İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ortadoğu Hıristiyanları

Ceren Kenar

Bugün Noel arifesi… 2012 yıl önce bu topraklarda, Ortadoğu’nun tam ortasında, Nasıra’da (Nazareth) İsa Peygamber dünyaya geldi. Türkiye’de ve bölgede yaygın olan Hıristiyanlık algısı Hıristiyanlığı Batı ile eşleştirme yönünde. Aslında bu son derece modern bir algı. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde kaybedilmeye başlanılan Hıristiyan nüfusun Cumhuriyet döneminde de erimesiyle Hıristiyanlık bu topraklarda “yabancılaştı”. 1897 nüfus sayımına göre Anadolu nüfusunun (İstanbul dâhil) kabaca altıda biri gayrımüslimlerden oluşuyordu. 2012 yılında Türkiye nüfusunun ancak binde yedisinin gayrimüslim olması bu trajik demografik değişimin çarpıcılığını gösteriyor. 


Yine Ortadoğu’da Hıristiyanlara yönelik itibarsızlaştırma kampanyalarında “haçlıların gayrımeşru çocukları” veya “sömürgeci güçlerin maşaları” gibi ithamlar sıklıkla kullanılıyor. İsa Peygamber’in Filistinli olması, bu bölgede İslam’dan ve Müslümanlardan önce Hıristiyanların yaşıyor olması, hatta bölgedeki Müslümanların önemli bir kısmının Hıristiyanlıktan dönme olması bile Hıristiyanları “yerli” kılmaya yetmiyor.
Hıristiyanlar öz vatanları Ortadoğu’da ne yazık ki mevcut şartlarda parya… Nüfusları ve siyasi etkileri gün geçtikçe azalıyor.
Hıristiyanlar Ortadoğu’da güvercin tedirginliğindeler. Korkularında haksız da sayılmazlar. Zira bu toprakların ne sekülerleri, ne de dindarları bu endişelerin hükümsüz kalacağı bir siyasi ve kültürel ortam yaratabildiler. Osmanlı İmparatorluğu’nda gayrımüslim nüfusun sistematik olarak imhası ve tehcir geleneği seküler ve milliyetçi bir hareket olan İttihat ve Terakki Cemiyeti ile başladı, Cumhuriyet ile devam etti. Türkiye’de modernleşmeci ve güya seküler devlet ideolojisi Türkiye’yi Sünni Müslümanlaştırma konusunda o kadar başarılı oldu ki, şu an Türkiye’de gayrımüslim nüfusun oranı Ortadoğu ortalamasının bile çok altında. Lübnan’da Hıristiyan nüfusun yüzde 30-35 arasında olduğu tahmin ediliyor. Irak’ta ise Hıristiyan nüfusun oranı yüzde 16. Mısır’da Kıpti Hıristiyanlar nüfusun yüzde 10’unu teşkil ediyor. Yine Suriye’de Hıristiyan nüfusun yüzde 10’u bulduğu belirtiliyor. Ürdün’de bu oran yüzde 5 civarında. İsrail’de Hıristiyan nüfusun oranı yüzde 9. İran yüzde 0,35 ile Türkiye’den sonra en düşük Hıristiyan nüfus oranına sahip Ortadoğu ülkesi.
2012 Noel’ine ise bölge Hıristiyanları başka kaygılarla giriyor.
Arap devrimleri ile bölgedeki dengelerin değişmesi ile bölge Hıristiyanlarının hâlihazırdaki hassas durumlarının daha da kötüye gitme ihtimali ne yazık ki gerçekçi bir senaryo. Irak’ta Saddam rejiminin çöküşü akabinde 300.000 Hıristiyan Irak’ı terk etmek durumunda kalmıştı. Bölgede tek tek çöken otokrat rejimler Hıristiyanlar için optimal koşulları sağlamıyordu elbette. Ancak bu rejimlerin yıkılması ile gelen belirsizlik ve güvensizlik ortamı bölgedeki en kırılgan gruplardan olan Hıristiyanları yakından etkiliyor. Ne yazık ki Hıristiyanlar silahlı muhalif grupların bazılarının hedefi hâline geliyor.
Özellikle Suriye’de Esed rejiminin çöküşünden sonra Hıristiyan nüfusun güvenliğinin nasıl sağlanacağı konusunda son derece anlaşılır kaygılar mevcut. Rejimle organik bir bağları olmamasına rağmen, Hıristiyan nüfusun çok büyük bir kısmı protestolar başladığından beri rejimle birlikte hareket etti, İslami köktencilik korkusu ile Esed rejimine arka çıktı.
Bölgede Hıristiyan nüfusun erimesinin, can korkusu ile tedirgin hâlde yaşamasının elbette sorumluluğu bölgedeki “çoğunluğun” üzerinde. Yeni iktidara gelen İslamcı rejimler için en önemli sınav dinî özgürlük ve azınlıkların haklarının korunması olacak. Ancak bölge azınlıklarının da öğrenmesi gereken temel bir siyasi kural var: çoğunlukla yaşamayı hazmetme. Bölgedeki otokrat rejimler bir şekilde çökmeye mahkûmlar, Suriye’de veya Mısır’da bugün olmasa da yarın bir şekilde meşruiyetini çoğunluktan alan bir yönetim kurulacaktı. Bu kaçınılmazlık karşısında, Hıristiyanların kendilerini azınlık diktası ile özdeşleştirmeleri siyasi bir intihar. Siyasetin doğasına aykırı bir şekilde, kendini çoğunluk karşısında konumlandırmak ve mevcut azınlık dikta rejimindeki ısrarın bu gruplara gelecek veya güvence sağlaması oldukça düşük bir ihtimal. Azınlık hakları çoğunluğu ezen bir azınlık diktasına sahip çıkmakla korunamaz, ancak ve ancak o çoğunluk ile ortak bir gelecek tahayyülü içinde siyaset yaparak tahsis edilebilir.
Ceren Kenar
http://www.taraf.com.tr/ceren-kenar/makale-ortadogu-hiristiyanlari.htm

Yorumlar kapatıldı.