İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermenilerin Türkiye`ye Yönelik Toprak İddiası Gündemden Düşmüyor

Dr. Hatem Cabbarlı, Avrasya Güvenlik ve Strateji Araştırmalar Merkezi Başkanı

 ‘4 T Planı’nın son aşamasını Ermenistan’ın Türkiye’den toprak talebi oluşturmaktadır. Tazminat konusunda olduğu gibi Ermenistan bu konuyu devlet seviyesinde gündeme taşımasalar da, sivil toplum örgütleri, siyasi partiler ve akademisyenler tarafından dile getirilmesini desteklemektedir. Ermenistan 1992’de AGİT’e üye olurken sınırların değişmezliği ilkesini kabul etmesine rağmen, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tanımadığı ve Azerbaycan topraklarının yaklaşık % 20’sini işgal ettiği için demokratik değerlere önem verdiğini iddia eden Batı tarafından bu ülkeye hiç bir baskı yapılmamıştır.

Bağımsızlık süreci ve sonrasında Ermenilerin toprak talebi sık sık gündeme taşınsa da, Ter-Petrosyan’ın başkanlığı döneminde bu konu fazla tartışılmamış, onun istifasından sonra, özellikle de 2000’li yılların başlarından itibaren yeniden gündemi işgal etmiştir. Bu konunun gündeme taşınmasında özellikle son bir kaç yılda Avrupa devletlerinin ulusal ve yerel parlamentolarının sözde Ermeni soykırımını tanımaları yönünde aldıkları kararlar etkili olmuştur ve olmaktadır.
Ermenistan Devlet Başkanlığı İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Paryur Hayrikyan, Ermenistan’a ait olduğunu iddia ettiği bölgeleri Türkiye’ye ve Azerbaycan’a verdiği iddiasıyla 1921 Kars Antlaşması’nın iptal edilmesini talep etmiştir. Armenpress’in verdiği habere göre, Hayrikyan, antlaşmanın iptali için kampanya başlattığını bildirmiş ve Ermenistan’daki tüm siyasi partilere de kampanyayı birlikte yürütme çağrısı yapmıştır. Hayrikyan, Ermenistan’a ait olduğunu iddia ettiği Kars ve Ardahan ile Azerbaycan’ın Nahçıvan bölgesinin, bu antlaşma ile Ermenistan’ın elinden çıktığını öne sürmüştür. Ermenistan’ın ‘müttefiki Rusya’ya da Kars Antlaşması’nın iptal edilmesi için başvurması gerektiğini savunan Hayrikyan, Ermenistan’ın birinci Devlet Başkanı Levon Ter- Petrosyan’ı iktidarı döneminde ‘anti-Ermeni dış politika izlemekle’ suçlamıştır. Hayrikyan bu konuda daha da ileri giderek sözde Ermeni soykırımı konusunda Ermenistan’ın politikası sadece tanınma yönünde olmamasını, aynı zamanda, Türkiye’den sorumluluğu üstlenmesi ve tazminat talep edilmesi gerektiğini savunmuştur. Taşnaklsutyun Partisi Hayrikyan’ın bu görüşünü desteklemiş ve Türkiye’nin Ermenilere ve Ermenistan’a vurduğu maddi ve manevi zarar konusunda kesin bir tespitin bu güne kadar yapılmadığını, eğer Türkiye tazminat ödemeyi kabul ederse, bunun sorun olacağını bildirmiştir.
16 Mart 2006’da Ermenistan Bilimler Akademisi’nde Moskova Antlaşması’nın 85. yıldönümü dolayısıyla yuvarlak masa toplantısı düzenlenmiştir. Toplantıya katılan siyasi parti liderleri, sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve akademisyenler tarihi yanlışlığın düzeltilmesi için Ermenistan Parlamentosu ve Rusya Devlet Duması’na müracaat ederek Moskova Antlaşması’nın iptal edilmesini talep edilmesi yönünde karar almıştır.
Ermeniler Kars ve Moskova Antlaşmalarının iptal edilmesi taleplerini antlaşmaların hukuki olarak 25 yıllığına imzalandığını onaylayan arşiv belgelerine dayandırdıklarını bildirmektedirler. Ermeni kaynaklarına göre Rusya’nın Türkiye Büyükelçisi Vinogradov 1925’te Türkiye Dışişleri Bakanlığı’na resmi nota göndererek Kars ve Moskova Antlaşmalarının iptal edilmesinin talep etmiştir. Ermeni iddialarına göre, Vinogradov görüşlerini ‘Biz 25 yıl bekleyemeyiz. Antlaşmayı zayıf olduğumuz için imzalamıştık. Ancak şimdi biz güçlüyüz ve eski Ermenistan sınırlarını yeniden çizmek istiyoruz’ şeklinde açıklarken, İsmet İnönü ‘Yeni ülkenin uluslararası yükümlülüğünü yerine getirmesi gerekir. 25 yıl sonra elbette, Türkiye bu bölgeyi geri verecektir’ demiştir. Ermeniler bu sürenin 16 Mart 1946 yılında dolduğunu ve tarafların antlaşmanın süresini uzatmak yönünde siyasi irade beyan etmediklerinden dolayı hukuken geçersiz olduğunu ileri sürmektedirler.
Ermenilerin sözde soykırım propagandası, tazminat ve toprak talebi konusunda haklı olduklarını iddia ettikleri olay Agos gazetesi Genel Yayım Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesi olmuştur. Münferit bir cinayet olan olay Ermenistan ve diaspora tarafından ‘soykırımın devamı’ gibi değerlendirilmiş ve dünya kamuoyunun dikkatine bu şekilde sunulmuştur. Ermenistan basını Dink’i milli kahraman olarak adlandırmış, Dışişleri Bakanı Vardan Oskanyan Dink’in ölümünü ikili ilişkilerin yeniden gözden geçirilmesinde fırsat olarak görmüştür.
http://www.1news.com.tr/yazarlar/20121228012905382.html

Yorumlar kapatıldı.