İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Zarakolu’ndan Süryanilere Teşekkür

KCK davasından dolayı tutuklanan yayıncı yazar Ragıp Zarakolu, hapishanede tutuklu iken 27 Mart 2012 günü İsveç’te yaşayan Süryaniler tarafından Asur Kültür Ödülü ile onore edilmişti. Süryanilerden Zarakolu’na Ödül başlığı ile sitemizde bu haber yayınlandıktan bir süre sonra, Ragıp Zarakolu KCK davasından tutuksuz yargılanmak üzere tahliye olmuştu. Ragıp Zarakolu bu zor süreçte kendisini onore eden Süryani dernekleri için bir teşekkür mektubu yayınladı. 

Kendisinden aldığımız özel izin ile bu değerli mektubu sizlerle paylaşıyoruz.

Şükran Mesajı
Ragıp Zarakolu
Süryani/Asuri/Keldani/Nasturi Toplumunun Değerli Mensupları
Saygıdeğer Başkan
Nisan ayında yargısız infaz ile tutsak bulunduğumKandıra Tecrit Hapishanesinden, yine beklenmedik bir biçimde tahliye edilmemden önce aldığım, beni en mutlu eden haberlerden biri, Stockholm Botykyrka Asur Kültür Merkezi tarafından verilen Asur Kültür Ödülü oldu.
27 Mart 2012 günü yapılan mütevazi bir törenle ödülümün araştırmacı yazar, 12 Eylül faşizmine karşı verilen direniş mücadelesindeki kavga arkadaşım ve kadim dostum
Feyyaz Kerimo’ya teslim edilmesi; bu ödülü benden önce, ülkenin çok kültürlülük mirasına cesaretle sahip çıkan Diyarbakır SUR Belediye başkanı Abdullah Demirbaş’ın almış olması
beni daha da sevindirdi.
Bu ödülün verilmesinden öte, Kültür Merkezinizin, sürdürülen kampanyaları aktif olarak desteklemesi de tahliye olma sürecimi daha da hızlandırdı. Tahliyemden de öte, ülkede yaşanan hukuksuzluğa dikkat çekildi.
Asur Kültür Merkezi Sözcüsü George Baryawno’nun şu açıklamasına katılmamak mümkün değil: “AB’ye aday ülke olan ve demokrasinin gelişimi konusunda ilerlemeler kaydedildiği ileri sürülen Türkiye’de, bu yaşananlar büyük bir ayıptır.”
Faşizme karşı mücadelede kavga arkadaşım Feyyaz Kerimo’nun şu uyarı ve değerlendirmesine katılmamam da mümkün değil:
“Türkiye’de insan hakları ve demokrasi açısından kaygı verici gelişmelerin yaşandığı bir süreçten geçiyoruz… Yüzlerce belediye çalışanı, halkın seçtiği belediye başkanları, politikacı, aydın, yazar, gazeteci, öğrenci ve sosyalistler hala neden suçlandıklarını bilmeden tutuklanıp yıllardır cezaevinde ’rehin’ tutulmaktadırlar… Son yıllarda Türkiye bir ’kıyamete’ doğru sürüklenmektedir. Bir Türk-Kürt çatısması için ne gerekiyorsa yapılmaktadır. Sivas’ta olduğu gibi insan yakmak suç sayılmamaktadır.
Sevgili Hrant’ın öldürülmesinin arkasında bir türlü ’derin devleti’ göremeyen ’garip’ bir hukuk sisteminin bulunduğu aşikar… İşte halkların birbirine düşman olması için çeşitli kışkırtmaların hergün harekete geçirildiği bir süreçte Halkların Kardeşliğine vurgu yapmanın ve bu uğurda mücadele vermenin doğru olduğunu düşünüyorum. Her gün farklı şekillerde, çeşitli maskelerle karşımıza çıkan ırkçılığa boyun eğmemek gerektiğine işaret ederken, Asur Kültür Ödülü ile de halkların kardeşliğine ve dostluğuna dikkatleri çekmek istiyoruz. Dini, dili, rengi, etnik kökeni ne olursa olsun önemli olanın ’insan’ olması gerçekliğine vurgu yapmak istiyoruz”.
İşte asla terk edilmemesi gereken ve sonuna kadar savunmak zorunda olduğumuz zemin budur!
Hapisteyken, 6 yıldır üstüne çalıştığımız Alman Belgeleri yayınlandı. Dünyalar benim oldu.
En büyük korkum bu emeğin çöpe atılması idi. Hapishanede taze mürekkep kokan nüshayı incelerken, 1915 lanetinin yeniden Mezapotamya’yı, tüm Orta Doğu’yu burgacına alması endişesini yaşadım. Belgeler, sadece hain ila edilen Ermenilerin değil, tüm gayri müslümlerin hedef olduğunu bir kez daha hatırlatıyordu. Yaşananın “bana yaramayan kimseye yaramasın” şeklinde nihilist bir yaklaşım olduğu, bütün bölgenin bir ölüm tarlasına dönüştüğünü bir kez daha hissettim. Ve bu topraklardaki lanetin ancak, gerçek barışın, gerçek hürriyetin, gerçek adaletin, gerçek eşitliğin ve kardeşliğin tesisi ile silinebileceğini bir kez daha kavradım.
Raporlardan birinde, sanki bugünkü Orta Doğu’da ve Türkiye’de yaşanan ruh halini yansıtan bir değerlendirme dikkatimi çekti: “Müslümanlar ve Hıristiyanlar arasındaki güven karşılıklı olarak neredeyse tamamen bozuldu.” Bunu günümüzde Türkler, Kürtler, Aleviler, Sünniler, Şiiler vb. arasındaki güven yitiminin yaratacağı tehlike bakımından değerlendirebilirsiniz. Ama fazladan bu kavgaların tarafı olmayan Orta Doğu’nun kadim Hıristiyanları bedel ödüyor.
Türkiyede’ki ölü seviciliğin kökleri işte böyle 100 yıl öncesine kadar gidiyor. Ve bu “yok oluyoruz, egemenliğimizi yitiriyoruz” korku ve duygusunun yarattığı travma ne yazık ki, her yaşanan her siyasal krizde yineleniyor ve aşırı eksterminist politikalara geri dönülmesine neden oluyor.
Ama bunun bir sonu olmalı..!
Süryani toplumuna sonsuz sevgi, saygı ve selam ile…
Ragıp Zarakolu, Haki [Heybeliada], 21 Eylül 2012
Kaynak: www.suryaniler.com

Yorumlar kapatıldı.