İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Mor Augin Manastırı ve Süryani Toprakları

Zeynep Tozduman

Mezopotamya’da sevgiyle, sabırla, umutla bir tarih direniyor… Annesinin memesini yudum yudum emen, savunmasız bir çocuk şimdi Nusaybin/Girmeli’deki Mor Augin manastırı. Mor Augin manastırı; Süryani halkının, Mor Gabriel manastırının arazilerinin politik bir oyunla işgalinden sonra,  bir başka acısıdır. Bu halkın, acıyla bezenmiş sessiz çığlıkları yüzyıldır yankılanıyor,  Tur İzlo (Bagog) dağlarında…

Yıkılan, dökülen, kaderine terk edilen, her yeri sevgiye ve barışa o kadar hasret ki. Bir yudum sevgiyi, kardeşliği, dostluğu sunmak, ne zormuş bu ülkede? Sevgiye değil nefrete, İnsana gitmeyi değil, insana zulüm etmeye programlanmış bir ülkede, SEVGİ hangi kuşun kanadında yetişir aceb?
Bu manastırın ruhu, yaşadığı onca doğa ve insan felaketine rağmen, Kutsal kitap İncil’de de yazdığı gibi sevgi, sabır ve umutla direnmiş, bu günlere gelebilmiştir. Bu manastıra sahip çıkmak, ülkemizde azınlık konumunda olan salt Hıristiyanlığa (Ezilenlere) değil, tek tanrılı bütün dinlere, bunun ötesi, insanlık tarihine sahip çıkmaktır. Öksüz ve yetim kalmış bir coğrafyada direniyor, Mor Augin manastırı.
Mor Augin manastırının kısa bir tarihçesini anlatmak istiyorum sizlere.
Süryani Hıristiyanlığına göre Mor Augin manastırı bütün manastırların anasıdır. Yine Süryani inancına göre Süryani halkının Kutsal kudüsüdür.
İsa Mesih ‘ten yaklaşık 300 yıl sonra Mısır’dan,  Mezopotamya’ya Hıristiyanlığı yaymak için 72 rahibin gelip inşa ettiği bu manastır, teknolojinin olmadığı o çağda taşların üstüne nasıl inşa edilmiş olduğunu gördüğünüzde, hayretler içerisine gireceksiniz. Âdeta Kartal yuvasını andıran çok büyük bir alan üzerinde kurulu bu manastır, insan emeğinin en ilkel yöntemleriyle yapılmış muhteşem bir eseridir. O dönemde henüz mimarlık ve teknolojinin gelişmediği gözüne alınırsa, insanoğlu inançla o kadar devasa bir eseri, sabırla nasıl örmüş inanamazsınız. Evet, Mor Augin ilk bakışta muhteşem olduğu kadar, acıyı, yok oluşu da o denli derin hissettiriyor insana. Bir zamanlar Mor Augin manastırı, sonradan yapılan on manastıra öncülük ettiği için merkez üssü görevini görmekteymiş. Belki de bu yüzdendir, sonradan yapılan manastırların Anası olma sıfatını alması. Kitapları, sayısız sunakları ve ibadet edilecek inziva yerleri, şapellleri, sütunları, kiliseleri, tarihsel yazıları ile bu manastırda adeta tarihe yolculuk ediyor insan.
Süryani inancına göre Azizlerin ayak izleri ile bereketlendirildiği bu manastırın, her yerini, sararan otlar kaplamış. Sanki bu manastır hep hazan mevsiminde var olmuş gibi dokunduğunuz, gözünüzün görebildiği her yerinden çaresizlik ve hüzün akıyor.
Her insanın yaşadığı topraklarda, tarihe karşı bir sorumluluğu vardır. Süryani tarihinin değerli bir eseri olan Mor Augin manastırına sahip çıkmak, bu ülkede yaşayan tüm halkların, özellikle bölge itibarıyla Kürt halkının görevidir. Bölgede Süryani halkının arazi davası ile ilgili yaşadığı o kadar çok sorun var ki, Türkiye kamuoyu, Süryani halkını, Devletin Mor Gabriel manastırına haksız bir şekilde açılan toprak ve arazi davalarıyla tanıdı. Bölgede Süryani halkına sadece devlet mi, haksızlık ediyor? Daha geçenlerde basında yer alan bir haberde, Mardin İHD’nin ara bulucuk yaptığı Midyat’a bağlı ZAZ köyünde, Kürt komşulara emanet edilen toprakları, işgal eden ve Süryanilerin yetiştirdiği ürünlere el koyanlar mı? Aramazsınız yine Midyat’a bağlı Kafro köyünde baskı, darp ile karşılaşan, Diaspora’dan dönüş yapanları, Onurlu Kürt ve Arap halkı sahip çıkmayacaksa kim sahip çıkacaktır?
Türkiye Cumhuriyet’i, yüzyıldır Osmanlı oyunlarıyla, yasalarıyla, baskılarla bölgede sayılarını üç bine düşürmeyi başarmıştır. Son bir-iki yıldır Şırnak, İdil ve Midyat’ta Kilise misafirhanelerine yıkım kararları çıkması, sayıyı daha da azaltmak için olsa gerek. Tarihi bir yapıyı kendi kaderine terk etmek, sahip çıkmamak, ayak oyunlarıyla topraklarını ele geçirmek, bir katliamdır. Bu bir tarihi yok etme, kültür katliamıdır!
Mor Gabriel manastırının hukuk mücadelesinde, Süryani halkıyla yan yana olan Kürt halkından ve özellikle BDP’den şimdi de Mor Augin’e daha fazla sahip çıkmasını bekliyoruz. Mor Augin’nin arazi davasıyla ilgili sorunlarını, Süryaniler lehine çözmeleri, BDP ‘yi ve Kürt özgürlükçülerini, kamu vicdanında daha çok yücelteceğine inanıyorum. Çünkü Mor Augin manastırı Nusaybin/Girmeli ilçe sınırları içerisindedir. Girmeli ilçesi de BDP’li belediyenin elindedir. Bunu bir şans olarak görüyor ve biz, barışseverler, insan hakları savunucuları olarak hak gaspı konusunda yüreğinizin terazisine güveniyoruz. İnancım o’dur ki, ancak acı çeken halklar birbirini anlayabilir.2009’dan bu yana Kürt halkının yaşadığı acılar, operasyonlar ve tutuklamalara 28 Aralık 2011’de Roboski katliamı eklenmiştir. Katliamın birinci yılında 34 güzel insanı saygıyla anıyor ve diyorum ki,1915’den bu yana bizler, TC.’nin yaptığı hiçbir katliamı unutmadık/unutturmayacağız. Roboski katliamının hesabını sormak, Süryani halkına yapılan katliam, talan, işgal ve gaspın hesabını sormaktan geçer.
Süryani halkının işgal, gasp, hile yoluyla elinden alınan arazilerle ilgili bir döneme değil, her döneme damgasını vuran, ezilen halkların savunucusu değerli Teslim Töre hocamızdan, sosyal medya aracılığı ile yardım istedik. Yardım çığlıklarımıza olumlu cevap veren özgürlük savaşçısı hocamız Teslim Töre’nin, sosyal medyada çıkan “Adalet komisyonuna” yazdığı yazının ardından, Zübeyir Aydar ve Remzi Kartal ile görüşmesi sonucu, somut bir adım atılacağı haberini almış olmakla, yüreklerimize su serpilmiştir.
Sayın Teslim Töre’nin aktarımıyla, Remzi Kartal ve Avukat Zübeyir Aydar arasındaki diyalogda “ ben avukatım araştırdım, hile yaparak o topraklara el koymuşlar, Süryaniler giderken söz konusu toprakları, tanıdıkları, güvendikleri birine emanet ederek; biz dönene kadar bakın dönünce biz bakarız demişler. Adam ‘tamam’ demiş, ama sonra hile yaparak, aynı toprakları, hazine malı imiş gibi hazineden satın alma işlemleri yaparak, tapuyu kendi üzerine çıkartmış. Dolaysıyla da yasal olarak hiç açık bırakmamış. Bunun yöntemini iyi belirlemek gerekir. Yöntem iyi belirlenmediği taktirde, devlet devreye girerse, gaspçıyı destekler, sorun farklı boyut kazanır. Ne olursa olsun, biz o toprakların eski sahiplerine iade edilmesini mutlaka sağlayacağız. Ancak zamanlama ve yöntemi doğru ayarlamak lazım” şeklinde Teslim Töre hocamıza bilgi vermişler.
Bu cümleden anlaşılan o ki, Remzi Kartal ve Zübeyir Aydar konuyu ciddiyetle ele alıp hemen araştırmış, sözleriyle gerekeni yapma konusunda somut bir adım atılmış kabul ediyor ve gereğinin yapılmasını bekliyoruz.
Ben bir kadınım, anayım. Ve kadınlar doğası gereği yıkıcı değil, barışçıldır. Nerede böyle yıkılmış, terkedilmiş, hayvan barınağı haline getirilmiş Kilise ve Manastır, şapel, görsem yüreğimin sol yanından kan, damlar. Oysaki kendi kutsalımıza saygı, öncelikle diğerinin kutsalına saygıyla başlar.
Buradan, Hıristiyan Avrupa halklarının, ortaya çıkaracağı kolektif vicdana da sesleniyorum. Bu manastırın işlerlik kazanması için restorasyonu, çevre düzenlemesi yapılması gerekiyor. Bu manastırın binlerce yıl daha ayakta kalabilmesi için milyonlarca dolara ihtiyaç vardır. Diaspora’daki Süryanilerin ekonomik katkılarıyla, Mor Augin manastırı olacak gibi değil diye düşünüyorum. Hıristiyan Avrupa’nın da buraya maddi ve manevi destek vermesi gerekir. Bölgede Kürt halkı, Avrupa’dan da Hıristiyan kuruluşları, buraya sahip çıkarlarsa sanırım yeniden Süryani halkına kazandırılır. 
Nusaybin/GİRMELİ ovasının uçsuz-bucaksız görüntüsünün ayaklarınızın altına serili olduğu, Mor Augin manastırına, yeniden nefes verilmesi, Süryani halkına ait arazilere sahip çıkılması, küresel bir barışa da vesile olacaktır. Haydi! Dostlarım, Bölgede onurlu bir barış için Süryani halkına bir elde sen uzat.
ZEYNEP TOZDUMAN
zeynoege [zeynoege@mynet.com]

Yorumlar kapatıldı.