılabilir. Maalesef bu rapordaki sorunlar güncelliğini korumaktadır.
[iv]MEB İlköğretim 8. sınıf “Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük” ders kitabı, sayfa 205, Devlet Kitapları Yayınları.ISBN: 978-975-11-3073-0
[v]Bu konu ile ilgili yazışmaları İnternet sitemizde yer alan Duyurular kısmında bulabilirsiniz. www.protestankiliseler.org
[vi]  http://www.milliyet.com.tr/2004/06/22/siyaset/siy05.html

Kaynak: http://inancozgurlugugirisimi.com/2013/01/17/protestan-kiliseler-dernegi-hak-ihlalleri-izleme-raporu-2012/

http://www.mediafire.com/view/?fzjaavp2eeq1vjt

Yorumlar kapatıldı.