İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Barış umutları ve Kayserili Marissa Küçük

Ayşe Günaysu
Aynı günlerde yürek yakan bir haber de Samatya’dan geldi. Daha bir ay kadar önce bir başka yaşlı Ermeni kadının ağır bir şekilde darp edildiği, bir gözünü kaybettiği ve günlerce yoğun bakımda kaldığı Samatya’da, 84 yaşında Kayserili Marissa Küçük bıçaklanarak, boğazı kesilerek katledildi. Marissa Küçük’ün  kulağındaki küpeler ve bileğindeki bilezik alınmıştı ama ev hiç karıştırılmamış, yaşlı kadının “kefen parası” diye sakladığı paraya, hatta masa üstünde duran birkaç kağıt paraya dokunulmamıştı. Yani amaç hırsızlık değildi… Peki ya bugün Türk milliyetçiliğinin şiddetine hedef olan iki halk arasında, Kürtler ile Ermeniler arasındaki bu insanın midesine taş gibi oturan fark?  Kürtlerin nüfusu, siyasi ve askeri güçleri ile Ermenilerin yalnızlığı arasındaki fark? İnsanların niyetlerinden, duygu ve düşüncelerinden, istek ve arzularından tümüyle bağımsız yalın gerçek: Bir zamanlar Kürtlerin ve Ermenilerin ortak yurdu olan coğrafyada Ermenilerin yok edilmiş olması ile sonrasında Kürtlerin zulme direnme gücüne sahip olmaları, bu gücü kazanabilmeleri  arasında doğrudan bir bağlantı var. Üzerinde hepimizin düşünmeye ihtiyacı olduğu bir bağlantı.

***
Yine bir barış umudu salındı yüreklere… Ama aynı anda memleketin batısında hiçbir siyasi aktivite içinde olmayan Kürtlere, salt Kürt oldukları için yeni saldırı haberleri gelmeye başladı. İşte Zeytinburnu, işte Afyon…Aynı günlerde yürek yakan bir haber de Samatya’dan geldi. Daha bir ay kadar önce bir başka yaşlı Ermeni kadının ağır bir şekilde darp edildiği, bir gözünü kaybettiği ve günlerce yoğun bakımda kaldığı Samatya’da, 84 yaşında Kayserili Marissa Küçük bıçaklanarak, boğazı kesilerek katledildi. Marissa Küçük’ün  kulağındaki küpeler ve bileğindeki bilezik alınmıştı ama ev hiç karıştırılmamış, yaşlı kadının “kefen parası” diye sakladığı paraya, hatta masa üstünde duran birkaç kağıt paraya dokunulmamıştı. Yani amaç hırsızlık değildi.İlk haber bıçak darbeleri dışında göğsüne kesici bir aletle haç çizildiği yönündeydi. Sonradan oğlu, yanlış görmüş olabileceğini söylemeye başladı. Annesini göğsü çıplak vaziyette kanlar içinde bulan oydu. Ama kulağımıza haberler gelmişti zaten. Emniyet aileye “dışarıya” konuşmaması yönünde telkinde bulunmuştu.
Cenazeden iki gün önce kız kardeşinin evindeyiz. Yaşlı kadınla kucaklaşıyoruz, “Allah razı olsun” diyor birkaç kez. Evde çoğu kadın, başkaları da var.  Hoşgeldiniz’ler, baş sağlığı dilekleri, “emniyet gece gündüz çalışıyor, çok büyük çaba harcıyorlar”, “hiçbir şey bilinmiyor, önce olay bir ortaya çıksın,” sözlerinin gerisinde belirgin bir suskunluk var. Hatta bir mesafe.  İHD’den avukat arkadaşım bazı sorular sorunca geliyor küçük bilgiler. Olay yeri tutanağı ve cenazenin oracıkta çekilmiş fotoğraflarının aileye gösterilmediğini öğreniyoruz. Böylece, haç çizilip çizilmediği belirsizlik içinde kalıyor. Oysa bunun açıklığa kavuşması, cinayeti aydınlatacak önemli bir tespit olacak, nefret cinayeti ihtimalinin dikkate alınması yönünde sivil toplumun devlet mekanizmaları üzerindeki demokratik baskısına temel oluşturacak. Avukat arkadaşım ailenin fotoğrafların görme hakkına sahip olduğunu, bunun için yardımcı olabileceğimiz hukuki yolları anlattığında aynı sessizlik çöküyor odaya. Ve yine o mesafe.
Ailenin kadınlarının bana bakan gözlerinde bir şeyler okuyor gibiyim. Yoksa bana mı öyle geliyor, sakın, “Teşekkür ederiz. Belli ki bizim için bir şeyler yapmak istiyorsunuz. Böylece görev bildiğiniz bir şeyin ucundan tuttuğunuz için  kendinizi iyi hissedeceksiniz. Ama  çocuğumuzu  okula gönderirken, her gün kapımızı kilitlerken, emniyet yetkilileriyle görüşmelerimizde, televizyonlarımızı izlerken, sabah perdelerimizi açarken yanımızda olacak mısınız” diyor olmasınlar? Evet en sıcak kucaklaşmaların bile kapatamayacağı bir mesafe var aramızda. Çünkü inkar toplumunda zengin bir uygarlıktan kalan bir avuç Ermenin yerine geçmenin ve onun hayatını yaşamanın imkanı yok.
İki gün sonra cenaze. Samatya’daki kiliseye akın akın insan geliyor. İçerde ayin başlıyor. İlahilere cemaat de katılıyor. Ara ara hıçkırıklar duyuluyor. Tabut omuzlar üzerinde kiliseden çıkarılırken, Marissa Küçük’ün kızının sık sık dizlerinin boşaldığını, iki kolunda iki kişiyle neredeyse ancak sürüklenerek yürüyebildiğini görüyorum. Dışarıda çıktığında çığlıklar. Ağıt yakar gibi, yürek parçalayıcı çığlıklar.
Ama kulağımda başka bir ses daha var. İlahilerden sonra söz alan din adamı. Tok sesli, hitabeti güçlü bir din adamı. İyilikten ve kötülükten bahsediyor. İnananların iyilikten şaşmamasının buyurulduğunu ama  kötülerin varlığını da unutmamaları gerektiğini anlatıyor. Sonra cemaate “dedikodulara inanmayın” diyor. “Şu ana kadar duyduğunuz her şeyi unutun” diyor. “Güvenlik kuvvetlerimize sonuna kadar güveniyoruz, bizim için çalışıyorlar” diyor.
Avluda derin bir çaresizlik boğazımı sıkmakta. Kürtler, uğradıkları  bütün zulme rağmen dik duruşlarını borçlu oldukları siyasi partiye, devleti masaya oturtmaya zorlayan silahlı mücadele yürüten güçlere sahipken, kilisede gördüğüm bu yaşlı, orta yaşlı, genç, çocuk yüzlerin ise bu memlekette yaşamaya devam edebilmek için rahibin söylediklerine inanmaya ihtiyaçları var. Çünkü korkunç bir yalnızlık içindeler. Türk dostlarının o çok övündükleri, ne zaman bir Ermeniden sitem duysalar hatırlatmaktan utanmadıkları Hrant Dink’in -o da ancak öldürülünce-  cenazesinde yürüyen “yüzbinler” aslında bu yalnızlığa derman olmak şöyle dursun, derinliğinin acıklı bir kanıtı.
Peki ya bugün Türk milliyetçiliğinin şiddetine hedef olan iki halk arasında, Kürtler ile Ermeniler arasındaki bu insanın midesine taş gibi oturan fark?  Kürtlerin nüfusu, siyasi ve askeri güçleri ile Ermenilerin yalnızlığı arasındaki fark? İnsanların niyetlerinden, duygu ve düşüncelerinden, istek ve arzularından tümüyle bağımsız yalın gerçek: Bir zamanlar Kürtlerin ve Ermenilerin ortak yurdu olan coğrafyada Ermenilerin yok edilmiş olması ile sonrasında Kürtlerin zulme direnme gücüne sahip olmaları, bu gücü kazanabilmeleri  arasında doğrudan bir bağlantı var. Üzerinde hepimizin düşünmeye ihtiyacı olduğu bir bağlantı.
http://www.ozgur-gundem.com/index.php?haberID=60925&haberBaslik=Bar%C4%B1%C5%9F+umutlar%C4%B1+ve+Kayserili+Marissa+K%C3%BC%C3%A7%C3%BCk&action=haber_detay&module=nuce

Yorumlar kapatıldı.