İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Zor Koşullarda Yaşayan Çocuklar

Nurettin Değirmenci

“İnsanlar kısıtlı bilgiye sahipse oluşumların doğruluğu ya da yanlışlığı konusunda emin olurlar. Bilgi artınca kuşku da artar.” Goethe. Kuşku bilimlerin anasıdır. Geri toplumlarda okula gidip bilgi, beceri kazanması, yeteneklerini geliştirmesi gereken çocuklar savaşıyor, sokaklarda sürünüyor veya çalışıyor. Bazı geri toplumlarda çocuklar bin yıl öncesinin örf ve adetlerinin baskısı altında büyüyor.

*** 
Sokak çocuğu, 24 saat sokakta yaşamak zorunda olan, ailesiyle ilişkileri kopuk olup zorunlu ihtiyaçlarını sokaktan sağlayan, çoğunlukla suça bulaşıp, tiner bali gibi bağımlılık maddeleri kullanan, sonra bunlara gereksinim duyan, sokağın zor ve acılı ortamını mekân edinen çocuklardır. Bu çocukların aile, okul, çocuk kurumları gibi kendine karşı sorumluluğu olan kişi ya da kurumlarla hemen hiç temasları bulunmamaktadır. Çeşitli nedenlerle evden kaçmış, aile ve toplumla olan bağları tamamen kopmuş olan bu çocuklar toplu halde, kendilerine özgü kurallarıyla zorunlu sokak yaşamını sürdürürler.
Resimde bir küme sokak çocuğu gözüküyor.
Türkiye’de ilk defa 1970’li yıllarda İstanbul’da toplu halde sokak çocukları gözükmeye başladı. Sonradan Ankara, İzmir, Adana, Bursa… Gibi büyük şehirlerde ortaya çıktı. 12 Eylül Darbesi sonrası sokak çocuğu sayısında patlama oldu.
Niçin?
1-Sosyal devlet, yerini, “İşini bilen” devlete terk etti. Resmi kurumlarda rüşvet hızla arttı. Artan rüşvetle orantılı sokak çocuğu sayısı çoğaldı. Toplumda, zengin ile yoksul arasında kocaman uçurum oluştu.
2-Mezra ve köyler yakıldı; şehre inen yoksul ailelerden bazılarının çocukları sokak çocuğu oluverdi.
İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı Azimet Köylüoğlu Amerika’nın Sesi Radyosu’na, Türkiye’de 12 Eylül Darbesi sonrası, “600 köy ve 800 mezranın yakıldığını” açıkladı. 13-10-1994
3-Ekonomik sıkıntılar, tüketim alışkanlığı, aşırı tüketim… Sonucu anne-baba kavgası çoğaldı; bazı çocuklar sokağa terk edildi.
4-Açık toplum haline gelen, tüketimi artan, kapalılıktan kurtulan ama uygun alt yapı koşullarını temin etmeyen, sosyal devlet olamayan Türkiye’de sokak çocukları ortaya çıktı.
Günümüzde, sokak çocukları Türkiye’nin her ilinde gözükür. Mersin, Diyarbakır, Van, Batman… Sokak çocuğu ile dolup taşmaktadır.
Günümüzde sokak çocuklarının artışına engel olmak, olanları topluma kazandırmak için resmi plan veya program yoktur. Çocuklarla ilgili bazı kurumlarda sayısız maaş alan memurlar vardır ama sokak çocukları ile ilgilenmek bunların kapsam alanı dışındadır. 
Ayrıca, bazı sokak çocuklarını topluma kazandırmak oldukça yoğun bilgi, beceri, yaratıcılık ve yetenek ister. Yoğun çaba harcayan, bilgili ve becerikli olan, yaratıcı ve yetenekli devlet memuru mu olur?
Türkiye’de, sokak çocuğu sayısı arttıkça, kalkınma ve gelişmenin biçimi ciddi olarak gözden geçirilmelidir. 
Savaşan çocuklar
             
Nepal’de savaşan çocuk. 
  
İran’da, ABD’Yİ protesto eden silahlı çocuklar
Günümüzde Afrika ve Asya’da savaşan yüz binlerce çocuk asker var. Bu çocuklar boğaz tokluğuna ölüme atılıyor. Çoğunluğu kiminle savaştığını bilmiyor. Savaş baronları çocukları ölüme yolluyor. Birleşmiş Milletler yetkililerinin tahminlerine göre, günümüzde, 300000 civarında savaşan çocuk asker var. 
Çalışan çocuklar
Yoksul, düzenli geliri olmayan aile çocuklarıdır. Bunlar, çocuk yaşta çalışmaya başlar; çoğunluğu, çalıştığı iş kolunda uzmanlaşırlar. Ama ayakkabı boyayan, simit gibi ufak-tefek nesneleri satan çocukların işlerinde gelişmesi söz konusu değildir. Bunlar yaşamları boyunca sürünürler. Bilgi, beceri, yetenek yoksunu olduklarından kendilerine düzenli gelir sağlayan işleri olmaz. Böyleleri, yasa dışı işlere bulaşmaya yatkın olurlar. 
Resimlerde tarlada çalışan ve bir ustanın yanında çıraklık yapan çocuklar gözüküyor.

                            
Afganistan’da eşeği ile çift süren çocuk.        
 



Lastik değiştiren usta ve çırağı
                                                                     
Aç çocuklar.
Günümüz dünyasında çalışamayan, savaşamayan, oynayamayan aç çocuklar var. Afrika, Asya, Latin Amerika aç çocuklarla dolup taşıyor. Her yıl sayıları hızla artıyor. Örneğin, 1960’lı yıllarda dünyada 200 milyon aç çocuk varken, 2000’li yıllarda bu sayı 600 milyona yükseldi.
1-Geri toplumların ilkel yöneticileri, toplumlarındaki açlarla ilgilenmiyorlar. Baskıcı ve eli kanlı yöneticiler gelişmiş ülkelerden lüks nesneler ile silah ithal edip, rezalet içinde yaşıyorlar. Açlığın yaygın olduğu toplumlarda, çoğunlukla iç savaş vardır.
2-Gelişmiş ülkelerin bazı insani kuruluşları açlarla ilgileniyorlar. “Taşıma su ile değirmen dönmez” misali, dış yardımlarla açların sayısı azalmıyor; aksine, artıyor. Ayrıca, şiddetli iklim değişimleri doğal yollardan ürün elde etmeye çalışan yoksulları bazı yıllar perişan ediyor. Kuraklık, doğal felaketler yoksulları açlar düzeyine düşürüyor. Örneğin, Afrika’daki kuraklık açların sayısını katlıyor.
 Açlık çeken çocuklar
Yapılan araştırmalara göre dünya üzerinde 900 milyondan fazla insan, zorunlu besin ihtiyacını karşılayamıyor, yani açlık çekiyor. Açlık sorunuyla karşı karşıya kalanlar arasında en zor durumdakiler ise çocuklar ve kadınlardır.
122 ülkeyi kapsayan bir araştırmaya göre, dünya üzerinde 29 ülkede açlık sorunu alarm veriyor. Yoksul Afrika toplumlarıyla bazı Güney Asya toplumları, listede ağırlıklı olarak yer alıyor. Kongo, Burundi, Eritre, Çad, Sierra Leone ve Haiti… Açlık sorununun ciddi boyutta olduğu toplumlardan bazılarıdır. Listede Afrika ülkesi Kongo başı çekiyor. Açlık sorununun ortaya çıkmasında doğadan yeteri kadar yararlanmayı bilmemek, yani üretememek ilk etkendir. Yeterli üretimin olmadığı toplumlarda çatışmalar kaçınılmazdır. Çatışmalar yoksulluğu katmerleştiriyor.
 Oynayan çocuklar.
Oyun zorunlu ihtiyaçtır.
Oyun çocuğun gelişmesinin temel gıdasıdır. Zorunlu ihtiyaçlarını karşılayan çocuklar oyun ile büyüdüklerinde sağlıklı gelişirler. Hayal kurar, düşünür, yaratıcı ve ölçülü olur, sağlıklı yargıya varırlar. 
A-Yoksul toplumlarda, zorunlu ihtiyaçlarını temin edemeyen çocuklar göze çarpıyor.
B-Bazı gelişmekte olan ülkelerde, çocuklar, oyunlardan mahrum büyüyor. 
 
 



Zerdüşt anıtlarına dokunan çocuklar
Türkiye’nin resmi çocuk politikası
Çocuk Esirgeme Kurumu (Himaye Etfal Cemiyeti) kuruldu. 25 Nisan 1983’te lağvedilen kurum, 24 Mayıs 1983’te Sağlık Bakanlığına bağlı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu adıyla yeniden oluşturuldu. 30–6–1921
Karne ile dağıtılan kişi başına ekmek miktarı 300 gram oldu. 3-6-1942
6 ve daha fazla çocuğu olan ailelere ikramiye verilmesi kararlaştırıldı. 23–6–1942
MHP’nin yan örgütü Ülkü Ocakları Birliğine bağlı “komandolar” Hacettepe Üniversitesi’nde düzenlenen uluslararası doğum kontrol seminerini bastı. 6–4–1970
Türkiye’de yıllarca nüfus artışı resmi kanallarla teşvik edildi. Bilindiği gibi, nüfus artışı yoksul kesimlerde olur. Dolayısıyla, yoksul nüfus sayısı hızla arttı.
“En az üç çocuk yapın!” Tayyip Erdoğan
Türkiye’nin sayımlara göre nüfusu:
20.10.1927           13.648.270
20.10.1935           16.158.018
20.10.1940           17.820.950
21.10.1945           18.790.174
22.10.1950           20.947.188
23.10.1955           24.064.763
23.10.1960           27.754.820
24.10.1965           31.391.421
25.10.1970           35.605.176
26.10.1975           40.347.719
12.10.1980           44.736.957
20.10.1985           50.664.458
21.10.1990           56.473.035
30.11.1997           62.865.574
22.10.2000           67.803.927
2008                     73.914.260
İnsanların gücü bellek ve bedenlerinden ileri gelir.
1-Belleği zayıf, gelişmemiş, bilgi ve beceriden yoksun insan doğanın nimetlerine uzaktan bakar. Açlık çeker, bir avuç yiyecek için gönüllü kul-köle olur.
2-Bedeni zayıf veya özürlü insan, bedenini ve araç-gereç kullanımında hemcinsinden geride kalır. Bedenini ve araç-gereç kullanamayan insan güçsüz olur.
Belleği ve bedeni güçlü insanlar, gelişmiş toplumları; belleği ve bedeni zayıf insanlar, gelişmemiş toplumları oluşturur.
Kapalı toplumlarda kavgalar ve savaşlar bitmez. Bu nedenle, aileler, kabileler, liderler… Çok sayıda insana ihtiyaç duyar. Ayrıca, yüksek ölüm oranı, doğum oranının yüksek olmasını zorunlu kılar.
Açık toplumlarda bilgi, beceri, araç-gereç artışı, çalışıp üretmenin yaygınlaşması ile sermaye birikimi hızlanır. Yöneticiler, toplumlarında bilgi, beceri artışına yatırım yaparlar. Böylece, gelişmiş ülkeler ortaya çıkar.
Gelişmiş ülkelerde:
1-Bilgili, becerikli, yaratıcı, yetenekli insan sayısı fazladır.
2-İnsanlar liderin değil, yasaların emrinde yaşar. Bilgili insanlar, yasaların ortaya çıkardığı kurumlarla yönetilir. Bilgili ve becerikli insanlar ayrıcalığa tepki gösterir, ayrıntılı yasalara ve evrensel ölçülere ihtiyaç duyar. İnsani değerlere ihtiyaç oluşur.
3-İnsan değerlidir. Topluma korku değil, sevgi egemen olur.
4-Her aile eğitebileceği, kendinden ileriye taşıyabileceği kadar çocuk yapar ve onların her türlü sorumluluğunu üstlenir.
5-Her aile ortalama iki çocuğa sahip olur.
Geri toplumlarda durum nasıldır?
A-Bilgi, beceri, araç-gereç yoksunu insanlar toplumu oluşturur.
B-İnsanlar liderin peşinde sürüklenir. Ayrıcalık ve korku yönetim aracıdır. Ayrıcalığın kocamanını lider kapar.
C-İnsan değersizdir. Başlar öte dünyaya dönüktür.
D-Her aile 8-10 çocuğa sahip olur. Bunların çoğunluğu 14 yaşına varmadan evden ayrılır. Çoğunluğu yasadışı olaylara bulaşır. Ailenin çocuklarının eğitmesi sorunu olmaz. Aileler, “Çocukları Allah verir, Allah alır.” Derler.
E- Yöneticiler ve yönetilenler, “Yoksulluk da zenginlik de Allah’tandır” diye, öterler. 
Bütün nimetler doğadan temin edilir.
Doğadan uzaklaşan gerçeklerden, insanlıktan, erdem ve onurdan uzaklaşır. 
Yoksullar çoğunlukla doğaya uzak yaşam sürerler. Onlar, başlarını doğaya döndürecek bilgelerden yoksundurlar.
degirmencinurettin@gmail.com
 Nurettin Değirmenci
  Elk. Yük. Müh.

Yorumlar kapatıldı.